YEZİDİLER YEZİDİLİK VE YEZİDİLERİN KÖKENİ (Tarih – Yezidiliğin Oluşumu)

Yezidilerin kökenleri ve tarihleri ile ilgili somut, yeterli bilgi ve belgeler mevcut değildir. Yezidilik inancının öncülü Şeyh Adiy Bin Musafır’ın Adaviler (Adaviyye) tarikatıdır. Yezidi inanç sisteminin kurucusu ve peygamberi olarak kabul edilen Şeyh Adiy (1072-1162), Müslüman inançlı bir sufi olarak kabul edilmektedir.

1072 yılında Lübnan’da doğan Şeyh Adiy, 1116 yılındaki Mekke’ye hac ziyaretinden sonra Laleş Vadisi ‘ndeki eski bir Hıristiyan manastırını dergaha çevirerek 1162 yılında ölümüne kadar burada müritler yetiştirmiştir. Şeyh’in yetiştirdiği müritler “Adaviler” olarak tanınmışlardır. 1162 yılında öldüğü zaman Laleş’teki dergahına gömülmüş ve türbesi hac ziyareti için gelinen tapınağa dönüştürülmüştür.

Laliş’teki Adavi tarikatının tektanrıcı bir dini olan Yezidiliğe dönüşmesi, buradaki kutsal yapıların, türbelerin oluşmasına yol açmış ve sonunda bir tapınak kompleksi ortaya çıkmış. Tapınağın önünden akan ırmak, dağlardan akan yer altı sularıyla besleniyor. Yine dağdaki bir pınardan akan ayazma doğrudan Şeyh Adiy’nin türbesinin ve diğer türbelerin bulunduğu büyük avlunun ortasındaki havuza akıyor. Bu suya Zemzem suyu deniliyor.

Adaviliğin antik inançlarla sentezlenmesi ve Hakkari yöresindeki aşiretler arasında yaygınlaşması, tarikatın başına geçen Şeyh Adiy’in torunu Hasan bin Adiy döneminde olmuştur.

Şeyh Adiy’in ölümünden sonra güçlü bir liderlikten yoksun kalan Adavi cemaatı kendi içine kapanmıştır. Moğolların bölgeyi istilasından sonra 13.yy’ın ikinci yarısı ve 14.yy’da Adavi cemaatının adı geçmemektedir. Bu dönemi tarihçiler Adaviler açısından karanlık bir dönem olarak yorumlarlar.

15.yy’ın başlarında, Sincar dağlarında ve ovadaki köylerde yaşayan bu cemaatın yeniden kıpırdanmaya, çoğalmaya başladığı duyulur. Bazı din tarihçilerinin karanlık dönem dediği bu yüzyıllarda yeni bir Ortadoğu dininin temelleri atılmıştı; yavaş yavaş çatısı örülüyordu. Cemaat Kürdistan’a, Harran ve Suriye’ye temsilciler, misyonerler yolluyor, öğretisini yayıyordu.

1415 yılında Cizre Emiri İzzeddin ortodoks İslam’a karşı olan bu tarikatın Kürdistan’da güçlendiğini duyar ve ortadan kaldırmaya karar verir. Askerlerini toplayarak Hakkari’ye yürür. Bu harekatta Şeyh Adiy yanlısı Kürtler kılıçtan geçirilmişlerdir; Hakkari civarındaki bir köyde bulunan Şeyh’in türbesine saldırılır ve Şeyh’in sandukası açılarak içindeki kemikleri yakılır.

Tarihçilerin karanlık dönem dedikleri 13.yy’ın ikinci yarısından 15.yy’ın başlarına kadar, bu eski Sufi cemaatı yeni bir din oluşturmuştu. Yezidilik adını verdikleri bu din karma bir dindir ve cemaatın üyeleri de çeşitli halklardan oluşmaktadır. Çeşitli etnik kümeler bir araya gelip etnik bir sentez oluşturmuşlardır. Ortadoğu, Güneydoğu Anadolu ve Suriye’deki dinlerden ve tarikatlardan çeşitli inançların alınarak, bir potada eritildiği sentez bir dindi.

Yezidiliğin kurucusu bilinmemektedir. Ne kutsal kitaplarında, ne de tarihçilerin, ilahiyatçıların yorumlamalarında bu dinin kurucusunun adı geçmez. Kutsal kitaplarını kimin yazdığı da bilinmez. Bu kitaplar da imzasızdır.

Yezidiliğin oluşumuna ilişkin çeşitli yorumlar/görüşler vardır:

Karma bir dinin mensubu olan Yezidi’lerin Arap, Kürt ve Asur kökenli oldukları ileri sürülmektedir. Çeşitli kültürlerin birbirlerine karıştığı Ortadoğu’da ulusal kimlikleri olmayan İran’daki Bahailer, Lübnan’daki Dürziler ve Maruniler gibi Yezidiler de dini bir cemaattir.

Bazı din tarihçileri ve ilahiyatçılar 13. ve 14. yüzyılların karmaşasında yöredeki Kürt aşiretlerinin, çevrelerindeki çeşitli Hıristiyan ve Müslüman tarikatlarından ve din kurumlarından aldıkları gelenek ve inançları birbirine yamayıp, yeni bir din oluşturduklarını varsayarlar.

Yezidi inancının, Hariciliğin İbadiye kolundan ayrıldığı söylenen Yezid bin Ebi Uneyse’ye dayandığını ileri sürenler olduğu gibi Yezidi adının eski İran inançlarındaki İyilik Tanrısı İzd ya da Yeda’dan geldiğini savunanlar vardır.

Bir başka araştırmanın tezi de: “Araplar Tanrıya Yezdan dedikleri için Kürtlere Yezdani derler. Bu kelime daha sonra Yezidi sözcüğüne dönüşerek Zerdüştlüğü benimseyen Kürt topluluklarına ad olarak verildi. Bu ad bir ırkın adı olmaktan çok bir dine bağlı olan bir topluluğun adıdır. Müslüman Kürt dendiği gibi Yezidi Kürt de denir. Yezidiler de Kürtçe konuşurlar.”

Yezidilerin kendi varsayımları biraz daha değişiktir. Yezidiler dinlerinin çok eski olduğunu ve kuruluşu üzerine tarihi bilgilerin zaman içinde unutulduğunu, kaynakların kaybolduğunu söylüyorlar. Yezidiliğe bağlı olanların Hıristiyanlık ve İslam’a geçmemelerini, inançlarının çok eski ve köklü olmasına bağlıyorlar. Yezidiliğe ilişkin kutsal kitapları dışında yazılı bir kaynak yok. Sözlü aktarımlar sözkonusu.

Erol Sever’e göre bu varsayımlar yanlıştır! Yezidilik dini bir kolektifin kurduğu dindir. Kurucusunun bilinmemesi gayet doğaldır. Kolektif kurulan karma bir dinin kurucusu olamaz, kurucuları olur; yani kolektif. Kutsal kitaplarının da yazarları kolektif olduğu için adları yoktur. Şeyh Adiy ne yazdıysa altına imsazını atmıştır. Yezidiler’le ilişkiye geçerek, dinleri üzerine bilgi edinmek isteyen gerek Müslüman gerek 18. ve 19 yüzyıllarda bölgeye gelen Batılı Hıristiyan misyonerler pek fazla bir şey öğrenemediler. Yezidilik bir sır dini olduğu için, temel ilke ve kuralları cemaat içinde korunuyordu. Bu nedenle de Yezidiliğin yüzlerce yıldan beri anlaşılamamış bir din olması, dışarıya kapalı olması bazı sorunlar yarattı. Yezidiler putperest ve Şeytan’a tapan bir topluluk olarak kabul edildi. Melek Tavus bir puttu ve bu puta tapınıyorlardı; ayrıca tanrı yerine Şeytan’a tapıyorlardı ve Şeytan Yezidiler’in tanrısıydı. Aslında bu ikincisi doğruydu. Siyah Kitap’ta “Tanrımız olan Şeytan’ın adını ya da onu anımsatan… gibi sözcükleri ağıza almak yasaktır” denir. Araplar Yezidiler’i İslam’a döndürmek için çok uğraştırlar ve bu arada bol Yezidi kanı aktı.

Yezidilerin dini lideri Muaviye bin İsmail el-Yezidi, yaklaşık 1400 yıldan beri sistematik koğuşturmaların kurbanı olduklarını söylüyor. Bulundukları bölgelerde bulunan bütün dinlerin misyonerleri kendilerini dödürmeye çalıştıklarını, çok kan akıttıklarını, susturulduklarını dile getiriyor.

Sonuç olarak, Yezidilerin dini ve kültürleri Sümerlerden başlayan ve Asur, Babil, Elenistik dönem, Sabilik üzerinden bugüne kadar gelebilmiş bir çizgi üzerinde bulunmaktadır.

Yezidiler, Ortadoğu’nun en eski din tasarımlarını, gelenek ve göreneklerini, mitoslarını içinde taşıyan bu çizginin son durağındadırlar.

YEZİDİLİĞİ OLUŞTURAN İNANÇLAR – Sentezin Parçaları

Yezidilik, eski çoktanrıcı dinlerin kalıntılarından, çevresindeki din ve tarikatlardan aldığı düşüncelerle de beslenmiştir. Yezidilik içinde çeşitli dinlerin etkisi sözkonusu:

  • Zerdüştlük (iyilik ve kötülüğün mücadelesi),
  • Manilik (İrfan),
  • Yahudilik (Beslenme ile ilgili hükümler, haram yiyecekler),
  • Hıristiyanlık (Vaftiz, nikahta ekmek ve şarap ayini, evlenmelerde kiliseleri ziyaret, şarap içmek),
  • İslamiyet (sünnet, oruç, kurban, hac, mezar taşlarında İslami kitabeler),
  • Sufilik (inancın gizliliği, vecd, şeyhe saygı),
  • Sabilik (tenasuh ve ruh göçü),
  • Şamanizm (gömme adeti, rüya tabiri ve dans),
  • Paganizm (ay ve güneşe tapma)

Sabilik ve Yezidilik

Sentez bir din olan Yezidilik’te sentezin diğer parçalarının yanı sıra damgasını vuran din Sabilik’tir. Moğol akınları ve Müslüman Kürtlerin saldırılarıyla zayıflayan Adavi cemaatına Sabiler taze kan vermiştir. Adavi cemaatına katılarak bu tarikattan bir din kurmuşlardır. Her iki dini karşılaştırdığımız zaman, her iki din arasındaki tıpkılıklar ve benzerlikler açık seçik görülüyor. Asur kökenli Sabiler, Kürt ve Arap müminlerin oluşturduğu bu topluluğun üçüncü etnik grubudur.

                        SABİLER                                                                   YEZİDİLER

Sabiler bir yüce varlık’ın yedi gezegeni yarattığını ve bu yedi gezegenin evreni ve dünyayı temel alan bir inanç sistemi kurmuşlardı.

Siyah Kitap’ta tanrının kendi özünden ve nurundan altı tanrı daha yarattığı anlatılıyor. Muaviye bin İsmailin versiyonunda, Azda veya yüce varlık, Melek Tavus’u yaratır, ayrıca Melek Tavus’a yardım etmeleri için altı melek daha yaratır.                

Her iki anlatımda da bir baştanrı olan yedi tanrı veya melek vardır.

Baştanrı Şamaş/Güneş’tir. Diğerleri de eski Asur tanrılarının adlarını taşıyan altı gezegen veya yıldız tanrıdır.

Sabiler bu sistemi geliştiriyorlar; yedi gezegen tanrı için ayrı ayrı tapınaklar yapılıyor. Bu tapınaklarda bu tanrıları temsil eden idollere tapılıyor. 

Şamaş yerine simgesi horoza benzeyen bir tavuskuşu olan Melek Tavus veya Şeytan’tır. İsimler farklı, sistem aynı.

Sabiler Yezidilik dinini kurarlarken, bu sistemi daha da sadeleştiriyorlar ve Şeytan baştanrı oluyor ve altı tanrı veya melek ona yardım ediyorlar.

(Günümüzde Yezidiler tek bir tanrıya tapıyorlar. Şeytan’a yardımcı olan altı melek veya tanrının işlevlerinin kalmadığı, yalnız Yezidilik mitolojisi içinde yaşadıkları anlaşılıyor. Zamanla çevrenin de etkisiyle –Yahudilik, İslam, Hıristiyanlık-  tektanrıcılığa dönüşülmüş.)

İnsanın ruhu kendi tapınağındadır, bedenindedir. İnsan ölünce ruh da bedenden ayrılarak bir başka bedene geçer.

Ölen insanın ruhunun, herhangi yeni doğanın bedenine geçmesine inanılır.

(Ruhların göçü inancı az veya çok farklılıklarla bütün Gnostik kökenli din ve tarikatlarda vardır.)

Ödüllendirme veya cezalandırma yalnız ruhun eğitimi içindir; cemaatın bir üyesi ancak bu dünyada ödüllendirilir veya cezalandırılır.

İnsan yaptığı işten ötürü yalnız bu dünyada yargılanarak ödüllendirilir veya cezalandırılır.

Sır dini. Gizli tapımları var. Bu tapımlardaki törenlerin, konuşulanların ve duaların anlamını ancak cemaata mensup olanlar biliyor ve anlıyor. Yabancı biri bu sır tapımlarına katılamıyor.

Yezidilikte görülen sır tapımları, bütün eski Gnostik dinlerde vardı. Sır tapımları Makedonya, Trakya, Anadolu, Suriye, Lübnan ve Ortadoğu’daki, eski Mezopotamya’nın çoktanrıcı dinlerinin kalıntılarından çıkan dinlerin ortak yanlarından biridir.

Günde üç kez yüzlerini güneşe dönerek dua ederler. Secde ederler.

Aynı şekilde dua ederler ancak secde etmezler.

Bir kez evleniyorlar; kuma getirmek veya cariye almak yasak. Ancak çiftten birinin kaçamak yaptığı kanıtlanırsa ayrılabiliyorlar.

Aynı.

Vaftiz var. Çocuk doğduktan kırk gün sonra bir rahip tarafından üç kez suya daldırılarak vaftiz ediliyor.

Aynı. (Lalişteki ayazmadan getirilen suyla vaftiz ediliyor.)

Sünnet yok. (Doğuşta nasılsa öyle kalınıyor.)

Sünnet önemli.

Saçlarını ve sakallarını uzatıyor, kesmiyorlar.

Aynı. (Ancak son otuz kırk yıldan beri bu anane yavaş yavaş bırakılmış.)

Deve eti, çenesinin altında ve üstünde kesici dişleri olan domuz, köpek ve eşek eti yemiyorlar. Horoz eti de haram.

(Horoz etinin her iki dinde de haram olması, horozun güneşin doğması yaklaşırken ötmeye başlaması olabilir. Horoz kutsal sayılan güneşin doğuşunu müjdeliyor.)

Aynı.
Şamaş’a yılın belli bir gününde besleyip, süsledikleri, kent sokaklarından törenle geçirdikleri bir öküzü, kentteki güneş tapınağına götürüp orada kurban ediyorlardı. Yezidiler de yılın en büyük bayramı olan Cemaat Bayramı’nda, Şeyh Şems’in türbesinin yanındaki oda/ahırda Şeyh Şems’e adanan öküzleri kurban ediyorlar.

(Şems Farsça’da güneş anlamına geliyor ve Asurca Şamaş sözcüğünden türemiş bir sözcük.)

Temmuz ayının ortasında kutlanan el-Bukat, Ağlayan Kadınlar Bayramı vardır.

Eski Mezopotamya tanrılarından Dumuzi/ Temmuz’un bir yaban domuzu tarafından öldürülmesi anılıyordu.

18-21 Temmuz arasındaki bayrama Şeyh Adiy Bayramı adı veriliyor ve üç gün süren bu bayramda Şeyh Adiy anılıyor.
Yeniyıl Asurlar’da olduğu gibi 1 Nisan’da başlıyor. Yeniyıl Nisan ayının ilk Çarşamba günü başlıyor.

YEZİDİLERİN YEDİ MELEĞİ VE MELEK TAVUS

Yezidiler’de üçlü inanç vardır:

(1) Allah’ın birliği 
(2) Melek Tavus’un Allahın elçisi olması 
(3) Şeyh Adiy’in de Allah’ın velisi (Yezidilerin mürşidi)

Yezidilerin kutsal kitabı Mushaf-ı Reş’te evrenin yaratılışının anlatıldığı bölümde, önce bir inci tanesi olarak evrenin bilahare de yedi günde yedi meleklerin yaratıldığı ifade edilmektedir.

Tanrı/Azda/Ahura Mazda kendi özünden, ateşinden ve nurundan Melek Tavus’u yaratmış ve ona evreni biçimlendirme ve insanı yaratma görevini vermiştir. Tanrı dünyanın koruyucusu değil sadece yaratıcısıdır. Tanrı ifadesinin faal ve yürütücü uzvu, tanrının ikinci şahsiyeti olan Melek Tavus’tur. Melek Tavus’a görevinde yardımcı olmaları için Azda altı melek daha yarattı. Bu melekler Melek Tavus’a hizmet edeceklerdi. Buna göre, ilk yaratılan Azrail isimli Melek-Tanrı’ydı; diğer adı Melek Tavus yani ateşten olma Şeytan’dı. Yedi meleğin en ulusu Oydu. Diğer günlerde Pazartesi Derdail, Salı İsrafil, Çarşamba Mikail, Perşembe Semail, Cuma Cebrail, Cumartesi Nurail (Turail) yaratıldı.

Yezidilerde kötülük tanrısı (şeytan) yerine ikame edilen melaikeler kralı Melek Tavus’un apayrı bir yeri vardır. Yezidilere göre Melek Tavus bir iyilik tanrısıdır. Yezidiler, Şeytan’ın yerine ikame ettikleri Melek Tavus’a tanrısal nitelikler atfettikleri için “Şeytana tapanlar” olarak nitelendirilmişlerdir. Oysa onların inancına göre, dünyayı yaratan Tanrı’nın cezalandırdığı şeytan, cehennemde kaldığı 7 bin yıl boyunca tövbe göz yaşlarıyla doldurduğu 7 testi ile cehennem ateşini söndürmüş; Tanrı tarafından bağışlanmış ve meleklerin önderi olmuştur. Artık Melek Tavus, Tanrı’nın yarattığı dünyanın koruyucusu, yöneticisi ve Tanrı iradesinin yürütücüsü niteliklerini kazanmıştır.

Melek Tavus, simgesi horoza benzeyen bir tavus kuşudur. Şeytana tavus kuşu şeklini vermek Yezidi öğretisine has bir durum değildir. Mandiler, Dürziler veTahtacılar da Şeytan’ı bu kuşun şekliyle temsil etmektedirler.

YEZİDİLERİN KUTSAL KİTAPLARI

Kitapların altında isim ve tarihin bulunmaması, kitapların ne zaman yazıldığına dair farklı yorumların oluşmasına sebep oluyor.

Yezidilerin kutsal kitapları iki tanedir:

1. Kitab-el Cilve 
2. Mushaf-a Reş

Yezidiliğin temel ilkeleri bu iki kitaptan kaynaklanmaktadır. Bu kitaplar Kürtçenin Mukri lehçesi ile yazılmış daha sonra bu Kurmanci lehçesine çevrilmiş ve daha sonra da Türkçeleştirilmişlerdir.

1. Kitab el-Cilve (Kitab-ı Celve) / Tanrısal Açıklama Kitabı

Kitab el-Cilve, adı üstünde Tanrısal Açıklama Kitabı. Yezidilik dinine bağlı olanların uyması gereken kuralları içeriyor. Dinin temel öğretisi bu kurallarla açıklanıyor.

Bu kitabın kimin tarafından yazıldığı bilinmiyor. İmzasız bir kitap. Tek bir kişi veya kolektif çalışmanın sonunda ve uzun bir zaman dilimi içinde ortaya çıkmış olduğu belli oluyor.

Melek Tavus tarafından Yezidilerin kurtuluşu için “Tecelli Vahiy kitabı” olup beş bölümden ibarettir.

 1.bölümde Melek Tavus’un vazifesinin insanlara yardımcı olmak, 
2.bölümde, Melek Tavus’un insanları istediği şekilde cezalandırıp, mükafatlandırdığı, 
3.bölümde kainattaki bütün mahlukatların, Melek Tavus’un hakimiyeti altında olduğu, 
4.bölümde Melek Tavus’un haklarını başka ilahlara vermeyeceğini, Müslüman, Yahudi ve Hıristiyaların onun inançlarından kendilerine uygun düşenleri aldığını, 
5.bölümde şahsına ve resmine saygıda bulunulmasını ve inançlarının olduğu gibi korunmasını emretmektedir.

Kitabın Yezidiler’in tanrısı olan Şeytan’ın ağzından yazıldığı açık seçik görülüyor. Kitap, Şeytan’ı simgeleyen ve bir diğer adı olan Melek Tavus, bütün yaratıklardan önce varoldu tümcesiyle başlıyor. Melek Tavus, seçilmiş halkını uyarmak ve yanlışlardan uzak tutmak üzere yardımcılarını bu dünyaya gönderdi, deniliyor. Bütün sır dinlerinde olduğu gibi, cemaatın üyelerinden başkasının eline geçmesi yasak olan, tabu bir kitap bu.

Tek tanrıcı bir din olan Yezidiliğe girmiş olan bazı çoktanrıcı inançlar da, yine bu kitabın açıklamaları arasında göze çarpıyor:

  • İkinci bölümün başında, seçilmiş topluluk kavramı geçiyor. Bu inancın Yahudilik’ten etkilenme yoluyla girdiği söylenebilir. Yahudiler kendilerini Yehova’nın seçilmiş halkı olarak kabul ederler. Yezidilerde ise bütün topluluk; tanrının, Melek Tavus ile simgeleştirilen Şeytan’ın seçilmiş topluluğu sözkonusu.

  • İkinci bölümün sonlarında ölen insanın ruhunu başka bir bedenin içine sokarak, onu bu dünyaya geri gönderirim, deniyor ve bunun evrensel bir yasa olduğu belirtiliyor. Söz konusu olan ruhların bir bedenden öbürüne göçü. Bu inanç çeşitli Gnostik topluluklarda yaşamıştır. Yalnız Adavi cemaatına katılarak bu tarikattan bir din kuran Sabiler’den geçmiş olması daha doğru görünüyor.

  • Dördüncü bölümde, yabancıların kutsal kitaplarının üç tanesi bana karşıdır ve ben, üç addan nefret ederim, deniyor. Bu yabancı kitaplar: Tevrat, İncil ve Kur’an. Nefret edilen üç ad: Musa, Muhammed ve İsa.

  • Benim uğruma acı çekmeye katlananları, dünyalardan birinde ödüllendireceğim, deniyor. Yasalarıma karşı çıkanları da öbür dünyalarda cezalandırırm, deniyor. Sabilik inançlarının temellerinden biri olan yedi gezegen; dünyalar, öbür dünyalar kavramları şeklinde karşımıza çıkıyor.

2. Mushaf-ı Reş (Kitab el-Asvad) / Siyah Kitap

Bu kitapta da cemaat üyelerinin uymaları gereken pratik kurallara yer verilmiş.

Yaratılışın anlatıldığı yeryüzüne ait bir kitap olup, Yezidilere dair geçmişteki olayları içerir. Ayrıca Kara Kitap’ta renkler ve yiyeceklerle ilgili bazı yasaklar da yer almıştır.

Yazıldığı zaman ve yazarı veya yazarları belli değil. Tarih olarak Yezidilik dininin genişlediği, kurumlaştığı 15.yy,’ı verebiliriz.

Daha fazla Meshaf Reş adıyla tanınan bu kitap Yezidi mitolojisini ele alıyor:

  • (Tanrı) ilk gün, yani Pazar günü, Azazil (kimi kaynaklarda Azrail) adlı meleği yarattı: işte o, hepsinin başkanı olan Melek Tavus’tur, deniyor. Buradaki Azazil, Sabilik inancındaki üç peygamberden birinin adı olan Azimun (Şeytan)ı çağrıştırıyor.

  • Adem ile Havva öyküsü de, Yezidi mitoslarında önemli bir yer alıyor.

  • Yezidiler, bütün diğer Mezopotamya halkları gibi Tufan mitosunu da almışlar. Tek tanrıcı dinlerde Nuh’un gemisi olarak bilinen ve kökü Sümerler’in Gılgameş destanındaki Utnapiştim’in Tufan’ı anlatmasına dayanan bu mitosun, Yezidiler arasında anlatılan değişik bir versiyonu var.Bu kitapta yalnız tanrının bir gemi yarattığı ve onun içinde otuzbin yıl kaldığı, sonra Laliş’e gelerek, orada konakladığı anlatılıyor.

YEZİDİLERDE İBADET

Yezidilerin dini bakımdan yerine getirmeleri zorunlu olan bazı görevleri vardır. Bunun başında namaz, oruç, hac ve zekat gelmektedir.

Şahadet: Tanrının sonsuz kudret sahibi, Şeyh Adiy bin Musafır’in tanrının meleği ve Yezidilerin mürşidi, Sultan Yezidin Tanrının meleği, yerin nuru ve insanlığın sevinci, Melek Tavus’un da Tanrı’nın meleği ve elçisi olduğuna inanmaktan oluşur. Bunu akşam yatarken, sabah kalkarken tekrarlarlar.

Oruç: Genel ve özel olmak üzere iki tür oruç vardır:

1. Genel Oruç: Eylül ayının 3 ile 5. günleri arasında tutulan bu oruca Yezit orucu da denilmektedir. Ayrıca Hızır İlyas için de üç gün oruç tutulur.

2. Özel Oruç: Yalnızca din adamlarına özgü olan özel oruç, Aralık ayında 20, Temmuz ayında 20 ve 15-20 Eylül tarihleri arasında Şeyh Adiy’in türbesine yapılan ziyaretin ardından da 40 gün olmak üzere toplam 80 gün tutulur. (Yezidiler iftar sofrasında şarap bulundururlar.)

Zekat: Müritler gelirlerinden şeyhlere, %5 pire, %2.5 fakire zekat verirler.

Hac: Yezidiler için yapılması şart olan hac, 15-20 Eylül tarihleri arasında Irak’ta Laleş Vadisi’ndeki dağın eteğinde olan Şeyh Adiy’in mabedine yapılır.

Namaz: Yezidiler, sabah güneş doğarken ve akşam güneşin batışı sırasında, güneşe yönelerek üç defa rükuya varıp toprağa kapanmak suretiyle namaz kılmış olurlar. Namazdan önce el ve yüzlerini yıkarlar. Namazda Kürtçe bir dua okurlar. Yezidilerin güneş doğarken ve batarken ona doğru yönelerek dua okumalarının nedeni Yezidilerce Tanrı (Melek Tavus)’nın, “Ay ve karanlığın”, “Güneş ve aydınlığın” efendisi olarak kabul edilmesidir. Yezidiler namaz kılarken bunu başka dine mensup kimselerin görmesini kesinlikle istemezler. Şayet yanlarında başka dine mensup biri varsa, o zaman, avucunun içini güneş ışığına tutarak, ellerini gizlice ağızlarına götürüp öperler ve böylece namazlarını kılmış sayılırlar.

Yezidi duası 4 tanedir:

1. Sabah duası 
2. Evger duası: Bu da sabahları okunur, 
3. Güneş batışı duası: Buna güneş duası da denir. 
4. Akşam duası: Buna şahadet duası da denir. Yatağa yatınca okunur. Bu dua Melek Tavus’a yapılıp yedi meleğe hitap edilir.

YEZİDİLERDE KAST SİSTEMİ / RUHANİ YAPI

Yezidi cemaatı kastlara ayrılmış bir topluluk. Bu sınıflama sosyal veya maddi ayrıcalıklar üzerine kurulmamaştır. Bu sınıflama yetkilere yöneliktir. Her tabakanın cemaata karşı yerine getirecekleri belirli sorumlulukları vardır. Dini yapının hiyerarşik zirvesinde biri Sayh Nasir (Mir-i Sayhan) olarak adlandırılan dini, diğeri de Mirza-Beg veya Amir al-Umara denilen dünyevi işlere bakan iki reis bulunur.

Sayh Nasır en üstün şeyh olup en yüksek manevi makamı temsil eder. Mukaddes yazıları en iyi onun bildiğine inanılır. Evi Şeyh Adiy’den sonra Yezidilerce en kutsal yer sayılır. Yezidilere, Yezidilikten çıkarma cezası yalnızca Sayh Nasir tarafından verilir.

Mirza-Beg, Yezidilerin emiri olup en yüksek siyasi makamı temsil eder. Yezidi halkını, dışarıda temsil etme yetkisine sahiptir. Bütün dünyevi işlerde verdiği kararlar kesin kabul edilir.

Yezidiler müritler ve ruhaniler olmak üzere iki toplumdan oluşmuştur.

1. Müritler

Yezidi toplumunun en büyük kastını oluştururlar. Her Yezidi, her gün elini öpmek yanında şarapla orucunu bozmak, hacla ilgili her türlü hizmetini yerine getirmek mecburiyetinde olduğu bir şeyh ya da pirin mürididir. Müritlerin görevleri kendi üstlerinde sınıflara hizmet etmek ve vergi vermektir. Cemaat içinde özel dini görevleri yoktur.

2. Ruhaniler (Ruhan, Kahane, Rahip)

Bunlara olağanüstü saygı gösterilir. (Bazı durumlarda ruhanilik ırsi olarak kadınlara da geçebilmektedir.) Ruhaniler (Rahip) alt sınıfları:

Şeyhler: Şeyh Adiy’in müritlerinden veya kardeşlerinin soyundan olmaları gerekir. Beyaz bir elbise giyip, siyah bir sarık sararlar; evleri Yezidiler için mabet olarak kabul edilir. Okuma-yazma işleriyle uğraşırlar, cenaze törenlerini yönetirler.

Pirler: Şeyhlerden sonra Yezidilere yol gösteren yaşlı ruhanilerdir. Elbiseleri siyah olup başlarına siyah veya kırmızı tüylü sarık takarlar. Hacca gelenlerin yiyecek, içecek ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması bunların görevi olup dini törenlerin düzenlenmesinde şeyhlere yardım ederler. Şeyhler ve pirler, dokunulmazlık haklarına sahip ruhani reislerdir. Bayram günlerinde, oruçlarda, evlenme ve ölümlerde, vaftiz, sünnet ve hastalıkların tedavisindeki dini görevleri yerine getirirler.

Fakirler veya Karabaşlar: Sadaka toplarlar. Aileler arasında arabulucu ve barış sağlayıcı olarak görev yaparlar.

Kavvallar: Bunlar Şeyh Adiy bin Musafir’ın türbesi civarında oturan görevlilerdir. Dini bayramlarda ve dinsel törenlerde ilahiler söyleyip çalgı çalarak ruhanilere hizmet ederler. Yezidilerin elinde sancak adıyla anılan pirinç, bakır veya tunçtan yapılmış yedi adet tavus heykeli bulunmaktadır. Bu sancaklar, Yezidilerin yeryüzündeki dağılım bölgelerini simgelemektedir. Dini makamda oturan şeyhe ilahi bir kudret bahşettiğine inanılır. Kavvallar, Yezidiler arasında birliği sağlamak, imanı kuvvetlendirmek ve köy halkının verdiği zekatı toplamak amacıyla Melek Tavus’un heykeli ile yılda bir defa köyleri dolaşarak kutsama töreni yaptırırlar.

Kuçekler: Irak’ın Laleş bölgesinde oturan Kuçeklerin sayıları azdır. Şeyh Adiy’in türbesinde hizmet ederler. Kavvallara yardımcı olarak köyleri dolaşırlar.

Çömezler (Avhan veya Avanlar): Ruhanilerin en alt tabakasını oluşturur. Şeyh Adiy’in türbesinin bakım ve temizliğinden sorumludurlar.

Yezidilik’te bir tabakadan öbürüne, bir alt veya bir üst tabakaya geçiş, kesinlikle yasak.

Evlenme her tabakanın kendi içinde gerçekleşiyor.

Her Yezidinin bir ustası, bir şeyhi, bir piri ve ahiret kardeşi bulunur. Her Yezidi kendi denkleri arasından biri erkek, diğeri kadın olmak üzere iki ahiret kardeşi edinmek zorundadır. Bu ahiret kardeşleri ömür boyunca birbirlerine yardım ederler.

YEZİDİ BAYRAMLARI

Yezidiler için Çarşamba kutsal bir gündür, dua günüdür, ziyaretlerin yapıldığı gündür. Çarşamba günü özel bir gün olduğundan her zamankinden fazla çeşitli yemekler hazırlanır.

Vaftiz, evlenme, cenaze gibi törenler ailenin yaşadığı yerlerde yapılıyor. Yezidi köylerinde tapınaklar veya tapınma alanları bulunmuyor çünkü Yezidiler’de toplu tapım yapılmıyor. Herkes evinin önüne çıkıp, kendi tapımını yerine getiriyor. Toplu tapım yılda bir kez ve Laliş’te, hac sırasında yapılıyor.

Bayramlara cemaat dışından gelen yabancılar da katılabiliyor. Yezidilik bir sır dini olduğu için, tapınaktaki gizli tapımlara, bu tapımlar sırasındaki seremonilere cemaat dışından olan katılamıyor.

Yaz Bayramı (Çeşna Havini)
Temmuz’un 18’i ile 21’i arasında yalnızca Irak’ın Laliş bölgesinde kutlanan bu bayrama Şeyh Adiy Bayramı, Kırk Gün Bayramı da denir. Yaz orucunun tamamlandığı günün ertesinde başlar.

Cemaat Bayramı 
Yılın en önemli bayramı yedi gün süren Cemaat Bayramı’dır. Şeyh Adiy’nin biraraya getirdiği ilk cemaatın anısını tazelemek için yapılır. 6-13 Ekim tarihleri arasında kutlanır. Yezidi inancına göre bu bayrama katılmak, her Yezidi için borçtur.

Doğum Bayramı / İda Roja / Güneş Bayramı 
Halife Yezid’in doğum günü olarak anılan bayramdır. Herkesin oruç tutarak karşıladığı Aralık ayının birinci günü kutlanır.

Yezidi inançlarında Halife Yezid’in doğuşunda, bedenine göç eden bir kutsal ruha inanılıyor ve doğum günü, bütün Yezidiler tarafından en önemli bayramlardan biri olarak kutlanıyor. Melek Tavus’tan sonra en önemli bir yere sahiptir. Bu kutlamalarda, bayramın içeriği yabancılar tarafından, bölgedeki Şii komşuları tarafından bilinmiyor.

Hızır-İlyas Bayramı (İda Xidir-İlyas)
 Bu bayramları 18 Şubattadır. Kutlamadan önce 3 gün oruç tutulur.

Sar-i Sal (Yeni Yıl) Bayramı 
Yılın ilk bayamı Nisan ayının ilk Çarşamba günü başlayan Sarisal’dır. (Farsça, Yeniyıl)

Yeni yıl bayramı Yezidiler’in yaşadığı her köyde ve yerleşim biriminde kutlanıyor: en güzel giysilerini giyip kıra çıkarlar. Her aile kendi yiyecek ve içeceğini getirir, orada pişirir. Bu yiyecek ve içecekler orta yere dizilir. Hep birlikte öğle yemeği yerler. Bugün meleklerin gece boyunca bereket dağıttıklarına inanılır. Bu bayramın ön hazırlığı olarak aile mezarları ziyaret edilir. Mezarları çevreleyen taşların üzerine, oradan yolu geçenlerin yemesi için, içinde kuru üzüm, kuru incir, çeşitli çörekler ve paskalya yumurtalarının bulunduğu tepsiler konur. Gece yarısı ölenlerin, ruhlarının mezarlarını ziyaret ettiğine, mezarların yanından meleklerin geçtiğine inanılır. Ortadoğu ve Anadolu inançlarına göre yumurta yaşamı simgeler; paskalya yumurtası ise Hıristiyan geleneklerine göre İsa’nın çarmıha çakılarak öldürülmesinden sonra, dirilişinin, dirilip göğe çıkmasının simgesidir. Bu mezar başına bırakılan yiyecekler, ölenin mezarına yiyecek veya hayattayken en sevdiği eşyanın konulması gibi adetler, Yezidilik inançlarının temelini oluşturan ruhların bir bedenden çıkıp, başka bir bedene göç etmelerinin pratiğe yansımasıdır.

Yeniyıl Bayramına ilişkin çeşitli görüşler sözkonusu:

  • Şanlıurfa-Viranşehir’de kırsal kasimde yaşayan Yezidiler üzerinde yapılan bazı lisans tezlerinde bu cemaatın yeni yılın başlangıcını bayram olarak “serisal-ida sersale” adıyla Nisanın ilk Çarşambasında kutladıklarını belirtmektedir.
  • Bir başka araştırmada ise Yezidilerin 14 Nisanda gece ile gündüzü eşit kabul ettikleri ve bayramı bu tarihte kutladıkları açıklanmaktadır. Zamanla bu bayram Nevruz olarak 21 Mart’ta kutladıklarına dair açıklamalar da vardır. Bu günde davul-zurna çalınır, kırlara çıkılır, çocuklar ev ev dolaşıp hediyeler alır, kurban kesilir.
  • Yezidiler günümüzdeki lideri olan Muaviye bin İsmail el Yezidi 1990 ve 1992’de yazdığı yazılarda, Yezidilerin Nevruzu, yeni yıl bayramı olarak kutladıklarını ve Zerdüştün bu gün doğduğunu kabul ettiklerini söylüyor. “Nevruz ilkbaharda gecenin ve gündüzün birbirine eşit olduğu zaman kutlanan yeniyıl bayramıdır. Kışın sona erdiği ve ilkbaharın başladığı anda, bizim yeni yılımız başlar ve ardı ardına onüç gün bayram yaparız.Gece ile gündüzün birbirine eşit olmasından sonraki ilk Çarşamba Zerdüşt’ün düğum yıldönümü olduğu için, önemli bir gündür. O gün evlerimizi süsleriz, en iyi giysilerimizi giyeriz ve bayram yaparız. Şarap çanakları şarapla doldurulur ve Zerdüşt selamlanır” diyor.

Yezidi lideri Nevruz’un ne zaman kutlandığına dair tarih belirtmemiştir. Ancak bazı araştırmacılar yaptıkları saha araştırmalarında: “…nevruzda ateşler yakılıp insanların bu ateşin çevresinde el ele tutuşup halay çekerler. Çocuklar ev ev dolaşıp bulgur, yağ v.s. gibi şeyler toplarlar.Yaşlı birkadın onlara bu topladıklarından pilav yapar…” Bugünün 21 Mart’a tekabül ettiğini ve bugünün yılbaşı olarak bilindiği belirtilir.

Erol Sever: “Eskiden Nisan’ın ilk Çarşamba günü başlayan Yeniyıl bayramının zamanı daha sonraları değiştirilmiş ve adına Nevruz denmiş olmalı. Eski Babil Yeniyıl bayramı olan Akitu, Nisan’ın birinci günü başlıyor ve onbir gün sürüyordu. Sabiler’de de Yeniyıl Nisan ayının ilk günü başlıyordu. Yezidiler’in kutladığı Yeniyıl bayramı, Akitu bayramı ve Sabiler’in Yeniyıl bayramı gibi bereket bayramı karakteri taşıyor; yalnız onüç gün sürüyor.”

Yezidiler yukarıda sayılan bayramlar dışında Müslüman ve Hıristiyan komşularıyla birlikte onların Hıdrellez ve Aziz Sergius Yortusu gibi bayram ve yortulara da katılırlar.

YEZİDİLERİN YAŞADIKLARI YERLER

En büyük Yezidi cemaatı Türkiye’de bulunuyor (tahmini 1,5 milyon)

Siirt‘in Beşiri, Kurtalan, Batman
Mardin‘in Midyat, Savur, Nusaybin, 
Urfa‘nın Viranşehir, Ceylanpınar, Surç 
Diyarbakır‘ın Çınar, Bismil ilçelerine bağlı köylerde dağınık bir halde ve az miktarda da Gaziantep, Kilis yörelerinde yaşarlar

(Daha yoğun olarak Siirt, Batman, Mardin ve Şanlıurfa’da yaklaşık 60-70 bir kişi)

Türkiye’den sonra Irak bir milyonun üzerinde Yezidi nüfusa sahip.

En önemli yerleşim merkezleri Sincar, Şeyhhan, Dohuk,Musul, Alkoş, Zaho ve çevreleri. En kutsal yerleri Musul yakınındaki Laliştir. Çok sayıda emir buradaki tapınakta gömülü.

İran 3. sırada. Yarım milyonun altında Yezidi yaşıyor.

Şahpur yakınlarındaki Madinat Yezid’de Tebriz’de ve Kermanşah bölgesinde yoğunlaşmıştır. Bunların dışında Suriye’de Kürt Dağı bölgesinde, Ermenistan’da, Gürcistanda ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde de Yezidiler bulunmaktadır.

SONUÇ ve YEZİDİLER’DE KİMLİK SORUNU

Yezidilik karma bir dindir; bu din sentezini esas olarak üç etnik grup (Arap, Kürt ve Asur) oluşturmuştur. Bu halkın dili Kürtçedir; inançlarında Asur inançları hakimdir. Yezidilerin Arap, Kürt ve Asur kökenli oldukları ileri sürülmektedir.

Yezidiler’in dini ve kültürleri Sümerler’den başlayan ve Asur, Babil, Elenistik dönem, Sabilik üzerinden bugüne kadar gelebilmiş bir çizgi üzerinde bulunmaktadır. Yezidiler, Ortadoğu’nun en eski din tasarımlarını, gelenek ve göreneklerini, mitoslarını içinde taşıyan bu çizginin son durağındadırlar.

Yezidiler dini bir cemaattır. Ulusal bir kimlikleri yoktur. (Çeşitli kültürlerin birbirine karıştığı Anadolu ve Ortadoğu’da ulusal kimlikleri olmayan bir dizi dini cemaat bulunmaktadır. Irak’ta Mandiler; İran’da Parslar, Bahailer; Lübnan’da Dürziler ve Maruniler bu tür dini cemaatlardır.) Muaviye bin İsmail, bir demecinde atalarının Asurlar olduğunu söylüyor. Doğru/yanlış ancak Yezidiler’in kendilerine geçmişten gelen bir ulusal kimlik aradıklarını görüyoruz.

Yezidilerin kimlik sorunu, kendilerinin çözebilecekleri bir sorun. Muaviye bin İsmail, Azday halkı 1930’dan itibaren alternatif adlandırma olan Yezidi adını kabul etti, diyor. Bu ad çok yaygın olduğu için koruduklarını, kendi aralarında Ezdey ve İzidi adlarını kullandıklarını söylüyor. Sonuçta Yezidi liderinin açıklamalarından Yezidilerin Azday halkı veya ulusu kimliğini almış oldukları anlaşılıyor.

Aktarımın kaynakçası:
Erol Sever, “Yezidilik ve Yezidilerin Kökeni”, Berfin Yayınları, Nisan 1996 (3.basım).
Roger Lescot, “Yezidiler / Din Tarih ve Toplumsal Hayat Cebel Sincar ve Suriye Yezidileri Üzerine Alan Araştırması”, Avesta Yayınları, 2001