Pandemi Sürecinde Çevrimiçi Müzik Eğitimi ve Üretimi Üzerine
Beril Sarıaltun
Koronavirüs pandemisi, uzaktan eğitim deneyimi üzerine belli tartışmalara yol açtı. Bu bağlamda Bülent Sezgin’in Mimesis Sahne Sanatları Portalı’nda yayımlanan yazısı, içinde yaşadığımız koşullarda üniversitelerde sahne sanatlarının nasıl sürdürülebileceği üzerine bir tartışma başlatıyor. Uygulamalı ya da performansa dayalı sanat çalışmalarının nasıl şekillenebileceği bir tartışma konusuyken, mevzuya bir derinlik kazandırması amacıyla müzik eğitimi alanından eğitmenlerin deneyimlerini derledim. Dünyanın farklı yerlerinden müzisyen ve eğitmenlere, “karantinanın müzik eğitimi üzerindeki etkileri” üzerine konuşmak istediğimi söyledim. Şu an yaşadığımız çevrimiçi müzik eğitimi deneyiminin, gelecekteki müzik eğitimi anlayışımızı hangi çerçeveden değiştirebileceğini sordum. Sorularımı, New York University’den Ethan Hein ve Berklee College of Music’ten Brian Funk, Eric Hawk ve Loudon Stearns, Amerika’nın Oregon eyaletindeki Lebanon Lisesi’nden, Ableton sertifikalı müzik teknolojileri öğretmeni Will Kuhn yanıtladı. Müzisyen eğitmenlerle yaptığım görüşmelere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Loudon Stearns’le Söyleşi: “Sanata Sadece İmtiyazlı Olanların Ulaşacağını Düşünmek İnsanlık Açısından Bir Kayıp Olur.”
Berklee College of Music’te uzun yıllardır eğitmenlik yapan Loudon Stearns’le Zoom üzerinden bir söyleşi gerçekleştirdik. Eğitmenliğinin yanı sıra orkestrasyon, müzik teknolojileri gibi birçok alanda da ders içerikleri üreten Stearns’le söyleşiye aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Sizin daha önce Berklee College of Music’te açmış olduğunuz “Elektronik Müzik ve Ses Tasarımı” programı öğrenciniz olmuştum. Müzik eğitimine olan ilgim, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’ndeki deneyimimden kaynaklanıyor. Türkiye’nin farklı yerlerinden gelerek Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanmış, müziğe ve dansa meraklı öğrenciler bu kulübün çalışmalarına katılıyorlar. Burada her yıl dans tiyatrosu ya da müzikal formunda değerlendirebileceğimiz bir dans-müzik gösterisi hazırlanıyor. Ben de üniversitede Siyaset Bilimi okurken aktif olarak BÜFK’teki çalışmalara da katıldım. Mezun olduğumda da kulüp çalışmanlarına eğitmen olarak katkı sunmaya, öğrencilere destek vermeye devam ettim. Söyleşi fikri de, aslında Koronavirüs’le birlikte buradaki çalışmaların biçim değiştirmesiyle ortaya çıktı. Fiziksel olarak bir araya gelemediğiniz koşullarda eğitmenliğe devam etmek, video formatında hazırlanan bir dans-müzik projesi oluşturmak normalde olduğundan daha zorlayıcı. Bu söyleşide de sizinle karantinanın müzik üretimi ve eğitimine etkilerini konuşmak istiyorum. Dünyadan farklı eğitmenlerle mail ya da video görüşmeleri aracılığıyla söyleşiler yapıyorum. Karantina koşullarınızı anlatabilir misiniz? Bu krizle bir sanatçı ve eğitmen olarak nasıl baş ediyorsunuz?
Massachusetts’te üç aydır evden dışarı çıkamıyoruz. Bu konuda eşimle birlikte ciddi önlemler alarak markete gitmek dışında evden çıkmadık. Çevrimiçi eğitmen olarak benim için hiçbir şey değişmedi. Fakat kampüsteki eğitmenliğimde değişiklik oldu, kriz çıkar çıkmaz uzaktan eğitime geçtik. Şu an sizinle görüşme yaptığımız Berklee College of Music’in ayarladığı Zoom odaları üzerinden, kampüste verdiğimiz dersleri devam ettiriyoruz. Bütün dersleri bu ortama taşımamız gerekti. Benim için bu süreç daha kolay oldu. Çünkü genel olarak müzik teknolojileri alanında eğitmenlik yapıyorum. Kullandığım temel araçlar arasında, şu anda da sıklıkla yaptığımız ekran paylaşma (screen sharing) ve içerik anlatma vardı. Fakat diğer bölümler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. En kötüsü orkestra bölümlerine oldu; temelde eğitimin kendisi bir araya gelmek ve birlikte müzik yapmak üzerine kurulu olduğu için okulun o bölümü şu an büyük bir zorluk yaşıyor. Bir taraftan çevrimiçi yollarla eğitmenlik yapmaya oldukça alışkındım. Daha önceden yazdığım, uzaktan eğitimle yürütebildiğimiz dersler önceden de vardı -sizin katıldıklarınız gibi. Bu konuda yıllardır çalıştığım için, insanların uzaktan organize olması işini ayarlamak benim uzmanlık alanlarımdan. Diğer bölümdekilere de çevrimiçi yollarla nasıl daha iyi eğitim verilebileceği konusunda tavsiyeler veriyorum.
Müzisyen olarak şu an yapmam gereken en önemli şeylerden biri, her yıl katkı sunduğum büyük bir konser organizasyonu. Bir gelenek olarak, Berklee’de her sömestr sonunda bir konser organize edilir. Genelde konserde son sınıf öğrencileri bulunur. İki yüze yakın öğrenci, beş ya da altı bine yakın seyircinin dinleyici olduğu bir konser arenasında sahneye çıkıp müzik yapar. Her sömestr yapılan bu etkinlik şimdi iptal oldu. Bunun yerine, gerçekten büyük bir müzik kaydı projesi üzerine çalışmak durumunda kaldım. Yüz elli kadar öğrenciyle birlikte, Cassandra Wilson, Sheila E ve John Legend’ın müziklerini kaydettikleri bir çalışma yaptık. Hatta bu sanatçılar da projeye kayıtlarıyla katkı sundular. Uzaktan bir konser düzenledik. Bu gerçekten zor bir çalışmaydı. Her şeyin uzaktan yürüdüğü, özellikle organizasyon becerilerine fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuz bir çalışmaydı. Özellikle Google Drive’ın en büyü takdiri hak ettiğini düşünüyorum. Şu an yaptığımız çalışma biçimi bu: insanlara referans kayıt yollamak, onların kendi bölümlerini kaydetmelerini sağlamak, o kayıtları tekrar toparlayıp projede insanlar sanki bir arada çalıyor-muş gibi duyulmasını tasarlamak, ardından herkesin bunları çaldığı/söylediği videoları çekmelerini sağlamak, görüntüleri ses dosyalarıyla bir araya getirmek. Bütün her şey özetle bu.
Şu an biz de üniversitedeki çalışmalarda aynı yöntemi kullanıyoruz. Sanırım evrensel olarak müzik deneyiminde ortaklaştığımız bir noktaya geldik.
Başka ne yapabiliriz ki? Elimizdeki tek çözüm bu.
Sizce çevrimiçi yollarla müzik üretmede ve müzik eğitimi vermede en önemli konu nedir? Bu konudaki deneyimlerinizi biraz paylaşabilir misiniz? Sizce şu an yaşadığımız halk sağlığı krizi çevrimiçi müzik eğitimini hangi açılardan değiştirebilir?
Benim için ilginç olan kısım şu: ben bir süredir bu şekilde çalışıyordum. Şu an Berklee camiasında yıllardır yapmaya alışık olduğumuz şeye insanların yetişmeye çalıştıklarını görüyorum. Los Angeles’tan, Tokyo’dan, Türkiye’den, vs sanatçılarla 2005’ten beri çalışıyorum. Valencia, Boston ve Los Angeles’ta fiziki kampüs çalışmalarında da daha önceden simültane video çekimleri ve ses kayıtları üzerine çalışmıştık. Şu anki salgının özellikle canlı konserleri değiştirdiğini görüyorum. Elimizdeki koşullarda fiziken bunlara ulaşımımız yok, sadece konsere gidemiyoruz diye düşünüyorum. Geçmişte yapılmış canlı konser kayıtlarını video olarak yüklemenin canlı konserlerin yerini tutmayacak, zayıf bir karşılığı olduğunu düşünüyorum. Şu an bu koşullarda yapılan üretimleri daha gelişkin nasıl yaparız, oraya odaklanmamız gerekiyor. Diğer türlü eski kayıtları öylece paylaşmanın güçsüz bir ikame olduğunu düşünüyorum. Temelde demek istediğim nokta şu: yaptığım çalışmalar çok fazla değişmedi. Normalde de insanlarla Zoom üzerinden buluşuyordum1, dosyaları uzaktan paylaşıyordum, müzik projeleri üzerine öğrencilerle çalışıyorduk. Şu an bunu hep birlikte yapıyoruz. Sadece, canlı konserlere bel bağlayan müzisyen arkadaşlarımın zorlandığını görüyorum.
Eğitmenler açısından dediklerinize katılıyorum. Fakat temelde iyi bir internet altyapısı şu an iyi müzik yapabilmenin neredeyse öncülü konumunda.
Gerçekten de öyle. Boston’dan az daha uzakta, oldukça iyi bir internet bağlantısına sahip olduğum için oldukça şanslıyım. Bu konuda önemli bir konuya parmak bastınız. Eğer çevrimiçi müzik üretimi ve eğitiminden bahsedeceksek teknoloji en iyi altyapı koşullarında olmalı. Müzik prodüksiyonu yapılan bilgisayarların bunu kaldırabilecek nitelikte olması bir diğer gereklilik. Diğer türlü yapamazsınız. İnternet hızı iyi olmalı, iletişim kurduğunuz platform iyi olmalı. Örneğin Zoom ses ayarları da müzik miksleme ya da performans değerlendirmek için yeterli değil. Çalışmalarınızda muhtemelen fark ettiğiniz sorunları söyleyeceğim: İletişim sırasında konuşma sesi hızlanıp yavaşlıyor, bu esnada da ses frekansları değişiyor. Mesela bir şarkının ritmik altyapı analizini bu şekilde yapabilir misiniz? Mümkün değil, çalışmanın temeli nüansları fark etmekse bunu bu şekilde yapamazsınız. Müzik eğitimini tamamen çevrimiçi ortama adapte etme meselesinde son olarak söylemek istediğim en büyük sorun, bu konu maddi altyapısı olmayan insanların elimine olmasına sebep olacaktır. Bu durum, müziğin olması gerektiğinin tam tersi bir durumu doğuracaktır. Müzik herkesin erişimine ve katkısına açık, toplumsal olarak yaptığımız bir aktivite. Bunu sadece çevrimiçi araçlara uyarlamaya çalıştığınızda, bu ekonomik olarak gücü olmayan bir grubu uzaklaştıracaktır. Bu da müziğin sadece zengin ve internete güçlü bir altyapıyla bağlanabilen insanlara ait olması anlamına gelir. Bu korkunç olur. Bunu yıllardır çevrimiçi yollarla eğitim veren biri olarak söylüyorum. Berklee’de sürekli bu tartışmayı yapıyoruz. Bu eğitimden kimleri dışlıyoruz, kimler buradan mahrum kalıyor, sorgulamaya devam ettiğimiz bir mesele. Bir de bunun bütün müzik eğitimi olacağını öne sürmek, şu anki koşullarda büyük bir kayıp olur. Eğer eğitimi bu aracıya taşıyacaksak herkesi desteklemenin bir biçimini bulmamız gerekiyor. Herkesin gereken araçları alamadığı, yaşadığı yerden ya da altyapı yetersizliklerinden dolayı müziğe ulaşamadığı durumlarda çok iyi müzisyen adaylarından mahrum kalacağımızdan eminim. Sanata sadece imtiyazlı olanların ulaşacağını düşünmek, insanlık için bir kayıp olur.
Türkiye’de bu kriz tamamlandıktan sonra üniversitelerde sanat bölümlerinin nasıl devam ettirileceği bir merak konusu. Özellikle özel üniversite yönetimlerinin altyapısı güçlü bir kampüs hayatı kurmayı artık daha maliyetli gördüklerini biliyoruz. Bunu göz önüne alarak, sanat eğitimi üzerine programlarını çevrimiçi eğitime taşıma gibi planlarının olabileceği konuşuluyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Gelecekte konservatuarların tamamen kampüs dışına taşındığı bir çevrimiçi model söz konusu olabilir mi?
Bu soruya iki cevabım var. Birincisi, insanların bir şekilde müzik yapacağını düşünüyorum. Müzik yapmak bir insan eylemi olarak her şekilde ayakta kalacak. Olumlu noktadan baktığımızda, bir şekilde sanat yapmaya devam edeceğiz, hangi koşulda hangi maddi durumda olursak olalım. Bu bir insan gerekliliği ve öyle olmaya devam edecek. Kendi deneyimimden bir şey daha söylemek istiyorum: Oldukça ilginç gelebilir belki ama Berklee’den en iyi öğrencilerim hep Türkiye’den olmuştu. Ülkenizde çok iyi müzisyenler var. Kültürünüzde müziğe karşı böyle bir heves olduğunu biliyorum. Üniversite yönetimleri ne yaparsa yapsın çok iyi müzikler üretmeye devam edeceksiniz. Diğer cevabımsa üniversitelerin tamamen çevrimiçi eğitime geçmesiyle alâkalı. Bu kararı oldukça üzücü buluyorum. Çevrimiçi eğitimin fiziksel kampüs koşullarının yerini alması mümkün değil, bu oldukça yersiz bir çaba olur. Kendi alanım müzik kaydetme ve müzik prodüksiyonu üzerine kurulu. Bu, çevrimiçi bir şekilde devam edebilir. Ama nasıl çalacağını, nasıl performans yapacağını öğrenmek birebir çalışma gerektiriyor. Enstrüman çalmayı çevrimiçi yollarla öğrendiğimi düşünüyorum, bundan kesinlikle nefret ederdim. Bas gitar çalmayı öğrenirken bana danışmanlık yapan eğitmenlerimi düşünüyorum, onların yanımda olması o kadar önemliydi ki… Bir odaya gelip insanlarla birlikte müzik yapma deneyimi yan yana olmalı. Bütün olay, aynı ortamı soluyan insanların iletişimi üzerine kurulu. Dolayısıyla kampüs eğitiminde bunu insanların elinden almak oldukça üzücü olur. Müziği tamamen çevrimiçi yollarla öğretemezsiniz. Üniversite bunu ayarlayamaz, öğrenciler buradaki eksikliği tespit eder. Bu proje tamamen boşa düşer. Öğrencilerin, “gerekirse enstrümanı dedemden bile öğrenirim” diyebileceğini düşünüyorum. Neden yapmasınlar ki? Ben olsam böyle yapardım. Müzik armonisini çevrimiçi yollarla öğretebilirsin ama müzisyen olmak için insanlarla birlikte olmak zorundasın.
Dediğinize katılarak müzik yapmanın, birlikte sanat üretmenin empati gerektirdiğini düşünüyorum. Birlikte müzik yaparken, sahneye çıkarken bir ansambl içerisinde diğer üyeleri hissetmeniz, onların hareketlerini algılamanız, duymanız gerekir. Özellikle iyi bir müzisyen olmak, başkasını gerçekten iyi dinlemekten geçiyor. Hazırladığım son soruya gelirsek, bu krizin müzik üretimine ve eğitimine bakışımızı değiştireceğini düşünüyor musunuz?
Bakış açımız mı? Bence değişmeyecek. Bütün insanlık tarihine baktığımızda, gerçekten çok büyük sorunların, hastalıkların, krizlerin bir şekilde üstesinden gelindiğini görebiliriz. Her seferinde müzik öğrenmeye, müzik üretmeye devam ettik. Müzik yapımının insanlığa dair asli bir ilke olduğunu düşünüyorum. Mesela, buradan iletişim kurmaya hemen adapte olduk değil mi? Geçici olarak bazı konularda zorlanabiliriz. Fakat elbet bir gün kalabalık bir konser salonunda bir araya geleceğiz, insanlar müzik dinlemek isteyecekler. Festivallere gidecekler, bu insani bir ihtiyaç. Şu an geçici bir dönemdeyiz, fakat bir şekilde kalıcı olarak geri döneceğiz. Büyük kolezyumları, antik tiyatro alanlarını düşünün. Müzik hep vardı, kalabalık buluşmalar hep vardı. Bu devam edecek bir gelenek.
Eric Hawkins’le Söyleşi – “Geleceğin Nasıl Olacağını Hayal Etmek Bizim Elimizde”
Erik “Hawk” Hawkins Berklee College of Music’te eğitmenlik yapıyor. Aynı zamanda elektronik müzik sanatçısı, yapımcısı ve bestecisi2 Hawkins’le mail yoluyla söyleşi yaptım.
Karantina koşullarınızı anlatabilir misiniz? Bu krizle bir sanatçı ve eğitmen olarak nasıl baş ediyorsunuz?
Normalde de çevrimiçi yollarla eğitmenlik yaptığım ve üretimlerimi bu yolla gerçekleştirdiğim için öncelikli olarak yaratıcı sürecim etkilenmedi. Hatta, şu an ilgilenmem gereken onlarca proje ve çalışma bulunuyor. Fakat kişisel olarak baş etmem gereken en önemli mesele, normalde çalışırken yalnız olduğum evimi artık birileriyle paylaşmak zorunda olmam: İki oğlum da evden okuldaki eğitimlerini devam ettirmeye çalışıyor. Eşim, artık dışarı çıkamıyor. Bu sebeple kimseyi rahatsız etmemek için müzik yaptığım stüdyomdaki izolasyon koşullarını geliştirmeye çalışıyorum. Örneğin çok daha iyi ses yalıtımı yapan bir kapı yaptırmam şart oldu.
Çevrimiçi müzik eğitmenliği deneyiminiz ne zaman ve nasıl başladı? Deneyiminizi göz önüne aldığınızda bu şekilde müzik üretmenin olumlu ya da olumsuz tarafları sizce nelerdir? Size göre şu an yaşadığımız halk sağlığı krizi çevrimiçi müzik eğitimini hangi açılardan değiştirebilir?
Berklee College of Music’in bir parçası olan Berklee Online’da orijinal ders içeriği üretip öğrencilere birebir eğitmenlik yapıyorum. Neredeyse 20 yıldır bu kurumda çalışıyorum! Bütün bu süreçte çevrimiçi öğrenmede akılda kalıcılığın arttırılması ve çevrimiçi derslerin interaktif şekilde geçmesi noktalarından nasıl daha etkili olunabileceğini öğrendik. Teknoloji geliştikçe bu konuda çok daha ilerici adımlar atabiliyoruz.
Çevrimiçi şekilde müzik öğrenmenin hem avantajları ve dezavantajları olduğunu düşünüyorum. En büyük avantajı her şeyi kendi zamanınızda yapabilmeniz. Bu konuya bir diğer açıdan bakmamız gereken durumsa kendi zamanınızı yönetiyorken başarılı olmak için kesinlikle öz-disiplininizin yüksek olması gerekliliği. Sınıf arkadaşlarınız fikirlerinizi tartışmak için yanınızda bulunmuyor. Yurt arkadaşınız dersleri kaçırmamak için pratik yapmanızı ya da erken kalkmanızı hatırlatmıyor. Eğer kendi programına uyma konusunda sorun yaşayan biriyseniz bu eğitim biçimi sizi zorlayabilir. Çevrimiçi ortamdaki sınıf arkadaşlarınızla iletişim kurabilmek ve iletişim kurmak için gerçekten motive almanız gerekiyor. İçinde bulunduğunuz durumu avantaja çevirmek sadece sizin elinizde oluyor.
Sizce çevrimiçi yollarla müzik üretmede ve müzik eğitimi vermede en önemli konu nedir? Birlikte üretim yapma pratiğini düşündüğümüzde çevrimiçi müzik çalışmalarının, canlı müzik yapmak ve fiziken bir arada olunan koşullarda müzik eğitimi görmekten farkı nelerdir?
En önemli konu, çevrimiçi yollarla nasıl daha üretken olunduğunu araştırmak, yeni araçları öğrenmek. Sürekli güncelliğini korumak. Teknolojiden korkmayıp nasıl işe yarayabileceğini araştırmak. Yeni bulunan fikirlerin tamamı işlevsel olmayacaktır. Fakat bu fikirleri hiç denemezseniz nasıl sonuçlanacağını da bilemezsiniz. Örneğin Splice Studio platformu sayesinde dünyanın farklı yerlerinden birçok öğrenciyle bir müzik albümü yaptık. Öğrenciler için oldukça çekici bir çalışma oldu. Onların, müzik yapım ve yazım becerilerini oldukça geliştirdiğini gördüm. İleride, çok daha iyi çevrimiçi çalışma platformları geliştirileceğine eminim. Artık yeni bir dünyaya giriyoruz. Splice Studio üzerinden yapılan bu projenin detaylarına ulaşmak için Berklee College of Music’in yayın platformlarından Take Note sitesinde çıkan “Splice Studio Makes Remote Music Production Collaboration Easier” (Splice Studio Uzaktan Müzik Üretimini Kolaylaştırıyor) yazısını okuyabilirsiniz.
Türkiye’de bu kriz tamamlandıktan sonra üniversitelerde sanat bölümlerinin nasıl devam ettirileceği, bir merak konusu. Özellikle özel üniversite yönetimlerinin altyapısı güçlü bir kampüs hayatı kurmayı artık daha maliyetli gördüklerini biliyoruz. Bunu göz önüne alarak, sanat eğitimi üzerine programlarını çevrimiçi eğitime taşıma gibi planlarının olabileceği konuşuluyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Gelecekte konservatuarların tamamen kampüs dışına taşındığı bir çevrimiçi model söz konusu olabilir mi?
Çevrimiçi eğitimin kampüslerde verilen eğitimin yerini tamamen alabileceğine inanmıyorum. Fakat, teknoloji geliştikçe (5G internet altyapısının gelişmesi gibi) internet üzerinden video görüşme programlarından canlı müzik yapabileceğiz. Fiziksel kampüs programlarının kapanması tamamen bir kayıp olacaktır. Fakat bir şekilde çevrimiçi yollarla iletişimi ve müzik yapmayı becereceğiz. 20 yıllık Berklee Online deneyimimden hareketle söylüyorum, teknolojinin gelişmesiyle paralel olarak çevrimiçi yollarla daha etkili eğitim olanaklarını kurabilmeyi yavaş yavaş öğreniyoruz.
Bu kriz müzik üretimine ve eğitimine bakışımızı değiştirdi mi? Değiştirdiyse hangi açılardan?
Evet bunu şimdiden görebiliyoruz. Daha iyisi ya da kötüsü olur muydu, bilemiyorum ama şu an yaşadığımız dünyanın gerçeklerini kabul etmemiz gerekiyor. Şundan eminim, yaratıcı oluşumlar ve kararlılık gösteren eğitmenler sayesinde sorunların üstesinden gelmeyi öğreneceğiz. Şu an gösterilen çabalarla sanatsal ve toplumsal açıdan daha iyi bir noktaya gideceğimizi umut ediyorum. Geleceğin nasıl olacağını hayal etmek bizim elimizde.
Will Kuhn – “Öğrencilere Sahici ve Anlamlı Gelen Üretim Biçimlerini Bulmamız Gerekiyor.”
Amerika’nın Oregon eyaletinde Lebanon Lisesi’nde müzik teknolojileri öğretmenliği yapan Will Kuhn Interactive Composition (İnteraktif Kompozisyon) kitabının yazarlarından. Kendisi aynı zamanda Ableton sertifikalı eğitmenlerden olan Kuhn, bahsettiğim çerçeveye kısa bir yazıyla katkı sunmayı tercih etti.
Müzik eğitiminde, karantina koşullarında çevrimiçi yollarla yapabildiğimiz ve yapamadığımız alanları belirlemek gerektiğini düşünüyorum. Uzun vadede bütün sonuçları kestiremesem de son iki aydır gözlemlerim şu şekilde:
Çevrimiçi yollarla yapılması uygun olan müzik çalışmaları:
-Özel eğitimler (vokal ya da enstrüman)
-Ortak çalışmaya açık elektronik müzik üretimleri (bunun için disiplinli katılımcılar gerekli)
-Solo etkinliklerin canlı yayınlar aracılığıyla paylaşılması
Çevrimiçi yollarla yapılamayan müzik çalışmaları:
-Büyük ansambl projeleri (koro, grup, orkestra çalışmaları)
-Elektronik müzik üzerine grup çalışmaları (bu alana yeni başlayan müzisyenlerle ya da disiplin oturtamayan katılımcılarla organize edilmesi oldukça güç görünüyor.)
-Temel müzik eğitimi
“Yapılamayan” diye ifade ettiğim çalışmalarda sorunlu gördüğüm temel nokta, çalışmaların nasıl kotarılabildiği değil. Bu çalışmalar bir şekilde organize edilse de bahsettiğim çalışmaların anlamının bu dönemde biraz kaybolduğunu düşünüyorum. Örneğin, kalabalık bir müzik grubunun bir araya gelemediği koşullarda orkestra müziği ne anlam ifade eder? Müzisyenler bireysel bir şekilde evlerinde enstrümanlarını çalıştıklarında orkestral müzik, o müzisyen için başka bir anlam taşır. Müziğe yeni başlayan, evde solist olarak çalışan bir müzisyen fagot enstrümanının gitar ya da piyano üzerine nasıl çalındığını düşünür mü? Normalde müziğe yeni başlayan öğrenciler bunu yanındaki enstrümancıyla birlikte çalarak öğrenir. Bu koşullarda eğitmenlerin bu tarz konuları göz önüne alması gerekli. Şu an bulunan çözümlerin ileride yapılacak bireysel çalışmalara pozitif katkısı olabilir.
Şu an birebir yapılan müzik çalışmaları en verimli olan gibi görünse de bir eğitmenin herkesle birebir ilgilenmesi, zaman ve çalışmaya katılanların internet altyapılarıyla sınırlı durumda. Eğer sonbaharda çevrimiçi yollarla eğitim vermeye devam edeceksek tüm sınıf planlarını kişilerin daha etkili katılımlarına göre yeniden şekillendirmemiz gerekiyor. Bu konu hakkında eğitmen olarak ne yapmamız ya da nasıl eğitim verilmesi gerektiğini bilmiyoruz.
Bütün bu sorunların üstesinden gelsek de öğrencilerin akıllarında neyin kaldığını anlayabilmek ya da müzik çalışması sırasında ilgilerinin kaybolup kaybolmadığını gözlemlemek çevrimiçi eğitimde oldukça zorlu konular. Bütün müzik eğitimini çevrimiçi yollara taşıyacaksak müzik eğitimi programlarındaki amaçlarımızı değiştirmemiz gerekecektir. Örneğin kendi verdiğim müzik teknolojileri eğitiminin çevrimiçi yollarla bir şekilde devam edebileceğini biliyorum. Fakat çalışmamın temelini profesyonel müzik ekipmanları oluşturuyor. Evinde bu aletleri olmayan öğrenciler çalışmaya nasıl devam edecek? Benim eğitimi verebilmem bu çalışmanın bu şekilde yapılabileceği anlamına mı geliyor? “Bir şekilde” yapılacak diyelim. Peki, bu herkes için mantıklı bir çözüm mü? Bu konuları ciddiyetle ele almamız gerekiyor. Dönem sonlarında geleneksel olarak yaptığımız bahar müzik festivalini bir şekilde internet aracılığıyla paylaştık. Bu şimdilik insanlara iyi gelen bir paylaşım aracı oldu. Instagram aracılığıyla canlı yayımladık, canlı performansa Zoom üzerinden katılan seyircileri ekledik. Burada önceden kaydedilmiş videolar bulunuyordu. Bu etkinlik başarıyla sonuçlandı. Böyle sonuçlanmasını bütün bir yılın dörtte üçünü öğrencilerimle birebir geliştirdiğim çalışma pratiğine mi borçluyum? Öğrencilerle sadece çevrimiçi yollarla çalışma yapsaydım bunu gerçekleştirebilecek miydik? Cevap vermek oldukça zor.
Şu an “kriz” ve “fırsat” kelimeleri arasında debeleniyoruz. Müziğin ve yaratıcılığın en çekici tarafı insanları bir araya getirmesi, tek başımıza daha savunmasız olan bizleri birbirimize yakınlaştırması. Şu an daha yakın olabilir miyiz? Belki evet, fakat üretim biçimlerinin yaşadığımız koşullara uyarlanması gerekiyor. Kurgusu yapılmış videolarla bir sanal performansın prömiyerini izlemek, seyirciyle buluşulan canlı performansların yerini almış durumda. Şu an en alışık olduğumuz ve canlı performansa en yakın hissedilen deneyim bu. Yanıtlanmayan sorular ise öylece duruyor. Hangi çevrimiçi etkinlik canlı performansın hissettirdiği duygunun yerini alabilir? Şu ana kadar bildiklerimizle öğrencilere sahici ve anlamlı gelen şeyleri yaratmalarını nasıl sağlayabiliriz? Bunun üzerine daha çok kafa yormamız gerekiyor.
Ethan Hein’la Söyleşi – “Çevrimiçi Eğitimin Kalıcılaşmasının Bir Felaket Olacağını Düşünüyorum, Eğitimin Kamusal ve Toplumsal Niteliğini Unutmamalıyız.”
Ethan Hein, New York University ve Montclar State University’de müzik teknolojileri ve müzik tarihi alanında çalışan bir akademisyen. Oxford University Press’yen yakında yayımlanacak olan kitabı Elektronik Müzik Okulu’yla birlikte New York University’de Music Experience Design Lab’in (Müzik Deneyimi Tasarlama Laboratuvarı) kurucularından. Hein’le mail yoluyla yaptığımız söyleşiye aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Karantina koşullarınızı anlatabilir misiniz? Kamu sağlığı ve sanatçıların -özellikle ‘freelance’ üretim yapanların- geleceğini düşündüğümüzde yerel yönetim ya da hükümet tarafından alınan önlemler nelerdir? Bu krizi bir sanatçı ve eğitmen olarak nasıl yaşıyorsunuz?
Çalıştığım iki üniversite de Mart ayı itibariyle sadece çevrimiçi eğitime geçti. Sonbaharda yeni döneme hangi şekillerde devam edeceğimiz şimdilik belli değil. Herhangi bir konuda kimseyi desteklemeyen hükümet, sanatçıları da ekonomik olarak desteklemiyor. Bu krizden dolayı eğitmen olarak işimi henüz kaybetmedim. Fakat gelecekte ne olacağını bilemeyiz. İki çocuğum var. Bu sebeple şu an bir sanatçı olarak sadece bilgisayar başında ürettiklerimle var olabiliyorum.
Çevrimiçi müzik eğitmenliği deneyiminiz ne zaman ve nasıl başladı? Deneyiminizi göz önüne aldığınızda, bu şekilde müzik üretmenin olumlu ya da olumsuz taraflarına dair ne söylersiniz? Sizce şu an yaşadığımız halk sağlığı krizi, çevrimiçi müzik eğitimini hangi açılardan değiştirebilir?
Geçmişte çevrimiçi yollarla farklı şekillerde ders verdiğim oldu. Örneğin Soundfly platformu aracılığıyla armoni teorisi üzerine bir seri verdim. Fakat bu seriyi “canlı” olarak vermemiştim. İçeriğini hazırladım, videolarını çektik; ardından yayımlandılar. Aynı zamanda New York University Music Experience Design Lab’de (Müzik Deneyimi Tasarlama Labarotuvarı) çevrimiçi müzik eğitimi üzerine bazı çalışmalar geliştirdim. Örneğin Groove Pizza projesini master çalışmalarımdan sonra oluşturdum. Bunun yanı sıra farklı zamanlarda birebir müzik teorisi, kompozisyon ve prodüksiyon eğitimi verdim. Bu dönemde ilk kez bütün bir dönemi çevrimiçi yollarla veriyorum. Hazırladığım ders sunumlarım üzerine YouTube videoları yükledim.
Fakat bu videolarda öğrencilerin katılımı oldukça az. Henüz öğrencileri katılımcı bir şekilde ders tartışmalarına dahil edemedim. Bunun bir sebebi şu: öğrencilerin dikkatleri krizden dolayı tamamen dağılmış durumda. Ne onlar ne de ben dersin bu şekilde geçeceğini düşünüyorduk. İnternet bilgileri, paylaşmak için bir aracı olarak iyi olabilir. Fakat fiziken bir arada olduğumuz müzik üretimi ve müzik tartışmalarının yerini alabilecek durumda değil.
Sizce çevrimiçi yollarla müzik üretmede ve müzik eğitimi vermede en önemli konu nedir? Birlikte üretim yapma pratiğini düşündüğümüzde çevrimiçi müzik çalışmalarının, canlı müzik yapmak ve fiziken bir arada olunan koşullarda müzik eğitimi görmekten farkları nelerdir?
Açıkçası çevrimiçi yollarla eğitim vermeyi çok iyi anlatabilir miyim, bilmiyorum. Çünkü geçtiğimiz iki ayı, uzak kırsal bir bölgede kötü internet ortamında geçirdim. Bu sebeple sadece a-senkron eğitim verebildim. Zoom’da canlı yapmaya çalıştığım tartışmalar tamamen kaostu. Zoom programını hantal ve güvenilmez buldum. Buralarda yaptığım görüşmelerde odaklanmakta zorlandım.
İnternete erişimimde bir sorun olmasa da çevrimiçi yollarda senkron sorunundan dolayı, birlikte müzik yapmak henüz mümkün değil. Çünkü şu anki internet altyapısında kendiliğinden bir gecikme (latency) problemi mevcut. A-senkron projelerde daha çok başarı yakalandığını gözlemledim. Ve öğrencilerimden, GarageBand programıyla birbirlerinin şarkılarının remikslemelerini istedim.
Türkiye’de bu kriz tamamlandıktan sonra üniversitelerde sanat bölümlerinin nasıl devam ettirileceği bir merak konusu. Özellikle özel üniversite yönetimlerinin altyapısı güçlü bir kampüs hayatı kurmayı artık daha maliyetli gördüklerini biliyoruz. Bunu göz önüne alarak, sanat eğitimi üzerine programlarını çevrimiçi eğitime taşıma gibi planlarının olabileceği konuşuluyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Amerika’daki hükümet yetkilileri de çevrimiçi eğitimin uzun vadede değerlendirilebileceğine dair açıklamalar yapıyor. Bunun tam bir felaket olacağını düşünüyorum. Eğitimin, kamusal ve sosyal niteliğini unutmamalıyız. Çevrimiçi yollarla bunu karşılayamazsınız. Bu özellikle küçük çocuklar için oldukça zor. Oğlum yedi yaşında, öğretmenleri bir şekilde çevrimiçi yollarla eğitime devam etmeye çalışıyorlar. Fakat eğitimin devam edebilmesi ve zamanını etkili kullanması için bir yetişkinin onun yanında bulunması gerekiyor. Kısa vadede bilgisayar altyapısı olduğu ve çocuklara evde bakım hizmeti verebilecek vakti yaratabildiğimiz için avantajlı durumdayız. Fakat bu, uzun vadede sürdürülebilir değil.
Sizce bu kriz müzik üretimine ve eğitimine bakışımızı değiştirdi mi? Değiştirdiyse hangi açılardan olduğunu düşünüyorsunuz?
Her zaman müzik eğitiminin bir sanat çalışması olarak ele alınması gerektiğini düşündüm. Buradaki temel odak noktası da öğrencilerin orijinal eserler üretmesi olmalıdır. Dijital yollarla sesleri manipüle edebildiğimiz Ableton Live, FL Studio, Logic Pro X gibi bilgisayar programlarının çağında öğrencilerin kendi şarkılarını yazması, kaydetmesi ve üretmesi oldukça mümkün. Öğrenciler yaratıcı çalışmalarına ulaşabildikleri bilgisayar ya da akıllı telefonlarla devam edebilirler. Yakın gelecekte, kalabalık orkestra ya da performansları göremeyeceğimizi düşünürsek şarkı yazmak ya da evde müzik olanakları3 müzik eğitmenlerinin temel araştırma noktaları olmalı. Bu olumlu bir gelişme de olabilir. Öğrenciler müzik altyapılarını telefonlarında üretebilseler de öğretmenlerinden birebir ilgi gördükleri çalışmalara ve akranlarıyla bir araya geldikleri üretim alanlarına ihtiyaç duyacaklar. Daha önce belirttiğim gibi, bu ilişki biçiminin çevrimiçi yollarla kurulabileceğine dair şüphelerim var. Şu bir gerçek: denemekten başka çaremiz yok.
Brian Funk’la Söyleşi – “Müzisyenler Canlı Performansa Ve Birebir Çalışmaya Oldukça Bağımlıdır. Artık Yaşamak İçin Başka Yollar Bulmamız Gerekecek.”
Ableton sertifikalı eğitmenlerden olan Brian Funk, 2014’ten beri Berklee College of Music için çalışıyor. Düzenli aralıklarla güncellediği internet sitesi üzerinden podcast yayımlamaya, video içeriği üretmeye ve Ableton Live programı üzerinden yaptığı çalışmalarını paylaşmaya devam ediyor.
Karantina koşullarınızı açıklayarak başlayabiliriz. Nerede yaşıyorsunuz, bulunduğunuz yerde yasaklar ve önlemler ne durumda? Bir sanatçı olarak üretiminize nasıl devam ediyorsunuz? Müzik eğitmenliğiniz nasıl sürüyor?
New York’ta durumlar oldukça kötü. New York City’ye bir saat uzaklıktaki Long Island’da yaşıyorum. Genel olarak her şey durdu. Canlı müzik dinlemek artık mümkün değil, herhangi bir şekilde bir araya gelmek tamamen sonlandı. Kişisel olarak sadece markete gitmek ve köpeklerimi gezdirmek için dışarı çıkıyorum. Arkadaşlarımı ya da ailemi henüz –canlı olarak– görmedim.
Normalden daha uzun süredir evde olduğum için, kendi müzik projelerime daha çok vakit ayırabiliyorum. Düzenli yaptığım podcast programımda yapabildiğimden çok daha fazla konuk ağırlama olanağı buldum. Müzik yapıyorum, ses tasarımı yapıyorum. Yaptığım işleri genel olarak daha çok toparlama fırsatı buldum. Eğitmen olarak, Zoom üzerinden farklı çalışma gruplarıyla uzaktan eğitim vermeye devam ettim.
Katıldığım bazı Zoom etkinlikleri vakit geçirmede ve sosyalleşmede bana yardımcı oldu.4 Bu etkinliklere bir şekilde dahil olmak bence önemli. Bu yolla bir şekilde insanlarla buluşabildiğimi düşünüyorum. Fakat bazen daha yalnız ya da depresif hissettiğim zamanlar oluyor. Bunun normal olduğunu düşünmeye çalışıyorum. Müzik yaparak, egzersiz yaparak ya da sevdiğim etkinliklere katılarak bu düşüncelerden sıyrılmaya çalışıyorum.
Müzik eğitmenliği deneyiminiz ne zaman ve nasıl başladı? Deneyiminizi göz önüne aldığınızda, bu şekilde müzik üretmenin olumlu ya da olumsuz tarafları sizce nelerdir? Sizce şu an yaşadığımız halk sağlığı krizi, çevrimiçi müzik eğitimini hangi açılardan değiştirebilir?
Müzik eğitimi alanına kazara girdim. Ableton Live programında ürettiğim enstrümanları paylaşmaktaydım. İnsanlar bu enstrümanları indirip kullanıyorlardı. Enstrümanları nasıl ürettiğime dair, neyi nasıl yaptığımı anlattığım videolar hazırlıyordum. Bunlar yavaş yavaş YouTube’da görmeye alışık olduğunuz program tanıtım videolarına dönüşmeye başladı. O zamanlar sadece İngilizce öğretmenliği işimi yapmaktaydım. Oradaki deneyimim müzik için yaptıklarımla birleşti.
Müzik yapmak çok eğlenceli, fakat oldukça zorlu bir iştir. Müziğe yeni başlayanlar zorlandıklarında eğlenceli kısmını göz ardı eder ve “müziğe uygun biri değilim” diyerek süratle müziği bırakırlar. Fakat bütün sanat dalları gibi, müzik öğrenebildiğin ve gelişebildiğin bir alandır. Bu zorlukların üstesinden nasıl gelindiği oldukça önemlidir. Çünkü daha önce yapamadığın şeyleri artık yaptığını görebilmek çok güzel bir duygudur. Bir de müzik yapmak çok kolay olsaydı asla eğlenceli olmazdı.
Şu an bu salgının, çevrimiçi eğitimi nasıl etkilediğini görüyoruz. “Çevrimiçi” şu an elimizdeki tek seçenek. Performansları sosyal medya platformlarından nasıl daha etkili paylaşacağımızı ve/ya müziği çevrimiçi yollarla nasıl öğretebileceğimizi araştırmaya devam edeceğiz. Müzisyenler canlı performansa ve birebir çalışmaya oldukça bağımlıdır. Artık yaşamak için başka yollar bulmamız gerekecek. Birçok müzisyenin interneti yeniden keşfettiğini görüyorum. Bu durumun çok farklı deneyimdeki müzisyenlerle ve müziklerle buluşma ve öğrenme olanaklarını geliştireceğini umuyorum.
Sizce çevrimiçi yollarla müzik üretmede ve müzik eğitimi vermede en önemli konu nedir? Birlikte üretim yapma pratiğini düşündüğümüzde çevrimiçi müzik çalışmalarının, canlı müzik yapmak ve fiziken bir arada olunan koşullarda müzik eğitimi görmekten farkları nelerdir?
Herhangi bir tepki vermeden video izlemek ya da sosyal medyadan paylaşılan etkinlikleri izlemek oldukça kolay. Artık asıl önemli noktanın bu buluşma alanlarında sorumluluk almak olduğunu düşünüyorum: Soru sorun. İnsanlarla iletişim kurun. Fikirlerinizi çok daha açık bir şekilde ifade edin. Hepimiz bir şekilde insan etkileşimini özlüyoruz. Berklee Online’de verdiğim derslerde en sevdiğim nokta, öğrencilerin aldıkları dersleri benimseyerek olumlu/olumsuz tepki vermeleri. Birbirlerinin üretimlerini görerek onlara bir yanıt oluşturmaları gerekiyor. Burada bu konuda en çok çaba gösterenler, dersten alması gerekenleri en kolay alanlar oluyor.
Türkiye’de bu kriz tamamlandıktan sonra üniversitelerde sanat bölümlerinin nasıl devam ettirileceği bir merak konusu. Özellikle özel üniversite yönetimlerinin altyapısı güçlü bir kampüs hayatı kurmayı artık daha maliyetli gördüklerini biliyoruz. Bunu göz önüne alarak sanat eğitimi üzerine programlarını çevrimiçi eğitime taşıma gibi planlarının olabileceği konuşuluyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Maalesef ekonomik sorunların olduğu dönemlerde sanat en kolay vazgeçilen alan oluyor. Burada da, birçok sanat programının bu süreci atlatamayacağını düşünüyorum. Fakat yenilikçi fikirlerin kalıcı olacağına dair inancım yüksek. Programlar döneme uyum sağlayacak ya da yeni programlar geliştirilecek. Şu an değişim, uyum sağlama ve önüne bakma konularında önemli bir fırsat var elimizde. Müzik öğrenmek isteyen insanlar bir anda yok olmayacak. Bu alanda talep devam edecek. Bu sebeple, bu talebi karşılayacak kalıcı çözümler kesinlikle bulunacaktır.
Bu kriz müzik üretimine ve eğitimine bakışımızı değiştirdi mi? Değiştirdiyse hangi açılardan olduğunu düşünüyorsunuz?
Her şey normale döndükten sonra canlı müziğin ve sevdiğimiz müzik için bir araya gelmenin bir süreliğine de olsa alışık olduğumuzdan daha fazla takdir edileceğini düşünüyorum. Üç aydır başka bir insanla müzik yapmadım. Bunu inanılmaz özledim. İyi ya da kötü çalmak mesele değil. Bir araya gelmek ve birlikte müzik yapmanın değerini şu an ifade etmem gerçekten mümkün değil. Eğitmenlik kısmına gelirsek, öğrencilere ulaşmanın yeni yollarını bulacağımızı düşünüyorum. Sınıflarda tekrar bir araya geleceğiz ve bu çok daha anlamlı olacak. Birinin yanında oturarak sohbet etmeyi bir düşünün. İnsanların oldukça dirençli ve yenilikçi olduğunu düşünüyorum. Bu salgından çok daha güçlü bir şekilde çıkacağımızı düşünüyorum. Her şeyin tamamen biteceği günü merakla bekliyorum!
New York University’den Ethan Hein; Berklee College of Music’ten Brian Funk, Eric Hawk ve Loudon Stearns; Amerika’nın Oregon eyaletindeki Lebanon Lisesi’nde müzik teknolojileri öğretmenliği yapan Will Kuhn çevrimiçi müzik eğitimi üzerine deneyimlerini paylaştılar. Gelecek dönemde Türkiye’den farklı isimlerle bu söyleşileri ilerletmeyi ve Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nde yapılan müzik çalışmalarını ayrı bir yazıda ele almayı planlıyorum.
1 Berklee Online’da derslerde a-senkron yapılan video paylaşımlarının yanı sıra isteğe bağlı gerçekleştirilen senkron video konferans soru-cevap çalışmalarından bahsediyor.
2 Erik Hawkins’in çalışmalarını bu linklerden takip edebilirsiniz:
https://www.youtube.com/erikhawk
https://www.facebook.com/erikhawkmusic
3 Ethan Hein burada, yakın zamanda literatürde görmeye başladığımız bedroom producing olanaklarından da bahsetmekte. Burada adı geçen müzik janr’ı, bağımsız yollarla üretilen, daha basit prodüksiyon koşullarında yaratılmış pop müzik çalışmaları olarak özetlenebilir. Konuyla ilgili, Guardian gazetesinde 12 Mayıs tarihinde çıkan “‘My Studio Is An Extra Limb Right Now’: Bedroom Pop, The Perfect Genre For Lockdown” yazısını inceleyebilirsiniz.
4 Brian Funk’ın bahsettiği etkinlikler arasında belirli kişilerin katılımına açık Zoom üzerinden yapılan söyleşiler, DJ’lerin ekran paylaşımı yaptığı kalabalık katılımcısı olan partiler, toplu sohbet ortamları gibi etkinlikler bulunuyor.