Bu değerlendirme, 14-27 Mart tarihli haber akışı dikkate alınarak hazırlanmıştır.
İÇ POLİTİKA
Korona salgını
Burada ele aldığımız dönemde Türkiye COVİD-19 salgınında çok kritik bir 14 gün yaşadı. Bu 14 gün, ülke çapında veya büyük şehirlerde karantina uygulanması ve yaygın testleme gibi radikal önlemler alınmadığı için enfekte olan kişi sayısının resmi rakamların çok ötesinde artmasına sahne oldu. İnsanların toplu olarak bir araya geldiği mekânların kapatılması ise tedrici şekilde gerçekleşti. 26 Mart itibariyle Türkiye’de toplam koronavirüs vakası 3.629’a yükselmiş, hayatını kaybedenlerin sayısı ise 75 olmuştu.
İktidar süreci çok kötü yönettiği gibi, siyasi tercihleriyle tablonun yakın gelecekte çok daha ağırlaşmasının önünü açtı. Bu tercihlerden en önemlisi, genel veya enfeksiyonun yoğun olduğu şehirlerde karantina uygulamaktan kaçınmak oldu. Zaten ciddi bir ekonomik kriz yaşanırken karantina nedeniyle ekonominin iyice daralması sonucunda iktidardan olma korkusu bu tercihte belirleyici oldu. Saray rejiminin her ne pahasına olursa olsun iktidarını sürdürme kaygısı, karantina uygulaması ve devletin eve çekilecek düşük gelirlilere gelir sağlaması yükümlülüğü yerine “herkes kendi OHAL’ini uygulasın” politikasına yol açtı. Böylece ülkede ikili bir tablo oluştu: Bir süre idare edebilecek durumda olan orta ve üst sınıflar eve çekilirken, mutlaka çalışmak zorunda olan işçiler, emekçiler, gündelik işlerde çalışanlar işe gidecek, enfekte olacak, hastalanacak ve bu arada salgının daha da yayılmasına yol açacaktı.
Türkiye’nin salgına otokratik bir sistem altında yakalanmasının önemli bir soncu da salgına dair gerçek gelişmelerin örtbas edilmesi, sağlıkla ilgili meslek örgütleri ve sendikaların kriz yönetiminden dışlanması ve bütün sürecin propagandayla yönetilmeye çalışılması oldu. Salgınla ilgili gerçek verilerin gün yüzüne çıkamaması, giderek vahimleşen durumun ve gerekli önlemelerin açıkça tartışılamaması, eleştirel seslerin susturulması kısa vadede tablonun iyice kötüleşmesine yol açacak gibi görünüyor. Manipülatif bir popülizm, bir an önce alınması gereken önlemelerin ertelenmesine ve çok değerli olan bir zaman diliminin kaybedilmesine neden oluyor.
Bölük pörçük ve zamana yayılan önlemler
Salgının önlenmesi için toplu halde bulunulan mekânların kapatılması çok geç ve fazlasıyla aşamalı şekilde gerçekleşti. Örneğin, tiyatro, sinema, nişan/düğün salonu, çalgılı/müzikli lokanta/kafe gibi kültür ve eğlence mekânları ancak 16 Mart’ta kapatıldı.((http://bianet.org/bianet/saglik/221460-icisleri-bakanligi-ndan-yeni-coronavirus-genelgesi)) Aynı gün camilerde ibadetlere ve cuma namazlarına ara verildi. Oysa bu tarihte resmi açıklamaya göre pozitif vaka sayısı 47’ye yükselmişti ve yeterli testleme olmadığı için gerçekte enfekte olanların sayısının çok daha fazla olduğu biliniyordu.
Şubat sonunda Türkiye’den Umre’ye giden son kafileye izin verilmişti. Oysa bu tarihlerde COVİD-19 virüsünün çoktan uluslararasılaştığı biliniyordu. 20 bin civarında Umre ziyaretçisi ülkeye geri döndüğünde sadece yarısı, yani 10 bin kadarı öğrenci yurtlarında karantinaya alındı. Geriye kalanlara hiçbir test yapılmadan sadece “evde kalma” tavsiyesinde bulunuldu. Umrecilerin karantinaya alındığı yurtlarda ise zaten karantina altyapısı yoktu.((https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/eskisehirde-umre-karantinasi-5683528/)) Umrecilere yapılan ziyaretler, salgının Anadolu’nun pek çok terine yayılmasına neden oldu.
Yine bu dönemde yüz binlerce T.C vatandaşı yurtdışından ülkeye giriş yaptı. Kısmen uygulanan en büyük önlem insanların ateşinin ölçülmesiydi. Geri kalanlar ise sadece bir form doldurarak ve “14 gün evinizden çıkmayın” tavsiyesi alarak ülkeye giriş yaptı.
20 Mart’ta özel ve vakıf hastaneleri pandemi hastanesi ilan edildi.((http://bianet.org/bianet/saglik/221737-ozel-ve-vakif-hastaneleri-pandemi-hastanesi-ilan-edildi)) 21 Mart’ta 65 yaş ve üzerindekiler ve kronik hastalığı olanlar için sokağa çıkma yasağı getirildi.((https://onedio.com/haber/65-yas-ve-ustu-kisilere-sokaga-cikma-yasagi-900503)) 24 Mart’ta Diyanet İşleri camilerde yatsı namazının ardından Covid-19 virüsüne karşı dua okunması uygulamasına geçti. Aslında dua okuma uygulaması, halkın sağlıkçıları alkışlama eyleminin en üsttekiler tarafından “resmi” bir desteğe dönüştürülerek sahiplenilmesinin ardından geldi. Böylece krizin popülist yönetimine İslamcı bir boyut da eklenmiş oldu. 27 Mart’ta ise İçişleri Bakanlığı izin belgesi olanlar dışında şehirlerarası otobüs seferlerinin durdurulduğunu ve hafta sonları piknik yapmanın yasaklandığını duyurdu.((https://yesilgazete.org/blog/2020/03/27/koronavirus-krizi-sehirlerarasi-otobus-seyahatlerine-kisitlama-pikniklere-yasak/)) Fakat otomobillerle şehirlerarası seyahate bir kısıtlama getirilmedi.
Sonuç olarak yetersiz sayıda test yapılmasına, dolayısıyla gerçek vaka sayınının testlerin gösterdiğinden çok fazla olmasına karşın rejim genel veya bölgesel bir karantina kararı almamakta ayak diredi; bölük pörçük önlemleri zamana yayarak salgının hızla yayılmasına göz yumdu.
“Evde kal!”, “Herkes kendi OHAL’ini ilan etsin!”
Bu dönemde koronavirüs salgınıyla mücadele adına rejimin hâkim söylemi “herkes kendi OHAL’ini uygulasın” oldu. Böylece salgınla mücadele sorumluluğu vatandaşa havale edilirken çalışmak zorunda olan çok geniş kesimler “ekonominin çarkları dönsün” diye işyerlerine gönderildi. Dolayısıyla, “evde kal!” sloganıyla güya devlet kapsamlı önlemler alıyormuş görüntüsü verirken milyonlarca çalışanın enfekte olması ve yakınlarını da enfekte etmesinin yolu açıldı.
Rejimin kapsamlı bir karantina uygulamamasının nedeninin, büyük ölçüde, ekonominin daralmasının önüne geçmek, dolayısıyla iktidarını güvenceye almak olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Diğer yandan, sağlık çalışanlarına yeterli korunma malzemesi sağlanmaması, hastanelerde ekipman yetersizliği gibi önemli sorunların dile getirilmesi, rejimin zafiyetinin ortaya dökülmesi olarak yorumlandı ve yandaş medyanın sansür filtresine takıldı. Rejimin kriz yönetimini eleştiren sosyal medya paylaşımları hakkında soruşturma başlatıldı.
Sivil toplumdan gelen tepkiler
Bu dönemde öne çıkan meslek örgütü Türk Tabipleri Birliği (TTB) oldu. TTB Merkez Konseyi 16 Mart’ta bir açıklama yaparak test sayısının yetersiz olduğunu, gerçek vaka sayısının örtbas ediliyor olabileceğini dile getirdi ve kapsamlı bir plan dahilinde önlemler alınmasını istedi.((http://bianet.org/bianet/toplum/221445-ttb-hasta-sayisi-aciklanandan-fazla))
Kuzey Ormanları Savunması ve Temiz Hava Hakkı Platformu, koronavirüse karşı alınacak önlemler arasında giderek azalan su kaynaklarının kullanımına ilişkin ve hava kirliliğine karşı önlem alınması için çağrı yaptı. Salgınla susuz mücadele edilemeyeceğine dikkat çekti.((http://bianet.org/bianet/saglik/221446-salginla-susuz-mucadele-edemeyiz))
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) iktidardan çalışanlara yönelik taleplerde bulundu. DİSK, koronavirüs salgını süresince işten çıkarmaların yasaklanmasını, işsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşullarının kolaylaştırılmasını, işsiz kalanların ve gelir kaybına uğrayanların elektrik, su, doğalgaz, iletişim temel ihtiyaçlarına ilişkin faturaları ile kredi borçlarının ertelenmesini istedi.((http://bianet.org/bianet/saglik/221501-disk-isten-cikarmalar-yasaklanmali))
Türk Tabipleri Birliği (TTB), TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (UDEK) ve uzmanlık dernekleri, Covid-19 salgını ile ilgili gelişmeleri değerlendirmek amacıyla yaptığı toplantının sonucunu açıkladı. Açıklamada şeffaf bilgilendirme yapılması, sürecin yönetimine TTB, Türk Eczacıları Birliği (TEB) gibi meslek örgütlerinin dahil edilmesi ve sağlık çalışanlarına dönük gerekli önlemlerin alınması istendi.((http://bianet.org/bianet/saglik/221699-tip-uzmanlarindan-yetkililere-kac-kisiye-test-yapildi))
TÜSİAD: Daha sıkı önlemler alınsın
TÜSİAD’ın Cumhurbaşkanı’na bir mektup yazarak ulusal çapta sokağa çıkma yasağı ilan edilmesini ve açıklanan ekonomik paketten daha kapsamlı bir devlet desteği sunulmasını istediği iddia edildi.((http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/bloomberg-tusiad-koronavirus-salginina-karsi-daha-siki-tedbirler-istedi-1729736))
Muhalefetin talepleri
Burada ele aldığımız dönemde CHP’nin sosyal devlet modeline uygun diyebileceğimiz bazı önerileri oldu. Örneğin, sağlık personelinin konaklama ihtiyacının giderilmesi; elektrik, su, doğalgaz gibi temel hizmetlerin borç nedeniyle kapatılmaması; kapanan işyerlerindeki çalışanların ücretlerinin işsizlik sigortasından karşılanması; işçilerin kredi kartı ve banka kredisi borçlarının üç ay boyunca faizsiz ertelenmesi; yoksullar ve işsizler için aile sigortası çıkartılması ve 2 bin liralık gelir güvencesi sağlanması; sağlık personeline 2 maaş ödenmesi istendi.((http://bianet.org/bianet/saglik/221820-kilicdaroglu-ndan-salgin-icin-13-maddeli-oneri)) Taleplerin sosyal boyutuna karşın, salgının başından beri CHP’nin kriz yönetimine karşı tutarlı ve eleştirel bir tutum geliştirmemesi, “öneriler listesi sunan bir STK” kimliğine bürünüp etkisiz kalmasına yol açtı.
Yerel yönetimlerin çalışmaları
Yerel yönetimler, özellikle CHP’nin elinde bulunan İstanbul, Ankara ve İzmir büyükşehir belediyeleri dikkat çekici çalışmalar başlattı. Örneğin İBB, Yenikapı’da bir Yardımlaşma ve Koordinasyon Merkezi oluşturdu. Söz konusu merkezin “sağlık çalışanları, tek başına yaşayanlar, dar gelirliler, işini kaybedenler, öğrenciler, hastalar, hasta yakınları …” gibi kesimlerin günlük hayatını kolaylaştırıcı önlemler alacağını duyurdu. Ayrıca Koordinasyon Merkez’inde bir bilim kurulu da oluşturuldu. İstanbul’daki büyük miting alanları, geçici karantina ve sahra hastaneleri alanları olarak belirlendi.((http://bianet.org/bianet/saglik/222068-ibb-baskani-imamoglu-istanbul-daki-koronavirus-tedbirlerini-acikladi)) Ekrem İmamoğlu, sağlıkçılara kalacak yer tahsis etmek için büyük otel zincirleriyle görüştü.
Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) tarafından 18 Mart’ta bir kriz yönetim merkezi oluşturdu. 30 Mart’ta “Ekonomik Koruma Paketi” açıklandı. Bu paketle 500 bin aileye gıda desteği sağlanması amacıyla stokların oluşturulmaya başlandığı duyuruldu. Ayrıca, acil gelir desteği ihtiyacı olan ailelere dönük bir bütçe hazırlandığı ve internet sitesi üzerinden bir yardım kampanyası başlatıldığı açıklandı. Yine bu çerçevede, ABB Başkanı Mansur Yavaş sıkıntı içindeki kiracıları için belediyenin kira alacaklarını 2 ay erteleme kararı aldığını duyurdu.
İstanbul BB Başkanı İmamoğlu, evde kal çağrılarına rağmen her gün 1 milyon civarında İstanbullunun toplu taşıma araçlarını kullandığına dikkat çekti ve en azından İstanbul’da kademeli bir sokağa çıkma yasağı uygulanmasını istedi.
Covid-19 salgını ve hapishaneler
Aralarında Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği-İstanbul (İHD), İstanbul Diş Hekimleri Odası, İstanbul SES Şubeleri, İstanbul Tabip Odası’nın (İTO) bulunduğu 9 örgüt, salgına karşı hapishanelerde hijyen önlemlerinin alınması, hasta mahpusların tahliye edilmesi ve kronik hastalığı olanlara yönelik özel önlemler alınması çağrısında bulundu.((http://bianet.org/bianet/saglik/221376-9-orgutten-yetkililere-14-talep-mahpuslari-covid-19-dan-korumak-sorumluluktur))
Aralarında İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır barosunun da bulunduğu 33 baro ortak bir açıklama yaparak tutukluların tahliye edilmesini istedi ve “hükümlüler yönünden ise infaz rejiminde yasal düzenlemeler yapılıncaya dek infaza ara verilmeli veya cezanın evde infazı sağlanmalıdır” dedi.((http://bianet.org/bianet/yasam/221600-33-barodan-cagri-mahpuslar-tahliye-edilmeli))
Yeni infaz rejimi paketi
Bu dönemdeki bir başka gündem ise MHP’nin uzun süredir bazı adli suçlular için talep ettiği affın “yeni infaz rejimi” adıyla Meclis’e getirilmesine yönelik çalışmaydı. MHP ve AKP’nin mutabakata vardığı 3. yargı paketine göre hükümlüler aldıkları cezanın sadece yarısını cezaevinde geçirecek. Ayrıca denetimli serbestlik bir defaya mahsus olmak üzere 3 yıl uygulanacak. Ancak siyasi suçlular yeni infaz rejiminin dışında tutulacak. Buna karşın, MHP’nin talep ettiği “Uyuşturucu Kullanma ve Bulundurma ile Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti” suçu kapsam içine alındı.((https://www.evrensel.net/haber/400154/3uncu-yargi-paketi-siyasi-tutuklular-kapsam-disi-birakiliyor))
Kadın örgütlerinin tepkisi
Nafaka Hakkı Kadın Platformu ve TCK 103 Kadın Platformu, hazırlanan yeni infaz rejimi paketine tepki gösterdi. Kadın örgütleri milletvekillerine, “cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı ve kadına yönelik şiddet suçlarının” paket kapsamına alınmaması çağrısı yaptı. Çocuk istismarı, tecavüz ve kadına yönelik şiddet faillerinin serbest kalmasının çocukların ve kadınların hayatını tehlikeye sokacağını belirtti.((http://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/221912-kadinlardan-milletvekillerine-cinsel-suc-faillerine-verilen-cezalari-indirmeyin))
Hak İhlalleri
Fırsattan istifade HDP’li belediyelere kayyum
Krizi fırsata çevirmeye çalışan Saray rejimi, korona virüs salgının orta yerinde Diyarbakır’a bağlı Ergani, Eğil, Lice, Silvan; Bitlis’e bağlı Güroymak; Iğdır’a bağlı Halfeli; Siirt’e bağlı Gökçebağ ile Batman belediye başkanlarını görevden uzaklaştırarak yerlerine kayyım atadı. Batman Belediye Eşbaşkanları, Silvan Belediye Eşbaşkanı, Ergani Belediye Eşbaşkanı, Eğil Belediye Eşbaşkanı ve Yenişehir Belediye Eşbaşkanı gözaltına alındı.
Süryani Şimoni Diril’in cesedi bulundu
Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Süryani köyü Mehre’de (Kovankaya) yaşayan ve 11 Ocak’tan bu yana kendilerinden haber alınamayan Hurmuz ve Şimoni Diril çiftinden Şimoni Diril’in cansız bedeni bulundu.
Sosyal medyada korona paylaşımları nedeniye 316 kişiye soruşturma
İçişleri Bakanlığı, sosyal medyada yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınıyla ilgili “provokasyon amaçlı gerçek dışı görüntü ve ses dosyası yayan 316 hesap sahibi hakkında adli işlem yapıldığını” bildirdi.((http://bianet.org/bianet/saglik/221834-316-kisiye-koronavirus-gozaltisi))
Korona salgını günlerinde kadına dönük şiddet
Mor Çatı, korona salgını sürecinde kadınların şiddetten uzaklaşabilmeleri için bazı acil önlemlerin alınması gerektiğini açıkladı. Bunlar arasında, online sosyal, psikolojik ve hukuki destek verilmesi, sosyal yardımların arttırılması, yardımların ulaştırılması için kriz masaları oluşturması; sığınak ve acil barınma imkânlarının sağlık önlemleri uygulanarak sağlanması ve ücretsiz doğum kontrol araçları ve ertesi gün hapı dağıtılması var.((http://bianet.org/bianet/erkek-siddeti/222067-mor-cati-dan-koronavirus-gunlerinde-kadinlar-icin-siddete-karsi-onlemler))
Göçmenler
Türkiye’nin sınırları açmasının ardından Avrupa’ya geçmek için Edirne’deki sınır kapılarına yönlendirilen sığınmacıların bir kısmı Koronavirüse karşı hiçbir sağlık önlemi alınmadan spor salonlarında tutuluyor. Büyük kısmı ise otobüslerle geri götürülüyor ve çadırları yakılıyor.((https://t24.com.tr/haber/edirne-sol-parti-il-orgutu-siginmacilar-karantina-bahanesiyle-spor-salonlarinda-hicbir-saglik-onlemi-olmadan-bekletiliyor-zorla-farkli-sehirlere-gonderiliyorlar,869135))
EKONOMİ
Covid-19 salgını dünya ekonomisini hazırlıksız yakalamış gözüküyor. Salgının Kuzey İtalya’daki dehşet verici görüntüleri, Avrupa ve salgının yeni ulaştığı Amerika’da büyük korkuya yol açtı ve finansal piyasalarda panik yarattı. Amerikan hisse senetleri çok kısa süre içerisinde 35 % oranında değer kaybetti. Tarihi büyüklükteki bu düşüş peşinden dünya varlık piyasalarını sürükledi ve piyasalarda büyük dalgalanmalara yol açtı. Nereye kadar devam edeceğini bilemediğimiz bir kriz başlamış gibi gözüküyor.
Finansal krizlerin analisti olarak bilinen Nouriel Roubini ve Türk ekonomisini yakından takip eden Mahfi Eğilmez benzer şekilde devletlerin hızla para basması gerektiğini söylüyorlar. Dünya’da enflasyon seviyeleri düşük ve enerji fiyatlarında ciddi değer kayıpları var. Kısa dönemde enflasyon yaratma ihtimali zayıf ve enflasyon şu anda kaygılanacağımız en son şey. Finansal sistemin bu şoka dayanabilmesi için para basmak doğru bir yaklaşım olarak düşünülebilir. Devletler mutlaka vatandaşlarının yanında yer almalı ve her türlü imkânı yaratarak vatandaşların insanca standartlarda yaşamasını temin etmeli ve bu yolla aynı zamanda ekonomiyi desteklemeli.
Salgın sebebiyle zor duruma düşen, işlerini kaybeden ekonomik zorlukla karşılaşan milyonlarca insana destek olabilmek için birçok ülke çeşitli destek paketleri açıkladılar. Başta Amerikan Merkez Bankası Fed olmak üzere birçok merkez bankası faiz indirimlerine gitti. Burada bizim dikkatimizi çeken şey, açıklanan destek paketlerinin genel olarak salgının 3-4 ay içinde kontrol altına alınacağı ve ekonomik hayatın normalleşeceğini öngörüsüne dayanması. Bu çok iyimser bir yaklaşım. Salgının sene sonuna kadar sürmesi durumunda ne yapılabilir, belli değil.
Yaşanılan şok dünya tarihinde ender görülmüş bir olay. Benzerlik kurabileceğimiz çok fazla ekonomik kriz yok, ancak 1929 krizine benzetebiliriz. 1929 sebepleriyle şu andaki krizin sebepleri çok farklı, ama ekonomide Ani Durma olması ortak noktaları. Ani Durma, tüm ekonominin bir anda işlevsizleşmesi haline deniyor ve ağır sonuçları oluyor. Bu sefer krizden parasal yöntemlerle çıkmak mümkün olmayabilir ve dünya genelinde uzun süreli bir resesyonla karşı karşıya kalınabilir.