10-30 Ekim 2021 tarihleri arasında, kültür-sanat alanında meydana gelen gelişmeleri Sansür ve Baskılar, Yeni Tiyatro Sezonu ve Festivaller, Diyarbakır Buluşması ve “Hafıza Odası” Sergisi ve Sinema başlıkları altında değerlendirdik. Bu dönemin haber akışına buradan ulaşabilirsiniz.
Tiyatro Sezonu ve Festivaller
Ekim ayıyla birlikte tiyatro dünyasında perdeler açıldı! Geçtiğimiz yıla oranla bazı kısıtlamalar kaldırılsa da etkinlikler açısından tam bir rahatlamadan söz edemiyoruz. Yine de seyircinin ilgisi tiyatro salonlarında oyun izlemeyi özlediğini gösteriyor. Oyunlar fiziksel ve dijital mecralarda oynanmaya devam ediyor. Geçtiğimiz dönem sorunlar yaşayan bazı salonların yeniden açılması da sevindirici. Örneğin, Kumbaracı50 kapanmadı, 14 Ekim’de kendi sahnesinde perdelerini açıyor. Bir başka sevindirici haber; 70 yıl sonra faaliyete geçen İzmir Şehir Tiyatroları’ndan geldi.
Ekim ayı aynı zamanda festivaller dönemi. Örneğin, 25. İstanbul Tiyatro Festivali 22 Ekim’de başlıyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 25. İstanbul Tiyatro Festivali, 22 Ekim’de perdelerini açtı. “Bu Zamanda Tiyatro” sloganıyla festivalin 25’inci edisyonu, fiziki yapımlardan çevrimiçi gösterimlere, “kulak tiyatrosu”ndan çocuk oyunlarına, beyazperde gösteriminden ücretsiz takip edilebilecek panel, söyleşi ve okuma tiyatrolarına uzanan zengin bir programla bir ay boyunca izleyicilerle buluşacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı’nın 10 Temmuz’da başlattığı çocuklara yönelik “Oynaya Oynaya” etkinlikleri, 31 Ekim 2021’de sona eriyor. Güray Dinçol’un yönetmenliğindeki kumpanyada Ecenur Ateş, Özgür Doğa Görürgöz, Begüm Canbulatoğlu, Tara Demircioğlu, Orhan Kırak, Ertürk Erkek, Irmak Kuyumcu, Zeynep Kuyumcu, Pınar Akkuzu ve Ezgi Keskin yer alıyor. Temmuz ayından beri düzenlenen kumpanyanın amacı, tiyatroya erişemeyen mahallelerdeki çocuklara ulaşmak ve tüm mahallelinin eğlenceli zaman geçirmesini sağlamak olarak ifade ediliyor.
Yine Ekim ayıyla birlikte gündeme gelen 7.Uluslararası Ankara Kukla Tiyatrosu Festivali, Beyoğlu Kültür Yolu Festivali, İzmir Büyükşehir Belediyesinin Aliağa’da düzenlediği “Emek ve Barış Şenliği”, Ataşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Caz ve Sinema Festivali ve benzeri etkinliklerle ilgili haberlere “haber akışı” sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Sansür ve Yasaklamalar
Bu dönemde de muhalif sanat alanına yönelik kısıtlamalar ve yasaklar devam ediyor. Yasaklar ve baskılar özellikle Kürt sanatçılar üzerinde yoğunlaşıyor.
Avesta Yayınları’nın Mardin’de Kürt tiyatrosu ile ilgili gerçekleştirmek istediği edebî söyleşiye gelen polisler, pandemi gerekçesiyle etkinliğin yapılamayacağını belirtti. 30. yılını Bostancı Gösteri Merkezi’nde bir etkinlikle kutlamaya hazırlanan Mezopotamya Kültür Merkezi’nin bu etkinliğine son anda izin verilmeyerek etkinlik iptal edildi. MKM etkinlikleri yalnızca İstanbul’da değil pek çok ilde de yasaklandı. Daha önce de yaklaşık iki yıl cezaevinde kalıp adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Hozan Canê’nin yargılaması tekrar yapıldı. Mahkeme, Hozan Canê’ye ait olduğu iddia edilen sanal medya paylaşımları ile müzik kliplerinin konusu gerekçeleriyle, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” iddiasıyla 5 yıl ceza verdi. Mahkeme, Canê’ye verdiği cezayı, “Yardımın niteliği, adli sicil kaydı, yargılama esnasındaki davranışlarını” göz önünde bulundurarak, 3 yıl 1 ay 15 güne indirdi. Yine sanatçılar Mikail Aslan ve Cemil Qoçgîrî’nin Dersim’deki dinletisi engellendi. Dersim Belediyesi’nin düzenlediği ‘Tembur Atölyesi’ kapsamında şehirde olan sanatçılar, üç gün süren atölyenin ardından atölyenin katılımcılarıyla birlikte Seyit Rıza Meydanı’nda bir dinleti düzenlemek istedi. Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun da içinde olduğu grubun dinletisi, polisin müdahalesiyle engellendi. Polis yasağa gerekçe olarak ‘pandemi koşulları’nı gösterdi. Benzer şekilde Tunceli Valiliği de pandemi gerekçesiyle 15 gün eylem ve etkinlik yasağı getirdi. Pandemiden kısa bir süre önce var olan OHAL koşullarının bu dönemde pandemi gerekçe gösterilerek sürdürüldüğü görünüyor. Hatay’da “Karahindiba” isimli tiyatro oyunu valilik tarafından “uygun görülmemiştir.” denilerek iptal edildi. Oyuncu Sertaç Demir oyunun, metinde ‘testis’ sözcüğü geçtiği için iptal edildiğini söyledi. Oyun metni dolayısıyla yaşanan böylesi bir yasaklama, sansürün git gide derinleştiğini gözler önüne seriyor.
Geçen haftaların gündeminde de yer alan bir konu olarak; bilindiği üzere, Facebook ve Instagram, opera sanatçısı Güvenç Dağüstün ile genel yayın yönetmeni Yavuz Pak’ın 6 Ekim’de yayımlanan söyleşisinin ardından, derginin hesaplarını askıya almış ve derginin web sitesinden yapılan tüm paylaşımları engellemeye başlamıştı. Uygulanan sansürü protesto etmek için #TiyatroSansürlenemez etiketiyle bir destek kampanyası başlatıldı. Facebook’a dair “Facebook’un yazıların içeriğine müdahil olma, “politik olarak engelleme, sansür uygulama” gibi bir politikası var mı?” tartışmasını da başlattı. Facebook yaptığı açıklamada hesabın, hakkında çok fazla şikâyet olduğu ve “markaya zarar verme” gerekçeleri nedeniyle askıya alındığını duyurdu.
Soruşturma yoluyla baskı altına almaya dair bir diğer örnek de rap müzik alanından geldi. Şarkılarında uyuşturucu kullanımını özendirdiği iddiasıyla önceki gün gözaltına alındıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılan “Murda” adıyla bilinen rap şarkıcısı Önder Doğan hakkında iddianame hazırlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, Önder Doğan’ın “Duman”, “Pahalı” ve “Eh Baba” isimli şarkılarında yer alan bazı ifadelerin uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanımını özendirdiği ileri sürüldü. Hazırlanan iddianamede, Türk Ceza Kanunu’nun 190/2 maddesi uyarınca “Uyuşturucu madde kullandırmaya özendirmek” suçundan Doğan için 5 yıldan 10 yıla kadar hapis istendi.
Pucca takma adıyla bilinen sosyal medya fenomeni ve yazar Pınar Yıldırım, sosyal medya hesabından yaptığı “O kadar eşcinselli dizi izledim, film üstüne film bitirdim yok yok yok! Hâlâ erkek denen aşağılık, karaktersiz cinsiyetten hoşlanmıyorum…” paylaşımı nedeniyle ‘halkın bir kesimini sosyal sınıf, din, mezhep, cinsiyet, bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama’ suçundan 5 ay 18 gün hapis cezası aldı.
Diyarbakır Buluşması ve “Hafıza Odası” Sergisine Yönelik Tepkiler
Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO) ev sahipliğinde ve Pilevneli Galeri tarafından Diyarbakır’da açılan, Ahmet Güneştekin’in eserlerinin yer aldığı “Hafıza Odası” adlı sergide, Güneştekin’in daha önce başka kentlerde sergilenen eserleri Keçi Burcu’na özgü yerleştirmelerle yer aldı. 16 Ekim-16 Aralık tarihleri arasında açık kalması planlanan sergide “Kayıp Alfabe”, “Analar Duvarı”, “Yoktunuz”, “Hafıza Tepesi” gibi eserlerinin yanı sıra, Güneştekin’in Diyarbakır için özel olarak yaptığı “5 No’lu Koridor” ses ve ışık enstalasyonu da yer alıyor.
Sergi açılışının ertesi gününde İstanbul’dan ve Diyarbakır’dan iş insanları, sanatçılar, gazeteciler, siyasal partiler ve STK’lardan çeşitli isimlerin davetli olarak katıldığı ve Kardeş Türküler, Delil Dilaner ve Diyarbakır Kadın Def Topluluğunun konserleriyle yer aldığı yemekli bir etkinlik de düzenlendi. Gecenin açılışında HDP eş başkanı Mithat Sancar ve İBB başkanı Ekrem İmamoğlu birer konuşma yaptı. İmamoğlu konuşmasında, İstanbul-Diyarbakır arasında bir kültür-sanat köprüsü kurma hedefini dile getirdi. Sergi ve devamındaki müzikli-yemekli bu etkinlik, kısa sürede çeşitli kesimlerin eleştiri ve tepkilerinin hedefi oldu. Açılışa katılan siyaset, medya ve sanat dünyasının tanınmış isimlerinin, olayları sembolize eden eserlerin önünde fotoğraflar çektirmesi ve Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök’ün etkinlik gecesinde halay çeken görüntüleri en çok tepki alan konular oldu. Birçok kişi, eleştirilerini sosyal medya üzerinden dile getirdi. Eleştiriler serginin amacı, içeriği, katılımcıları ve sergiyle kurulan ilişki gibi noktalar etrafında yoğunlaştı. Söz konusu eleştirilerin bir kısmına yine “haber akışı” sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Bu tartışma kültür-sanat çevreleri açısından önümüzdeki süreçte alınacak tavra dair çıkarılması gereken bazı dersleri ortaya koydu. Geçmişte yaşanan ve bugün hâlâ yaşanmakta olan hak ihlallerine dair sanatsal üretimlerin nasıl bir etik-politik çerçeveden hareketle gündeme getirilmesi gerektiğinin tartışmaya açılması çok önemli.
Sinema Sektöründen
Netflix yapımı La Casa De Papel’le tanınan Bask oyuncu Itziar Ituño, yönetmenliğini Murat Yeğin’in yaptığı Grev isimli filmde oynadı. 28 Ekim’de İstanbul’da filmin ön gösterimi yapıldı. Ön gösterime katılanlardan biri de Başak Demirtaş’tı. Etkinlikte Itziar Ituño ile bir araya gelen Başak Demirtaş, kendisiyle sohbet ettiklerini, ortak dertlerinin olduğunu söyledi. Bunun yanı sıra Yeni Yaşam Gazetesi’ne röportaj veren Itziar Ituño, daha önce Rojava’ya destek amaçlı hazırladıkları videodan bahsedip şöyle söylüyor: “Kürt kadınlarının mücadelesi benim ülkemde hem bir ilham kaynağı olarak görülüyor hem de Kürt kadınlarına kahraman gözüyle bakılıyor. Kendilerini kurşunların önüne atan kişiler olarak bakılıyor. Tüylerimizi diken diken eden bir şey bu. Kürt kadınlarının mücadelesini de yakından takip ediyoruz.” Başak Demirtaş’ın tweet’i ve oyuncunun bu röportajı iktidara yakın medya tarafından hedef olmasına sebep oldu. Yeni Akit “Şaşırdık mı? La Casa De Papel’in gaspçı hırsızı PKK’lı teröristleri övdü!” başlığıyla yalnızca oyuncuyu değil oynadığı diziyi de eleştirdi. Haberler arasında Netflix’in zaten “ahlaksızlığın empoze edildiği platformlardan birisi” olduğunu söyleyenler de var.
Ünlü oyuncu Alec Baldwin’in, yapımcılığını ve başrolünü üstlendiği Rust filminin çekimleri sırasında ateşlediği kurusıkı tabancadan çıkan mermiler görüntü yönetmeni ve yönetmene isabet etti. Görüntü yönetmeni hayatını kaybederken yönetmen ise yaralandı. Olayla ilgili soruşturmalar sürüyor. Böyle talihsiz bir olayın gerçekleşmesi hem dünyada hem de Türkiye’de setlerin ne kadar güvenli çalışma sahaları olduğu konusunu gündeme getirdi. Setlerde kullanılan silahlarda, ateş edilmeyen sahnelerde gerçek silah kullanıldığı biliniyor. Yalnızca ateşli silahların kullanımı değil, farklı açılardan da setlerin güvenliği önemli bir mesele. Geçtiğimiz yıllarda Atiye’nin çekimleri sırasında da bir set çalışanı yaşamını yitirmişti.