Ocak 2016’da barış bildirisi yayımlayan yüzlerce Türkiyeli akademisyen şimdi “terör propagandası yapmak” iddiasıyla (TMK 7/2) 7.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle hakim karşısına çıkıyor.

Binin üzerinde Türkiyeli akademisyen 11 Ocak 2016’da yayımladıkları bildiride Türkiye’nin Güneydoğu kentlerinde yürüttüğü savaşın yarattığı ağır insani tahribatı gözler önüne sermiş, devleti savaş politikalarındaki ısrarı nedeniyle eleştirmişlerdi. Bildirinin hemen ardından iktidar cephesinden kaynaklanan ağır hakaret ve tehditlere karşın, bildiriyi imzalayan Türkiyeli akademisyenlerin sayısı 20 Ocak’ta iki bini aşmış, bu rakama iki binden fazla yabancı akademisyen de eklenmişti.

Akademinin hakikat arayışı ve vicdanı, acımasız savaş politikalarına baş kaldırmıştı.

İmzacı akademisyenler önce hakaret ve tehdide maruz kaldılar, bazıları yakalama kararıyla gece yarısı evlerinden alındılar, bazıları paramiliter tedhişe açık hale getirildiler. Güvencesiz çalışan onlarcasının işine son verildi, sözleşmeleri yenilenmedi. Bazıları aylarca tutuklu yattılar. Geri kalanlar savcılığa ifade vermeye çağırıldılar. Bu yetmedi, 20 Temmuz 20l6 tarihli OHAL’in ardından yayımlanan KHK’larla onlarcası kamu görevinden çıkarıldı, her türlü özlük hakları ellerinden alındı. Toplamda yüzlerce akademisyenin akademik görevle ilişkisi kesilirken Türkiye’nin en köklü fakültelerinin içi boşaltıldı, gelişme potansiyeli taşıyan okullar doğarken öldürüldü, Türkiyeli akademik bir diaspora yaratıldı. Pek çok özel ve kamu üniversitesi bizzat yöneticileri eliyle bu iktidar projesinin parçası, hatta tetikçisi haline geldiler.

Akademisyenler hakkında suça işaret eden bir şüphe bulmakta zorlanan ve aldığı talimatlarla kafası karışan yargı, önce dört akademisyen hakkında “Türklüğe hakaret” (TCK 301) iddiasıyla dava açtı. Derken bir yıl sonra yeni bir suç keşfedildi: Aynı metnin altına imza atan yüzün üzerinde akademisyen şimdi “terör propagandası yapmak” (TMK 7/2) suçuyla, 7.5 yıldan başlayan hapis istemiyle yargılanıyorlar. Üstelik, aynı fiil nedeniyle, haklarında toplu değil, bireysel dava açılıyor; böylelikle kamuoyunda görünmez kılınmaya çalışılıyorlar.

Yargı, Türkiye’deki demokratik teamülün sınırlarını görüp risk alarak barış talep eden, ifade özgürlüğü hakkını kullanan vicdan sahibi akademisyenleri suçlamaya çalıştıkça, hiçbir hukuki açıklaması olmayan tutarsız tablolar üretmeye devam edecektir. Şimdi yargılanan ve bundan sonra da aynı nedenle yargılanabilecek tüm akademisyenlerin yanındayız, ifade özgürlüğünün bastırılması çabalarının karşısındayız.

İfade suç değildir. Barış talebi yargılanamaz!

Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu