Bu yazı hazırlanırken 13–26 Eylül 2023 tarihli haber akışı esas alınmıştır.
İÇ POLİTİKA
Ayhan Bora Kaplan’a yapılan operasyon Soylu’ya mı yönelik?
Ayhan Bora Kaplan’ın tutuklanarak cezaevine konulması ve bağlantılı gelişmelerle ilgili olarak Süleyman Soylu’ya karşı bir operasyon yapıldığı yolunda değerlendirmeler yapılıyor. Soruşturma kapsamında ismi geçen isimlerin ifşa ve itirafa meyilli açıklamaları da bu savı destekliyor. Son ilginç çıkış Devlet Bahçeli’den gelirken, Bahçeli açık açık Soylu’ya sahip çıktı. Seçimler sonrasında İçişleri Bakanlığı’ndaki değişiklik sonrası, Soylu’ya bağlı isimler tasfiye edilmeye devam ederken, Hanefi Avcı, Sabri Uzun gibi isimlere de itibarları iade edildi. Yeni İçişleri Bakanı, Erdoğan’ın desteği ile emniyet organizasyonunda ciddi değişikliklere gidiyor. Ayrıca 15 Temmuz sonrasında ayyuka çıkan kara para aklama ve mafya ilişkileri bağlamında da farklı uygulamalar olduğu, kamuoyunda bilinen bazı suç örgütleri ve liderlerine yönelik operasyonların yapıldığı anlaşılıyor. Peki bunlar neden yaşanıyor? Bu durum, Erdoğan liderliğindeki Türk-İslamcı devlet ittifakını oluşturan odakların güç çekişmesi olarak yorumlanabileceği gibi, bozulan ekonomik sistemi düzeltmeye çalışan ekibin, Türkiye’nin uluslararası alanda kara para aklama, uyuşturucu trafiği, mafyatik ilişkiler bağlamında son derece bozuk olan karnesini görünüşte de olsa düzeltme çabası olarak da değerlendirilebilir. Burada Bahçeli’nin sözcülüğünü yaptığı odağın rahatsızlığı, sonraki gelişmelere verecekleri tepkileri dikkatle izlemeye devam etmek gerekiyor.
İYİP yerel seçimlerde kendi adaylarını çıkarma kararı aldı. Pazarlık mı, intihar dalışı mı?
Genel seçim yenilgisi sonrasında, muhalefette karmaşa giderek artıyor. Seçime giden süreçle ilgili özellikle masadan kalkma gibi konularda kendi sorumluluğunu kabul etmekten uzak yaklaşım sergileyen İYİP ve Akşener, şimdi de yerel seçimlerde kendi adayını çıkaracağını açıkladı. Hatta İzmir’de Ümit Özlale aday olarak açıklandı. Soyer bu açıklamanın geri alınması gerektiği açıklamasını yaptı. Bu açıklamalar pazarlığa yönelik bir blöf mü yoksa muhalefetin topyekün bitişini izleyeceğimiz bir intihar dalışı mı? Bu siyasi manevra bir anlamda İYİP’in muhalefet bloğundan kopuşu ve hatta iktidar ittifakına göz kırpışı olarak da değerlendirilebilir mi? 15 Temmuz sonrası iyice tahkim edilmiş olan AKP ve MHP ittifakının bozulma ihtimalinde İYİP’in iktidar ittifakına katılması çok da şaşırtıcı olmayacaktır. Diğer taraftan bu manevranın ardında, İYİP’in seçim sonrasında yapılan anketlere göre oylarının daha da düşmesi de yatıyor olabilir. Her halükarda milliyetçi parti ve figürlerin gerek iktidar gerekse muhalefet ittifaklarında etkin rollerinin devam edeceği söylenebilir.
CHP ve Kurultay gündemi
CHP, olağan kurultayını 4-5 Kasım tarihlerinde yapacak. Genel başkanlık yarışına yönelik il ve ilçe kongreleri yapılmaya devam ediyor. Blok ve çarşaf liste tartışmalarının yaşandığı kongrelerde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun desteklediği isimler blok liste halinde kazanmaya devam ediyor. İstanbul kongresi 8 Ekim’de yapılacak. İmamoğlu ve genel merkezin bir isim üzerinde anlaştığı iddia ediliyor. Özgür Özel genel başkanlık için adaylığını açıkladı. Kılıçdaroğlu’nun liderliğini sarsacak açıklamalar parti içinden ve dışından gelmeye devam ediyor. Adıgüzel’den Kılıçdaroğlu’nun seçimlere giden süreçte anketlere göre iki puan geride çıktığına dair açıklama gelirken, CHP’li Bülent Tezcan: Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ çağrısını videodan öğrendik dedi. Eski CHP Milletvekili Atilla Kart, mühürsüz oylarla ilgili yargı sürecini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) CHP adına götürmesinin parti yönetimi tarafından engellendiğini açıklarken, bu iddia Bülent Tezcan tarafından yalanlandı. CHP ve iç tartışmaları, bu tartışmalara yapılan dış müdahaleler, uzun süreden beridir olduğu gibi bugün de muhalefetin en büyük sorunlarından biri. Toplumsal muhalefetin sönük olduğu koşullarda, ekonomik kriz, seküler yaşama ve yargıya müdahale, işlemeyen demokrasiye ilişkin gündemlere tepki üreten siyasal muhalefetin de yokluğu halkın demokratik sistemden iyice umudunu kesmesi ile sonuçlanabilir.
Sivas Katliamı davası zamanaşımından düşürüldü. Cezasızlık politikası mı ceza politikası mı?
Mahkeme heyeti tarafından insanlığa karşı suç tanımı içinde değerlendirilmeyen Sivas katliamına ilişkin dava zamanaşımı nedeniyle düşürüldü. Sivas’ta yaşananlar bir Alevi katliamıdır. Cumhuriyet dönemi boyunca Alevilere uygulanan ne ilk ne de son katliamdır. Öncelikle Alevi toplumuna karşı, elbette tüm insanlığa karşı suçtur. Emekli Hakim Organ Gazi Ertekin’den alıntılamak gerekirse, “… bu bir cezasızlık değil. Bu hukuk düzeninin bu olayda yanlış işlemesi değil. Yanlış bir uygulama değil! Suç ve ceza düzeninin temel ilkelerinin ihlali de değil. Bu suç ve ceza düzeninin ta kendisidir. Türkiye’nin kurumsal ceza politikası budur.” Bu politikanın sonucu verilen kararın da insanlık değerleri ile bağdaşır, adil bir karar olmadığı, sorumlularının vicdanlarda mahkum oldukları açıktır.
AİHM’in Bylock davasında ihlal kararı verdi.
AİHM Büyük Dairesi, ‘ByLock ve Banka Asya’ davasında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “kanunsuz ceza olamayacağını” öngören 7. maddesinin, örgütlenme ve toplanma hakkıyla ilgili 11. maddesi ve adil yargılanma hakkıyla ilgili 6. maddenin 1. fıkrasının ihlal edildiğine hükmederek Türkiye aleyhine ihlal kararı verdi. Adalet Bakanı Tunç, “Bylock” ve “Bank Asya” dava değerlendirmelerinde “yetkisini aşarak delil incelemesine girmiş ve ihlal kararı vermiştir” dedi ve AİHM’nin “tarafsızlığını yitirdiğini” iddia etti.
Milli Eğitim’de neler oluyor?
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, öğretmen adaylarına yapılması planlanan mülakatla ilgili, “Öğretmenler KPSS sonrasında mülakat notuna göre atanıyorlar. KPSS skoru, onun yüzde 50’lik dilimini, yüzde 50 de mülakat performansını alacağız.” dedi. Bu durum Erdoğan’ın seçim beyannamesinde belirtilen mülakatın kaldırılacağı vaadinin aksi olduğu gibi, kayırmaya dayalı atamanın yerleşik hale gelmesine neden olabilir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından alınan karar doğrultusunda liselerde sınıf tekrarı geri geldi. Yeni Bakan din dersi saatlerinin artırılması, kız okullarının açılabileceği gibi açıklamaları ile de gündem olmuştu. Diğer yandan ekonomik kriz koşullarında, çok ciddi maliyetler ve okul ücretlerinin baskısı altında binlerce okul kapanma tehdidi altında. Milli eğitim politikaları ve neticeleri önümüzdeki dönemde sıklıkla gündemde yer bulmaya devam edecek gibi duruyor.
EKONOMİ
MB 4. Kez faiz artırdı
Önceki dönem değerlendirme yazımızda iktidarın seçim ekonomisine geçme konusunda daha önceki öngörülerimizin tersine, gerek muhalefetin dağınıklığı gerekse de yerel seçimlerin yapısı gereği en çok oyu alan aday kazanacağı için, daha yavaş davrandığı ve atılacak adımların izlenmesi gerektiği değerlendirmesinde bulunmuştuk. Haber taramasına konu olan dönemde de atılan adımlar değerlendirmemizi şimdilik destekler nitelikte görülüyor. Zira Merkez Bankası Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarından sonra Eylül toplantısında da faiz arttırım kararı aldı. Bu son kararla Mayıs 2023 Seçimi’nden sonraki faiz artışı % 21,5 oldu. Bankaların kullandırdığı kredilerin faizleri Merkez Bankası’nın faiz artışlarından daha hızlı artıyor. Merkez Bankası’nın eylül ayı faiz kararından önce bankaların ortalama ihtiyaç kredisi faizi % 59,71’e ulaşmıştı ki bu oran son 21 yılın rekoru niteliğindeydi. Taşıt kredileri % 47’lere konut kredileri % 39 mertebelerine ulaşmıştı. Merkez Bankası’nın son arttırımı sonrası yeni artışların beklenmesi kaçınılmaz olacak. Bir tarafta Batı sermayesine duyulan ihtiyaç nedeniyle Batı’ya güven verme çabası ve diğer tarafta Erdoğan’ın ekonomi politikaları arasında kalmış olmanın yarattığı sıkışmışlık, ekonomi yönetiminin faiz arttırmadaki yaşadığı sıkıntıda açıkça görülüyor. Zira politika faizi hala enflasyon rakamının çok altında. Anlaşılan, ekonomi yönetimi yerel seçim sonuçlanana kadar faiz arttırımlarını belli bir oranda gerçekleştirip asıl artırımı seçim sonrasına bırakma karşılığında Erdoğan’ın “faiz sebep enflasyon sonuç” politikasından sapma izni almış. Ancak faiz artışlarıyla enflasyon dizginlenmeye çalışılırken, bütçeye yeni yükler getirildiği de açık. Döviz kurunu düşürme amacıyla ortaya atılan Kur Korumalı Mevduat (KKM) sisteminin bütçeye getirdiği yük ise giderek artıyor.
KKM’de sona mı geliniyor?
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in KKM’den kademeli olarak çıkılacağına yönelik açıklamalarının ardından bankalar da farklı önlemler almaya başladılar. Bazı özel bankaların yeni KKM girişlerini kapattığı haberleri basına yansıdı. MB de KKM’den çıkış stratejisi çerçevesinde aldığı kararlarla, bankalar üzerinden tasarruf sahiplerini TL mevduata geçmeye zorlayacak adımları atmaya başladı. İlk adımlardan biri, bankaların zorunlu karşılık oranlarının 6 aya kadar olan vadeler için 10 puan yükseltilmesi oldu. Bunu, standart TL mevduatın toplam mevduat içindeki payını artırmaya yönelik aylık TL payı artış hedefi % 2’den % 2,5’e yükseltilmesi ve KKM hesapların TL mevduat sayıldığı komisyon uygulamasının sona erdirilmesi izledi. Ardından “yapılan yeni değişiklikle TL dönüşümlü kur korumalı hesaplarda asgari faiz zorunluluğu kaldırıldı. Böylece bankaların TL dönüşümlü kur korumalı hesaplara politika faizinin altında faiz verebilmesinin önü açıldı“. Ancak bu durumda kur farkının bankanın ödeyeceği faiz oranından fazla ancak MB politika faizinden az olması durumunda aradaki fark banka tarafından ödenecek. Diğer bir deyişle bankalar müşterilerini KKM’den standart TL mevduata dönme konusunda ikna etmeye zorlanırken, diğer yandan aradaki gelir farkını da ödemek durumunda kalacaklar.
Atılan bu adımlar sonrasında 18 Ağustos ile 15 Eylül 2023 tarihleri arasındaki 4 haftalık dönemde KKM hesaplarında 101,4 milyar TL’lik bir düşüş yaşandı. Ancak KKM’deki toplam mevduatın 18 Ağustos itibariyle 3,4 trilyon TL olduğu düşünülürse, KKM’den çıkışın % 3 mertebelerinde olduğu görülüyor. Her ne kadar gerek Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek gerekse de Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan yerli ve yabancı yatırımcıların TL varlıklara olan talebini artırmaya yönelik adımlar atmaya devam edeceklerini her fırsatta vurgulasalar da, enflasyonun bu kadar yüksek olduğu ve MB politika faizinin hala enflasyonun altında kaldığı bir ortamda TL’ye duyulan güvenin hala yeterli olmadığı açık.
DIŞ POLİTİKA
Karabağ’da neler oluyor?
Kafkaslarda, Ermenistan ile ABD’nin ortak tatbikat yaptığı ve Rusya’nın bölge ile ilgli endişelerinin arttığı bir dönemden geçerken, bir anda Azerbaycan’ın Karabağ’da, tarihe “bir günlük savaş” olarak geçen askeri harekatı ve ateşkes ilanı süreci ile karşı karşıya kaldık. İlk açıklamaların aksine, Karabağ Ermenilerinin yalnız bırakıldığı, Ermenistan yönetiminin iç muhalefete rağmen Türkiye ve Azerbaycan ilişkilerini bozacak veya savaşa meyledecek bir duruş içinde olmadığı söylenebilir. Ayrıca çatışma sürecinin başlaması öncesinde gerilen Ermenistan Rusya ilişkilerinde de Ermenistan’ın Batı’dan beklediği desteği alamadığı da görülüyor. Güçsüz, stratejik önemi düşük bir ülke profili çizen Ermenistan, Paşinyan’ın Karabağ’da mevzi kaybına neden olan önceki politikaları ile daha da zayıf bir görünüm çiziyor. Gelinen aşamada Türkiye ile Azerbaycan’ı karadan birleştirmeyi hedefleyen Zengezur koridorunun açılması gerçekleşecek bigi görünüyor. Karabağ’daki Ermeni halkı ise endişeli. Bölge halkının Ermenistan’a göç etmesi veya göçe zorlanması olası sonuçlardan biri. Azerbaycan’la Türkiye arasında bağlantının kurulmasında önemli bir bölge olan Zengezur koridorunun açılmasına İran’dan gelen ilk tepkiler konunun müzakereye muhtaç olduğu yönünde. Türkiye ve Azerbaycan bu konuda önemli bir mesafe almış olsa da İran, Rusya gibi bölgesel güçler ile ABD başta olmak üzere diğer uluslararası güçlerin meseleye yaklaşımlarını takip etmek gerekiyor.
Putin–Kim (Rusya–K.Kore zirvesi)
Rusya’da Devlet Başkanı Vladimir Putin’le bir araya gelen Kim Jong-un, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline işaret ederek Moskova’nın kutsal bir savaş başlattığını ve onları her zaman, “emperyalizme karşı kavgalarında destekleyeceklerini” söyledi. Yapılan görüşmeye ilişkin masada “silahlar”, “uydular” olduğu yolunda spekülasyon yapılıyor. Kuzey Kore ile Rusya arasında herhangi bir silah transferinin olması halinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) birçok kararının ihlal edileceğini hatırlatan Miller, ABD’nin bu konudaki tutumunun da net olduğunu vurguladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kuzey Kore ile askeri ve teknik iş birliği konusunda var olan kısıtlamalara uyduklarını ancak müzakere edip düşünebilecekleri şeylerin de olduğunu söyledi.
AB–Türkiye raporu kabul edildi. Gerileme devam ediyor.
Avrupa Parlamentosu, İspanyol raportör Nacho Sanchez Amor tarafından hazırlanan 2022 Türkiye raporunu kabul etti. Türkiye’deki demokratik gerilemeye dikkati çeken parlamento, kadın hakları, cinsiyete dayalı şiddet, kadın cinayetlerinin artması, LGBTİ+ topluluğuna yönelik yaygın nefret söylemi ve ayrımcılık nedeniyle kaygılı olduğunu vurguladı. Erdoğan, AB ile yollarımızı ayırabiliriz açıklaması yaptı. AP, Kürt sorununa ilişkin çözüm sürecinin yeniden başlatılması gerektiği yönünde açıklama yaptı. AB Türkiye ilişkileri, yıllardan bu yana başta mülteci/sığınmacı sorunu gölgesinde devam ediyor. AİHM kararlarının uygulanmadığı, yıllardır benzer şekilde geriye gidişin raporlandığı ve AP’de kabul edildiği koşullarda, Türkiye’ye karşı ciddi bir yaptırım sürecinin işletilmediği söylenebilir. Türkiye tarafında ise zaman zaman, özellikle Erdoğan tarafından yapılan sert açıklamalar öne çıksa da mevcut diplomatik, siyasal ve ekonomik sıkı ilişkiler bağlamında karşılıklı sert acıkmaların mevcut durumla uyumlu olmadığı görülüyor. Bu durum kameraler önünde dönem dönem restleşmelere varan karşılıklı açıklamalara rağmen, arka planda mülteci/sığınmacı denklemine dayanan bir uzlaşı olduğu şeklinde yorumlanabilir.
Süleymaniye’de hava saldırısı
Türkiye’nin, KYB yönetimi kontrolündeki Süleymaniye Erbet havalimanında SİHA saldırısı gerçekleştirdiği iddia edildi. Türkiye tarafından yapılan açıklama da bu iddianın doğrulanması olarak yorumlandı. Ankara’nın patlama esnasında, KBY güçlerinin “PKK/YPG’li teröristlerle talim yapmakta oldukları” yolundaki açıklamasına Erbil yönetimi tepki gösterdi. Başbakan yardımcısı Talabani Irak ve uluslararası güçleri saldırıya karşı tutum almaya çağırdı. Başbakan Barzani ise konunun araştırıldığına dair muğlak bir açıklama yapmayı tercih etti. ABD ise yapılan saldırıyı kınadığına dair açıklama yayımladı. Türkiye bir süredir KYB kontrolündeki Süleymaniye bölgesinde operasyonlar gerçekleştiriyor.
Deyr-i Zor’da çatışmalar yeniden başladı.
Suriye’nin Deyr-i Zor vilayetinde yeniden patlak veren çatışmalarda en az 25 kişinin öldüğü, 42 kişinin yaralandığı ileri sürüldü. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, Deyr-i Zor’da patlak veren çatışma pazartesi günü başladı, salı gününe kadar devam etti. Bu sırada en az 21 Şam yanlısı militan, 3 SDG üyesi ve bir kadın öldü. SDK Eş Başkanı Emine Ömer, Deyr-i Zor’daki çatışmaların sorumluluğunu Suriye rejimi, Türkiye ve İran’a yükledi. Ömer, Şarku’l Avsat gazetesine telefonla verdiği demeçte, “Son olaylar, planlı ve sistematik olduğunu gösterdi. Bu olaylar, bölgedeki güvenliği ve istikrarı bozmak için Türkiye, İran veya hükümet gibi birkaç tarafın koordineli bir şekilde yönettiği bir komplo” dedi. Ömer, komplonun amacının, ‘bölgede kaos yaratmak, etnik çatışmaları körüklemek ve aşiretleri özerk yönetim projesine karşı kışkırtmak’ olduğunu söyledi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Suriye’de yıllardır devam eden iç savaşta daha fazla bölünme tehdidiyle ilgili artan endişelerini dile getirdi. Ayrıca çatışmanın ‘yeni bir felaket sonrasını’ önlemek için diyalog çağrısında bulundu.