Drake’in In My Feelings’i insanları harekete geçiren son viral sansasyon. Pop koreografilerinin küresel düzeyde erişilebilir olması, siyah kültürden queer kimliğe kadar, feminizme kadar kültürel algıları değiştirme konusunda bu koreografileri mükemmel bir yol haline getirmiş durumda.
Geçen ay In My Feelings’in Birleşik Devletler’de bir numara olması Drake’in listenin tepesinde kaldığı hafta sayısının son 60 yılın tüm erkek solo sanatçılarından daha fazla olmasının yanında, viral dans trendlerinin uzun tarihindeki son çılgınlığı oluşturdu.
Bu trend Instagram komedyeni Shiggy’yle patlak verdi. Shiggy bu şarkı eşliğinde dans ederken hareketleri Drake’in sözleriyle muhteşem bir uyum içindeydi: Drake, Kiki’ye onu sevip sevmediğini sorarken elleri kalp şeklini alıyor; “sürmek”ten bahsederken hayali bir direksiyonu döndürüyor; Drake, Kiki’den yanından hiç ayrılmayacağını söylemesini istediğinde parmağını iki yana sallıyor. Dünyanın farklı yerlerinden Instagram kullanıcıları hareketleri taklit ederek ve üstüne kendi becerilerini ekleyerek aynısını yaptılar; genelde bunu yaparken polisleri korkutarak hareket halindeki araçlardan atlıyorlardı. Pop ve dansın ayrılamaz olduğunu kanıtlayan son örnek olarak #InMyFeelings meydan okuması doğmuştu.
Macarena ve YMCA gibi parçalar kolayca uyarlanabilir bir dansın ve kulağa takılıp kalan bir melodinin etkisinin bir heyecan yaratabileceğini gösterdi, ancak sosyal medyanın gelişiyle bu çok daha kolay bir iş haline geldi. İşaret dilimsi dans figürleri aracılığıyla İngilizce bilmeyenler bile In My Feelings’in karşılıksız aşk hikayesini takip edebilir.
Bazılarının “The Shiggy” dediği bu dans kesinlikle internet aracılığıyla küresel ilgiye ulaşan ilk dans değil. Son derece çalışılmış düğün dansları ya da Filipinli mahkûmların dansları gibi birçok dans viralini video platformları paylaştı. Cali Swag District’in herkese Dougie yapmayı öğretmesine yardımcı oldular, Harlem Shake’i liste başı yaptılar ve dab, quan, floss, shoot, whip ve nae nae’yı her lise dansının vazgeçilmez parçası yaptılar.
Dans figürleri bir ülkede ortaya çıkıp başka bir ülkeye kolayca yayılabilir –Rihanna, Puff Daddy ve başka birçok isim aracılığıyla yayılan Güney Afrikalı DJ Bongz’un gwara gwara figürü örneğine bakınız. Şimdi Ciara’nın Level Up’ı son #challenge dans trendi olmaya oynuyor (Cape Town’da bir dağın tepesinde “the Shiggy” yapmaya yeltenen Teksaslı R&B yıldızından sonra).
Bu viral dans dünyası her yerde seyircileri gitgide daha çok yerel dansla tanıştırdı. Modanın, yemeğin ve genel tüketimin küreselleşmesi gibi 80’ler ve 90’lar da Batılı dansın dünyanın her köşesine yayılışını gördü; ancak şimdi, Batılı olmayan kültürler de internet sayesinde kendi tarzlarının ciddiye alınmasında ısrar edebiliyor. “İlgi daha çok sokak dansı, bale ve vogue üzerine oluyordu –tüm küçük çocuklar Michael Jackson gibi dans etmeye çalışıyordu” diyor Childish Gambino’nun This is America klibinin koreografisini yapan Sherrie Silver. “Ama şimdi insanlar Afrika-Karayip tarzlarını daha çok keşfetmeye başlıyor.”
Silver aynı zamanda dansın kendisinin Afrika-Karayip diasporasına dair yeni bir anlayış getirmeye yardım ettiğini ekliyor. “Yeteneklerimiz sayesinde ve bizim haklarımız için mücadele eden insanlar aracılığıyla daha çok insan bizi ‘insan’ olarak kabul ediyor; dolayısıyla, sunabileceğimiz diğer şeyleri de kabul ediyor: yemek, giyim, dans ve genel anlamda kültür,” diyor. “Artık bizi kabul etmek kabul edilebilir.” İnternet, kültürlerin küresel olarak yayılmasını sağlamasıyla uzun zamandır yüceltiliyor –ancak dans figürleri ve pop şarkıları bu kültürleri daha da görünür hale getirdi.
Eleştirmen Deborah Jowitt, Time and the Dancing Image [Zaman ve Dans Görüntüsü] adlı kitabında şöyle yazıyor: “O dönemin niteliğini oluşturan sosyal, politik, bilimsel ve teknolojik alanlardaki büyük değişimler ve çalkantılara bağlı olarak dansçı imgesi de 19. yüzyılın başından beri birçok değişime uğradı.” Örneğin, Elvis Presley’nin kalça çevirmelerinin etrafını saran nefret ve arzu, 1950’ler Birleşik Devletler’inin bastırılmış cinselliği hakkında çok şey söylüyordu. O zaman, günümüzün küreselleşmiş dans kültürü, internet çağının bir sembolü diyebiliriz.
Dans tarihçisi Sally Banes, pop koreografisinin sosyal değişimi yansıtmaktan daha fazlasını yapabileceğini ileri sürüyor –sosyal değişim yaratabilir de. 80’lerin ortalarında siyahi koreograflar “danslarında açıktan açığa siyahi kimliğe dair politik temalar getirdi. 80’lerde diğer –özellikle feminist ve eşcinsel- politik konular da ortaya çıktı” diye yazıyor Banes. Teknolojideki gelişmeler, bu tarz konuların geniş çaplı bir izleyici kitlesine ulaşması için pop müziğin en güçlü olanağı sunmasına yardımcı oldu.
Koreograflar ve sanatçılar artık dansı politik hareketi çevreleyen kaotik, baskıcı unsurlarla yüzleşmenin bir yolu olarak kullanıyorlar. Christine and The Queens, Kelela, ve FKA twigs gibi deneysel icracılar gerçeküstü hareketi içsel çatışmayı ifade etmek için kullanıyorlar. Twigs’in klipleri aşırı derecede eğilip bükülen, oynak eklemli dansçılar ve body horror[1] içeriyor –ancak aynı zamanda vücudu gerçeküstü bir şekilde güzel bir şey olarak sunuyor. Glass & Patron’da onu ışıltılı bir şalı doğururken görüyoruz. Christine and the Queens ismiyle performans yapan Héloïse Letissier kayan adımları ve yer çekimine karşı gelen eğilmeleriyle Tilted için çekilen klibine Michael Jackson’dan izler koyuyor; ancak garipliği reddetmeye çalışan bir dünyada, insanın içindeki garipliği kucaklamasından bahseden bu şarkının sözleriyle uyumlu hâle getirmek için hareketleri son derece şaşırtıcı bir uca taşıyor.
Beyonce ırkçı adaletsizliğe dair konuşabilmek için Black Power hareketi ve Siyah Öğrenci birlikleri derneklerinin “stepping” dans tarzından anaakım dansa figürler taşıdı. Koreografileri Destiny’s Child’ın Survivor parçasından bu yana militarize bir hava taşıyor ve keskin, ritmik adım kullanımları, ordu gibi düzenli grup dansları askeri bir tatbikatı çağrıştırıyor. Beyonce’un sistematik ırkçılığa karşı mücadelesinin bir parçası da –ki bu hafta Vogue kapak çekimi için genç siyah bir fotoğrafçı olan Tyler Mitchell’i kabul etmesi[2] de bunun bir örneğiydi- son zamanlardaki danslarının Afro-Amerikan gücünü içgüdüsel bir şekilde dışavurması ve siyah dansın hikayeleşmiş geleneğini dünyanın geri kalanına göstermesidir.
Benzer şekilde, deneysel elektronik müzik yapımcısı Arca’nın ham, ilkel hareketleri ve Years&Years grubundan Olly Alexander’ın dışavurumcu ve parıl parıl adımları, bugünün dünyasının queer deneyimini oluşturan kimlik çeşitliliği ve bunların dışavurumu arasındaki ayrımın bir örneği. Alexander’ın gururlu, kıvrak tenselliği vücudunu ve istediklerini tamamen kucaklamış bir erkeğe işaret ederken, Arca’nın Reverie klibindeki at bacağı şekilli ayaklık üzerinde bocalar hali ve yüzüne attığı acı dolu tokatlar karmaşık cinsel arzuları kaldırıp çöpe atmayı işaret ediyor. Alexander’a göre konuyu değiştirmek sanatının temel parçalarından biri. “Şunu demekten çekinirdim: Evet, ben, eşcinsel gündemimle kitlelerin arasına sızabilmek için queer müziğin bu yeni cesur sınırının mühendisliğini yapıyorum.” diyor Paper dergisinde. “Ama aslında benim yapmak istediğim şey bu ve hep hedeflerimden biri oldu. Şimdi tam zamanı gibi görünüyor.”
Beyoncé, En Vogue ve Usher’la da daha önce çalışmış bir koreograf olan Frank Gatson, böyle dans figürlerinin -gururlu, politik, güçlü- incelik ve minimalizmin günlük hayattan kaybolup gittiği zamanlarla uyum içinde olduğuna işaret ediyor. “Dünya perişan halde.” diyor, düşüklüğünü ve zevksizliğini kastederek. “Sefil bir başkanımız var. Zor birisi. Dünya bugün bu zorlukla devam ediyor.” Baleyi andıran dans figürleri ve kontrol altındaki duygular yerini korurken, dansta atletiklik ve agresif enerjide artış oldu: Örneğin Kendrick Lamar samurai benzeri arkaplan dansçılarına yer verdi.
Son zamanlarda büyük bir tartışma da Childish Gambino’nun This is America parçasının klibiyle çıktı. Yayımlanmasından sonraki aylarda adımları inceleyip altında yatan gizli anlamları bulan detaylı analizler yapıldı. Donald Glover, dişleri zorla gülümser gibi birbirine kenetli ve gözleri kocaman açık, eğilip bükülüyor; Afrika esintili dans figürleri ile gamsız silah çekmeler arasında gidip geliyor, sanki vücudu siyah varlığının farklı düzlemlerine temas edip ayrılıyor. “Kendi yaşadığım kültürden ve diğer Afrika kültürlerinden etkilendim,” diyor yirmi üç yaşındaki koreograf Silver. “Benim tarzımda koreografi yapan fazla insan yoktu ve bu boşluğu doldurmam gerektiğine ve dünyaya Afrika danslarının ne kadar muhteşem olduğunu göstermeye karar verdim.”
Diğer yandan, In My Feelings, gerçeklerden kaçıştaki zevkin en saf ifadesi gibi görünüyor. Oradaki dans diğerlerine kıyasla daha doğrudan, duygulara yönelik ve apaçık ortada; ayrıca bir sanatçıdan değil bir hayrandan geliyor. Ortak noktaları ise pop müzik ve dansın bir grup insan arasındaki duygu paylaşımını alevlendirme biçimi.
Dansın pop müzikteki tarihi boyunca ve tabii ki tek bir konserin içinde, spot ışıkları solo sanatçılar ve grup figürleri arasında –ikincisine doğru kayarak- geçiş yaptı. Grup merkezli koreografilerin geri dönüşünde görüldüğü üzere, diyor Gatson, #MeToo gibi toplumsal hareketler yeni bir güven ve birliktelik duygusuna yol açtı. “Coachella’da Beyonce spot ışıklarını yüz elli kişiyle paylaştı,” diyor. “Yaklaşık bir ay önce, En Vogue ile Los Angeles’ta provam vardı ve stüdyodaki tüm çocuklar büyük bir gruptan oluşturulan bir koreografide yer almak istiyordu.” Beyoncé ve Lamar’ın ötesinde, Jamie xx’ten (Gosh için çekilen klibinde) Janelle Monáe’ye (Django Jane klibinde) geniş bir yelpazede sanatçılar toplumu ifade etmek için grup kullanımını tercih ettiler. Christine and the Queens, Girlfriend şarkısı için çektiği klipte tek bir parçaymış gibi yumruk sallayan ve kıvrılan cezbedici bir grupla çalışıyor, –klipte ona eşlik eden Fransız çağdaş dans topluluğu (LA) Horde, “onunla kavga eden grubun bir parçasıymış gibi görünmesi çok önemliydi” diyor New York Times’a. In My Feelings gibi meydan okumalar, tabii ki aynı zamanda toplumsallar –insanlar çevrimiçi olarak gördüklerine katılmak istiyorlar.
“Geçtiğimiz on sene içinde sunma biçimimiz ve yaratma biçimlerimizde büyük çaplı değişiklikler oldu,” diyor koreograf Paul Roberts. One Direction’dan Paul McCartney’ye, Katy Perry’den Prince’e kadar herkesle çalışmış; dansçıların kendilerini ifade etme biçimlerinin müşterilerin gözünde nasıl olduklarına ya da profesyonellerin onaylarına aldırış etmeden artık sosyal medya platformları tarafından dönüştürüldüğünü görmüş. Bu özgürlüğün tabii ki dezavantajları da var. “Bu, bazen, fikirlerin tam olarak oluşmadan ortaya konması anlamına geliyor, diyor Robert. “Ancak, bütün olarak baktığımızda bu yeni, arza göre dans edebilme imkânı oldukça sağlıklı.”
Aktör, dansçı ve koreograf Darrin Henson, N Sync’in Bye Bye Bye klibinde çıkardığı iş için MTV Video Müzik Ödülü kazandı. “Bugün pop koreografisi müziğe oldukça uyumlu, ancak bazen duygu barındırmıyor” diyor. Viral dans trendleri ve deneysel, politik pop yıldızlarının dansları, dansı gerçekliğin düzlemine getirerek ve duyguların ham halini aşılayarak bu sahteliği bozuyor. Yine de Henson, “Bugünün koreografisi narsistik olabilir –ben buna ‘selfie koreografi’ diyorum” diye uyarıyor.
Narsistik veya değil, sayısız insan giderek daha da kozmopolitleşen bir dans sahnesinde yer alabildiğinde sosyal medya bu çeşitliliğe katkıda bulunmuş oluyor. Robert, “Tüm bunları harika yapan şey, Childish Gambino This is America klibinde radikal kentli figürler sergilerken en büyük klasik dansçılarımızdan biri olan Sergei Polunin’in Hozier’in Take Me to Church şarkısında performans sergileyebiliyor olması ve ikisinin eşit derecede alkış alması.”
In My Feelings salgını azalarak biterken dünya sıradaki trend her neyse onun için hazır, kameralar hazırda bekliyor.
[1] “Body horror” ya da “biological horror” korku sinemasının insan vücudunun açık ya da psikolojik olarak rahatsız edici ihlallerini kasıtlı olarak gösteren bir alt türüdür. Bu ihlaller sapkın cinsel ilişki, mutasyonlar, uzuvların kesilmesiyle sakatlama, zombileşme, sebepsiz şiddet, hastalık, ya da vücudun doğaya aykırı hareketleri yoluyla kendini gösterebilir. Body horror Amerikan korku filmlerinin yükselmekte olan bir alt türünü için kullanılan bir tanımlama olarak ortaya çıkmıştı, ancak erken dönem gotik edebiyatta kökleri vardır ve diğer mecralara da yayılmıştır. (en.wikipedia.org sitesindeki “Body Horror” başlığından çevrildi.) (ç.n.)
[2] Tyler Mitchell Vogue kapağı için fotoğraf çekimi yapan ilk siyah fotoğrafçı (ç.n.)