Bu yazıda Artizan Kültür Sanat Gündemi Çalışma Komisyonu’nun, 18 Ocak ile 4 Şubat 2019 tarihleri arasında kültür sanat haberlerinde öne çıkan başlıklar üzerine yaptığı değerlendirme bulunmaktadır. Bu değerlendirmede Kültür Bakanlığı’nın özel tiyatrolara yaptığı maddi destek kesintileri, müzisyenlerin tutuklanmaları ve sinemada sansür yasaları ele alınmış, değerlendirmenin sonucunda devletin sanatçıları biat ettirmek için hangi stratejileri kullandığı ve bu stratejiler karşısında sanatçıların nasıl tutumlar aldığı tartışılmıştır. 18 Ocak – 4 Şubat kültür sanat haberleri taramasının tamamı, haber akışı sayfasında bulunmaktadır.
Sinemada Sansür Yasası ve Saray Ziyareti
5224 sayılı ‘Sinema Filmlerinin Desteklenmesi ve Sınıflandırılması’ adlı yasa teklifi, 18 Ocak 2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylandı. Film gösterimleri öncesi verilen reklamların sürelerinden bilet fiyatlarına, film esnasında verilen aradan sinema salonlarında satılan promosyonlu biletlere kadar birçok alanda düzenlemeler getiren kanun ile yürürlüğe konulan en önemli madde; film ve senaryoların denetlenmesi. Kanuna göre, yerli ve yabancı, geliştirilen bütün sinema projeleri, uzun-kısa metrajlı filmler, belgesel filmleri, senaryolar oluşturulan sekiz kişilik “destekleme kurulları” tarafından denetlendikten sonra gösterime sokulacak. Kültür Bakanlığından görevlendirilen temsilci bu kurula başkanlık edecek; kurul temsilcisinin dışında dört sektör temsilcisi ve aynı zamanda yapımcı, yönetmen, senaryo ve diyalog yazarı, oyuncu, sinema salonu işletmecileri, film dağıtımcıları, yayıncı kurum veya kuruluş temsilcileri ve üniversitelerin sinema alanında eğitim veren bölümlerinde görev yapan öğretim üyeleri arasından üç kişi seçilecek. Aynı zamanda bu kanun ile birlikte, desteğe ihtiyaç duyan sinema sanatçılarına maddi yardımda bulunulacak. Kanunun yükümlülüklerine uymayan sinemacılara ise para cezası uygulanacak.
Yasa teklifinin onaylanmasının ardından sinema sektörü temsilcileri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sarayda ziyaret etti. Aralarında Şahan Gökbakar, Yılmaz Erdoğan, Ata Demirer gibi yapımcı ve oyuncuların bulunduğu ziyarete Oyuncular Sendikası’ndan Demet Akbağ da katıldı. Oyuncular Sendikası’nın bu ziyarette bulunmasının sosyal medyada tepki çekmesi üzerine, sendika yönetimi bir açıklama yaptı. Bu açıklamada, Demet Akbağ’ın “sinema yasasında sorunlu görülen, sansüre sebep olabilecek noktaları dile getirmek ve oyuncu-set çalışanı tüm sinema emekçilerinin sorunlarını ve ihtiyaçlarını yansıtmak için” saraydaki ziyarete katıldığı vurgulandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Geçtiğimiz 16 yıla baktığımda kültür-sanat alanında yeteri kadar mesafe kat edemediğimizden dolayı hep hayıflanırım” ifadesinden sonra bahsi geçen düzenlemelerin yapılması ve sanatçıların sarayı ziyaret etmesi; iktidarın yaptığı bir gövde gösterisi olarak gözlemlenebilir.
Rap Müzisyenlerine Sansür
Kültür sanat gündeminin en sıcak tartışmalarından biri rap müzisyenlerine “şarkılarında uyuşturucu kullanımına özendirdikleri” iddiası ile açılan davalar. 2018’in yaz aylarında Ezhel adıyla tanınan Sercan İpekçioğlu’nun ve Khontkar lakaplı Onur Dinç’in tutuklanmasının ardından birçok rap müzisyenine benzer suçlamalar ile davalar açıldı. Ocak 2019 ayında dava açılan isimlere yapımcı ve müzisyen Server Uraz ve rap müzisyeni Ceg lakaplı Volkan Ayvazoğlu eklendi. Ozbi adıyla tanınan Onur Dursun, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, rap müzisyenlerinin bu şekilde sansürlenmesini, kültür sanat alanının da Türk-İslam faşizmi tarafından istila edilmesi olarak yorumladı. Aynı zamanda Rap’in uyuşturucu ve alkol kullanımını özendiren bir müzik olmadığını anlatmak üzere sansürlenen diğer Rap müzisyenleri ile bir dayanışma şarkısı yapılması için çağrıda bulundu. Bu yılın Ocak ayında “100” adlı albümünü çıkaran Khontkar ise, Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda “[Dizi] sektöründeki arkadaşlar, konu henüz onlara gelmediği için bize arka çıkmış değiller. Kendilerine henüz dokunmadı. Ama herkese sıçrayacak bir şey, eğer biz yenilirsek… Biz yenilmezsek, onların da bize desteği olursa, bu konuları daha rahat bir şekilde çözeceğiz” ifadelerini kullandı. Sürecin seyrini, Ozbi’nin yaptığı çağrıya hem rap müzisyenlerinden hem de Khontkar’ın da belirttiği gibi diğer sanat alanlarında bulunan sanatçılardan gelecek yanıt belirleyecek.
Tiyatro Alanından Gelişmeler
Sinema ve müzik alanında yukarıda bahsi geçen gelişmeler yaşanırken, tiyatro alanında da benzer tartışmaların gündemde olduğu gözlemleniyor. KHK ile kapatılan İzmir Yenikapı Tiyatrosu oyuncularından Nazlı Masatçı, oynadığı bir rolden dolayı “örgüt propagandası yapmak” suçundan dolayı tutuklanırken, Uğur Dündar’ın sunduğu “Halk Arenası” programındaki açıklamaları nedeniyle hakkında soruşturma başlatılan sanatçı Metin Akpınar üzerindeki adli kontrol şartı kaldırıldı.
Kültür Bakanlığı’nın özel tiyatrolara verdiği maddi desteğin bazı tiyatrolara verilmemesi ve bu konuda yürütülen hukuki mücadeleler zaman zaman tiyatro alanının gündemine gelmekte. Sürecin geldiği aşamanın detayları, Mimesis Sahne Sanatları Portali’nde bulunan, konu ile ilgili yazıların derlendiği bu dosyada incelenebilir. Gezi Parkı protestolarına destek verdikleri için Kültür Bakanlığı’nın yardımını alamayan ve bu konuda Bakanlığı dava eden on tiyatro bulunmakta: Altıdan Sonra Tiyatro, Ankara Sanat Tiyatrosu, BGST Tiyatro, Bizim Tiyatro, Dostlar Tiyatrosu, Duru Tiyatro, Ortaoyuncular, Oyun Atölyesi, Samsun Sanat Tiyatrosu, Tiyatro Kare. Bu tiyatroların açtığı altı dava kazanılmış, fakat kazanılan davaların üçü Danıştay’dan dönmüş. Dava açmayı tercih eden grupların önemli bir bölümü hukuk mücadelesinden vazgeçmiş durumda. Örneğin, Altıdan Sonra Tiyatro, Kültür Bakanlığı’na karşı açtıkları davayı kaybetti ve hukuki süreci devam ettirmemeye karar verdi. Grup, 2014 yılından sonra ise destek için başvuruda bulunmadı. Öte yandan, Duru Tiyatro, Kültür Bakanlığı’na dava açtı, ancak hem dava hem de ardından yaptıkları temyiz başvurusu reddedildi. Ancak Duru Tiyatro reddedilse bile Kültür Bakanlığı’nın maddi desteğine başvuru yapmaya devam ediyor. Yine düzenli olarak Kültür Bakanlığı’na başvuruda bulunan ve her seferinde başvurusu reddedien BGST Tiyatro ise dört ayrı dava ile hukuki mücadeleyi sürdürüyor. Tiyatrolar mevcut koşullarda ayakta kalma çabası içinde kendi stratejilerini geliştirmeye çabalıyorlar. Hak gaspına uğramış tiyatroların bir araya geldikleri ve dayanıştıkları bir örgütsel yapının olmaması ise tekil mücadelelerin ne derece sonuç vereceği sorusunu gündeme getiriyor.
Kültür Bakanlığı’nın maddi destek kesintileri, tiyatrocuların tutuklanmaları ve soruşturulmalarının yanı sıra, sanat eğitimi veren kurumların fiilen tasfiyesinden de bahsetmek mümkün. 1958 yılında kurulan ve Türkiye’nin en köklü tiyatro eğitim kurumlarından birisi olan Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü’nden yedi akademisyen 2017 yılında Barış İçin Akademisyenler metnine imzacı oldukları gerekçesiyle üniversiteden uzaklaştırıldı. 2018 yılında ise Beşiktaş’ta bulunan Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın tahliyesi talep edildi. Öğrenci ve velilerin eylemleri ile tahliye kararı durduruldu. Sanat eğitimi veren kurumlarda yaşanan bina tahliyesi, son olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin “deprem güçlendirmesi” sebebiyle tahliye edilmesi kararı ile devam etti. Rektörlük henüz böyle bir kararın alınmadığını ve yapılan ölçümler sonucu gerekli görülürse üniversite binası için böyle bir hamle alınabileceğini açıkladı.
Öte yandan, 2016 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyumun ardından Diyarbakır’da yürütülen tiyatro faaliyetinde önemli gelişmeler gözlemleniyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin eski Kültür ve Sanat Daire Başkanı Cevahir Sadak’ın Evrensel’e verdiği röportajda, Belediye bünyesinde tiyatro eğitimlerinin ve gösterimlerinin devam ettiğini ancak tiyatro dilinin artık Kürtçe olmadığını, kültürün özünden uzaklaştırıldığını belirtti. Bununla beraber Amed Şehir Tiyatrosu’nun (Şanoya Bajar a Amed – ŞBA), Mimesis Sahne Sanatları Portali’ne verdiği söyleşide belirttiklerinden yola çıkılarak, bölgeye atanan kayyumdan sonra dağılmayan ve faaliyetine anadilinde devam eden bir yapı olarak Diyarbakır’da sahne aldıkları söylenebilir. Moliére’in Tartuffe’ünü Kürtçe sahneleyen grup, daha önceki senelerde oynadıkları çeşitli yetişkin ve çocuk oyunlarını repertuarında tutmaya devam ediyor. Aynı zamanda topluluk, atölyeler aracılığıyla tiyatro eğitimlerini devam ettirmeye çalışıyor.