Dönemin haber akışına buradan ulaşabilirsiniz.
İstanbul Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde Yaşanan Patlama, Sansür, Yasaklar
13 Kasım Pazar günü İstanbul’un en kalabalık caddelerinden biri olan İstiklal Caddesi’nde düzenlenen ve altı kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırının toplumsal yaşam ve kültür-sanat dünyası üzerinde önemli etkileri oldu. Yine belli bir seçim atmosferine girilirken yaşanan bu üzücü olayın, akıllara benzer saldırılar sonucunda çok sayıda kaybın yaşandığı, karanlık 2015 ve 2016 yıllarını getirmesi bir yana, saldırının hemen ardından getirilen yayın yasağı ve sosyal medya platformlarına erişimin engellenmesi tepkilere yol açtı. Bilgi Teknolojileri Kurumu başkanının bile erişime kapattığı Twitter’a VPN ile girerek başsağlığı mesajı yayınladığı bir ortamda, dijital iletişim büyük ölçüde zora girdi ve doğru, tarafsız ve hızlı haber alma hakkı kesintiye uğramış oldu.
Cadde üzerindeki sergilerin kaldırtılması ve sokak müziği/dansı performanslarının belirsiz bir süre için yasaklanması da zaten uzunca bir süredir kültürel anlamda kan kaybı yaşamakta olan bir dönemin kültürel merkezi konumundaki Beyoğlu-Taksim bölgesi için yeni bir olumsuz gelişme olarak kayda geçti. Pandemi sonrası özellikle ekonomik anlamda büyük sorunlar yaşayan kültür-sanat dünyasının, bu tür doğrudan yasaklamaların ardından adeta nefes alamadığı bir ortamda ayakta kalmaya çalıştığı söylemi, ne yazık ki bir kez daha haklılığını ortaya koymuş oldu.
Yaklaşan Seçimler ve Kültür-Sanat Gündemi, Ödül Törenleri…
Yaşanan yasaklama ve sansürlerin adeta bir ‘‘yaşam tarzı’’ olarak insanlarımıza uzun bir süredir dayatıldığı bir ortamda zaten epey yara almış olan kültür-sanat alanı, seçim atmosferine girilmeye başlanmasıyla birlikte biraz daha geri plana itilme riskiyle karşı karşıya kalmış durumda. Deva Partisi’nin yasaklamalara karşı geliştirdiği söylemle diğerlerinden az da olsa ayrıştığı bu ortamda muhalif partilerin kültür-sanat programlarının detaylı bir şekilde tartışılması önemli bir yerde duruyor. Chp’nin meclis bütçe görüşmeleri sırasında sorduğu ‘‘Kültür Bakanlığı’nın bütçesi %132 artmış; bu para nerede kullanılacak? Müzisyenler 40 yıl çalışıyor, emekli dahi olamıyor, yaşlılıkta sefalet çekiyor. Bizim sanatçılarımız yurtdışında festivallere, etkinliklere çağrılıyor, bakanlığın haberi bile olmuyor. Bu durumlar nasıl düzelecek?’’ gibi sorular, hâlâ cevap bekleyen sorular olarak karşımıza çıkıyor.
Bir önceki yıl yapılan kültür-sanat harcamalarının Tuik verilerine göre yaklaşık %29 azaldığı; birçok özel tiyatronun kapandığı; birçok sanatçının farklı işler yaparak geçinmeye çalıştığı; yüksek enflasyonun etkilerinin yıkıcı bir şekilde hissedildiği; devlet desteğinin giderek azaldığı; yasaklamaların özgür sanat önünde önemli bir engel teşkil ettiği sektörde amatör ve/veya profesyonel sanat yaparak ayakta kalmanın koşulları da giderek ağırlaşmakta. Yaşanan bu duruma dönük kalıcı çözüm önerileri kapsayıcı bir şekilde gündeme gelemiyor. Yaşanan ekonomik ve üretime dönük sorunların yanı sıra, geçtiğimiz günlerde açıklanan İksv raporunda yer alan kültür-sanat dünyasındaki cinsiyete dayalı ayrımcılık yaşayanların oranının (%52) yüksekliği dikkat çekiyor. Benzer bir şekilde, Dünya Ekonomik Forumu’nun en son 2021 yılında yayımladığı Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Türkiye’nin 156 ülke arasında 133. sıraya kadar gerilemiş olması ve globalde cinsiyet eşitliğine ulaşmamıza en iyi ihtimalle 136 yıl olduğunun açıklanması, moral bozucu bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor.
Gündelik hayattaki çelişkili, hatta birbirinin tamamen zıttı hareket ve girişimler de dikkat çekmeye devam ediyor. Altın Kelebek Ödülleri’nde ‘‘En İyi Komedi Dizisi Kadın Oyuncu” ödülünü alan Ezgi Mola, törende Türkiye’deki kadın cinayetlerinin sona erdirilmesine ilişkin yasalarda yapılacak değişikleri görmek istediğini dile getirirken TED Edirne Koleji Kurucusu Nesim İba İstanbul Sözleşmesi çağrıları dolayısıyla Moğollar’ın konserini engellemeye yeltenebiliyor.
Gündemlerimiz arasında olan bir diğer konu ise; Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin (TEB), bu yıl 30’uncusu gerçekleşecek olan TEB Ödülleri’nde, ‘kadın/erkek oyuncu’ ayrımını kaldırması. Jürinin aldığı bu kararla birlikte ‘Oyuncu’ kategorisi ‘Yılın Oyuncuları’ olarak adlandırılacak ve cinsiyet ayrımı gözetmeyecek. Bu kategorilerin kalkması; bir yandan ikili cinsiyet sistemini reddederek oluşan pozitif bir gelişme olarak görünse de verilecek ödüllerin nasıl bir değerlendirme ışığında, hangi kriterlerle kimlere verileceği konusunda büyük bir soru işareti bırakıyor. Aynı zamanda “Yılın Oyuncuları” olarak adlandırılması da ödülün kaç oyuncuya verileceği konusunda da bizlere bir netlik kazandırmıyor. Değişen bu karara ek olarak ise verilen ödüllere bu sene ‘Yılın Yönetmeni’ ve ‘Genç Ekip’ kategorileri de eklendi. Yapılan açıklamalarda TEB, ‘Genç Ekip’ kategorisinin kendi imkân ve çabalarıyla tiyatro yapan, faaliyet süresi en fazla iki sene olan toplulukların işlerine dikkat çekmek amacını taşıdığını belirtti. Kültür-sanat hayatında yeni oluşan birçok topluluk için görünürlük anlamında önemli bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz.
Bir taraftan bu tür gelişmeler yaşanırken, daha çok göz boyama mahiyetindeki ‘‘korunaklı sanat’’ ödül törenleri ise hız kesmeden devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında bu yıl müzik alanında Ajda Pekkan, sinema alanında Yılmaz Erdoğan, tiyatro alanında Ayla Algan ödüle layık görüldü. “Laik-seküler düzenlerde yaşayan Müslümanların din ve kültürlerini korumaları oldukça zordur. Bu düzenlerde ibadet ve fazilet açık, ayıplar ve günahlar gizli değildir, hatta aksine ikincisi açıktır, engellenemez… Kızlar kızlarla, erkeler de erkeklerle arkadaş olurlar. Arkadaşlık ilişkisi karşı cins ile kurulmaya müsait bir ilişki değildir.” cümlelerinin sahibi Hayrettin Karaman’ın ilim ve kültür dalındaki ödüle layık görülmesi ise yoruma açık ve tarihe not düşülmesi gereken bilgilerden birisi olarak gündemlerimize giriyor.