(Bu yazı BÜKAK bültenin Bahar 2009, 16.sayısından alınmıştır.)

Albüm tanıtımı
Güldünya Şarkıları albümü, İstanbul Valiliği’nin de desteğiyle başlatılan, Hürriyet gazetesinin Aile İçi Şiddete Son Kampanyası kapsamında Doğan Müzik Company etiketiyle 2008 yılının 25 Kasım’ında piyasaya çıktı. Albümde müzik piyasasında önemli yere sahip olan on üç kadın müzisyenin seslendirdiği biri Kürtçe olmak üzere toplam on dört parça yer alıyor. Albümün fikir “babası” Temuçin Tüzecan; yapımcıları Hürriyet gazetesi kurumsal iletişim direktörlüğü adına Emel Armutçu ve Evrim Sümer; albümün danışmanları ise Naim Dilmener ve Hülya Demir. Bu yazıda Güldünya Şarkıları albümünü, albümü dinlemeden önce, dinlerken ve dinledikten sonra bize düşündürdükleri üzerinden değerlendireceğiz.

Albüm Kapak Tasarımı ve İlk Bakış
Güldünya Şarkıları adıyla bir kadın albümünün çıkış haberi ilk duyulduğunda kişiye büyük umut ve heyecan veriyor; ancak özgür düşünceye ve insan haklarına bakışı tartışmalı olan Hürriyet gazetesinin[[dipnot1]] projedeki konumlanışı kafalardaki ilk soru işaretini oluşturuyor. Kapağı açtığımızda bizi albümün slogan cümlesi “Kadınlara uygulanan şiddet, yalnızca onların bedenlerini değil, hayatlarını da yaralar” karşılıyor. Albümün geneline baktığımızda kadına yönelik şiddetin vurgulandığı fakat ataerkil şiddet, militarizm, feminizm gibi kavramlardan kaçınıldığı ve kadın örgütlenmesinin ve feminist literatürün göz ardı edildiğini görüyoruz.

Albüm kartonetinin içinde bir albüm tanıtım kitapçığı, üzerinde şarkı sözlerinin ve o şarkıları söyleyen şarkıcıların seçtiği imgelerin yer aldığı on dört tane kart bulunuyor. Bu kartlar birbirilerinin içine geçecek şekilde hazırlanıp kutuya konmuş ve açıldığında akordeon gibi bir görüntü sunuyorlar. Albüm tanıtım kitapçığında Hürriyet İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Sezen Aksu ve albüm danışmanı Naim Dilmener’in yazıları yer alıyor. Yazılarda, Aile İçi Şiddete Son Kampanyası[[dipnot2]] konusunda destekleyici nitelikte söylemler üretilmiş. Aile İçi Şiddete Son Kampanyası kapsamında binlerce kadına psikolojik, sosyal, ekonomik vb. destek veren bu projeye albüm kitapçığındaki yazılarda özellikle yer verilmiş. Bu yazılarda ayrıca bireysel çaba ve umudun öneminin altı çiziliyor; fakat şiddet karşıtı duruş sergilemede nasıl bir yol izlenebileceği konusunda bir yöntem önerilmemesi, yazılarda bağlam eksikliği hissettirmiyor değil. Aile içi şiddet kavramı albüm tanıtım “slogan”ında, tanıtım yazılarında ve albüm gelirinin aktarıldığı Aile İçi Şiddete Son Kampanyası’nınana sayfasında erkeklerin kadınlara, kendilerinden daha güçsüz erkeklere ve çocuklara uyguladıkları fiziksel veya psikolojik şiddet olarak çiziliyor. Ancak; “aile içi” şiddete vurgu yapmak toplumsal cinsiyet rolleri ve ataerkinin görünür olmayan yanlarını, yaratılan militarizmi ve kadınlar üzerindeki etkisini göz ardı etmiş oluyor.

Albüm tasarımında dikkat çeken diğer bir özellik; şarkı sözlerinin bulunduğu kartların tasarımları… Bu kartların ön yüzlerinde bulunan imgeler, fotoğrafçının (Candaş Arın) elinden geçtikten sonra kartta yazılı şarkıyı söyleyen şarkıcılar tarafından ayrı ayrı seçilmiş. Bu imgeler (topuğu kırılmış kırmızı ayakkabı, kırık bir ayna, kopmuş kız bebek kafası, kırık parfüm şişesi, kopuk inci kolye…) kadını gösteriş, süslenmek üzerinden tanımlayıp, kadınla özdeşleştirilen bu nesnelerin kırıklığıyla kadının kendi kırıklığını anlatmayı hedefleyerek bu tanımı yeniden üretmiş oluyor. Yine nesne seçimine baktığımızda burada bir kentli kadın imajı çizildiğini söyleyebiliriz. Aile İçi Şiddete Son Kampanyası’nın ulaşmaya çalıştığı kadın profili kırsal kesimde yaşayan “kadınlarımız” olarak görülse de bu albümde yer alan imgeler (bunun bir tercih mi yoksa tesadüf mü olduğunu bilmesek de biraz duyarlı bir insanın kolayca fark edeceği biçimde) kentli kadının buhranlarına işaret etmekte. Bu resimler kampanyanın çizdiği çerçeveyle sağlıklı bir şekilde bir araya getirilemiyor. Bu durumun ortaya çıkmasına söylem belirsizliğinin katkısı göz ardı edilemez. Albüm tanıtım kitapçığında kartlardaki resimlerle ilgili bir bilgilendirme olmaması bu konuyla ilgili bir kaygı taşınmadığı kanısını uyandırıyor. Albüm kapağına hâkim olan siyah renk ve siyahın öne çıkardığı kırmızı parlaklık ile tasarımdaki “feminenlik” ve albümün mücevher kutusuna benzemesi yukarıdaki imgeleri destekliyor.

Albümün oluşum sürecinde ise; proje içerisinde yer alan kadın sanatçıların proje teklifini büyük bir istekle kabul etmeleri önemli bir noktaya işaret ediyor. Başta kadına yönelik şiddetin görünürlüğü, sonrasında da bununla bağlantılı olarak Türkiye’de önemli bir geçmişe sahip olan kadın hareketinin görünürlüğü konusunda yaşanan sıkıntıların aşılmasında bu tür projeler olumlu bir etki yaratacaktır. Her ne kadar albümün böyle açık bir söylemi olmasa da kadınların sesinin duyulması konusunda önemli hizmetler verdiği de göz ardı edilemez. Ayrıca böyle bir durum geçerli olmasa bile, zor durumda olan birçok kadının albüm sayesinde destek görüyor olması çok önemli bir yerde durmakta. Bu kadar tanınan ve toplumda görünür olan sanatçıların da böyle bir kaygıya sahip olması çok değerli.

 

Albümün Müzikal Açıdan Değerlendirilmesi

Genel olarak derleme albümlerde belirli fiziksel ve maddi koşullar nedeniyle müzikal eksiklikler daha kabul edilebilirdir. Güldünya Şarkıları albümünde de benzer eksiklikler görülüyor; ancak albümün müzikal haz, çeşitlenmiş ve emek harcanarak oluşturulmuş müzikal duyuşlar, düzenlemeler ve çeşitlenmiş vokal yorumları gibi beklentileri belli bir oranda karşıladığını söyleyebiliriz.

Albümün ilk şarkısı Kadınlar Vardır koro olarak seslendirilmiş. Kalabalık ve tanınmış birçok müzisyenin de katılımıyla, 80’lerden bu yana feministlerin eylemlerde söyledikleri, bir kadın marşı haline gelmiş olan bu şarkının albümde yer almasının güzel bir seçim olduğu söylenebilir. Parçanın marş duyuşunu müzikal olarak verme amacı güdülmüş fakat çok da başarılı, ayrıntılı bir çalışma olamadığını söylemek mümkün. İkinci şarkı ise albüme ismini veren ve Aylin Aslım’ın bestesi olan Güldünya. Şarkıyı Sezen Aksu’nun söylüyor olması ve bu şarkının albüme ismini vermesi parçayla ilgili beklentiyi yükseltiyor; ancak bu şarkıyı Aylin Aslım’dan dinleyen kişiler için düzenlemeler ve duyuş hayal kırıklığı yaratıyor. Yine de TRT Denetleme Kurulu tarafından -sadece denetimden geçemediği söylenerek- yayın yasağı getirilmiş, sansürlenmiş bu şarkının böylesine kamusallaşan bir albümde yer almasının önemli olduğu da bir gerçek. Ajda Pekkan’ın seslendirdiği ve özellikle bu albüm için yazılıp bestelenen bir şarkı olan Kadın Dediğin, “sade ve naif” bir piyano düzenlemesiyle dinleyici karşısına çıkmış. Bir sonraki parça olan Nazan Öncel’in Leyla’sı, normalde Türkiye’de üretilen parçalarda nadiren kullanılan reggae formunda düzenlenmiş bir parça. Bu özelliğiyle hem albümün müzikal duyuşuna hem de Türkiyeli müziğe zenginlik katmış. Parça çok detaylı ve özenilmiş bir çalışmanın ürünü. Albümün beşinci şarkısı olan Adım Kadın’ın (Emel Müftüoğlu) müzikal olarak gayet ortalama, farklılıktan yoksun bir pop şarkısı olduğunu söylemek yeterli sayılabilir. Albümün tek Kürtçe şarkısı Qumrîkê (Aynur Doğan) duyuşu ve düzenlemesiyle de albümün geri kalan parçalarından ayrıksı durmasının yanında vokal yorumu ve sade düzenlemesiyle çok etkileyici. Bir sonraki şarkı Neyse’de karşımıza klasik bir Zuhal Olcay yorumu çıkıyor. Karar Verdim isimli şarkıya baktığımızda sözlerde verilmeye çalışılan güçlü kadın vurgusu Aylin Aslım’ın vokal yorumu ve düzenlemeyle daha da güçlendirilmiş. Parçanın kaydı ve düzenlemesi esnasında gösterilen özen dinleyiciye de ulaşmakta. 70’lerin ünlü parçası Kime Ne Ajda Pekkan yorumuna sadık kalınarak tekrar icra edilmiş. Albümün onuncu parçası Masum Değiliz Şebnem Ferah’ın kendine özgü düzenleme anlayışı ve vokal yorumu ile bambaşka bir şarkı olarak karşımıza çıkıyor. Albümün popülerliğine müzikal duruşuyla çok büyük bir katkı sunduğu aşikâr olan bir parça… Güldünya Şarkıları albümünde ilk kez seslendirilen Kibritçi Kız isimli Şevval Sam şarkısının akıcı melodisi ve özenle yapılmış enstrüman düzenlemesi insanı hoş bir atmosfere sokuyor. Rojîn’in Şebnem Ferah’ın Sil Baştan şarkısını söylerken, şarkıya yeni bir yorum getirmemiş olduğunu rahatça anlayabiliyoruz. Ayten Alpman’ın caz formunda seslendirdiği Ve Tanrı Kadını Yarattı parçası albümdeki diğer parçaların müzikal karşılıkları arasında sivriliyor ve Türkiye müziğindeki konumlanışı açısından alternatif bir görüntü çiziyor. Albümün son parçası Dünden Sonra Yarından Önce renkli bir düzenlemeyle karşımıza çıkıyor. Tüm bu değerlendirmelere ek olarak, parçaların hemen hemen hepsinde enstrümancılar erkek. Danışman ve yapımcılar arasında bu kadar çok erkek bulunan bir albümden tersini beklemek doğru değildi tabii ama bu albüm bir “kadın albümü” olarak piyasada alternatif bir konuma sahip olma amacı taşıyorsa, bu durumda kadın enstrümancıların desteklenmesi bu çalışmayı daha anlamlı kılardı.

Albüm Dramaturjisi

Albümün yapımcılarından ve döneminin aktivist feministlerinden olan Emel Armutçu (Şu an Hürriyet Sosyal Projelerden Sorumlu Kurumsal İletişim Müdürü), parça seçiminde ön koşulun “cinsiyetçi sözler içermemesi” ve şarkıların şiddetin farklı türlerine değinmesi olduğunu özellikle belirtiyor. Albümdeki parçaların sadece kadın vokalistler tarafından söylenmiş olmasıyla da albümün bir “kadın albümü” olduğu vurgulanıyor. Biz de bu bölümde albümü şarkı sözleri ve bu sözlerin albümdeki karşılığı açısından incelemeye çalışacak ve sözü edilen kadın dramaturjisine nasıl yaklaşıldığına bakacağız.

Sözlerin cinsiyetçi olmamasının, bir erkeğin kadına olan cinsiyetçi bakışını açık sözlerle sergilememesi olmadığını bilerek baktığımızda bu projede cinsiyetçiliğe bakışın eksik olduğunu görebiliyoruz. Örneğin, sözlerini Şehrazat’ın yazdığı, Ajda Pekkan’ın seslendirdiği Kadın Dediğin isimli şarkının sözleri bu anlamda önemli örnekler barındırıyor. İlk bakışta dahi “kadın dediğin” gibi bir tanımlama yapılması ve “kadın”a belirli ortak özellikler atfedilmesi feminist literatürdeki birçok tartışmanın göz ardı edildiğini gösteriyor. Bu şarkının “erkek dediğin masaya vurdu mu …” cümlelerini kuran kimselerden farklı bir düşünce sistemine ait olduğunu söylemek güç. Şarkının sözlerinde, kadınların öpülesi ellere sahip, her yere güzellik saçan varlıklar, korunması gereken paha biçilemez mücevherler olduğu anlatılıyor. Ayrıca şarkının söz yazarı kadın değilmiş gibi, şarkıyı söyleyen kadın değilmiş gibi kadınlardan “onlar” diye bahsediliyor, bu da dinleyicide bir yabancılaşmaya neden oluyor. “Sadece sevmek için kalksın eller (onlara)” diyerek de toplumsal cinsiyet rollerinde edilgen olarak çizilen kadın kişiliği destekleniyor. Ayrıca bu anlatım feministlerin uzun zamandır karşısında durduğu “Kadınlar çiçektir; ilgi, şefkat isterler, bakıma muhtaçtırlar.” alt metinli “şövalyelik”i[[dipnot3]] ve buna içkin ataerkiyi yaşatıyor. Kullanılan naif müzik ve histerik vokal de bu anlatıyı destekliyor. Sözler her ne kadar “Kadın dediğin yeri gelir tabuları yıkar / Yeri gelir taşın suyunu sıkar.” gibi ifadelerle kadını güçlü göstermeye çalışarak günah çıkartmaya çalışsa da son mısralarla birlikte daha fazla iyimserlik hak etmiyor.

“ Kadın dediğin…
… Sevdiğinin arkasındaki gizli kahraman”
Albümdeki dramaturji ki buradaki dramaturjiden kasıt projenin hedeflediği cinsiyetçi olmamak koşuludur, kaymalarına maruz kalmamış güzel tercihlerden de söz etmek mümkün. 80’lerden bu yana kadın eylemlerinde söylenen Kadınlar Vardır marşının albümdeki kadınlardan oluşan bir koro tarafından söylenmiş olması ve bu kadar kalabalık bir ünlü kadın sanatçı grubunun ortak bir ürün meydan getirmiş olmaları oldukça değerli. Kendisini müzik piyasası içinde, kadın duyarlılığıyla, alternatif tarzıyla, sözleriyle tanıdığımız, albümün olmazsa olmaz isimlerinden Nazan Öncel’in Leyla’sı da, polis şiddetinin mağduru bir işçi kızının hikâyesi. Albümde Emel Müftüoğlu’ndan dinlediğimiz Adım Kadın (Söz-müzik: Bora Ayanoğlu) eski bir şarkı, sözleri itibariyle de yerinde bir seçim olmuş diyebiliriz.

Albümün bir diğer sürprizi ise Aynur Doğan’ın söylediği, daha önce albümünde de dinlemiş olduğumuz anonim parça Qumrîkê olsa gerek. Hürriyet gazetesi tarafından piyasa için hazırlanmış bir projede Kürtçenin gönül rahatlığıyla kullanılmış olması, bir Kürt kadının diğer tüm şarkıların Türkçe olduğu bir albümde kendi diliyle kendi sesini duyurabilmiş olması oldukça şaşırtıcı. Öte yandan da albümde Türkçe dışındaki bir dilde söylenen tek şarkının Kürtçe bir şarkı olması, “Namus cinayeti töre cinayetidir, töre Kürtler’de vardır, her şey onların başının altından çıkmıştır.” gibi yorumları akla getirebilir. Gönül isterdi ki bu topraklarda daha nice dilleri konuşan kadınların şarkılarına da böyle projelerde yer verilsin. Sonuç olarak, yine de albümde Aynur’un Kürtçe bir parça seslendirmiş olması kültürel çoğulcu duruşu yakalayabilmenin bir adımı olarak sayılabilir.

Albümdeki diğer parçalara da kulak verirsek Zuhal Olcay’dan dinlediğimiz Neyse (Söz: Burcu Tatlıses) ve Aylin Aslım’ın söylediği Karar Verdim (Söz-müzik: Nilüfer) şarkılarının sözleri; biten aşkına ve yalnızlığına direnen bir kadını anlatıyor ve güçlü kadın imgesi, sözler ve müzikal duyuşla destekleniyor. Kime Ne’yi ise albümde Nilüfer söylüyor (Söz: Ülkü Aker). Bu şarkı, 90’lı yıllarla birlikte Türkiye’deki kadın hareketinin slogan şarkılarından biri olması itibariyle albüm dramaturjisine uygun düşüyor. Masum Değiliz’in ise (Şebnem Ferah, söz: Sezen Aksu-Meral Okay) albümdeki yerini anlamlandırmak pek kolay olmuyor. Hâlbuki Sezen Aksu’nun bu albüme taşınabilecek zengin bir repertuarı var. Sezen Aksu yorumuyla Aylin Aslım’ın Güldünya parçası zaten albüme ismini veren Güldünya Tören’in hikâyesini hem solist ağzından hem Güldünya’nın ağzından duyduğumuz başarılı sözlere ve anlatıma sahip bir parça.

Bunlara ek olarak geriye kalan Kibritçi Kız (Şevval Sam), Sil Baştan (Rojîn,  söz-müzik: Şebnem Ferah), Ve Tanrı Aşkı Yarattı (Ayten Alpman, söz: Fikret Şeneş), Dünden Sonra Yarından Önce (Funda Arar,  söz: Zuhal Olcay) şarkıları da genelde aşk temalı olmakla beraber (istenirse) farklı kadınlık durumlarına yorulabilecek bir “umut”tan bahsediyor. Burada, kadın aşkının aslında parçalarda işlenmesinin önemli olduğuna katılmakla birlikte, aşkı daha çok acı, umut, ayrılık üzerinden anlatan parçalar yerine; kadının kendini anlattığı, hislerini ve düşüncelerini ifade etme konusundaki özgürlüğünü barındıran parçaların tercihinin daha yerinde olabileceğini düşünüyoruz.

Albümdeki dramaturjinin kadınlara söylenen şarkılar ve kadınlık durumları hakkında söylenen şarkılar üzerinden kurulduğunu söyleyebiliriz. Yine de albüme baktığımızda parçaların bütünlüklü bir akış içermediğini de görüyoruz. Solist kadınlardan bazılarının, birbirinin şarkılarını söylemiş olmaları ise kadın dayanışmasını, paylaşımı ve birbirinin dilinden konuşabilmenin güzelliğini, önemini gösteriyor. Ancak tüm değerlendirmelerde de yer verildiği üzere, albümün savunduğu politik duruş göz önünde bulundurulduğunda, parça seçiminin sadece “cinsiyetçi olmayan sözler” kıstasıyla yapılmış olmasının eksik bir tercih olduğunu söyleyebiliriz. Bir kadın albümünden, kadınların bir aradalığını ve gücünü en güzel şekilde yansıtmasını beklemek gerekir. Hatta Türkiye’de kadın hareketi için önemli bir simge olan “Güldünya” isminin kullanıldığı bir albümün, kadının toplumdaki varlığını vurgulayan, kadın örgütlenmesini tetikleyecek parçaların albümdeki varlığıyla, kadın emeğinin görünür kılınmasıyla, sayıca az olan kadın enstrümancıların albümdeki varlıkları vb. temel başlıklarıyla da dinleyiciyi albüme bağlayacak özellikler taşıması gerekirdi.  Aksi takdirde bu çerçeve dahilinde “doğa” temalı bir şarkının da cinsiyetçi sözler içermediği için bu albüme dahil olması çok da imkânsız değildir.

Güldünya ve Piyasadaki Karşılığı

Albüm ile ilgili değerlendirmeleri, albümün piyasaya sürüldüğü dönem bağlamında incelemek doğru olacaktır. Bu yüzden Güldünya Şarkıları albümüne de destek veren Star TV’de yayınlanan Güldünya dizisinin ve belki de bu süreçte Güldünya adı kullanılarak kamusallaştırılacak ve üzerinden gelir ve statü(!) kazanılacak üretimlerin mercek altında tutulması gerekiyor. Bu ürünlerle ilgili yapılacak değerlendirmeler başka bir yazının konusu olacaktır, ancak özellikle kadın hareketi için önemli anlamlar ihtiva eden simgelerin kullanımı konusunda olası bir yanlışın düzeltilmesi ile ilgili tetikte olabilmek, ancak böyle değerlendirmeler ışığında olabilecektir.

Sonuç

Bu yazıda Güldünya Şarkıları albümü; dinleyicide yarattığı çağrışımlar, müzikal karşılığı ve dramaturjisi üzerinden incelenmeye çalışılmıştır. Değerlendirmelerde de görüleceği üzere “Güldünya” isminin kullanıldığı bir albümün belirli özellikleri bünyesinde barındırması gerektiğini düşünüyoruz. Bu özellikler, zaman içerisinde değişiklik gösterebilir, ancak çıkış noktası olarak aldığı “kadınların bir aradalığı” düşüncesi, kadın hareketleri ve kadınların toplumsal hayatı için, sahip olduğu önemi yitirmeyecektir. Eksiklere rağmen albüm, temsil ettiği kampanya kapsamında birçok kadına yardımcı olma amacıyla önemli bir noktada durmaktadır. Ayrıca namus adına işlenen cinayetlerin aile içi şiddet sorununun da tekrar sanatsal bir ürün yoluyla ifadesi de her zaman için değerlidir.