15-30 Temmuz aralığında yerel yönetimlerdeki gelişmeler, sanatçılara açılan davalar ve sanat eğitimi gündemleri ele alındı. İlgili haber akışına buradan ulaşabilirsiniz.
Yerel yönetimlerdeki gelişmeler
Yerel yönetimlerin kültür sanat alanında attığı adımlara baktığımızda Diyarbakır’daki olumlu gelişmeler göze çarpıyor (bu yazının hazırlandığı dönemde Diyarbakır, Mardin ve Van belediyelerine kayyum atandı, bu gelişmeyi bir sonraki değerlendirme yazımızda paylaşacağız). Kayyum döneminde depo şeklinde kullanılarak atıl bırakılan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, eski fiziki görünümüne kavuşması için yenileniyor. 2015 yılından bu yana bölgede yaşanan çatışmalı süreç, ardından ilan edilen OHAL kapsamında getirilen yasaklamalar ve kayyum ataması nedeniyle 4 yıl aradan sonra ilk kez kentte bir açık hava etkinliği düzenlendi. “Yaşam bizim söz bizim” sloganıyla düzenlenen Koşuyolu Parkı Açık Hava Etkinlikleri kapsamında Mikail Aslan ve Hivron konserleri de gerçekleşti.
Diyarbakır’da olumlu gelişmeler yaşanırken Van, Batman, Hatay ve Tunceli’de valiliklerin kültür sanat alanındaki çeşitli engellemelerine tanık olduk. Son seçimle kayyum yönetimleri yerine iş başına gelen belediyelerin kültür sanat faaliyetleri devlet eliyle engelleniyor, Diyarbakır’ın şimdilik bu engellemelerin dışında kaldığı gözleniyor:
*Kürt sanatçı Mem Ararat’ın Van’da 31 Temmuz’da vereceği konser valilik tarafından yasaklandı. Van Valiliği’nin 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL’i gerekçe göstererek 21 Kasım 2016 tarihinden bu yana her 15 günde bir kentte eylem ve etkinlikleri yasaklama kararı aldığı ifade ediliyor.
* Hatay Valiliği, 16 Temmuz’da Samandağ’da yapılmak istenen Grup Yorum konserini yasakladı. *Batman Valiliği, 15-29 Temmuz tarihleri arasında, “milli güvenliğin sağlanması, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması” gerekçeleriyle resmi kamu kurum ve kuruluşlarının etkinlikleri dışındaki tüm etkinlikleri izne bağladığını, ceza ve infaz kurumlarının çevresindeki etkinlikleri ise yasakladığını duyurdu.
*Tunceli Valiliği, 19. Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında gösterilmek istenen Cumartesi Anneleri belgeselini ve LGBT Kavram Atölyesi etkinliğini “genel ahlak”a uygunsuz bularak yasakladı. Tunceli’deki engelleme Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun da katıldığı bir basın açıklaması ile protesto edildi.
İstanbul’da ise Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kültürel çoğulcu gündem ve kültür sanat alanı açısından değerlendirilebilecek birtakım temaslarda bulundu.
Ekrem İmamoğlu, geçtiğimiz hafta Karacaahmet Cemevi’ne ziyarete gitmiş, burada yaptığı konuşmada “Alevilere borcumuz var, bunu ödeyeceğiz” diyerek inanç özgülüğünden yana olduğu mesajını vermişti. Ancak bu ziyaretin Saadet Partisi genel başkanı Temel Karamollaoğlu’yla birlikte kıldıkları Cuma namazının ardından gerçekleşmesi dikkat çekiciydi. Temel Karamollaoğlu Madımak katliamı sırasında Sivas Belediye Başkanı’ydı ve olaydaki sorumluluğu tartışma yaratmıştı. Bu ziyaret yeni yönetimin inanç özgürlüğüne, sünni kesimin tepkisini çekmemek şartıyla yer verilebildiğini gösteriyor olabilir mi?
Suriyeli Kürt müzisyen Xero Abbas’ın İmamoğlu ile olan teması dikkati çeken haberlerden bir diğeriydi. Abbas, basına yaptığı bir açıklamada İstanbul’da milyonlarca Kürdün yaşadığını fakat kültür ve sanat alanında belediye yönetimlerinin üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini ifade ediyordu ve Ekrem İmamoğlu ile tesadüfen bir araya geldiklerinden ve bu konularda sohbet etme fırsatı bulduklarından söz ediyordu. Bu görüşmede İmamoğlu kendisine belediyenin yeni dönem ajandasında Kürtçe kültür ve müzik çalışmalarına da yer verileceğini ifade etmişti. Görüşme her ne kadar Kürt sanatçıların desteklenmesi konusunda umut vadedici olsa da bunun gayri resmi bir görüşme olduğunu ve henüz farklı alanlardan Kürt sanatçıları biraraya getiren ve sonuçları kamuoyu ile paylaşılan bir buluşmanın gerçekleşmediğini de hatırlatalım.
Geçen haftalarda CHP’li bazı belediyelerde atamaların akrabalık ilişkileri gözetilerek yapıldığına dair birtakım haberler okuduk. Bu haberlerden biri Adana’daki bir atama ile ilgiliydi: CHP’li belediye başkanı Akif Kemal Akay damadı Ahmet Erdal Şenyurt’u özel kalem müdürü olarak atamıştı. Gazeteci İsmail Saymaz da Twitter hesabı üzerinden duruma tepki göstermişti.
Diğer haberler ise İzmir’in ilçe belediyelerindeki çeşitli atamalarla ilgiliydi:
*İzmir’de Torbalı Belediye Başkanı CHP’li Ramazan İsmail Uygur’un, oğlu Efe Uygur’u, belediye bünyesinde işe aldığı; Efe Uygur’un belediye şirketi olan Torbalı Personel Özel Güvenlik Gıda İnşaat Temizlik Şirketi’ne (TORBEL) Genel Müdür Yardımcısı olduğu ve gelen tepkiler üzerine bu atamanın iptal edildiği aktarılıyordu.
*İzmir’in Selçuk Belediyesi’nde de CHP’li Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’in kuzeni Oya Ceritoğlu’nu, Selçuk Belediyesi’nde sekreter olarak işe aldığı aktarılıyordu.
*İzmir’in yerel medyası Ege Medyası’nın aktardığına göre, İzmir’in Menderes Belediye Başkanı CHP’li Mustafa Kayalar’ın, eski başkan Bülent Soylu’nun özel kalem müdürü Yavuz Selim Aktaş’ı görevden alarak yerine amcasının oğlunun eşi, eski belediye çalışanı Nuriye Kayalar’ı getirdiğini belirtiyordu. Nuriye Kayalar’ın, aynı zamanda Kültür ve Sosyal İşler Müdürü yapıldığı da aktarılıyordu.
*Ayrıca CHP’den Menderes Belediye Başkan aday adayı olan Mesut Taşdemir’in de, Park Bahçeler Müdürü olduğu; CHP Mendres İlçe Başkanının da Belediye şirketinin başına getirildiği bilgisi veriliyordu.
*CHP’li Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan’ın ise meclis kararıyla belediye şirketi olan “Karaburun Belediye Personel Ltd. Şti.”ye müdür olarak atandığı; Erdoğan’ın belediyeye ait şirketten de maaş aldığı belirtiliyor, belediye başkanından bunun üzerine “yasalara uygun” açıklamasının geldiği ifade ediliyordu. CHP’li başkanın tepkiler üzerine bu maaştan vazgeçtiği açıklanmıştı.
Bu atamaların kamuoyunda gündeme gelmesinin ardından CHP’den bir yanıt geldi. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, belediye başkanlarının birinci derece yakınlarının belediyelerde ve şirketlerinde çalıştırılmaması ve belediye başkanlarının ikinci bir maaş almalarının önlenmesi için bir yasa teklifi hazırladıklarını açıkladı. Özel, partisinin bu konuda taviz vermeyeceğini söyledi.
Konunun seküler medya aracılığı ile takip ediliyor olması (haberler T24 haber sitesinde yer almıştı), CHP’den bu konuyla ilgili eleştirel bir tavrın ortaya konması şüphesiz olumlu gelişmeler. Ancak haberlerin yoğunlukla İzmir’den verilen örneklerden oluşması dikkat çekici. Son yerel seçimlerde adaylık belirleme sürecinde CHP’deki parti içi çekişmelerin en sert yaşandığı il İzmir olmuştu. Haberlerin İzmir’deki vakalar üzerinde yoğunlaşması bu kez İzmir’de parti içi bir kadrolaşma çatışması mı yaşanıyor sorusunu akla getiriyor. Bu yönde çeşitli duyumlar olsa da henüz kamuoyuna açılmış bir tartışma bulunmamakta.
Sanatçılara açılan davalar
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, sanatçı Zuhal Olcay’a, bir mekânda şarkı söylediği sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle verilen ve ertelenen 11 ay 20 gün hapis cezasını onadı. Ardından Fazıl Say’dan Zuhal Olcay’a bir destek mesajı geldi. Say mesajında verilen cezadan utanç duyduğunu ifade ediyor ve kendisi ile ilgili altı yıl önce yapılmış suçlamaların olduğunu (“Adnan Hoca” ve çevresi tarafından) ve bunların bugün nasıl hükümsüz hale geldiğini vurguluyordu.
Tiyatrocu Orhan Aydın, gazeteci Esra Elönü’nün “İslama göre IŞİD komutanıyla evlenmek geçerlidir” ifadelerini kullandığı twitter paylaşımını, “Alçaklıktır, katilleri övmektir” diye retweet etmiş, bu nedenle Elönü kendisine bir hakaret davası açmıştı. Orhan Aydın dava ile ilgili ifade vermek üzere gözaltına alındı, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Bakur filmi hakkında 2015’teki gösteriminden iki yıl sonra, Batman 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. “Terör propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılanan yönetmen Ertuğrul Mavioğlu ve Çayan Demirel’e hapis cezası verildi ve yurtdışına çıkmaları yasaklandı. Suçun basın yoluyla işlendiği gerekçesiyle ceza, yarı oranında artırılarak 4’er yıl 6’şar aya çıkarıldı.
Yönetmenler kendilerine verilen cezanın gerekçesini henüz bilmiyorlar, hala kendilerine bir tebligat ulaştırılmış değil. Davanın ertelenmesinin beklendiği bu nedenle sanık ve avukatların bulunmadığı 18 Temmuz tarihli duruşmada sanıkların savunmalarına ihtiyaç dahi duyulmadan karar boş bir mahkeme salonuna açıklanmıştı. Yönetmen Mavioğlu bu ceza ile muhalif sanatçılara gözdağı verilmek istendiğini belirtiyor ve şunu vurguluyor: İki seçenek var ya sanatçılar hakikatin peşine düşüp vazgeçmeyecekler ya da ibret alıp susacaklar; ibret alıp susarlarsa bu ülke karanlığa gömülür.
Sürela Yapım kararın ardından bir basın açıklaması düzenledi. Ancak basın açıklaması da bir engelleme ile karşılaştı. Beyoğlu Sinemasının fuayesinde yapılmak istenen açıklama resmi olmayan yollarla güvenlik gerekçe gösterilerek polis tarafından engellendi. Bu ertelemenin ardından Taksim Hill Otel’de gerçekleşen basın açıklamasına kalabalık bir grup katıldı. Salonda bulunan HDP Milletvekili Saruhan Uluç ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu siyaseten ve vicdanen bu davanın takipçisi olacaklarını belirttiler. Mahkemeye usule ilişkin itirazlarının olduğunu belirten savunma avukatları ise gerekirse davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacaklarını ifade ediyorlar.
Sanat Eğitimi
Geçtiğimiz haftalarda dikkat çeken bir başka gelişme ise sanat eğitimi ile ilgiliydi.
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Rektörlüğü, Güzel Sanatlar Fakültesi’nin, Narlıdere’de bulunan binasının deprem tehlikesi gerekçesiyle boşaltılması ve “geçici” olarak Tınaztepe Yerleşkesine taşınmasını gündeme getirmişti. Fakülte öğrencileri ve öğretim görevlileri sürgün olarak nitelendirdikleri bu karara itiraz ettiler. Çünkü ofis odaları şeklinde tasarlanmış Tınaztepe kampüsündeki binalar resim, seramik, heykel, oyunculuk, dans, fotoğraf gibi sanat dallarında eğitim vermeye uygun mekânlardan yoksundu. 1994’den bu yana kullanılan GSF binasının altyapı olanaklarını kaybetmek istemeyen öğrenciler ve akademisyenler, bu tahliye girişimine karşı çıkarak ülke genelinde kamuoyu yaratmak amacıyla “Mesele bina değil eğitim” sloganıyla bir dizi eylemlilik başlattılar.
Öğrenciler mezuniyet töreninde Güzel Sanatlar Fakültesi dekanına sırtlarını dönerek ıslık ve alkışlarla kararı protesto ettiler; GSF öğretim üyeleri ise konu ile ilgili bir basın açıklaması yaptılar. Öğretim elemanları açıklamalarında Tınaztepe’deki kampüsün GSF’de yürütülen sanat eğitimi için uygun olmadığını, bu konudaki itirazlarının rektörlük tarafından dikkate alınmadığını ve kararın gerekli deprem etüdleri yapılmadan keyfi bir şekilde verildiğini ifade ediyorlardı. Oluşan protestolar sırasında, öğrencileriyle dayanışma içine giren akademisyenler gerekçe gösterilmeden idari görevlerinden alındılar.
Bu kampanya esnasında öğrenciler İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden de destek talep etmişlerdi. Belediye Başkanı Tunç Soyer öğrencilerin çağrısı üzerine taşınması planlanan fakültenin bugünkü binasını sağlamlaştırmak için her türlü desteğe hazır olduklarını ifade etmiş, ve geçici yerleşke olarak kent merkezindeki Kültür Park’ın kullanılabileceğini belirtmişti.
9 Eylül Üniversitesi Rektörlüğü öğrenci ve akademisyenlerin çağrısına ve İzmir Büyükşehir Belediyesinin teklifine üniversite web sayfasından resmi açıklama üslubundan uzak bir yanıt verdi. Rektörlüğün açıklamasında yürütülen kampanyaların üniversiteyi yıpratma amacı taşıyan siyasi hamleler olduğu ifade ediliyor ve kararın neden kaçınılmaz olduğu açıklanıyordu. Rektörlük, belediyenin destek teklifini kısmen kabul etmekle birlikte, kararlarına müdahale edilmemesi konusunda kamuoyunu uyarıyordu.
İnşa edilen Buca Tınaztepe kampüsünün rektörlük ya da diğer fakülteler tarafından tercih edilmemesi sonucunda GSF’nin taşınmasının uygun görüldüğünü ancak kampüsteki en yeni yapının GSF binası olmasına rağmen neden diğer binalar arasından özellikle bu yapının seçildiğinin raporlarla açıklanamadığını görüyoruz. Akademisyenlerin aktardığına göre bu karara itiraz oluştuktan sonra rektörlük tarafından alelacele testler yaptırılmış ve bir deprem raporu hazırlanmıştı. Ayrıca verdiği eğitim gereği dans stüdyosu, heykel atölyesi, karanlık oda, tiyatro salonu gibi mekanlara ihtiyaç duyulan bir bölümün bu ihtiyaçları karşılayamayacağı açık olan bir binaya taşınması burada verilen sanat eğitimine gösterilen özeni de ortaya koyuyor. Son dönemde Türkiye’yi seküler sanat eğitiminin tasfiyesine götürecek pek çok girişime tanık oluyoruz; Ankara DTCF Tiyatro Bölümü’nde, Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuarı’nda, Hacettepe Üniversitesi’nde ve son olarak 9 Eylül GSF’de…
Türkiye’de sanat eğitim kurumlarındaki tasfiyenin önüne geçilmesi ve meydana gelen gelişmelerin yakından takibi önümüzdeki dönemde önemli bir gündem olacağa benziyor.