Kültür Sanat Gündemi değerlendirmesinde kullanılan haberlerin akışına buradan ulaşılabilir. 27 Mart – 10 Nisan tarihleri arsında öne çıkan başlıklar Dünya Tiyatro Günü, Sanatçıların Yerel Seçimler Üzerine Yorumları, Yerel Yönetimlerin Kültür-Sanat Politikaları ve Sanatçılara Yönelik Baskılar oldu.
Dünya Tiyatro Günü
Nilgün Belgün’ün öncülüğünde Dünya Tiyatro Günü için çekilen “Sanat Varsa Hayat Var” klibinin ardından sanatçılara yönelen tepkiler üzerine klipte yer alan sanatçıların ürettikleri yanıtlar ayrı bir gündem oluşturdu. Seçim öncesi Cumhurbaşkanlığı logosunun yer aldığı bir klipte oynadıkları için eleştirilen Haldun Dormen, Suna Keskin, Nevra Serezli ve Göksel Kortay klibin Kültür Bakanlığı için çekildiğini bildiklerini, ancak Cumhurbaşkanlığı logosuyla yayınlanacağından haberdar olmadıklarını belirttiler. Nilgün Belgün’ün çağrısını tiyatro adına kabul ettiklerini ifade ettiler. Bunun üzerine Nilgün Belgün Sabah yazarı Tuba Kalçık’a verdiği söyleşide sanatçıların klip çekiminden önce muvaffakatname imzaladıklarını, klibin bitmiş halinin kendilerine izletildiğini, dolayısıyla klibin Cumhurbaşkanlığı forsu altında yayınlanacağını bildiklerini vurguladı. Belgün, sanatçıların bu yanıtları kendilerine yönelen “mahalle baskısı” nedeniyle ürettiklerini belirtti. Kültür Bakanlığı tarafından çekilen, yıllardır Devlet Tiyatrosu tarafından uygulanan “27 Mart’ta ücretsiz bilet” uygulamasının seçim öncesi propaganda amacıyla yeni bir uygulama gibi sunulduğu bu klipte Cumhurbaşkanlığı forsunun olmasına şaşırmanın irrasyonel olduğu aşikar. Sanatçılar eleştirilere yanıt verirken ürettikleri bu garip tutumla Nilgün Belgün’ün savının haklı olduğuna dair kanıyı güçlendirmiş oldular. Bu klibin çekilmesini ve sonrasında geliştirilen başkanlık sistemini meşrulaştıran tavırları sadece seçime yönelik bir propaganda kampanyasının unsuru olarak değerlendirmek yeterli değil. Başkanlık sistemi mevcut yerel seçimleri aşan bir şekilde devlet tarafından topluma dayatılmış durumda. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi seküler kesimden sanatçıların desteği ile toplumun rızasının kazanılması amaçlanıyor.
Yerel Seçimler ve Sanatçıların Yorumları
Yerel seçimde İstanbul Şişli İlçesi’nde Belediye Meclis üyesi olan Levent Üzümcü Şişli’ye bir tiyatro binası yapılmasını hedeflediğini ve Şehir Tiyatrosu’nun özerk bir yapıya kavuşması için elinden geleni yapacağını belirtti. Üzümcü, ayrıca seçim sürecinde HDP’nin uğradığı ayrımcılığa da vurgu yaptı. Emre Kınay ise aday olduğu Kadıköy Belediye Başkanlığı’na seçilemedi, ancak belediyenin bir tiyatro binası yapması için uğraşacağını ve bir müfettiş gibi çalışacağını belirtti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için seçim sonuçlarının belirsizliğini koruduğu dönemde birçok sanatçının İmamoğlu’nu tebrik ettiğine tanık olduk. Seçim öncesinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu ayrımcılık yaptığı için eleştiren Gökhan Özoğuz “Aynı görüşte olmayan insanlara adiler diyen, şerefsizler diyen, kendinden olmayana terörist diyen, halkı ayrıştıran belediye başkanları yoksa artık ülkeye güneş doğmuştur demektir. Tebrikler Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu” ifadesini kullandı. Ayrıca aralarında Tolga Çevik, Mehmet Günsur gibi sanatçıların da olduğu birçok sanatçı sosyal medya aracılığıyla Ekrem İmamoğlu’na destek mesajları verdi.
Müzisyen Fazıl Say ise Ekrem İmamoğlu’na destek vermenin yanısıra oy sayımlarında İmamoğlu’nun önde görünmesine rağmen seçimi kazandığını ilan eden ve kutlama pankartları astıran Binali Yılıdırım’a yönelik eleştirilerde bulundu. Belediye Başkanlığı kesinleşmeden Anıtkabir’i ziyaret ettiği için tenkid edilen İmamoğlu’na destek vererek en büyük hayalinin Anıtkabir’de konser vermek olduğunu belirtti.
Bazı sanatçıların son süreçte cesur bir şekilde iktidara karşı eleştirel bir dil kullanarak açıklama yapmalarının yeni bir durum olduğunu belirtmek gerek. Bunu devletin seküler kesime karşı değişen politikasının sanatçılar nezdinde karşılık bulması olarak da okumak mümkün. Örnek vermek gerekirse daha önceki kültür-sanat gündemi değerlendirmelerinde Fazıl Say’ın Erdoğan’a yönelik uzlaşmacı tavrının iki yönlü olarak düşünülmesi gerektiğini belirtmiştik. Erdoğan’ın Fazıl Say’ın konserine gitme jesti seküler kesimin başkanlık sistemine rızasını kazanmaya yönelik bir uzlaşma hamlesi olarak yorumlanırken aynı zamanda bu kesime yönelik “radikalleşmeyin” uyarısını da içinde barındırıyordu. Seçim sonrasında yaşanan süreçte ise Fazıl Say gibi “Erdoğancı” olarak görülmek istemeyen sanatçılar için bir alan açılmış oldu. Bu alanın açılmasını sağlayanın, devletin ekonomik krizi ve özellikle Suriye’de yaşadığı dış ilişkiler krizini aşmaya yönelik olarak Türk Birliğini sağlama çabası olduğu görünüyor. Dikkat edilirse yukarıda bahsedilen sanatçılar tarafından yapılan açıklamalarda HDP’nin ve Kürtlerin yaşadığı ayrımcılığa yer yer değinilmekle birlikte savaşın sona ermesi ve Leyla Güven’in başlattığı açlık grevlerine dair herhangi bir açıklamaya rastlayamıyoruz. Barış Akademisyenleri’nin seçim sonrasında ağır cezalar almaya devam etmesi bu esnada gündem olmuyor.
Barışa olan ihtiyacı dillendirmeye devam eden bir sanatçı olarak Kadir İnanır’ın istisna oluşturduğu belirtilebilir. Kendisi akil insan kimliğine sahip çıkarak çözüm sürecinin bu topraklara geleceğine dair inancını ifade etti ve seçimlerden çıkan sonucun toplumun kutuplaştırma siyasetine karşı tepkisi olduğunu belirtti.
Yerel Yönetimlerin Kültür – Sanat Politikası
Yerel seçimlerde büyükşehir belediyelerinin önemli bir bölümünün CHP’ye geçmesi kültür sanat alanında umut verici bir gelişme oldu. Ancak bu konuda henüz somut bir bilgi ya da gelişme olmadığını da belirtmek gerekiyor. Şişli Belediye Meclisi Üyesi Levent Üzümcü’nün ve Kadıköy Belediye Başkan Adayı Emre Kınay’ın açıklamaları umut verse de büyük ihtiyaçları karşılama anlamında oldukça sınırlı kalıyor. Keza özellikle sahne sanatları alanında belediyelerin faaliyetlerini takip eden ve bu belediyeleri sanatçılara ve halkın sanata katılımı için daha fazla imkan geliştirmeye davet eden, teşvik eden, basınç oluşturan örgütlenmelerden söz edemiyoruz. Ülke genelinde yerel yönetimlerin sanat ve kültür politikalarının daha çok belli başlı grupların ya da bireylerin rant ve çıkar ilişkileri çerçevesinde şekillendiği genel olarak bilinmekte. Bu tür ilişkilerin devam edeceğini öngörmek zor değil. Fakat Türk-İslam ideolojisinin şekillendirdiği bir kültür politikasına alternatif geliştirilebilmesi için bir umut da mevcut. Bunun için CHP’li Belediyelerde yaşanan sorunları tespit edip bunlardan belli sonuçlar çıkarmak ayrı bir önem arzediyor. Kültürel ve Sanatsal faaliyetler anlamında öne çıkan belli başlı CHP Belediyelerinde geçmişte yaşanan bazı sorunları derledik:
-
Salon Tahsisi: Önceki yıllarda salon kirası olarak tiyatrolardan cüzi bir ücret talep edilirken bu mebla son yıllarda önemli ölçüde artırıldı. Salon tahsisi konusunda belediyelerin belirlediği ve halka açık kriterler bulunmadığı gibi bu kriterleri istişare edecek ve belediye ile masaya oturacak sanatçılara ait bir meslek örgütü de mevcut değil. Dolayısıyla salon kiralarının seviyesi ve hangi grupların hangi salonları kullanacağı konuları bütünüyle yetkililerin inisiyatifine bırakılmış durumda.
-
Festival Organizasyonları: Salon tahisinde olduğu gibi festival organizasyonlarında da başvuran sanatçıların hangi kriterlere göre kabul edildiği ya da edilmediği belli değil. Mart 2019’da Nilüfer Tiyatro Festivali koordinatörünün keyfi sebeplerle bir tiyatro oyununu festival dışında bırakarak engellediği bildirildi. Bu konuda Nilüfer Belediyesi henüz bir açıklama yapmadı. Şikayet konusu olan şahsın iki sene önce Nilüfer Kent Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni’nin sanatsal ve idari işlerine fazlasıyla dahil olduğu için istifa etmesine neden olduğuna dair bir açıklama yayınlanmıştı. Genel Sanat Yönetmeni’nin istifa dilekçesi olarak da okunabilecek bu metne dair de kamuoyuna yönelik bir açıklama yapılmamıştı.
-
Kültür ve Sanata Ayrılan Bütçe: 2018 yılında etkileri ciddi anlamda hissedilmeye başlayan ekonomik krizin en çok etkilediği alanlardan biri kültür ve sanat oldu. Yerel yönetimler bu olumsuz koşulları hafifletebilecekken hükümetten belediyelere 2018 yazında bir yazı gönderilerek öncelikle kültür-sanat harcamalarını kısmaları istendi. CHP’li yönetimlerin itiraz etmeden bu talimata uymaları nedeniyle bazı tepkiler oluştu. Örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesinde yaptığı ilk kesintinin kültür sanat alanında olduğu iddia edildi. Belediyeden bunun aksi yönünde bir açıklama gelmedi. Bir başka örnek de Kadıköy Belediyesi’nden verilebilir. Emre Kınay seçim için adaylığını koyarken mevcut Kadıköy Belediyesi’nin tiyatro alanındaki icraatlarının yetersiz olduğunu belirtti.
-
İşten çıkarılan sanatçılar: Bakırköy Belediye’sinin Oda Orkestrasını kapatması ve birçok sanatçıyı işten çıkarması tepkilere neden olmuştu. Sanatçılar bunu protesto eden bir eylem yapmışlardı. Tepkilerin ardından belediye herhangi bir açıklama yapmadı.
Yerel yönetimleri belli standartların getirilmesi ve şeffaflaşma için zorlayacak meslek örgütlerine ihtiyaç duyulduğunun altını çizmek gerekiyor. Yerel seçim sonrası oluşan yeni siyasi durum bu tür örgütlenmelerin daha önce olduğundan daha çok sonuç almalarına imkan sağlayabilir. Oyuncular Sendikası ve yeni bir oluşum sayılabilecek Tiyatro Kooperatifi Girişiminin atacağı adımlar önem taşıyor.
Sanatçılara Yönelik Baskılar
Seçim öncesinde Müjdat Gezen’e II. Abdülhamit’in torunu Nilhan Osmanoğlu Vatansever’e hakaretten tazminat ödemesi verilmişti. Seçimin ardından bu yazının yazıldığı süreç içinde Müjdat Gezen’in beraatine karar verildi. Hakkında hapis istemiyle açılan davalar nedeniyle yurt dışında bulunan Ferhat Tunç için yakalama kararı çıkarıldı. Bu kararın da seçim sonrasında alınması dikkat çekici. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle 224 gündür cezaevinde olan tiyatro sanatçısı Cenk Dost Verdi hapisliği boyunca ilk kez röportaj vererek “Adalet! Ama Herkese!” sloganını kullandı.
Dizi Sektöründen Tiyatroya ve Dijital Platformlara Yönelen Sanatçılar
Önceki değerlendirme yazılarımızda dizi sektöründe ekonomik sıkıntılar nedeniyle yaşanan daralma ve sansür nedeniyle dizi oyuncularının tiyatroya kaydığını belirtmiştik. Bir kısmı da dijital platfromalarda yeni projeler üzerinde çalışıyorlar.
Engin Günaydın, Bergüzar Korel ve Erdal Beşikçioğlu artık TV dizilerinde oynamayacağını belirten isimlerden. Erdal Beşikçioğlu bir dijital platformla anlaşma yaparken Engin Günaydın ve Bergüzar Korel de tiyatro yapacaklarını belirttiler. TV dizilerinden ayrılık beyanı veren sanatçılar çalışma koşullarının kötülüğünü ve uzun dizi sürelerini gündeme getiriyorlar.