88 yaşında ölen omnivor[1] ve eklektik koreograf Paul Taylor, tarihi bir hattın sonunu temsil ediyordu.
Paul Taylor, sıkı bir gözlemciydi ve hareketlerini çoğunlukla insanları izleyerek buluyordu…
Fotoğrafta, 1960’ta New York Şehir Balesi’yle Episodes performansında. Fotoğraf: Carl Van Vechen/AFP/Getty Images
Koreograf Paul Taylor’ın ölümü dans dünyası açısından yalnızca uzun ve üretken bir kariyerin bitişi değil -Taylor ilk dans kumpanyasını 1954 yılında kurmuş ve son (147.) eseri Mart 2018’de ilk gösterimini yapmıştı-, bir dönemin sonu anlamına da gelebilir. Amerikan modern dans tarihi aşağı yukarı şöyle ilerlemiştir: Önce, Avrupa balesinin korselerini çıkarıp atan Isadora Duncan[2] ortaya çıktı, sonra mitik psikodramanın ve kadın pelvis gücünün öncüsü Martha Graham[3] geldi, ardından, koreografik soyutlamanın zen ustası haline gelecek Merce Cunningham[4] meydana çıktı. Sonrasında ise her şey postmodern bir hal aldı ve ortada bir merkez kalmadı. Ama bunun hemen öncesinde, kendi adıyla ilerlemeden evvel Graham ve Cunningham ile dans etmiş olan Paul Taylor gelir ve dolayısıyla tarihi bir hattın sonunu temsil eder.
Paul Taylor hiçbir zaman o iki büyük usta gibi simge haline gelmedi. Onlar inatla tek bir gayenin peşinden giderken Taylor omnivor ve eklektikti; onlar dansta büyük değişim yaratırken Taylor kendi yolundan gitmeye daha meraklıydı. İlk yıllarına baktığımızda, kasıtlı olarak haşarı olduğu şüphe götürmez. Bazı ilgi çekici fakat geleneksel işlerden sonra, 1957’de şunları içeren bir dans suaresi sergiledi: konuşan bir saatle minimalist bir solo, “dekor tasarımı” etrafta dolaşıp durarak kendisini gölgede bırakan Duchess isimli bir köpekten oluşan başka bir solo ve hareket içermeyen, sakin partisyonların eşlik ettiği dört dakikalık bir düet. Bu performans, dans eleştirisinin şimdi efsanevi olan bir örneğine sebep oldu: dört sütunluk boşluk[5]. Graham’ın, Taylor’ı “yaramaz çocuk” olarak nitelemesi Taylor’ı çok sevindirdi; ama seyircinin terk edip gitmesine hiç sevinmedi.
Taylor zamanının ötesinde miydi? O akşam yalnızca 5 yıl sonra bile gerçekleşseydi, 60’larda dans tarihini değiştirecek Judson Dans Tiyatrosu[6]’nun Cunningham’dan etkilenen deneyselcilerine çok uygun olabilirdi. Taylor, 1982’de Jennifer Dunning’le röportajında Judson’ın babasının aslında Cunningham değil kendisi olduğunu, ama “konser bitmeden herkesin ayrıldığını”[7] söyleyerek espri yapmıştı. Ne olursa olsun Taylor’ın tarihi çok değişik bir yol izledi. “Daha harekete dayalı bir yaklaşımla dans etmeye geri döndüm” dedi. “Dansçıların tüm mekanı kullanarak hareket etmeye başlaması herkesi rahatlattı.”
Paul Taylor Dans Kumpanyası’nın Le Sacre du Printemps prodüksiyonundan bir sahne, Londra Sadler’s Wells, 2000 yılı. Fotoğraf: Tristam Kenton
Taylor, Graham ve Cunningham’ın aksine hiçbir zaman bir dans tekniği icat etmedi, ama oldukça ayırt edici bir fiziksel tarzı vardı. 22’sini doldurmak üzereyken dans etmeye başlamadan önce yüzücü olması hiç şaşırtıcı değil. Bunu hem dansçılarının güçlü fiziksel özelliklerinden -Taylor kadınları genel olarak güçlü ve atletiktir, erkekleriyse oyun kurucular[8] kadar kaslı olmalarıyla bilinir- hem de hareketlerinin niteliğinden anlıyoruz: Açık kollar bükülür ve ağır, canlı adımlarla esner, omurgalarıysa yumuşak ve burguludur. Jest ve anlatıdan ziyade akış ve harekete önem verilir. Taylor’ın dansçılarını izlediğiniz zaman havayı boşluk gibi değil de neredeyse dalıp çıktıkları, yonttukları, atladıkları, yüzdükleri daha yoğun ve daha dirençli bir maddeymiş gibi hissedersiniz.
Stilden bahsettik, peki ya içerik? Taylor gözlem yapmaya düşkündü ve genelde figürlerini insanları izleyerek buluyordu: “aynı zamanda hayvanları ve böcekleri, kısacası hareket eden her şeyi”. Bir berduşun tiki, şiddetli bir şekilde distopik Last Look’a [Son Bakış] eklenmişti, Banquet of Vultures’ta [Akbabaların Ziyafeti] George W. Bush’ın yürüyüşü görünüyordu. Çok canlı ve neşeli olan Esplanade’da [Kordon Boyu] ise otobüse yetişmek için koşarken görülen bir kadından esinlenildiği söylenir.
Temaları düşünürsek, Taylor tam bir omnivordu. En yaygın sergilenen işlerinin bazıları aydınlık bir lirizmle doludur; göze olduğu kadar kulağa da hitap eder: Aureole, Airs, Arden Court. Ama bunlarla aynı anda, panayıra giden bir ailenin tecavüz ve cinayetle mahvolduğu Big Bertha gibi acımasız şeyleri de izleyebilirsiniz. Big Bertha, Taylor’ın insan medeniyetinin birçok maskesini kullandığı pek çok çalışmasından biridir. Sunset’in [Günbatımı] romantik melankolisi, hem neşeli hem dokunaklı Americana of Company B, Syzygy’nin galaktik soyutlaması ya da Three Epitaphs’ın [Üç Kitabe] kötümser mizahı… Kısaca şunu dersek uzatmamış oluruz: hayatla ilgili her şey.
Herkes Taylor’ın nasıl bir koreograf olduğundan bahsediyor ama hiçbiri bu dehayı, pırıltıyı ve hatta yeteneğinin sağlamlığını açıklayamıyor; sonuçta bunun nasıl yapılacağını ben de bilmiyorum. Bütün söyleyebileceğim onun bazı çalışmalarının benim dans hayatımda mihenk taşı olduğu. Piazzolla Caldera tango klişelerini alır ve ardındaki duygu karmaşasını mükemmel bir şekilde açığa çıkarır. Syzygy’i izlememin üzerinden oldukça uzun zaman geçti, ama kozmik telaşını hala hatırlıyorum. Elbette bir de benim için tüm zamanların gözdesi olan Esplanade var: Çok basit görünen, koreografisi danstan değil de hareketlerden oluşan bir sanat eseri, yaşadığını hissettiriyor.
Evet, belki tam da bu. İnsana yaşadığını hissettiriyor.
Guardian / 31 Ağustos 2018
[1] Sözcük anlamı hem hayvansal hem de bitkisel besinlerle beslenen varlık olan “omnivor”, bir terim olarak ilk kez 1992 yılında kültür alanına girmiştir; entelektüel derinlik açısından çok farklı seviyelere sahip eserlerin aynı kişi tarafından beğenilmesine karşılık gelmektedir. Kültür sosyolojisi alanında zaman içinde bu terimle ilgili farklı tanımlar ortaya atılmıştır. Bu makalede ise belirli bir janra bağlı kalmadan farklı eserler ortaya koyabilen, zihnindeki tasarıyı hayata geçirirken ayrım gözetmeksizin her kaynaktan beslenen ve her malzemeyi kullanan anlamına gelmektedir. Böylesine geniş bir anlama sahip bu sözcüğü birebir kullanmayı uygun gördük. (ç.n.)
[2] 1877 doğumlu, verdiği eğitim ve performanslarıyla baleyi içinde bulunduğu muhafazakar sınırlamalardan çıkartan ve modern dışavurumsal dansın önünü açan ABD’li dansçı. (ç.n.)
[3] 1894 doğumlu, stili ve tekniğiyle Amerikan dansını yeniden şekillendiren ve teknikleri hâlâ dünya çapında öğretilen ABD’li modern dansçı ve koreograf. (ç.n.)
[4] 1919 doğumlu 50 yıldan fazla bir süre modern dansın öncülüğünü yapmış Amerikalı dansçı ve koreograf (ç.n.)
[5] Dance Observer dergisinin editörü Louis Horst, bu performans üzerine eleştiri yazısı niteliğinde birkaç sütunluk boşluk yayınlamıştır. (ç.n.)
[6] 1962 ile 1964 yılları arasında New York’ta Judson Memorial Church’te performanslar düzenleyen; dansçı, besteci ve görsel sanatçılardan oluşan bir kolektif. Modern dans pratiklerini ve teorilerini reddedip postmodern dansın öncülüğü yapmışlardır. (ç.n.)
[7] Bir üst paragrafta anlatılan, 1957 tarihli “Seven New Dances” performansından bahsetmektedir. (ç.n.)
[8] Amerikan futbolu oyunundaki en güçlü oyuncu pozisyonu (ç.n.)