Bu değerlendirmemizde öne çıkan başlıklar Kürt Kültürüne ve Diline Dönük Saldırılar ve Sanatçılara Faşizan Saldırılar oldu. Haber akışına buradan ulaşabilirsiniz.
Kürt Kültürüne ve Diline Dönük Saldırılar
2024 yaz aylarında Kürt kültürüne ve diline yönelik saldırıların yoğunlaştığını söyleyebiliriz. Kürtçe müzik eşliğinde halay çektikleri için gözaltına alınanlar, Kürtçe konuştuğu için işten çıkarılan işçiler, hatta kamusal alanda Kürtçe konuştuğu için bıçaklanıp hayatını kaybeden Iraklı iş adamı, Kürtçe röportaj verdiği için görevinden alınan Kamu Müteahhitleri ve İş İnsanları Derneği (KAMİAD) Başkanvekili, Diyarbakırlı iş insanı Nedim Şimşek, Amedspor forması giydiği için saldırıya uğrayan işçiler gibi örnekler Kürt dili ve kültürüne dönük saldırgan tutumun sadece birkaç örneği.
Bu saldırgan tutum aynı zamanda toplumda ve özellikle gençlik kesiminde kendisine zemin bulan faşizan eğilimlere de işaret etmesi bakımından önemli. Dünya çapında güç kazanmaya başlayan otoriter yönetimler ve faşizan eğilimler demokratik sivil toplum için giderek önemli bir tehdit halini alıyor. Türkiye de bu “sağcılaşmadan” payını alıyor. Uzun zamandır iktidarda olan Türk-İslam koalisyonu toplumdaki faşizan eğilimlere destek oluyor. Bu eğilimler sadece mülteci kesimlere değil aynı zamanda bu coğrafyanın asli unsuru olan Kürt halkına ve kültürüne de yöneliyor. Bu konuda Prof. Yektan Türkyılmaz ile yapılan söyleşi önemli uyarılar barındırıyor. Türkyılmaz eskiden Kürt halkı ve kültürünün görmezden gelinirken / yok sayılırken, bugün düşman ilan edildiğine dair kritik bir tespitte bulunuyor. Türkyılmaz şunu ileri sürüyor: “”Kürtlere ait kültürel özelliklere saldırı oluyorsa bilin ki siyasi otoritenin Kürtlerle ilgili yapacağı hiçbir şey yoktur. Yani otorite artık iflas etmiş durumda. Çünkü bu durum siyaseten herhangi bir müdahalede bulanamayacak otoritelerin, göz yumabilecekleri veyahut da arkasına saklanabilecekleri bir tabloya işaret ediyor.”
Bunun yanı sıra 30 yıldır hapis yatan Kürt şair İlhan Sami Çomak’ın başına gelen de Kürt kültürüne dönük saldırgan tutumun bir örneği sayılabilir. 30 yıldır -adilliği oldukça da şüpheli bir yargılama neticesinde- içeride tutulan Çomak’ın bu ay içinde tahliye edilmesi gerekirken “henüz ıslah olmadığına” dair bir saptamayla cezasının 3 ay uzatılması utanç verici bir adaletsizlik örneği olarak tarihe geçti. Mafya baronlarının cirit attığı, kadın katillerinin birkaç yılda salıverildiği, yolsuzluk ve kara para aklama sanıklarının elini kolunu sallayarak dolaştığı bir ülkede şair İlhan Sami Çomak’ın subjektif gerekçelerle içerde tutulmaya devam etmesi “düşman hukukunu” bile aşan bir saldırganlığa işaret ediyor.
Bu saldırılara karşı Kürt hareketine yakın kesimlerde bazı eylemlilikler de gelişti. DEM Parti bir sosyal medya kampanyası yaparken, Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği (MED-DER) ve Enstituya Kurdi Amed tarafından Kayapınar’da Kürtçeye yönelik saldırılara karşı dil ve sanat atölyesi düzenlendi. Ama bu genel olarak kamusal alanda güçlü bir etki oluşturmadı. Dahası muhalif kesimlerde bile görmezden gelindiğini söylemek mümkün. Seküler kesimin bu konuda iyi bir sınav vermediği söylenebilir. Zeytinli Rock Festivali’nde Kürtçe müzik yapan şarkıcı ve grupların görmezden gelinmesi, İBB’nin kültür-sanat etkinliklerinde Kürtçe’nin yok sayılması gibi vakalar da Kürt kültürünün kamusallaşmasının engellenmesine örnek olarak gösterilebilir.
Sanatçılara Faşizan Saldırılar
İstanbul’un “parti değiştiren” (yıllardır AKP’li belediyeler tarafından yönetilirken son yerel seçimlerde CHP’ye geçen) belediyelerinden biri olan Beykoz’da 19 Ağustos’ta Beykozlular Günü kutlaması kapsamında yer alan Suavi konseri sırasında bir grup ülkücü “Beykoz’da terörist istemiyoruz” diye slogan atarak konsere baskın yaptı. Bu saldırı sırasında zarar gören kimse olmadı ama bu “eylem” demokrat insanlara dönük saldırgan tavrın yaygınlaşması ve şiddetlenmesi yönünde endişelere yol açtı. Suavi, “Bu, Suavi meselesi olmaktan çok, tüm muhalif sanatçıların hedef alındığı bir döneme işaret ediyor” dedi.
Bu olaydan birkaç gün sonra sanatçının Konya Seydişehir ilçesinde belediye tarafından düzenlenen festivalde vereceği konser iptal edildi. Seydişehir ilçesinin CHP’li belediye başkanı AKP ve MHP ilçe başkanlarından “tabanımız çok rahatsız” şeklinde baskı gördüğünü ve herhangi bir sorun yaşanmaması için sanatçı ile de uzlaşarak bu kararı aldıklarını belirtti. Oysa bu karar sonrası basına konuşan Suavi pek böyle düşünmüyordu: Konserin iptal kararının tamamen güvenlik amacıyla iptal edildiğinin belirtilmesine dair Suavi şunları söyledi: “Tam tersi, iptal etme gerekçeleri siyaseten. (Seydişehir Belediye Başkanına) Yaptığın yanlış, korkaklık, onların gazıyla yapıyorsun dedim. Ben korkmuyorum, sen niye korkuyorsun?”
Bir ay önce Şener Şen’in rol aldığı Zengin Mutfağı oyununa yönelik ülkücü görüşten olduğunu ifade eden kişiler tarafından benzer bir saldırı yapılmıştı. Sanatçılara yönelik sağ saldırganlığa bir örnek de sosyal medyada Melisa Sözen’in başına geldi. Bir Fransız dizisinde YPJ savaşçısını oynadığı haberinden yola çıkarak sosyal medyada linçe uğrayan Sözen kendisini savunmak ve bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Melisa Sözen “Çekimin yedi yıl önce yapıldığını, YPJ savaşçısını değil, çift yönlü bir ajanı oynadığını” söyledi. Benzer bir saldırı da daha önce “gerilla annesini oynayabileceğini” söyleyen Füsun Demirel’e yapılmıştı.
Bu türden saldırıların yaygınlaşması hem milliyetçi tabandaki saldırganlığın bir göstergesi hem de muhalif sanatçılar için yeni bir tehlikenin ortaya çıktığının işareti. Yıllardır devletin sansür, baskı, cezalandırma mekanizmalarına maruz kalan bu sanatçılar şimdi de faşizan şiddetin nesnesi olma tehlikesiyle karşı karşıya. Gerek sanatçıların gerekse muhalif kamuoyunun bu türden şiddet eylemlerine karşı topyekûn bir karşı duruş göstermesi gerekiyor. Ne yazık ki “Suavi vakasında” pek ciddi bir tepki gösterildiğini söylemek mümkün değil.