Art-izan: Öncelikle ABD başkanlık seçimlerinde çoğunlukla beklenmeyen bir gelişmeyle başlayalım. Trump’ın sosyal harcamaları kısmasına, büyük şirketler yanlısı bir politika izlemesine, özellikle Covid-19 salgınını bir felakete dönüştürüp hem çalışanlara yeterli destek vermemesine hem de yol açtığı korkunç can kayıplarına rağmen neredeyse 70 milyon seçmen Trump’a oy verdi. Biden ancak küçük bir farkla başkan seçilebildi. Trump’a dönük bu süregiden yoğun desteği neye bağlıyorsunuz?
Michael Albert: Tabii ki birçok faktör var. Trump’a oy veren 70 milyon seçmen Biden’a oy veren 75 milyon seçmenden daha homojen değil. Bazı seçmenlerin Trump’ı desteklemesine katkıda bulunan bazı etmenler çokça tartışıldı; örneğin insanlardaki ırkçılık, ya da en azından beyazların diğerleri yararına uğrayacağı kayıplardan korkmaları, cinsiyetçilikleri ve maço davranışlarla özdeşleşmeleri ve otoriteryen dürtüleri.
Ancak, başka etmenler de var. Örneğin Trump’ın Covid’e kadar ekonomik sonuçları olumlu yönde etkilediği ve ekonomik kayıpları önlemek için halk yararına kapanmalara karşı savaş verdiği inancı. Yeni bir savaşa girmediği ve askeri müdahaleleri giderek azalttığı inancı. Dolayısıyla Trump’ın gerçek eylemleri ve bunların içerimlerine ilişkin cehalet. Tabii ki oldukça simetrik bir biçimde Biden’a oy veren pek çok seçmenin, Biden’ı sevmese de Trump’tan nefret ettikleri için Biden’a oy vermeleri gibi Trump’a oy veren pek çok seçmen de, Trump’ı sevmese de Biden’dan nefret ettikleri için Trump’a oy verdi.
Bence oldukça önemli olan, ancak pek de dikkati çekmeyen ve genellikle de kafa karışıklığına neden olan başka bir etmen de Trump’a oy veren seçmenlerin sınıf bilinci. Bu seçmenler Demokratların benim koordinatör sınıf dediğim yöneticileri, avukatları, doktorları, mühendisleri, daha genel olarak da formel olarak eğitim almış, güçlü ve zengin çalışanları desteklediğini ve benim çalışan sınıf dediğim daha az eğitimli, daha güçsüz ve giderek daha da fakirleşen çalışanlarla aralarına mesafe koyduğunu ve onları küçümsediğini görüyor.
Hangi etmenlerin daha baskın olduğunu anlamaya çalışmaya ve daha da önemlisi tüm bu etmenlerle ilgili kaygıların nasıl ele alınacağına çok büyük bir öncelik verilmeli.
Bu seçim sonuçlarının Trump’ın oy tabanını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? Bazı yorumcular, bu tabanın şimdi daha da aşırı sağa kaymasından, aşırı sağcı silahlı milislerin saflarını kalabalıklaştırmasından endişe ediyor. Size göre bu ne kadar güçlü bir olasılık?
Bunun yanıtını kimse bilmiyor. Gerçekte bugüne kadarki bütün yorumlar oldukça sorunlu. Az bir miktar oyu kaydırın, Trump kazanır ve o zaman tartışmanın tonunun ve başlıklarının nasıl değiştiğini hayal edin. Yine de seçim günü ülkenin genel düşünce yapısı çok da farklı olmayacaktı. Küçük farklar muazzam bir etkiye neden oluyor. Ama şu “taban” dediğiniz nedir ve gerçekte ne kadar geniştir?
Eğer Trump’a verilen destek temelde ırkçı nefretten besleniyorsa, örneğin, yalnızca bir duruş meselesi değil de gerçekte derinlerde yatan bir şeyse, tehlike son derece gerçektir. Trump’ın seçimlerle ilgili saçmalıkları 2024’e giderken dört yıl boyunca çalınmış bir seçim için ve siyahi ve renkli vatandaşların yükselmesine karşı öfke ve örgütlenme imkânı yaratmak olabilir.
Ancak Trump’a verilen desteğin çoğu gerçek koşullar hakkındaki cahillikten ve koordinatör sınıf politikalarına karşı düşmanlıktan kaynaklanıyorsa, halkçı aktivizm Demokratları gerçek ilişkileri açığa çıkartmaya yöneltmekle kalmayıp maddi olarak çalışanların yararına olacak ve aynı zamanda işçilerin üzerindeki koordinatör sınıf unsurlarının ve sermayenin aleyhine, çalışanların örgütlenme güçlerini arttıracak programlara doğru yönlendirebilirse tehlike büyük ölçüde azalır. Trump’a verilen desteğin önemli hatta belki de büyük bölümünün böylece mevcut ve yeni ilerici unsurlara doğru kaydığı görülebilir.
Öyleyse önümüzdeki yıllarda yeniden dirilen bir Demokrat Parti Liberalizmi, güdük kalmış ve etkisiz taban aktivizmi, horozlanmaya devam eden bir Trump ve giderek genişleyen ve cüretkârlaşan ırkçı, faşist Trumpist bir vatandaş güruhu mu göreceğiz, yoksa çalışan insanlarla etkili bir şekilde iletişim kurabilen ve kitlesel kampanyalar geliştirebilen, halkçı ve ilerici değişimler peşinde olan örgütlenmeler ve seçimlerde de Alexandria Ocasio-Cortez[1] gibi kişilerin ulusal düzeyde öne çıktığı bir süreç mi yaşayacağız? Pek çok etmen işin içinde olabilir, ancak kuşkusuz ki sol unsurların çok başlıklı, çok taktikli, karşılıklı yardımlaşmaya ve kolektif örgütlenmeye dayalı kampanyalar geliştirme kabiliyetleri önemli bir etmen olacaktır.
Son başkanlık seçimlerini ayırt edici kılan başka bir özellik de Bernie Sanders’ın kampanyasında çalışan, Sanders’in ortaya koyduğu talepleri topluma yayan taban hareketleriydi. Bu taban hareketlerinin Biden yönetimini etkileme kapasitesini ve geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence Sanders’in deneyimi ve etkililiği muhtemelen daha büyük bir sürpriz ve ABD’deki değişimlere ilişkin Trump’ın yükselmesinden daha temel bir gösterge. Eğer Sanders seçime girebilseydi, sonuç ne olurdu? Bilemiyoruz, ama tabii ki bir kargaşa olurdu, daha fazla çatışma olurdu, ama aynı zamanda daha çok dolaysız kazanım elde etmek ve çok daha ilerici ve radikal bir gelecek kurmak için çok daha uygun bir başlangıç noktası oluşturacak daha büyük bir zafer olurdu. Sanders’ın kampanyası çok sayıda genç insan için bir okul oldu. Eğer bu insanlar tercihlerini, enerjilerini ve cesaretlerini koruyabilirlerse önümüzdeki dört yıl boyunca önemli bir etkileri olacağını ve bu yıllardan sonrası için de daha büyük kazanımlar elde edilmesini sağlayacak kalıcı örgütlenmeler inşa edeceklerini düşünüyorum. Ancak bu hiç de kolay olmayacak.
Demokratik parti seçkinleri bir yanda kişisel olarak toplumsal ilişkileri oldukları haliyle korumayı hedefleyen mevcut parti gündemi üzerindeki denetimlerini ve bu gündem üzerine kurdukları kendi kariyerlerini kaybetmek istemediler. Bunu, henüz farkına varamamış olanların dahi göreceği şekilde 2016 ve 2020 önseçimlerinde açığa vurdular. Sanders’ın temsil ettiği direnişten Trump’ın başkanlığına kıyasla daha çok korktular. Sanırım Biden’ı ilerici gündemlere bağlı kalmak konusunda zorlamak, bu çevrelerin baskılarını dikkate almadığı takdirde hem kendisi ve parti için hem de kendisinin ve parti seçkinlerinin temsil ettiği toplumdaki güçlü çıkar çevreleri için daha kötü olacağını fark etmesini sağlamaya bağlı olacaktır. Bunun anlamı da şudur: Sanders’ı destekleyenler ve diğerleri için değişimi kazanmak, Biden ve çevresindekileri boyun eğmek zorunda olduklarına, bunu yapmadıkları takdirde hareketin daha ileri kazanımlar elde etmek için adanmışlığını ve kapasitesini artıracağına inandırmayı gerektirir. Tabii hareketin amacı sadece Biden’ın gelişmiş bir program uygulamasını sağlamak olamaz; daha fazlası için itici güç olmaya devam etmelidir.
Trumpizmin önceki yönetimlerden farklı olarak Amerikan demokratik kurumlarının altını oyduğu, örneğin Yüksek Mahkeme’ye aşırı sağcı hukukçular atadığı ve toplumu neredeyse ayrı dilleri konuşan iki kesim halinde kutuplaştırdığı biliniyor. Yeni seçilen Biden yönetimi, demokraside meydana gelen bu tahribatı geriye çevirerek bir süreci başlatabilir mi? Bunun için hangi temel politikaları izlemesi gerekir?
Trump açık ve çok daha saldırgan bir şekilde kurumları kendi benzerleriyle doldurdu. Bunu normal değil de rezilce kılan şey –normal derken personelin ve aktörlerin her zaman olduğu gibi iş dünyasına bağlılıklarını kastediyorum– Trump’ın iş dünyasının pek çok unsuruna karşı ihmalkâr davranmasıydı. Bunun yerine gerçek, hatta köktenci, kapsam ve amaç açısından alışılmışın dışında, korkunç derecede gerici değişiklikler istemesiydi. Trump ile ilgili yanlış olan şey keyfi kuralları ihlal etmesi değildi. Bunu kötücül amaçlar uğruna yapması idi.
Biden da aslında ironik bir biçimde Trump’ın kitabından bir sayfa açabilir. Tabii ki Trump’ın değerleri ve tercih ettiği politikalar bağlamında değil, beklentileri ihlal etmesi ve arzu ettiği şeyler için mücadele etmesi anlamında. Çeşitli konumlara atamalar yapmak, Yüksek Mahkemeyi genişletmek, başkanlığı görünür, kamusal, inandırıcı, sivil itaatsizliğe dayalı destek derlemek için bir araç olarak kullanmak, yani yalanlarla dolu tweetler atmaktan daha önemli şeyler, aynı zamanda çok sayıda saldırgan başkanlık emri, bunların hepsi mümkün. Biden kitlesel gösterileri hoş karşılayabilir, hatta teşvik edebilir ve tasdik edebilir, ama bu çok küçük bir olasılık. Diğer yandan bu tip gösteriler ortaya çıkar ve içiçe geçerse Biden da bu türden daha fazla gösterinin önünü almak için tüm toplumu düşünce açısından sola çekecek ve yeni politikalarda sola meyledecek şekilde onlara boyun eğebilir.
Bernie Sanders ve onun seçim kampanyası çerçevesinde seçim döneminde mobilize olan taban hareketleri, Biden yönetiminin hızla Yeşil Yeni Düzen (YYD) yönünde adımlar atması, insanca bir gelir getiren milyonlarca istihdam yaratması gerektiğini dile getiriyor. Biden yönetimin izleyeceği ekonomi politikaları konusunda ne düşünüyordunuz? Bu politikaları etkileyecek başlıca faktörler neler?
Yeni yönetimin kendi başına bırakıldığında üzerinde baskı olmadan yapacakları, tahminimce Obama ve Biden’ın yaptıklarından birazcık daha iyi olacaktır, ama çok da farklı değil. Bunun da 2024 ve sonrasında korkunç sonuçları olur. Ancak bence burada kilit öneme sahip bir etmen, kitlesel bir kamusal baskının var olmasıdır, ki bu kendini akıllı bir şekilde gösterirse bence şimdi çok daha fazla kazanım elde edilebilir ve bu da önümüzdeki yıllara daha olumlu bakmamızı sağlar.
[1] Alexandria Ocasio-Cortez (d. 13 Ekim 1989), Amerikalı politikacı, aktivist ve eğitimci. Kasım 2018 ara seçimlerinde New York 14. Bölge’den Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisine seçilerek, ABD tarihinin en genç Kongre üyesi oldu. Amerika Demokratik Sosyalistleri ve Demokratik Parti üyesidir.