Bu yazı, Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü yayını bü’de kadın gündemi’nin Güz 2019 tarihli 37. sayısında yayımlanmıştır.
Bu rapor 18 Ocak-5 Mart 2019 tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları (BÜO) ve Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü’nde (BÜKAK) çalışma yürüten oyuncu kadınların katıldığı Feminist Tiyatro Atölyesi’nin masa başı ve sahne çalışmaları notlarından derlenerek oluşturulmuştur. Atölyenin yürütücülüğünü Duygu Dalyanoğlu, Maral Çankaya ve Sevilay Saral yapmıştır. Bu atölyenin bir ürünü olan Güneşin Doğusu Ayın Batısı adlı kısa kadın oyunu, bü’de kadın şenliği etkinlikleri kapsamında sahnelenmiştir ve 27. İstanbul Amatör Tiyatro Günleri (İATG) kapsamında sahnelenmek üzere 30 Nisan-4 Mayıs 2019 tarihleri arasında yeniden ele alınmıştır.
18 Ocak 2019-1. Çalışma
Atölyenin nasıl işleyeceğini, içeriğini ve bu atölyeden çıkması hedeflenen oyunun temasının ne olacağını konuşmak adına ilk buluşma gerçekleştirildi. Kadro yapısına dair genel bir bilgi vermek için atölye katılımcılarından[1] iki kişinin BÜKAK ve BÜO’da iki yıldır, üç kişinin üç yıldır, bir kişinin dört yıldır, bir kişinin ise dokuz yıldır çalıştığını söyleyebiliriz.
Yürütücüler tarafından atölyenin masa başı ve sahne çalışmalarının prenses masalları doğrultusunda yürütüldüğü ve bu masalların feminist dramaturji ile yeniden yorumlandığı bir çalışma modeli kurgulandı. Aynı zamanda yürütücüler oyun çalışması üzerine bir hazırlık yapmak adına her bölgede o bölgenin kadınlarına örnek teşkil etmesi beklenen bir prensesin yaşadığı farklı ekonomik ve coğrafi özellikler taşıyan yedi bölgeye ayrılmış bir dünya tasarısı oluşturdu. Önerilen bölge özellikleri şu şekildeydi:
- Bölge/Merkez Bölge: En kalabalık olan bu bölge ticaret ve ekonominin merkezidir.
- Bölge/Tatil Bölgesi: Haz, eğlence ve tatil merkezi olan bu bölge ılıman iklim koşullarına sahiptir.
- Bölge/Fırtına Bölgesi: Ormanlık alanın yoğun olduğu bu bölge zorlu iklim koşullarına sahiptir.
- Bölge/Karanlık Bölge: Yaşamın yok denecek kadar az olduğu buzul bölgesidir.
- Bölge/Bozkır Bölgesi: Zamanın ağır aktığı çorak bir bölgedir.
- Bölge/Adalar Bölgesi: Diğer bölgelere daha uzaktır ve az insan yaşamaktadır.
- Bölge/Sınır Bölgesi: Dış tehditlere açık, merkezî yönetim tarafından kontrol edilen kale bölgesidir.
Atölye süreci boyunca tüm katılımcıların atölyeye birebir katkıda bulunmaları amaçlandığı için ilk aşamada katılımcılardan dünyanın farklı coğrafyalarına ait prenses masallarını araştırmaları talep edildi. Her katılımcının seçtiği masalı şu ilkeler doğrultusunda anlatması beklendi:
- Öncelikle anlatılan masal “anlaşılırlık” kriterine sahip olmalıdır. Bir anlatının anlaşılır olmadığı düşünülüyorsa şunlara bakılır:
» Hedeflenen esas anlatı fazlaca yan hikâyeyle boğulmuş olabilir. Anlatının gereksiz ayrıntılara sahip olup olmadığı kontrol edilir.
» Anlatının birden fazla bölüme ayrılması gerekiyorsa; bölümlerin ayrıştırılmasına dikkat edilmeli, iç içe geçerek kafa karıştırıcı olması engellenmelidir.
» Anlatıcılık yapan oyuncunun fazlasıyla ayrıntılandırılmış tipleme yönelimleriyle dikkati anlatılandan uzaklaştırıp uzaklaştırmadığı kontrol edilir. Anlatının talep ettiği tiplemeler derinleştirilmemeli, aksine basit stilizasyonlarla anlatıcıdan ayrıştırılmalıdır.
» Anlatının ihtiyaç duyduğu temel bazı donanımlar kullanılabilir (bir sandalye, bir mendil gibi) ama anlatıyı zenginleştirmek adına dekor, kostüm, aksesuar kullanımına gidilmemelidir.
» Anlatıcının temel hedefi olayı seyirciye aktarmaktır. Bu nedenle anlatıcının tavrı seyirciye dönük olmalıdır. Burada “seyirci” olarak kastedilen dışa dönük olma halidir.
- Anlatının “amacı” olmalıdır ve bu amaç anlaşılmalıdır. Seyirci amacı anlamıyorsa şunlara bakılır:
» Anlatının amacının ne olduğu anlatıcıya sorulur. Bunun için alınacak yanıt basit bir cümle olmalıdır: “bilgi vermek, düşündürmek, kanıları değiştirmek, bir duyguyu paylaşmak…”. Birden çok cümle varsa bu çok amaçlı bir anlatının hazırlandığını gösterir ki o durumda amaçların bazıları anlaşılır bazıları anlaşılmaz bulunabilir. Cümle seçiminde ekonomik davranması konusunda anlatıcı uyarılmalıdır.
» Anlatıcının amaca uygun bir üslup kullanıp kullanmadığı kontrol edilmelidir. Üslup ile dramaturjinin uygunluğu gözetilmelidir.
» Anlatıda amaca hizmet etmeyen bölümler olup olmadığı kontrol edilir.
- Masallardan hareketle gerçekleştirilen feminist tiyatro atölyesine özgü, teatral çalışmaya biçim verecek özgün kriterler ise şunlardır:
» Atölyeye katılanlar en az bir adet prenses masalı anlatacaklardır.
» Seçilen masal, popüler masallardan biri olabileceği gibi katılımcının kendi yazdığı ya da az bilinen bir masal da olabilir ancak popüler masallar katılımcıların hepsi tarafından bilinmesi bakımından çalışma sürecini hızlandırır.
» Kadınların toplumsallaşma sürecindeki önemli etkenlerden biri büyürken kız çocuklarına anlatılan prenses masallarıdır. Farklı çağlardan ve coğrafyalardan masallar farklı amaçlarla anlatılmış olabilir. Bu atölyede üzerinde duracağımız masallar, ataerkil bakış açısıyla üretilmiş prenses klişeleri ve ataerkil imgelerle dolu olanlardır.
» Bu anlamda anlatılacak masalın kadınlar hakkındaki ataerkil klişeleri kışkırtan bir özelliği bulunmalıdır.
» Seçilen masal öncelikle yorum yapmadan anlatılabilmelidir. Öte yandan atölyede aynı masalın feminist eleştiri ile yeniden ele alınarak da anlatılması beklenir. Bu anlamda masal “olduğu gibi” anlatılmaz.
24 Ocak 2019–2. Çalışma
Atölyenin ikinci günü katılımcılar seçtikleri masallardaki prenseslerin hikâyelerini kendi yorumlarını katarak anlattı ve bu anlatıları kendi hikâyeleriymiş gibi kısaca oynadı. Katılımcılar neden bu masalların ilgilerini çektiklerinden bahsetmenin yanı sıra oyun kurgusunu
besleyebilecek ne tür uyarlamaların yapılabileceğine dair öneriler getirerek bunları grupla paylaştı.[2]
İran Masalı–Büşra’nın seçtiği masal
Binbir Gece Masalları adlı masal
Hikâyeye göre İran Şah’ı Şehriyar seferden döndüğü bir gün karısını başka bir adamla sevişirken yakalamış. Bunun üzerine bütün kadınları cezalandırmak için her gece sarayına bakire bir kız çağırtmış, evlenmiş ve gerdek faslından sonra kızı öldürmüş. Sarayın vezirinin kızı Şehrazat ise çok güzel masallar anlatırmış. Saraya gelen kızların durumuna çok üzülen ve sıranın kendisine geleceğini de bilen Şehrazat, Şah’ın karşısına çıkmaya karar vermiş. Evlenmişler ve gerdek faslından sonra Şehrazat, Şah’a bir masal anlatmak istediğini söylemiş. Şah dinlemeyi kabul etmiş ve Şehrazat’ın masallarından çok etkilenmiş. Şehrazat her gece ona bir masal anlatmış. Binbir gecenin sonunda Şah, Şehrazat’ın canını bağışlamış. Böylece Şehrazat ona tüm kadınların sadakatsiz olmadığını kanıtlamış.
Norveç Masalı–Türkü’nün seçtiği masal
Güneş’in Doğusu ve Ayın Batısı adlı masal
Bir gün bir kutup ayısı çok fakir bir ailenin kapısını çalmış ve onlardan para karşılığında kızlarını istemiş. Kız önce bunu istememiş ancak daha sonra ailesinin refahını düşündüğü için teklifi kabul etmiş. Kutup ayısıyla beraber kutup ayısının yaşadığı yere gitmişler. Geceleri kutup ayısı insan suretinde kızın yanında yatarmış ancak kızdan suratına asla bakmamasını istemiş. Kutup ayısı aslında kötü kalpli bir cadının kızıyla evlenmeyi reddeden ve bu nedenle lanetlenen bir prensmiş. Büyünün bozulabilmesinin tek şartı bir kızın bir sene boyunca prensin suratını görmeden onunla yaşamasıymış. Kız bir gece dayanamayıp yanında yatan adamın suratına bakmış ve o an ona aşık olmuş. Ancak artık büyü bozulduğu için prens cadının kızıyla evlenmek üzere güneşin doğusu ayın batısındaki saraya gitmek zorunda kalmış. Kız ise aşkının peşinden saraya doğru yola çıkmış. Kız perilerden yardım alarak ve rüzgârların sırtına binerek zorlu yollardan geçip bu saraya ulaşmış. Prens, kız geldiğinde onu tanımış ve evleneceği kıza onun çamaşırındaki lekeyi çıkarması şartını koymuş. Cadının kızı çamaşırdaki lekeyi çıkaramazken kız lekeyi hemen söküvermiş. Kız bu şekilde cadıyı ve onun kızını alt etmiş ve prens ile evlenip mutlu mesut yaşamışlar.
Sudan Masalı–Hazal’ın seçtiği masal
Sultan’ın Kızı adlı masal
Bir gün çok zengin bir Sultan, çok sevdiği karısını kaybedince bütün servetini içkiye harcamaya başlamış. Sultan’ın zeki kızı babasının elindeki tüm serveti tükettiğini görmüş ve gizlice babasının altınlarını çalıp biriktirmeye başlamış. Sultan serveti tükenince kızından yardım istemiş. Prenses biriktirdiği altınları bozdurmak amacıyla pazar yerine gitmiş. Altınlarını bozdurmak istediği ilk tüccar, prensesin güzelliğinden çok etkilenmiş ancak kendisiyle evlenmeyi kabul ederse altınları bozacağını söyleyip prensesin altınlarına el koymuş. Yardım istediği diğer üç tüccar da prensesin altınlarına el koyup aynı teklifi sunmuş. Sultan’ın zeki kızı bu işten nasıl kurtulacağını düşünüp bir çare bulmuş. Üç tüccara da tekliflerini kabul ettiğini söylemiş, altınları geri almış ve onları farklı saatlerde saraya çağırmış. Tek tek gelen tüccarlarla önce cilveleşmiş ardından “Biri geliyor!” diyerek onları dolaba kilitlemiş. Dolabı alıp pazar yerinde açık arttırmayla satışa çıkarmış. Komşu ülkenin Sultan’ı dolabın açık arttırmayla satıldığı pazardaymış. Merakla dolabı satın almış ve açtığında içinden tüccarlar çıkmış. Prensesten hikâyesini dinlemiş ve ondan çok etkilenmiş. Prensesi babasından istemiş ve evlenmişler.
Çin Masalı–Selen’in seçtiği masal
Turandot adlı masal
Turandot hiçbir erkekle evlenmeyeceğine yemin etmiş bir prensesmiş. İmparator olan babasının ısrarları sonucunda soracağı üç bilmeceye doğru cevap veren prensle evleneceğini açıklamış. Turandot’a talip olan erkeklerden hiçbiri bilmecelerin tamamını bilememiş. Turandot bilemeyenlerin hepsinin kellelerini almış. Yine benzer bir infaz töreninde Tatar Prensi, Turandot’u görüp ona aşık olmuş ve ona talip olduğunu açıklamış. Turandot üç bilmeceyi de sormuş ve Tatar Prensi üç bilmeceyi de bilmiş. Ancak Turandot babasına evlenmek istemediğini söyleyerek ayaklarına kapanmış. Bunu gören Tatar Prensi Turandot’a bir şart koymuş ve eğer gün doğumuna kadar prensin ismini öğrenirse infaz edilmeye razı gelecekmiş. Turandot prensi tanıyan insanlara işkence ederek prensin ismini öğrenmeye çalışmış ancak hizmetkârlar prense olan sadakatlerinden dolayı prensin ismini söylememişler. Turandot’un azminden çok etkilenen prens Turandot’u öpmüş. Turandot bu öpücüğün ardından prense hem aşık olduğunu hem de ondan nefret ettiğini itiraf etmiş ve evlenmişler.
12 Dans Eden Prenses adlı masal
Birbirinden güzel on iki kızı olan bir kral varmış. Bu kızlar dans etmeyi çok seviyor ancak babaları buna karşı çıkıyormuş. Bu nedenle kral her gece kızlarının yattığı odayı kilitliyor fakat her sabah kilidi açtığında kızlarının yataklarında olduğunu görüyormuş. Kızların ayakkabılarını her sabah yıpranmış bir halde buluyormuş. Bu işin sırrını bir türlü çözemeyen kral sonunda bunu çözebilen erkeği istediği kızıyla evlendireceğini ilan etmiş. Pek çok genç bu sırrı çözmek için saraya gelmiş, günlerce prenseslerin odasının kapısında nöbet tutmuş ancak hiçbiri bu gizemi çözememiş. Bir gün iyi kalpli, dürüst bir prens de şansını denemeye karar vermiş ve yola çıkmış. Yolda bir iyilik perisine rastlamış; iyilik perisi ona sihirli bir pelerin vermiş ve peri, prense bu pelerini giyip görünmez olarak prenseslerin sırrını çözebileceğini söylemiş. İyi kalpli prens sihirli pelerini alarak kralın sarayına gitmiş. Prens görünmezlik pelerinini takınca prenseslerin gelen her genç adama bir içecek verdiğini ve prenslerin bu içeceği içtikten sonra uyuyakaldıklarını görmüş. Prenseslerin verdiği içeceklerde uyku ilacı olduğunu anlayan genç, kendisine verilen içeceği içmemiş ve pelerinini giyerek görünmez olmuş. Prenseslerin odasına girdiğinde kızların hepsinin en güzel balo elbiselerini giymiş ve süslenmiş olduklarını görmüş. En büyük prenses bir duvara üç kez tıklayarak duvardaki gizli bir kapıyı açmış ve buradan bir ormana ardından da nehir kıyısına çıkmışlar. Nehrin karşısındaki kocaman sarayda tüm prensesler eğlenip dans ediyor, sabaha karşı da kendi saraylarına geri dönüyorlarmış. Genç prens gizemi çözdüğüne çok sevinmiş ve olan biteni krala anlatmış. Kral sözünü tutmuş, ona hangi kızıyla isterse evlenebileceğini söylemiş. Prens de en genç prensesle evlenmek istediğini söylemiş, böylece ikisi evlenerek çok mutlu olmuşlar.
31 Ocak 2019–3. Çalışma
Bu çalışmada Sevilay Saral’ın yazdığı Kadın Masalları[3] adlı oyunu okundu. Oyunun temel tartışmasının ne olduğu üzerine konuşuldu. Oyundaki prenses karakterlerinin her birinin bulundukları masallardaki kalıplaşmış kadınlık rollerine karşı çıkma amaçları olduğu tartışıldı. Bu oyun okumasının ardından Sevilay, tema ve kısa oyun kavramları üzerine kısa bir aktarım yaptı. Açıkladığı kavramlar kısaca şu şekildeydi:
Kısa Oyun: Tamamlanmamış, eksik oyun anlamına gelmemektedir. Bütünlüklü kısa bir metinden oluşan ve kısa süren bir oyun formatıdır.
Tema: Metnin merkezinde bulunan davranış, amaç, duygu olarak tanımlanabilir. Tema somut olabileceği gibi soyut bir ifade de olabilir.
Atölye sonunda kısa bir oyun çıkarılacağı için oyunun temasının tek bir çerçevede toplanması önerildi. Katılımcılar oyunun teması için öneriler sundular: isyan, hayatta kalmak, huzursuzluk, mücadele ve evlilik. Önerilen diğer tüm temaların içerisinde bir çeşit karşı çıkış olduğu için “isyan” teması üzerinde ortaklaşıldı.
Oyunun ve karakterlerin şablonunun oluşması için her katılımcıdan getirdikleri masalın prensesinin hangi özelliklerinin dikkatlerini çektiği, prenseslerin hikâyelerinde hangi noktaları ilginç buldukları ve seçtikleri masalların önerilen kurguda nasıl işlevlenebileceği soruldu.[4]
Türkü
Güneş’in Doğusu Ay’ın Batısı adlı masal
Türkü’nün Güneş’in DoğusuAy’ın Batısı adlı masalı seçme nedenlerinden biri; masalın buzul, soğuk ve karanlık bölge olan dördüncü bölgeye uygun olmasıydı. Prenses masal boyunca tek başına mücadele verse de yaptığı her şeyi kendisini satan ailesi ya da büyüden kurtulmak için kendisini kullanan prens için yapar. Türkü “Bu bölgede derdin hayatta kalmak olsa da bir kadın olarak ailen ve prensin için çabalamalısın.” öğretisinin prensesin hayatı üzerinden üretilebileceği önerisini yaptı. Ayrıca masalda anne ve kız dayanışmasının kurulmasına izin vermeyen ataerkil bir baskı hakim. Örneğin, masalın bir kısmında kız annesine kutup ayısı ile yaşadığı zorlukları anlatmak ister ancak kutup ayısı buna izin vermez. Bu yüzden kadınların baş başa verdikleri, dertlerine çözüm buldukları ortamlar ve birliktelikler yoktur. Masalın sonuna bakıldığında ise Kuzey Rüzgârı’nın sırtına binmiş olmak, yıllarca ormanlarda ve buzullarda yolculuk etmek ve kutup ayısıyla uyumak fark etmeksizin bir kadının sevgisini kanıtlayabilmek için çamaşır yıkayabiliyor olması gerekmektedir. 3. bölge gibi buzullarla kaplı ve hayatta kalmanın zor olduğu bir yer olarak kurgulandı. Bu bölgede yaşayan ve halka örnek olarak gösterilen bir prensesin; masaldaki prenses gibi korksa bile korktuğunu dile getiremeyen, bu koşullarda hayatta kalabilmek için her türlü zorluğa göğüs geren ve fedakârlık yapan bir kadın olarak çizilebileceği önerisi yapıldı.
Büşra
Binbir Gece Masalları adlı masal
Büşra’nın bu masalı seçme motivasyonlarından biri hikâyedeki ana karakter Şehrazat’ın güzelliğinden ziyade dili ve anlatı yeteneğiyle ön planda olmasıydı. Bu yeteneğiyle hayatta kalmayı ve diğer kadınları da ölümden kurtarmayı başarır. Her gece daha ilgi çekici bir masal anlatmak zorunda olması Şehrazat’ın hem cesaretini hem de yaratıcılığını gösterir. Şehrazat masalları anlatırken zaman hükümdar için çabuk, Şehrazat için ise çok ağır akmaktadır. Bu nedenle Büşra bu masalın kurak, çorak ve zamanın ağır aktığı 5. bölgeye uygun olabileceği önerisini getirdi.
Hazal
Sultan’ın Kızı adlı masal
Hazal’ın Sultan’ın Kızı adlı hikâyeyi seçmekteki nedeni prenses hikâyelerindeki klişe kadınlık rollerinin aksine pasif olmaması ve kurnazlığı ile ön plana çıkan bir prenses olmasıydı. Bu hikâyedeki prenses, güzelliği ve zekâsını içine düştüğü zor durumdan kurtulmak için kullanabilmekte ve kurnaz planlar yaparak onu küçümseyen erkekleri alt edebilmektedir. Diğer masalların aksine bu masalda ekonomik anlamda müsrif davranan erkek ve rasyonel bir tavır takınan kadın figürü vardır. Masaldaki prenses uyanık, meraklı, dışa dönük ve ısrarcı bir karakterdir. Bu prensesin eylemleri toplumsal olarak “erkek dünyasına” atfedilen eylemlerdir. Aslında prenses toplumsal cinsiyet rollerinin dışında davranışlar sergilese de sonunda güç bela geri aldığı külçeleri toplumsal hiyerarşide kendisinden yukarıda bulunan babasına verir. Bu altınlar yine babasının sınırsız bir şekilde yemek, içmek gibi hazlarının yeniden üretilmesi için kullanılacaktır. Hazal, bu masaldaki prensesin hikâyesi üzerinden “kadınların güzelliklerini, zekâlarını ve cinselliklerini kullanarak her şeyi yapabilecekleri” öğretisinin üretilebileceği önerisini getirdi. Bu öğretinin haz ve eğlence bölgesi olan 2. Bölge prensesinin hikâyesi olabileceği önerisini yaptı. Esnaflarla yaşadığı olaylar ve prens ile evlenmesinin ardından, prenses kendi bölgesinde bir evliliğin ve “mutlu mesut bir yaşamın” öznesi değil güzellik ve cinselliğin öneminin vurgulandığı sürekli bir haz kültürünün temsilcisi olabilir. Hazların ve eğlencenin ön planda olduğu bu bölgede evlenmenin ve çocuk yapmanın yüceltildiği bir hayat tarzından ziyade gününü gün eden kadın figürlerinin idealleştirildiği bir hayat tarzının feminist bir bakış açısıyla ele alınabileceği önerisi getirildi.
Selen
Turandot adlı masal
Selen’in bu masalı seçme nedenlerinden biri masallardaki alışılmış kadınlık rollerinin aksine kendisine talip olan erkekleri bilmecelerle sınayarak ölüme mahkum eden ve iktidar hırsına sahip olan güç sahibi bir kadının hikâyesinin anlatılmasıydı. Bu masaldaki prenses, iktidarını koruyabilmek için birçok ataerkil pratiğe, en çok da şiddete başvurur. Öte yandan aynı prenses masalın sonunda iktidar yerine aşkı seçer. Bu sonuç ile masalın başında iktidarını korumaya çalışan ve erkekleri bunun için cezalandıran bir kadın figürü en sonunda “olması gereken” noktaya varır. Ataerkil düşünce bu kadının durulmasını ve “yola gelmesini” uygun gördüğü için masalın sonunda Turandot aşık olur ve evlenir. Elinden alınmaya çalışılan iktidarı koruyabilmek adına kendisini ulaşılmaz bir konuma koyan ve o konumda kalmak için gerekli bilgiyi -prensin adını- acımasızlığıyla elde etmeye çalışan prenses, aşık olmasının ardından değişmiş ve evlenmiştir. Bu nedenle bu hikâyenin uzak, ulaşılmaz ve ıssız olan 7. bölgede kadınların iktidarı elde etmeye çalışmak ve isyan etmek yerine aile kurmalarını teşvik etmek, kadınların erkeklere boyun eğmelerini sağlamak amacıyla bu hikâyenin anlatılabileceği önerisi ile gelindi.
On İki Dans Eden Prenses adlı masal
Bu masalda gündüz yaşadıkları hayat ile gece yaşadıkları hayatları arasında çelişkiler olan prensesler vardır. Geceleri istedikleri gibi eğlenebilecekleri balolara giderlerken gündüzleri geleneksel kadınlık rollerinin gerektirdiği sakin bir yaşam sürmek durumundadırlar. Babaları kızlarını “zapt edebilmek” için onları geceleri odalarına kilitler. Fakat pes etmeyen kız kardeşler gizlice balolara gitmeyi başarmaktadır. Kadınlara özgürce eğlenebilecekleri alanları bile çok gören geleneksel yapı ve onun temsilcisi baba sonunda bu kadınlardan biriyle evlenmeyi ödül olarak koyar ve bu şekilde kadını metalaştırır. Kadınların gece nasıl dışarı çıktığı gizemini çözmeyi başaran erkek ise masal içinde çok iyi kalpli ve zeki olduğu için yüceltilir. Ayrıca evlenmek için seçilen kadın, kardeşlerin en gencidir. Burada da güzel olan kadının genç olan kadın olduğuna dair bir söylem bulunur. Masaldaki on iki prensesin yapılan kurgu çerçevesinde bire düşürülebileceği önerisi getirildi. Bu masaldaki kadınlık öğretisinin kapitalist eğlence anlayışı ve muhafazakâr aile ilişkileri arasındaki çelişkilere dikkat çekebileceği; prensesin hikâyesinin anlatılma amacının, bölgedeki kadınlara takılma kültürünün geçiciliğine karşı evliliğin yüceliğinin vurgulanması olabileceği önerisi getirildi. Bu masalın hem gece hayatı ve tüketimin olduğu bir hikâye olması açısından 1. Bölgeye, haz kültürünün anlatılması açısından da 2. Bölgeye uygun olabileceği önerisi getirildi.
Katılımcıların masallara dair önerilerini aktarmasının ardından atölye yürütücülerinden Duygu ve Sevilay, kurgu önerilerini aktardılar. Sonrasında katılımcılar oyundaki bölgelerin tasarımı ve kurguya öneriler getirdi. Bu bağlamda aşağıdaki gibi bir kurgu oluşturuldu:
Prenseslerin masallarındaki olaylar yaşanmıştır ve aradan zaman geçmiştir. Prensesler saraylarına yerleşmiş, sonsuz bir itaatle mutlu mesut yaşamaktadırlar. Bir gün üçüncü bölge prensesi doğum yapar ve tüm bölgelerden prensesler hediyelerini sunmak için üçüncü bölge sarayına gelirler. Ancak üçüncü bölge prensesine lohusa cinleri dadanmıştır. Prenses davranışlarıyla salondaki herkesi dehşete düşürür. Prensesin isyanı beklenmedik bir anda patlak verir. Bu nedenle bir anda bastırılamaz.
Yaratılan dünya yedi bölgeye ayrıldı ve prenseslerin masallarından sonra yaşadıkları dünyanın bir tasarısı oluşturuldu. Bu tasarıma göre oyun dünyası fantastik bir dünyadır ve buradaki bölgeler birbirlerine ekonomik olarak muhtaçlardır. Bu dünya distopik ögeler taşıyabilir. Bir sonraki çalışmaya kadar katılımcılardan bu dünyaya dair bir hazırlık yapmaları ve bölgeler arasındaki ilişkiyi netleştirmeleri talep edildi.
5 Şubat 2019-Hazırlık Çalışması
Yapılan hazırlık çalışmasında oyun dünyasındaki bölgeler oluşmadan önce nasıl bir hayat olduğu ve neden ayrıldığı tasarlandı. Bu tasarı çerçevesinde bölgelerin tarihine ilişkin şu hikâye oluşturuldu:
Bölgelerin bulunduğu Büyük toprak, yedi bölgeye ayrılmadan önce tek bir hükümdar tarafından yönetilmekteymiş. Büyük Toprak bölgesinin ‘Bilinmez Okyanus’ kıyısında yaşayanlar bir gün hükümdara karşı ayaklanmış çünkü burası diğer bölgelerin kaynaklarından en az yararlanan buna rağmen okyanustan gelebilecek tehditlere en açık olan coğrafyaymış. Adalarda ve bozkırlarda yaşayan halk sınır coğrafyasında yaşayan halka destek vermiş, hükümdarın bulunduğu bölge ile ise tatil coğrafyası ve buzullar coğrafyası ittifak kurmuş. Fırtınaların hakim olduğu coğrafya ise tarafsız kalmış ve savaşın her iki kanadına da yardımda bulunmuş. Ancak zamanla savaş her bölgenin kaynağını tüketmeye başlamış, Büyük Toprak’ın nüfusunu yarıya düşürmüş. Birinci bölgenin hükümdarı otuz yıl süren savaşın sonunda savaşın daha fazla zarar vermeden sonlanmasını ve dünya barışının sağlanmasını istemiş. Bu şekilde savaş sona ermiş.
Olay örgüsü, bu savaştan yüz yıl sonra geçmektedir. Bu anlatı, sahnede birebir kullanılmasa da katılımcılara tarihsel arka plan ve imgelem oluşturması amacıyla oluşturulmuştur.
Bölgeler, Özellikleri ve Prensesleri
- Bölge: Ticaret ve sanayi merkezidir. Diğer bölgelerden bu bölgeye gelen hammaddeler burada işlenir, buradan diğer bölgelere dağıtılır. En kalabalık bölge burasıdır. Hem yöneticiler hem de çalışanlar bu bölgede yaşar. Farklı sınıfların bulunduğu bir yerdir. Bu bölge bulunduğu toprak parçasının merkezinde bulunmaktadır. Ortasında bir iç deniz vardır. Kuzey ve güneyi birbirine bağlar. Dört mevsimin yaşandığı bir bölgedir. Sultan’ın Kızı adlı masaldaki prensesin bu bölgenin prensesi olabileceği önerisi yapıldı. Bu masaldaki prenses, ticaretten anlayan ve insanları ticaret yapmaya teşvik eden sivri zekalı bir kadındır. Prensi ile evlendikten sonra masalında anlatıldığı gibi ticaretten ve sosyal hayattan çekilmiştir. Artık prense ticareti nasıl yapacağını öğretmeye başlamıştır. Başka bir deyişle, “başarılı erkeğin arkasındaki başarılı kadın” olmuştur. Bölgedeki kadınlara da kocalarına para kazanmaları için yardım etmeleri ve desteklemeleri için rol modellik yapar. Masalda anlatılanın aksine oyun dünyasında evlenmeden önce soylu birinin kızıdır ve soyunu devam ettirmek için birinci bölge hükümdarının oğluyla evlenip prenses olur.
- Bölge: Tatil ve haz bölgesidir. Arkeolojik ve tarihi kalıntıların olduğu bir bölgedir. Koyları epey fazladır. Bu bölgede şarap ve tütün üretimi yapılır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Nüfus yaz aylarında artar, kış aylarında ise azalır. 12 Dans Eden Prenses adlı masaldaki en küçük prensesin bu bölgenin prensesi olabileceği önerildi. Prenses, kendisinin gizemini çözen genç ile evlendirilir. Artık sadece kendi kocası ile dans etmeye gidebilecektir. Her gece bölgedeki diğer saraylara dans etmeye giderler. Ancak prenses kendisi için bir zorunluluk haline gelen dans etme halinden sıkılmaya başlamıştır.
- Bölge: Enerji üretiminin yapıldığı, madenlerin bulunduğu, yeşillik, ormanı bol bir bölgedir. Bu bölge; sert rüzgarların, sellerin, fırtınaların olduğu bir coğrafyaya kurulmuştur. Daha çok enerji ve maden alanlarında çalışan işçiler ve müdürler bu bölgede yaşamaktadır. Bu nedenle alt sınıf ve orta sınıfın yoğunluklu olduğu bir yerdir. Savaş döneminde tarafsız kalan bu bölgeye kimse saldıramaz, kimse bu bölgeyi gözden çıkaramaz çünkü burası enerji üretiminin gerçekleştiği yerdir. Bu nedenle isyan eden prenses bu bölgeden olabilir. Güneşin Doğusu Ayın Batısı adlı masaldaki prenses bu bölgeye önerildi. Zorlu koşullara dayanan prenses fedakârlıklar yaparak prensine kavuşmuştur. Kadınlara yaşadıkları coğrafyanın zorlu koşullarına dayanırlarsa en sonunda prenslerine kavuşacaklarını veya prenses gibi zengin bir hayata kavuşacaklarını anlatır.
- Bölge: Gün ışığının çok az göründüğü bu bölgede yaşam koşulları oldukça zordur. Her yer buzul kaplıdır. Burası birinci bölgenin karanlık işlerini, nükleer silah ve atom bomba üretimini gizlice yaptırdığı bir yerdir. Bu nedenle sadece bu işlerde çalışan insanlar burada yaşamaktadır. Halka bu bölgede nasıl işler yapıldığı söylenmemiştir. Kardan Kadın[5] masalı bu bölge için kullanılabilir önerisi yapıldı. Ancak nasıl detaylanabileceği hakkında yaratıcı bir öneri geliştirilemedi.
- Bölge: Çorak ve düzlük bir bölgedir. Bozkır iklimi hakimdir. Bitki örtüsü neredeyse yoktur. Hayvancılıkla geçinirler. Diğer bölgelerdeki et tüketimini karşılarlar. Törelerini ve geleneklerini koruyan bir coğrafyadır. Güney ile kuzey arasındaki yolda bulunan hanların bulunduğu yerdir. Her geçen yolcu masalını bırakmıştır. Erkek yoğunluğu fazladır. Binbir Gece Masalları’ndaki Şehrazat’ın hikâyesi bu bölgenin masalı olarak önerildi. Şehrazat ile Şah evlendikten sonra Şah, Şehrazat’tan bölgedeki kadınlara sadık olmaları için masallarını kadınlara anlatmasını ister. Şehrazat aynı masalları o kadar çok anlatmıştır ki artık sıkılmıştır. Kocası kendisine anlattığı masallardan başka masallar anlatmasına izin vermez.
- Bölge: Adalar bölgesi ya da hapishane/hastane bölgesi denebilir. Issız bir bölgedir diğer bölgelerden sürgün edilenler buraya yollanır. Diğer bölgedeki suçlular ve hastalar buraya gönderilir. Buradaki büyücü kadınların büyüleri ile bu insanları iyileştirmesi istenir. Adalar bu teklifi kabul etmiştir çünkü hiçbir üretimleri yoktur; onlar hastalara ve suçlulara ev sahipliği yaparlar, bu sayede diğer bölgeler buraya kendi kaynaklarını iletir. Ölü Bekçileri[6] masalı bu bölgeye önerildi. Genç kız evlendikten sonra prenses olarak buradaki kadınlardan adaya gelen hastalardan korkmamalarını ve onları iyileştirmek için hemşirelik yapmalarını istemektedir.
- Bölge: Dağlık bir bölgedir. Okyanusun sınırında bulunur. Dışarıdan nasıl bir tehdidin geleceği bilinmediği için bütün bölgeler askeri güçlerini buraya yığmıştır, bölge militerleşmiştir. Gelen askerlerle beraber eşleri de gelmiştir. Ekilip biçilmeye uygun değildir. Bu nedenle diğer bölgeler kaynak desteği verir, bunun karşılığında bu bölgedeki askerler ve yaşayanlar ise toprak parçasının güvenliğini sağlama sözü verir. 130 yıl önceki savaş buradaki isyandan kaynaklanmaktadır. Turandot masalı bu bölgeye önerildi. İsyankâr bir kadın olan Turandot, asiliğinden vazgeçmiş ve evlenmiştir. Asi olmanın kendini aşktan mahrum bıraktığını ve yalnızlıktan başka bir şey getirmediğini genç kızlara anlatmaktadır.
7 Şubat 2019–4. Çalışma
Sevilay çalışmanın başında tiyatro metni oluşturulurken izlenmesi gereken yol hakkında bir aktarım gerçekleştirdi. Öncelikle bir oyun metni yazmaya karar verildiğinde aşağıdaki adımlar izlenmelidir:
- Yol haritası oluşturulmalı.
- Konuya karar verilmeli.
- Karakterler oluşturulmalı.
- Dünya tasarımı netleştirilmeli.
- Oyunun geçtiği mekân belirlenmeli.
Ardından Sevilay, bir tiyatro metni oluşturulurken bilinmesi gereken kavramları tanımladı:
Konu: Temanın daha somut bir hale getirilmesiyle belirlenir. Konu bir cümleden oluşur. Oyunun konusu anlatılırken eylem ve kişilerin belirtilmesi gerekir.
Ana fikir: Oyunun anlatmak istediği mesajdır. Seyirci oyunu izledikten sonra neyi düşünecek, oyundan ne anlayacak gibi kriterleri içerir.
Bakış Açısı: Bir oyun birçok bakış açısından yorumlanabilir. Ancak oyunun bakış açısı/açıları oyunun başından belli olmalıdır. Okuyucunun veya izleyicinin perspektifi önden anlaması gerekir. Bu nedenle yazarın oyunun bakış açısını en baştan anlaşılır kılması gerekir.
Oyun Metni: Oyun metni üç gruba ayrılır. Tiyatro metni, sahne metni, gösteri metni/reji metni.
» Tiyatro metni: Basım için hazırlanan metindir. Yazarın yazdığı sahne yönergeleri ve metni içerir. Bu metin yapılan dramaturjiye göre uzatılıp kısaltılabilir.
» Sahne metni: Sahne üzerinde oynanan, yapılan dramaturjiye göre değiştirilmiş/revize edilmiş metindir. Bu düzenlemeyi reji yapar.
» Gösteri metni/reji metni: Ses/ışık efektlerinin, mizansenlerin yazıldığı metindir.
Bir oyunun metni diyaloglardan, monologlardan, tiratlardan ve parantezlerden oluşmaktadır.
Diyalog: İki kişi arasında geçen konuşmadır.
Monolog: Karakterin duygularını yüksek sesle ifade ettiği, kendi kendine gerçekleştirdiği konuşmadır. Bu konuşma yer yer diğer karakterler tarafından kesilebilir.
Tirat: Bir karakterin diğer karakterlere karşı kesintisiz konuşmasıdır.
Bu aktarımın ardından bölgeler üzerine yapılan hazırlığın üzerinden geçerek kurgu ve akış netleştirildi. Hazırlık çalışmasında yapılan tasarım üzerinden dördüncü ve altıncı bölgelerin hapishanelerin bulunduğu ya da bilimsel faaliyetlerin yürütüldüğü bölgeler olarak kurgulandığı, dolayısıyla bu bölgelerin prenseslerin yaşayabileceği bölgeler olmadığı konuşuldu. Bunun üzerinden prenses sayısının beşe düşürülebileceği sonucuna varıldı. En son olarak yedi bölgeye ayrılmış ve beş prensese sahip bir dünya tasarımında ortaklaşıldı. Getirilen masallardaki prenseslerin hangi bölge prensesi olacağı netleştirildi.
- BÖLGE: Bu bölgenin masalı Sultan’ın Kızı adlı masal olarak belirlendi. Oyunbaz, kurnaz, rakamlarla arası iyi olan, matematiksel ve ticari zekâya sahip olan bir prenses tiplemesi önerildi. Prenses, birinci bölgede yaşayan soylu bir aileden gelmektedir. Prensesin hikâyesi orijinal masaldakine uygun şekliyle korundu ancak masal çok uzun ve detaylı olduğu için dört tüccar sayısının üç tüccara düşürülmesine karar verildi. Ticari zekâ yetisine sahip olan prenses evlendikten sonra prensin arkasındaki güçlü kadın olarak yaşamaktadır ancak mali işlere dahil olamamaktadır. Prens zaman zaman prensesten fikir alır. Bulunduğu bölgede tüketim çılgınlığı vardır. Prenses, krize giren malların satılması için reklam yüzü olarak kullanılır.
- BÖLGE: Bu bölgenin masalı On İki Dans Eden Prenses adlı masal olarak belirlendi. Partilere ev sahipliği yapan prenses hantallaşmıştır. Çocukları sebebiyle uykusuz kalır, dans edemez ve eğlenemez. Eskiden yaptığı çılgınlıkları sarayda yapamaz. Kendini bedeni ile ifade etme gücü olan kadın artık sadece özel gösterimlerdeki salonlarda dans etmektedir. Eskiden sadece dansla eğlenen prenses bugün sürekli alkol ve yemeğin tüketildiği eğlenceler düzenlemekle yükümlüdür. Kız kardeşlerini özler.
- BÖLGE: Bu bölgenin masalı Güneşin Doğusu Ayın Batısı adlı masal olarak belirlendi. Fedakâr ve zorlu hayat koşullarına karşı dirençli bir prensestir. Doğa olaylarını kontrol edebilir. Rüzgârlara hükmedebilir ve yağmur yağdırabilir. Öte yandan prensle evlendikten sonra güçlerini kullanamaz çünkü saraya hapsedilmiştir. Lohusa deliliği ile güçleri tekrar ortaya çıkar.
- BÖLGE: Saray yok.
- BÖLGE: Bu bölgenin masalı Binbir Gece Masalları’ndaki Şehrazat’ın hikâyesi olarak belirlendi. Masalın Şehrazat merkezli olmasına ve masalın orijinalinde bulunan kardeşi Dünyazad ile olan ilişkisinin masaldan atılmamasına karar verildi. Bölgedeki tüm bakire kızlar Şah tarafından öldürülmektedir. Şehrazat kendini feda ederek Şah ile evlenir ve bu katliamı durdurur. Evlendikten sonra da masal anlatmaya devam etmektedir. Şehrazat diğer prenseslere göre daha muhafazakâr yorumlanabilir. Bölgesindeki kadınlara sadakat hakkında vaaz niteliğinde masallar anlatmaktadır. Şah dışındaki tüm ilişkileri durgunlaşmıştır. Dilbazlığı ve yaratıcılığı zedelenmiştir.
- BÖLGE: Saray yok.
- BÖLGE: Bu bölgenin masalı Turandot adlı masal olarak belirlendi. Orijinal masalın aksine evlenmeden önce sorduğu bilmeceleri bilemeyenleri öldürmemiş fakat öldürmüş süsü vererek sürgüne göndermiştir. Evlendiği kişi olan son prense ise bilmeceyi bilebilmesi için ipucu vermiştir. Turandot evlendikten sonra bulunduğu ortama uyum sağlar ancak gizliden gizlice iktidara geçme planlarını hâlâ devam ettirmektedir.
Oyun kurgusunun vukuatları belirlendi ve dört temel bölüme ayrıldı:
- Bölüm: Dört prenses ellerinde hediyeler ile ziyarete gelmişlerdir. Geldikleri bölgeye has hediyeler getirmişlerdir. Herkesin söyleyeceği protokol sözler bellidir. Hediyeler protokol izlenerek doğum yapan prensese takdim edilir. Bu protokol, prensesi doğum yapan her bölgede doğumu kutlamak için tekrar edilen bir ritüeldir.
- Bölüm: Sohbet birinci bölüme benzer şekilde devam eder. Söylenen sözler ve verilen cevaplar kalıplar halindedir. 3. bölge prensesi yavaş yavaş protokol dışı sözler söylemeye ve eylemlerde bulunmaya başlar. Önce herkes sohbeti bozmayarak ritüeli devam ettirmeye çalışır. Tansiyon yükseldikçe ritüel bozulmaya başlar. Tansiyonun en çok yükseldiği anda 3. bölge prensesi odaya yağmur yağdırır ve fırtınayı başlatır. Kabul odası panik odasına dönüşür.
- Bölüm: 3. bölge prensesi “Bu odada beş kişiyiz ama buradan sadece dört kişi sağ çıkacak. Neden hayatta kalmalısınız ve neden prensesliğe devam etmelisiniz? Beni ikna edin, sizin canınızı bağışlayayım.” diyerek diğer prensesleri ölümle tehdit eder. Prensesler masallarını anlatmaya mecbur kalır.
- Bölüm: Final bölümünde 3. bölge prensesi, bebeği ile saraydan kaçmak için diğer prensesleri rehin aldığını itiraf eder. Ancak başaramayacağını düşünerek saraydan kaçmaktan vazgeçer. Diğer prensesler onun hikâyesini öğrenirler ve ona saraydan kaçması için yardım ederler.
Akış netleştirildikten sonra katılımcılar getirdikleri masallar ışığında yazdıkları tiratları oynadılar. Tiratların akışı; bütünlüğü, uzunluğu ve anlaşılırlığı gibi kriterler üzerinden değerlendirilerek düzenlendi.
12 Şubat 2019-1. Sahne Çalışması
İlk sahne çalışmasında yapılan masa başı çalışmalarının ardından belirlenen yol haritasındaki “Giriş” ve “Protokol” bölümleri katılımcılar tarafından doğaçlandı. Bu çalışmada katılımcılar sahnenin nasıl dekore edilebileceğine dair bir öneri geliştirdi. Oluşturulan metin ortak çalışma sayfası üzerinde kaydedildi. Aynı zamanda oyunda yer alan prenseslerin isimlerinin dünyanın farklı bölgelerinde esen rüzgarların adları olmasına karar verildi. Karakterlerin ve rüzgârların özellikleri arasında bağlantılar kuruldu ve böylece prenseslerin adları sırasıyla Brisa, Coromell, Ostria, Na Shi ve Sumatra olarak belirlendi.
19 Şubat 2019-2. Sahne Çalışması
Oyuncuların doğaçladığı metin, tebrik protokolünün sıkıcı ve ritüeli andıran halinin vurgulanması adına yürütücülerin hazırlığı doğrultusunda hem masa başında hem de sahnede düzenlendi.
21 Şubat 2019-3. Sahne Çalışması
Çalışmanın ilk bölümünde Sevilay sahneleri düzenlemeye devam etti. Özellikle Ostria’nın saray ortamına ve soylu sınıfa uzak olduğunu vurgulayan anlar, jestler ve tepkiler ekledi.
Diğer prenseslerin jestleri ve tavırları ise soylu sınıfına uygun bir hale getirildi. Sevilay, iktidarlarının bedensel ifadesini güçlendirmek için prenseslerin bütün jestlerinin büyük ve belirgin bir şekilde icra etmeleri üzerine uyarıda bulundu. Çalışmanın ikinci bölümünde ise katılımcıların masallarını anlattıkları tiratlar izlendi ve değerlendirildi. Oyunda anlatılacak masallarda toplumsal cinsiyet rolleri ve sınıfsal konum bağlamlarında hangi vurguların ön planda olması gerektiğine dair tartışmalar yapıldı. Aynı zamanda belli unvan ve kelimelerde ortaklaşılması gerektiğine karar verildi. Örneğin; hükümdar yerine prens, kraliçe yerine prenses, vezir yerine prensin sağ kolu, hikâye yerine masal kelimelerinin kullanılması tercih edildi.
26 Şubat 2019-4. Sahne Çalışması
Duygu ve Maral tarafından kadroya iletilen prenseslerin masallarını anlattığı ve Ostria’ya yaşamayı hak ettiklerini kanıtladıkları bölüm çalışıldı. Çalışmada belirli tavır ve mizansen denemeleri yapıldı.
28 Şubat 2019-5. Sahne Çalışması
Bir önceki çalışmada çalışılan sahneyi Sevilay düzenledi. Metinde ve oyuncuların tavırlarında belirli değişiklikler yapıldı. Özellikle Brisa’nın masalının ve tavrının nasıl anlaşılır kılınabileceği üzerine çalışıldı. Örneğin, Ostria’dan korkup devlet sırrı olan masalını anlatmaya başlayan Brisa bir yerden sonra anlatmaktan vazgeçip Ostria ile inatlaşır ve daha fazla devam etmeyeceğini dile getirir. Ancak Ostria’nın tehdidi ile masalına kaldığı yerden devam eder. Başka bir örnek ise diğer prensesleri masalında kendisiyle evlenmek isteyen tüccarları öldürdüğünü söyleyerek korkutması eklendi. Bu ve benzeri detaylar ile anlatıdaki mizahi bölümler ve masaldaki karakterler arasındaki farklılıklar ön plana çıkarıldı. Aynı zamanda oyunun Ostria’nın kendi masalını bebeğine anlatması ile başlamasına karar verildi.
2 Mart 2019-6. Sahne Çalışması
Çalışma öncesinde Büşra ve Zeynep Sumatra tiplemesi üzerine bir ek çalışma yaptı. Toplu çalışmanın başında sahnenin tasarımı oluşturuldu. Ardından bir önceki çalışmada kalınan yerden devam edildi. Duygu ve Maral prenseslerin masallarının anlatıldığı ve finalde Ostria’nın kaçmasına yardım ettikleri sahneleri düzenledi. Belirli bir saatten sonra çalışmaya efekt ve ışık uygulamak üzere Pınar ve Türkü de dahil oldu.
3 Mart 2019-7. Sahne Çalışması
Sevilay’ın da dahil olduğu çalışmada sahnelerin mizansen ve tavır düzenlemelerine devam edildi. Çalışma esnasında Ostria’nın oyunun giriş sahnesinde bebeğine anlattığı masal üzerine metin yazımı ve oyunculuk çalışması yapıldı. Bu çalışmada özellikle diğer prenseslerin Ostria’ya yardım ettikleri bölüm geliştirildi. Prenseslerin hepsinin bir değişim geçirmesi yerine kaçmak isteyen prensese yardım ederek onunla dayanışma kurmalarının yapılan atölyeye hizmet eder nitelikle olduğu tartışıldı. Çalışmanın sonunda akış alındı. Akış toplam 47 dakika sürdü. Akışı BÜKAK’ta çalışma yapan kadınlar izledi. Yorumlar, oyun akışının anlaşılır olduğu yönündeydi.
4 Mart 2019-8. Sahne Çalışması
Bir önceki akışta sorunlu bulunan tavırlar, oyunculuklar ve mizansenler üzerine çalışma yapıldı. Çalışmanın sonunda oyun akışı alındı. Bu akışa BÜO’da faaliyet yürüten karma bir grup izleyici geldi. Akışın ardından belirli bölümlere çalışılmasına karar verildi.
Tüm çalışmalar boyunca oyun atmosferi ile uygun müzikler tarandı. Öncelikle prenseslerin saraya giriş yaptığı protokol sahnesine uygun, tüm bölgelerin prenseslerini bir araya getiren bu etkinliğin önemini vurgulayacak bir müzik arandı. World of Warcraft adlı bilgisayar oyunun müziklerinden getirilen bir önerinin bu sahneye uygun olması ve buradaki müzik üzerinden sahnelemeler denenmesi üzerine de bu sahnenin müziği netleşti. Müzik ile oynanan diğer sahnelerde de bütünlüklü bir üslup yakalanması adına bu oyunun müziklerinden yararlanıldı. Buna ek olarak 2. Bölge prensesi Coromell’in kendi hikâyesini anlatırken dans ettiği bölüme bir müzik taraması yapıldı. Dans etmeyi seven ve özgürleşmek isteyen bir prenses olması üzerinden özgürlüğü vurgulayan popüler bir şarkı taramasına girildi. Bunun sonucunda da bu sahne için Gloria Gaynor’ın I Will Survive adlı şarkısının kullanılmasına karar verildi.
5 Mart 2019-Oyun Günü
Dört masa başı, sekiz sahne çalışması olmak üzere toplam on iki günlük bir çalışmanın sonunda oluşturulan Güneşin Doğusu Ayın Batısı adlı kısa kadın oyunu, 5 Mart Salı günü Boğaziçi Üniversitesi Demir Demirgil Tiyatro Salonu’nda bü’de kadın şenliği etkinlikleri kapsamında karma seyirci ile buluştu. Oyunun ardından seyirciden alınan dönüşler doğrultusunda atölyenin hem örgütsel hem de sanatsal anlamda katılımcılara bir perspektif ve eğitim sunmuş olduğu değerlendirildi.
Atölye katılımcıları, atölyenin ürünü olan Güneşin Doğusu Ayın Batısı adlı kısa oyunu 27. İstanbul Amatör Tiyatro Günleri kapsamında sahneleme önerisini sundu. Bunun üzerine atölye yürütücüleri akışın, “feminist tiyatro” konseptli bir gün organize edilerek bu bağlamda sergilenebileceğini söyledi. Akış öncesinde atölyenin teorik tartışmalarının ve pratik ayağının aktarılacağı “Masallar ve Toplumsal Cinsiyet” adlı bir sunum yapılmasına karar verildi. Sunumun sorumluluğunu Maral ve Türkü aldı.
Buna ek olarak, bü’de kadın şenliği etkinlikleri kapsamında sahnelenen oyunun ardından gelen yorumlar doğrultusunda oyunun belli başlı bölümlerinin hem metinsel hem de oyunculuk anlamında geliştirilmesi gerekiyordu. Bu nedenle oyunun sahneleneceği güne kadar beş sahne çalışması daha gerçekleştirildi. Metinde geliştirilmesi gereken yerler üzerine Duygu ve Maral bir hazırlık yaptı. Bu hazırlık doğrultusunda geliştirilmesi önerilen yerler aşağıdaki gibidir:
- Oyunun başında Ostria kendi masalını anlatmaktaydı. Ancak anlatı; sabit bir mizansende, elinde bebeği ile icra edildiği için oyuncu, fiziksel ve teatral anlatım biçimlerini yeteri kadar kullanamamaktaydı. Bu nedenle bu bölümün daha anlaşılır bir hale getirilmesi,
- Ostria’nın prensesleri rehin almak için onlara bıçak çektiği sahnede çok az aksiyon geçişi bulunuyordu. 5 Mart gösteriminin ardından, Ostria yaşadığı sınıfsal ve mekânsal değişim ve lohusalık nedeniyle duyguları çok çabuk farklılaşan bir tip olabilir yorumu yapılmıştı. Bu yorum doğrultusunda prenseslere bıçak çektiği sahnenin geliştirilmesi,
- Ostria bıçak çektikten sonra Brisa kendi hikâyesini anlatmaya çok çabuk ikna oluyordu, ancak aynı zamanda masalının bir bölge sırrı olduğunu da itiraf ediyordu. Bölge sırrı olan masalını anlatmamak için çeşitli stratejiler denemesi,
- Brisa masalını anlattıktan sonra Coromell’in kendi masalını anlatacağı bölümde Ostria’nın daha etkin bir rol üstlenmesi,
- Na Shi anlatısındaki fiziksel kullanımın artabileceği bir sahnelemenin denenmesi,
- Bayıltılmış bekçi uyandıktan sonra yakalanacağını anlayan Ostria’nın intihara teşebbüs edebilmesi gibi öneriler konuşuldu.
Bu hazırlığın ardından Maral atölye katılımcıları ile buluştu ve metin üzerinde geliştirilmesi gereken yerler doğaçlandı. Yapılan bu çalışmada Ostria’nın giriş anlatısını ağlayan bebeğini susturmak amacıyla yapmasına karar verildi. Aynı zamanda Brisa’nın masalını anlatmamak için uygulayacağı stratejiler keşfedildi; Na Shi masalını anlatırken nasıl mizansenlerin kullanılabileceği belirlendi. Geriye kalan bölümler ise Duygu ve Maral’ın yaptığı metin çalışmasında düzenlendi. Yapılan bu düzenlemelere göre;
- Ostria’nın bebeği susmak bilmeden ağlamaktadır. Ostria yorgun ve uykusuz bir biçimde bebeğini susturmak için didinmektedir. Bebek ancak Ostria onunla konuşursa susar. Ostria da onu susturmak için ona kendi masalını anlatır.
- Ostria’nın prenseslere bıçak çektiği bölüm Ostria prensesler ile dalga geçtiği, birden sinirlendiği, ağladığı, güldüğü, küfür ettiği farklı aksiyonlar ile geliştirildi.
- Brisa masalını hemen anlatmamak adına önce bayılma numarası yapar, ardından Rapunzel ve Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masallarını kendi masalıymış gibi anlatır. Ancak Ostria buna inanmaz.
- Coromell, Brisa’nın anlattığı masala inanmaz ve Ostria’yı da inanmaması için dolduruşa getirir. Ancak zararlı çıkan kendisi olur ve Ostria ona kendi masalını anlattırır.
- Na Shi, masalını fiziksel ifadeler kullanarak ve masalını canlandırarak anlatır.
- Ostria yakalanacağını anladığında bıçağı kendine yöneltir ancak diğer prensesler onu canına kıymaması için ikna eder.
Yapılan dört sahne çalışmasında metinsel anlamda yeniden düzenlenen bu bölümler üzerine mizansen ve oyunculuk çalışmaları yapıldı. Sunum ve kısa oyun akışı 5 Mayıs Pazar günü Boğaziçi Üniversitesi Demir Demirgil Salonu’nda seyirci ile bir kere daha buluştu.
Akışın ardından yapılan fuayede oyunu izleyenlerden gelen sorular yanıtlandı. Fuayede oyunun arka plan çalışmalarına, teknik ayağına ve dramaturjik tercihlerine dair sorular yöneltildi. Örneğin, prenses masalları ile bugün arasında nasıl bir ilişki kurulduğu ve bunun nasıl değerlendirildiği soruldu. Aynı zamanda neden bütün prenseslerin siyah renk kostüm tercih ettikleri merak edildi. Bunlarla beraber, tiplemelerin üstün amaçları arasında farklılıklar olduğu dile getirildi. Örneğin, dört prenses evliliklerinden ve yaşadıkları hayattan kurtulmak isterken Brisa bulunduğu konumdan memnundur ancak iktidarda daha fazla söz sahibi olmak ister. Bu farklılığın nasıl ve neden kurgulandığı tartışıldı. Bütün bu soruları yanıtlarken atölye katılımcıları bu oyunun bir atölye sürecinin ürünü olduğunu hatırlattı.
Hem hazırlanan sunum için yapılan teorik metin araştırmaları hem de yapılan sahne çalışmaları göz önüne alındığında atölye sürecinin İATG kapsamında sahnelendiği güne kadar devam ettirdiği söylenebilir. Bu bağlamda eğitim-araştırma niteliğini yerine getirmesi hedeflenen atölyenin bunu birçok noktadan yerine getirdiği değerlendirilebilir. Katılımcıların feminist itkiler ve değerler ile kurulan bir çalışma ortamında hem sanatsal hem de entelektüel anlamda kendilerini geliştirdikleri söylenebilir. Katılımcılar feminist bir oyunun hangi çıkış noktalarından hareketle oluşturulabileceğinin yanı sıra oluşturulan oyunun dramaturjisini hangi noktalara dikkat ederek geliştirebileceklerini deneyimlediler. Bunlara ek olarak oyuncular var olmayan bir metni belirli araştırmaların ardından nasıl doğaçlayabilecekleri üzerine deneyim kazandı. Bütün bunlarla beraber geliştirici bir oyunculuk çalışması süreci geçirildiği de değerlendirmelere eklenebilir. Katılımcılar yapılan değerlendirmede bu atölye sürecinde elde ettikleri çalışma modellerini, feminist dramaturji tartışmalarını veya oyunculuk gelişimlerini bulundukları karma kulüplerin çalışmalarına da yansıtacaklarını belirtti. BÜKAK bünyesinde oluşturulan feminist tiyatro pratiğinin önümüzdeki senelerde de devam etmesi hedeflenmektedir.
EK 1
Zeynep–Japon Masalı
Kardan Kadın
Juki, yeryüzünün üstünde buzdan bir krallıkta yaşayan bir kraliçeymiş. Juki ve kendinden önceki bütün kraliçeler adet olduğu üzere yılın belli dönemlerinde yeryüzünde kar yağdığı zaman yeryüzüne inmeli ve kar fırtınasında kalan insanları öldürmeliymiş. Bir gün biri yaşlı biri genç iki çoban kar fırtınasına yakalanmış ve sığındıkları yerde Juki ile karşılaşmışlar. Juki yaşlı olanın canını almış. Diğerini ise genç olduğu için öldürmemiş ancak eğer bu gördüklerini başkasına anlatırsa gelip canını alacağını söylemiş. Aradan yıllar geçmiş, Juki yeryüzünü ziyarete inmiş ve genç çoban ile karşılaşmış. Ancak ne Juki ne de çoban birbirlerini hatırlamış. Birbirlerine aşık olup evlenmişler ve üç çocukları olmuş. Juki, kraliçe olduğunu gizlemiş. Bir gün yaşadıkları yeri bir kar fırtınası sarmış. Bu kar fırtınasında çoban Juki’ye bakarken gençken başından geçen olayı hatırlamış ve Juki’ye bunu anlatmış. Juki ise söz verdiği halde kendisine anlattığı için çobana kızmış ve gerçek hali olan kardan kadına dönüşmüş. Çocuklarının babası olduğu için onu öldürmemiş. Çocuklarını kraliçe olduğu diyara götüremeyeceği için çobanı ve çocuklarını terk etmiş.
Pınar–Hint Masalı
Güzel Leyla
Tanrı, güzel prenses Leyla’nın rüyasına girerek Prens Mecnun’u bulup onunla evlenmesi gerektiğini söylemiş. Prenses bir gün Mecnun’un sarayın çevresinde avlandığını görmüş ve o anda ona aşık olmuş.
Mecnun ile konuşmak için ertesi günü bekleyen prenses Mecnun’un ülkeden ayrıldığı haberini almış. Büyük bir üzüntü içinde olan prenses kendini ormanlara atarak ülkesinden gittikçe uzaklaşmış. Ormandan ormana on iki yıl yolculuk yapan Leyla artık eskisi kadar güzel değilmiş. Bir gün Leyla’nın hikâyesini dinleyen yılan onu sırtına almış ve Mecnun’un krallığına götürmüş. Prenses krallığa vardığında prensin huzuruna çıkmış ve yaşadıklarını anlatmış. Ardından Leyla ve Mecnun, Tanrı’ya onlara gençliklerini geri vermesi ve evlenmeleri için dua etmişler ve istekleri gerçekleşmiş. Leyla ve Mecnun, genç hallerine dönmüş ve dillere destan bir şekilde evlenmişler. Leyla ve Mecnun ülke ülke geziyorlarmış. Bir gün Mecnun’un ısrarıyla girdikleri bir ormanda Tanrı, Mecnun’un sevgisini sınamak istemiş ve bir melek göndererek prensesi bir küle çevirmiş. Leyla’nın kül olduğunu gören Mecnun ondan korkarak kaçmış. Leyla, Mecnun’a genç ve güzel halini tekrar göstererek kendisinin Leyla olduğunu kanıtlamış ve tekrar evlenerek mutlu mesut yaşamaya devam etmişler. Yine gezintiye çıktıkları bir gün Mecnun bir bahçeye girmek istemiş Leyla ise bahçenin sahibinin çok kötü kalpli biri olduğunu ve oraya girmemeleri gerektiğini söylemiş. Ancak Mecnun yine ısrar etmiş. Bahçenin sahibi yanlarına gelir gelmez Mecnun’u kılıcıyla öldürmüş ve Leyla ile evlenmek istemiş. Leyla ise çıkardığı bıçakla bahçenin sahibini öldürmüş. Ardından eline bir kesik açarak akan kanıyla Mecnun’u hayata döndürmüş. Mecnun uyandığında Leyla’dan bahçe sahibinin de hayatını bağışlamasını istemiş. Leyla uyandığında onlara zarar vereceğini söylese de Mecnun çok ısrar etmiş. Leyla bahçe sahibini hayata döndürdüğü anda kaçmaya başlamışlar ve sağ salim krallıklarına geri dönmüşler. Olayları duyan Mecnun’un babası ise oğluna karısının sözünü dinlememekle nasıl ahmaklık ettiğini söylemiş ve şereflerine bir ziyafet vermiş. “Oğlumun ahmaklığı, gelinimin güzelliği başlarına bela açacak.” diyerek onlara bir saray yaptırmış ve bu saraya giriş çıkışları yasaklamış. Leyla ve Mecnun da bu sarayda yaşamaya başlamışlar.
Cansel–Afrika Masalı
Ormandaki Yılan
Bir köyde Yere adında güzel bir kız ile Sako adında güçlü, yakışıklı bir delikanlı evlenmişler. Yere ve Sako’nun evlilikleri mutlu mesut devam ederken köye Tino adında bir kız gelmiş. Bu kız görülmemiş güzellikte olmasına rağmen içten pazarlıklıymış. Kendine iyi bir eş bulma derdinde olan Tino köyün en yakışıklı ve en çalışkan erkeği
Sako ile evlenmeyi kafasına koymuş. Tino ne yapmış ne etmiş Sako’yu kandırmayı başarıp onun ikinci karısı olmuş. Tino evlendiği günden itibaren Yere’yi evden uzaklaştırmak için elinden geleni ardına koymamış. Yere ise sesini çıkarmıyor ve zamanının büyük çoğunluğunu ormanda gezip ağlamakla geçiriyormuş. Sako’nun ise Tino’nun Yere’ye yaptığı kötülüklerden haberi yokmuş ve Yere’nin yok yere tatsızlık çıkardığını düşünüyormuş. Köyde büyük şölen günü gelip çatmış. O gün Yere her günkünden daha fazla üzgünmüş çünkü şölende giyecek yeni giysisi yokmuş. Tino’nun yanında eski giysileriyle sönük kalmaktansa şölene hiç gitmemeye karar veren Yere yine ormanda ağlarken bir yılanla karşılaşmış. Yılan ona derdini sormuş, Yere de ona derdini anlatmış. Bunun üzerine yılan, Yere’ye bir sürü yılan derisinden yapılma elbise göstermiş ve üç gün sonra geri getirmesi şartıyla elbiselerden birini alabileceğini söylemiş. Yere hazırlanıp Tino ve Sako’nun ardından şölene gitmiş. Şölen alanına girer girmez tüm gözler ona çevrilmiş çünkü elbisesi ışıl ışıl parlıyor ve elbisenin içindeki Yere çok güzel görünüyormuş. Sako’nun da bütün ilgisi o gece Yere’ye yönelmiş. Tino ise sinirlenmiş ve Yere’nin üzerine yürüyerek onu bu elbiseyi çalmakla suçlamış. Sako’ya onu eve yollayıp cezalandırması gerektiğini söylemiş. Bunun üzerine Tino, Sako’yu da ikna edip eve dönmeyi denemiş ancak ilk kez Sako onun sözüne kanmamış ve Tino eve yalnız dönmek zorunda kalmış. Tino, Sako ve Yere eve döndüğünde gizlice onları dinlemeye başlamış ve Yere’nin elbiseyi nereden aldığını öğrenmiş. Tino ise yılanın Yere’ye ödünç verdiği giysiyi bulmak niyetindeymiş çünkü bu elbisenin başına bir şey gelirse yılanın Yere’yi öldüreceğinden şüphesi yokmuş. Nitekim deriyi bulmuş ve paramparça etmiş. Ancak Yere yılanın tüm köyü değil sadece kendisini cezalandırması için yılanın mağarasına gitmiş. Yılan, başından geçenleri anlatan Yere’ye inanmış ve onu cezalandırmamış.
Maral–İrlanda Masalı
Ölü Bekçileri
Vakti zamanında üç kızı olan fakir bir kadın yaşarmış. Günün birinde büyük kız kardeş yollara düşecek, kaderinde ne varsa onu bulmaya karar vermiş. Annesinden kendisine bir tavuğu yolluk olarak hazırlamasını istemiş. Anne tavuğu hazırlamış ve kızının kendisiyle bunu paylaşmasını isteyince kız bunu reddetmiş, yola çıkmış. Karşısına çıkan yaşlı bir kadın yemeğini paylaşmasını istemiş ancak kız onu da reddetmiş. Gece çökünce geceyi geçirmek için bir kulübenin kapısını çalmış. Kulübedeki kadın onu evine kabul etmiş ancak ölmüş olan oğlunun başında bir gece nöbet tutmasını istemiş. Bunu kabul eden kız nöbet tutmaya başlamış. Gecenin ilerleyen saatlerinde ölü birden uyanmış ve kızla konuşmuş. Kız ona asla yanıt vermemiş ve ölü, onu bir mermere dönüştürmüş. Bir hafta sonra ortanca kız kardeş de aynı şekilde yola çıkmış, yemeğini ne annesiyle ne de yolda gördüğü yaşlı kadın ile paylaşmış ve o da ablasıyla benzer bir şekilde bir mermere dönüştürülmüş. Bir gün en küçük kardeş de kaderinde ne varsa onu bulmak için evden ayrılmaya karar vermiş. Ama o yemeğini hem annesiyle hem de yolda gördüğü yaşlı kadın ile paylaşmış. Gece çöküp kulübeye vardığında ölünün başında nöbet tutabileceğini söylemiş ve ölü yine uyanıp konuşmuş. Kız ona yanıt vermiş ve bu cesaretinden etkilenen ölü onu takip etmesini istemiş. Ölüyü takip ederken zorlu yolları iyilik perisinin yardımıyla aşmış ve Ölüm Denizi’nin kıyısına geldiklerinde ölü oğlan kızı kulübeye yollamış. Kız oğlanın bir cadı tarafından lanetlenen bir prens olduğunu öğrenmiş. Lanet, kız prense yardım ettiği için kalkmış ve evlenmişler.
EK 2
Zeynep
Kardan Kadın
Zeynep’in bu masalı seçmekteki motivasyonu, Juki karakterinin günümüzde hem kariyer hem de aile hayatını düzene sokmaya çalışan kadınlarla benzeşiyor olmasıydı. Juki hem kraliçe olarak bir misyona sahiptir hem de aşık olmuş bir kadındır. Sahip olduğu misyon onu bunların arasında bir tercih yapmaya zorlar. Kraliçe olmak için bu kadına atfedilen bir görev vardır. Kadının sonunda görevi için ailesini terk etmesi erdemli bir davranış olarak yorumlanır ve bu Kardan Kadın adlı masalı diğer masallardan ayrıştırır. Görevini yapabilmek için arzularını bastırması gereken bir karakter olabileceği, çobana aşık olup evlenmesinin ise arzularına yenik düşmesi olarak yorumlanabileceği önerisi getirildi. Kardan Kadın masalı kraliçenin ailesini terk etmesiyle biter. Bu masal üzerinden Juki’nin sonrasında yaşadıkları, kararından pişman olup olmadığı ve tüm bunları yapmaya mecbur olmaktan memnun olup olmadığı üzerinden bir hikâye anlatılabileceği önerisi geldi. Hikâyenin bir buzul kraliçesi etrafında dönmesi bakımından 4. Bölgenin hikâyesi olabileceği önerisi yapıldı.
Pınar
Güzel Leyla
Pınar’ın bu masalı seçmekteki amacı kalıplaşmış kadınlık ve erkeklik algılarının tam tersi olan akıllı bir kadın ve ahmak bir erkek tasviri yapılmasıydı. Masaldaki prensesin güzelliği ve prensin ahmaklığı başlarına çeşitli belalar açar. Erkeğin ahmaklığının başa bela açmasının anlatılması ile bir erkeğin her zaman akıllı olması gerektiği vurgusu yapılır. Kadının ise hem çok akıllı hem de çok güzel olması ona zarar verecektir. Prenses aşkı uğruna yollara düşer ve başından kötü hadiseler geçer. Bu hadiselere karşı çevik ve akıllı olarak hayatta kalmak öğütlenir. Hayatta kalmayı başarabilen ve akıllı bir kadın olan prenses, Tanrı tarafından ödüllendirilerek sevdiğine kavuşturulur ve evlilikle mükafatlandırılır. Bu nedenlerle Pınar masalın çeşitli tehlikelere açık olan 6. veya 7. bölge için uyarlanabileceği önerisini getirdi. Prenses, tehlikelere her zaman açık olan bir bölgede kocasının veya babasının korumasında örnek bir figür olarak yaşamını sürdürür. Bu bölgede tehlikelerle erkeklerin mücadele etmesi ancak mümkünse kimsenin konforlu ve güvenli alandan çıkmaması öğütlenir. Dolayısıyla prenses kaleye kapatılır ve yaşamına burada “güvenli” bir biçimde devam eder. Bölgenin kadınlarına ise bu hikâye vasıtasıyla kötü hadiselerle karşılaşmamak için evde ve güvenli alanda bulunma çağrısının yapılabileceği önerisi getirildi.
Cansel
Ormandaki Yılan
Cansel’in bu masalı seçmekteki nedeni, masallarda sıkça işlenen “iyi kadın” ve “kötü kadın” klişelerini içinde barındırıyor olmasıydı. Sako’nun ilk eşi olan Yere kocasına sadık, sabırlı, “evcil“ bir tip olarak çizilirken ikinci eşi olan Tino; güzel, kıskanç ve hırslı bir tip olarak çizilir. Yere kocasını kandıran Tino’yu hep alttan alıp kocasını sevmeye devam ederek toplumsal olarak olumlanan kadın imgesinin tüm özelliklerini içinde barındırır. Masalın sonunda Yere hem doğa hem de toplum tarafından ödüllendirilirken; “kötü kadın” olan Tino, her ikisi tarafından da cezalandırılır. Bu masaldaki evlilikte de erkek umarsız bir konumda olduğu için iki kadın da yaşadıklarının sorumlusu olarak diğer kadını görür. Dolayısıyla iki kadın da dayanışmak ve belki de birlikte mücadele etmek yerine birbiri ile çatışır. Cansel, bu masal aracılığıyla hem çok eşliliğin tartışılabileceğinin, hem de iki kadının bir erkek üzerinden çatışmasının kadın olmalarından kaynaklı değil, romantik ilişkilerin toplumsal olarak erkek merkezci bir rekabet üzerine inşa edilmiş olmasından kaynaklı olduğuna dair tartışma yapılabileceği önerisi ile geldi. Bu masalın hangi bölgeye uyarlanabileceğine dair net bir önerisi yoktu.
Maral
Ölü Bekçileri
Maral’ın bu masalı getirmesinin sebebi alışılagelmiş masallardaki kahraman figürünün değişmesinden kaynaklanmaktadır. Genellikle masal anlatılarında prensler veya erkek kahramanlar birtakım korkulara ve zorluklara göğüs gererek sevdiği kadınları kurtarırlar. Ancak bu masalda bilinmeyen bir bölgeye giden ve maceraya atılan kadındır ve bu macera sırasında karşılaştığı engelleri aşıp sevdiği adamı kurtarır. Bu nedenle bu kadının masalının fırtına bölgesinde, bölgenin zorlu koşullarına göğüs gerebilecek cesarette bir kadın olarak yorumlanabileceği önerisini yaptı. Masal doğrudan bir prenses anlatısı içermese de lanetlenen oğlan, prens olarak revize edilip onu kurtaran kadın onunla evlenince prenses makamına erişebileceği önerisini getirdi.
[1] Atölye katılımcıları: Büşra Karpuz, Hazal Aydın, Pınar Bektaş, Selen Çakırhan, Türkü Su Sakarya, Cansel Kademli, Zeynep Nur Demirağ.
[2] Bu raporda oyunda kullanılan masalların kısaltılmış halleri bulunmaktadır. Katılımcıların önerdiği diğer masalların kısa hallerine EK 1’den ulaşabilirsiniz.
[3] Sevilay Saral, Kadın Oyunları, İstanbul: bgst yayınları, 2007.
[4] Bu raporda oyunda kullanılan masalların hangi amaçlarla getirildiğine dair kısa açıklamalar bulunmaktadır. Diğer masallar üzerine yapılan yorumları EK 2’de bulabilirsiniz.