Bu yazı 17–30 Temmuz 2024 tarihli haber akışı esas alınarak hazırlanmıştır.
İÇ POLİTİKA
Sokak hayvanlarının katli yasası çıktı
Sokak hayvanlarının öldürülmesini de içeren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifinin TBMM Tarım Komisyonu’ndaki görüşmeleri yoğun tartışmalara sahne oldu. Hatta görüşmelerin Ekim ayına bırakılacağına dair görüşler basına yansıdı. Ancak iktidar partilerinin ani bir manevrasıyla kanun teklifi komisyonda kabul edildi. Ardından da Meclis’te görüşülerek yasalaştı. Yasada yapılan değişiklikle sokakta bakıma ve korunmaya muhtaç sahipsiz hayvan bırakılmamasının amaçlandığı söyleniyor. Ancak Türk Veteriner Hekimler Birliği teklif ile eski kanunda da yer alan fakat zorunlu hallerde uygulanan “ötanazi” şartlarının altının çizildiğini, diğer maddelerle de uygulamanın genişletildiğini ve ötanazi uygulamasının sınırlarının belirsizleştirildiğini ifade ediyor. Böylece sağlıklı hayvanların öldürülmesinin de yolu açılıyor. Üstelik etimolojik olarak “iyi ölüm”, Türk Dil Kurumu’na göre “ölme hakkı” olarak tanımlanan ötanazi kavramının kendilerini ifade etme yetisine sahip olmayan hayvanlar için kullanılması, hayvan öldürmeyi meşrulaştırma çabası olarak yorumlanmalıdır. İktidar bloğunun bu konuda neden bu kadar ısrarcı olduğu ise tartışılan bir konu. AKP’nin toplumsal kutuplaşma yaratmaya çalıştığı ya da CHP’li belediyeleri zorlamayı amaçladığı gibi nedenler ileri sürülüyorsa da bu iddialar kuvvetli bir temele dayanmıyor.
Sokak hayvanları ile ilgili yapılması gereken çok şey var. Belediye altyapılarının geliştirilmesi, kısırlaştırmanın artırılması, denetimsiz ticari satışların yasaklanması, sokağa terkedilen hayvanlara ilişkin hayvan sahiplerine ciddi yaptırımlar uygulanması, belediyelerde Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı ya da Veteriner İşleri Müdürlüğü kurulmasının zorunlu tutulması halihazırda hayvan hakları savunucularının da talepleri arasında bulunuyordu. Bu bağlamda, özellikle CHP belediyelerine büyük iş düşüyor. CHP’li belediyelerin hayvan haklarını korumaya dönük adımlar atarak örnek olmaları gerekiyor. Örneğin hayvan barınaklarına yeni yatırımlar yapmaları ve iyileştirmeleri gerekiyor. Sadece AKP’yi suçlayarak ya da biz yasayı uygulamıyoruz diyerek hayvanları koruyamazlar. İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer büyük şehirlerde CHP’li belediyeler çözüm oluşturacak güce sahipler. Hayvan hakları savunucularının CHP belediyelerinden eyleme geçmelerini talep etmeleri önemli görünüyor.
Kürtler üzerindeki baskılar
Kürt toplumunun günlük hayatına 90’lardan beri birebir müdahale edilmiyordu. Kürt siyasi hareketine karşı baskı devam etse de gündelik hayata, düğünlere ve Kürtçe müziğe karşı uzun zamandır saldırılmıyordu. Fakat son zamanlarda Kürtler birçok cephede birde bastırılmaya çalışılıyor. Irak’ta başlatılan operasyonla, sınırın 40 km kadar ötesine geçildiği ve bu bölgelere yerleşildiği söyleniyor. Türkiye’de ise Kürtlerin sivil hayatı baskı altına alınıyor. Dem Parti’nin uzun zamandır Kürt sorununu kültürel haklar çerçevesinde tutması Kürdistan sorununun gözden kaçırılmasına neden oluyor. Şu an Türkiye’de Kürtlere yönelik baskıların, Türkiye’nin Irak ve Suriye’de yapmak istedikleriyle birlikte ele alınması daha doğru olacaktır.
Seçimlerde yeniden HDP’ye geçen belediyelere karşı Hizbullahçılar kullanılıyor. Son dönemde kadınların olduğu mekanlar, kafeler, havuzlar, müzik ve dans mekanları basılıyor. Tehdit mektupları ve fiziki baskınlar yapılıyor. Paramiliter güçler Kürtçe yazıları siliyor. Bölgeden gelen yorumlarda geniş çaplı bir katliam yaşanması riskinden bahsediliyor. Öte yandan bunların münferit olaylar olmadığı görülüyor. Örneğin Kürtçe tabela yazıların silinme emrinin bizzat İçişleri Bakanlığı tarafından verildiği anlaşılıyor. Ortada devlet eliyle gerçekleştirilen bir saldırı var. Hem İslamcı gruplar hem devlet organları Kürt illerinde bir baskı ortamı oluşturmuş durumda. Bunun yeni bir durum olduğunu tespit etmemiz gerekiyor.
Devlet, halkın ekonomik tepkilerine karşı, İslamcı tonu geri çekip, Türkçü paradigmayı öne çıkarıp, Kürtler ve mültecilere karşı bir tepki oluşturmaya çalışıyor olabilir. Sekülerler de muhafazakârlarla bu noktada birleşme eğiliminde. Önceki dönem değerlendirmemizde bahsi geçen bozkurt işareti tartışmalarını hatırlayalım. Türkiye Kürtlere karşı özellikle Irak ve Suriye’de işgal ve ilhak gibi bir süreç başlatacaksa, bunun toplumsal arka planını da oluşturmak zorunda. Dolayısıyla hem Kürt hem de mülteci düşmanlığı ekseninde yeni, radikal, saldırgan bir Türkçülük teşvik ediliyor. Muhafazakâr ve seküler kesimleri Türkçü paradigmada birleştirmek hem sınır ötesi operasyonlara kitlesel bir destek sağlayacak hem de ekonomik krizin büyük tepkilere yol açmasını engelleyecek bir işlev görebilir.
Sinan Ateş davası
Önceki dönem değerlendirmemizde detaylı olarak değindiğimiz Sinan Ateş davasında, tetikçi Eray Özyağcı, cinayet planlayıcısı Doğukan Çep ve eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın arasında bulunduğu 5 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet istendi. MHP ise Sinan Ateş cinayetine ilişkin haber ve değerlendirmede bulunan, içinde tanınmış gazeteci, siyasetçi, akademisyen, aydın ve hukukçuların bulunduğu 154 kişi hakkında MHP’yi mağdur ettikleri gerekçesiyle mahkemeye başvurdu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ile 3. kez görüştü. Kulis bilgilerine göre CHP davayı TBMM’ye taşıyacak.
AKP’ye olan destek düşerken CHP’nin oyları artışta
Son dönemde yapılan kamuoyu araştırmaları AKP’nin oyunun son yerel seçimlerden bu yana hâlâ düşüş eğiliminde olduğunu gösteriyor. CHP’de ise az da olsa artış sürmekle birlikte henüz AKP-MHP toplamını geçebilmiş değil. CHP’nin yükselişini kırmaya çalışan iktidar bloğu belediyeler üzerindeki baskıları artırmaya çalışıyor. Daha önce DEM Parti belediyeleri kayyum atayarak ele geçirilirken, şimdilerde ekonomik olarak sıkıştırılarak işlevsiz hale getiriliyorlar. Önce DEM Parti belediyeleriyle başlayan, kayyumlardan kalma borçlar için uygulamaya konulan icralar ve hacizler, CHP’li belediyeleri de içine alacak şekilde genişletildi. Erdoğan’ın açıklamalarının ardından, belediyelerin SGK borçları üzerinden yürütülen icra takiplerinde son olarak, CHP’li Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin hesaplarına haciz konuldu. Böylece bir yandan belediyeleri işlevsiz kılmaya çalışan iktidar, diğer yandan da kendine kaynak yaratmış oluyor. Uygulamanın sadece muhalefet parti belediyelerini kapsadığını belirten Özgür Özel durumu “Mali darbe yapmaya çalışıyor, şantajlarına teslim olmayız” diye değerlendirdi.
Türkeş’in Gezi Davası tutuklularını ziyareti açıklaması
AKPM Türk Delegasyonu Başkanı ve AKP Milletvekili Tuğrul Türkeş, Osman Kavala’yı ziyaret edeceğini açıklamasının sonrasında kardeşi Ayyüce Türkeş ve MHP ile yaşadığı tartışmaların ardından, diğer Gezi Davası tutukluları Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Çiğdem Mater’le de görüşmek için başvuru yaptığını duyurdu. Türkeş başvurularına cevap verilmediğini ve sümen altı edildiğini iddia etti. Ardından Adalet Bakanı’nın yaptığı açıklama sonrasında Türkeş’e onay verildiği ve ziyaretin ilerleyen günlerde gerçekleşeceği belirtildi.
EKONOMİ
Yeni vergi paketi yasalaştı
Bu değerlendirme yazısının kapsamına giren önemli ekonomik gelişmelerden biri, kamuoyunda gündeme gelen yeni vergi paketinin yasalaşması oldu. Yeni vergi yasasına göre uluslararası şirketlerden % 15 küresel asgari kurumlar vergisi, Türkiye’de yerleşik şirketlerden ise % 10 asgari kurumlar vergisi alınacak. Şirketlerden alınması öngörülen “asgari vergi”, şirketlerin hasılatlarıyla ödedikleri vergi arasındaki farkın yüksek olması durumunda söz konusu şirketlere bu oranda vergi çıkarılması anlamına geliyor. Bu düzenlemenin nasıl uygulanacağını göreceğiz. Diğer yandan, kamu-özel işbirliğiyle (KOİ) otoyol, köprü vs. ihaleleri alan şirketlerin asgari kurumlar vergisi de % 30’a çıkarıldı. Bazı yorumcular, bu düzenlemenin toplumdaki tepkiyi yatıştırmayı amaçladığını, pratikte söz konusu müteahhitlerin kayırılmaya devam edildiği görüşünde. Örneğin, 44 KOİ müteahhidine garanti ödemeleri için bütçeden ayrılan ödenek 162,4 milyar TL, bu artışla elde edilecek ek vergi geliri sadece 557 milyon TL olacak.
Daha genel olarak yeni vergi yasası başlangıçta kamuoyuna sızdırılan, büyük sermayeyi rahatsız edecek düzenlemelerden arındırılmış görünüyor. Çıkarılan maddeler arasında, gelirinden fazla harcama yapanlara dönük “nerden buldun?” diye sorulması, 2024 bütçesinde 2,2 trilyon TL tutan vergi muafiyet ve indirimlerinin kaldırılması vardı. Sonuç olarak yeni vergi paketi bu haliyle, yandaş büyük şirketler dahil büyük sermayenin üzerine gitmeyen, daha ziyade KOBİ’lere ve serbest meslek sahiplerine yüklenen, cezaların artırılması yoluyla Hazine’nin toplayabildiği kadar para toplaması mantığına dayanan bir düzenleme olarak karşımıza çıkıyor.
Kredi kartı ve bireysel kredilerde batık oranları yüksek oranda arttı.
Geçinmeyi olağanüstü düzeyde zorlaştıran yüksek enflasyon ortamında faizlerin artırılması, başlıca geçim araçlarından biri haline gelen kredi kartları ve bireysel kredilerin faizlerinin de artmasına yol açarak vatandaşların üzerinde büyük bir yük oluşmasına neden oldu. Zamanında ödemediğ için bankalar tarafından icra takibine alınan bireysel kredi ve kredi kartı borçları yılbaşından bu yana % 68 oranında arttı. Sadece batık kredi kartı borçlarında artış son bir yılda % 245’e ulaştı.
Mahkeme kararına karşın TÜİK enflasyon hesaplarını dayandırdığı ortalama madde fiyat listesini açıklamıyor.
DİSK Araştırma Birimi DİSK-AR bir açıklama yaparak, TÜİK’in “Haziran 2022’den bu yana enflasyona esas ortalama madde fiyat listesini yayımlamaktan vazgeçtiğini”, söz konusu fiyat listesinin açıklanmasına dair idari yargı kararı olmasına karşın TÜİK’in enflasyon hesaplaması göstergelerine sansür uygulamayı sürdürdüğüne dikkat çekti.
İşçi hakları, işçi eylemleri
DİSK/Enerji-Sen üyesi TEİAŞ (Türkiye Elektrik İletim A.Ş.) işçileri, TEİAŞ Genel Müdürlüğü önünde açıklama yaparak enflasyon karşısında eriyen ücretlerine Temmuz’da zam yapılmasını talep etti.
Alpla Plastik’in Konya’da bulunan fabrikasında 3 işçinin sendikal kurullar işletilmeksizin işten atılmasına karşı Petrol-İş Gebze Şubesi’ne üye işçiler Alpla’nın diğer üç fabrikasında eyleme geçti. Sendika atılan işçiler işe iade edilene kadar eylemlerin süreceğini duyurdu.
DIŞ POLİTİKA
İsrail, Gazze Savaşı’nı bölgesel bir savaşa dönüştürmeye çalışıyor
Bu yazıda ele aldığımız dönemde İsrail, Gazze’de soykırım suçu işlemeye ve katliamlar yapmaya devam etti. Örneğin, Deyr Belah kentinde bulunan, yerinden edilmiş kişilerin sığındığı Hadice Okulu’ndaki sahra hastanesini bombaladı. Bombardıman sonucunda 31 Filistinli öldü, onlarca kişi yaralandı. Gazze’de ölen Filistinlilerin sayısının 40 bine yaklaştığı tahmin ediliyor. Diğer yandan İsrail, savaşı Gazze’yle sınırlı bir savaş olmaktan çıkarıp bölgeye yaymak için elinden geleni yapmaya devam etti. Netanyahu’nun ABD Temsilciler Meclisi’nde gördüğü güçlü destek de İsrail’in önünde geniş bir hareket alanı açılmasını sağladı. Bu çerçevede İsrail’in gerçekleştirdiği, aşağıda değineceğimiz saldırı ve suikastların bir dönüm noktasına işaret ettiğini, böylece kritik bir eşiğin aşıldığını söyleyebiliriz.
İsrail, “Direniş Ekseni”nin ayaklarından Yemen’de konuşlu Husilerin TEL Aviv’e düzenlediği saldırının ardından Yemen’e hava saldırısı gerçekleştirdi. Kızıldeniz kıyısındaki Hudeyde Limanı’nda güçlü patlamalar meydana geldi. Bu gelişmenin ardından Hizbullah’ın İsrail’in işgal ettiği Golan Tepeleri’ni hedef aldığı, 11 sivilin öldüğü, 24 sivilin de yaralandığı haberi medyaya yansıdı. Hizbullah ise atılan roketlerin kendilerine ait olmadığını öne sürdü. Kimin tarafından gerçekleştirildiği belirsiz kalan bu saldırı İsrail tarafından “misilleme yapma” fırsatı olarak kullanıldı. İsrail, Lübnan’ın güneyinde düzenlediği hava saldırılarında “Hizbullah’ın silah depolarını hedef aldığını” duyurdu. Bu gelişmelerin ardından İsrail’in Gazze Savaşı’nı, Batı tarafından “şeytanlaştırılan” Hizbullah (dolayısıyla Lübnan) ve İran’a doğru genişletmeyi amaçlayan suikastları geldi. İsrail, Beyrut’a düzenlediği hava saldırısında Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükür’ü öldürdü. Kısa bir süre sonra ise İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın yemin töreni için Tahran’da bulunan Hamas’ın siyasi kanat lideri İsmail Haniye kaldığı misafirhanede düzenlenen suikast sonucu öldürüldü.
Değerlendirme yazısının başında da işaret ettiğimiz gibi, Hizbullah komutanının, belki daha da önemlisi, ateşkes görüşmelerinin yürütüldüğü Hamas’ın siyasi büro şefi Haniye’nin İran’da hedef alınması, Hizbullah’ı ve İran’ı savaşın içine çekmeyi amaçlıyor. İsrail’in, ABD’nin de dahil olmasını umduğu bölgesel bir savaş çıkararak Ortadoğu’da Batı’nın İran’a karşı güvenliğini sağlayan aktör konumuna gelmek istediği söylenebilir. Böylelikle, içerde faşizan bir siyasi yapılanmayı hedefleyen Netanyahu’nun bir yandan İsrail’i insanlık dışı eylemlerinin sorgulanmayacağı bir statüye kavuşturma peşinde olduğu, diğer yandan da parçalı koalisyon yapısına karşın uzun vadede iktidarını sağlamlaştırmayı hedeflediği söylenebilir.
Başbakan Netanyahu’nun ABD Kongre’sindeki konuşmasında her cümlesinin sonunda Kongre üyeleri tarafından ayakta alkışlanmasına bakılırsa, ABD’nin tam desteğine sahip olduğu sonucuna varmak abartılı olmaz. Nitekim ABD’li yetkililerin “savaşın bölgeselleşmemesine” ilişkin bütün uyarılarına rağmen İsrail pratik bir yaptırımla karşılaşmadan bu yöndeki eylemlerini sürdürebiliyor. Seçim öncesi Demokratların “İsrail’i yeterince desteklememe” suçlamasından kurtulmak istemesi de kuşkusuz önemli bir faktör. Netanyahu’nun Kongre’deki konuşmasında, ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da İran tehdidiyle mücadele etmek için bir “güvenlik ittifakı” kurabileceğini söylemesi ayrıca üzerinde durmaya değer. Netanyahu söz konusu ittifaka İsrail’le barış anlaşması yapan veya yapmak isteyen Arap ülkelerinin de katılabileceğini belirtti.
Bu arada İsrail’de Netanyahu iktidarının arzuladığı otoriter-faşizan yapılanmayı müjdeleyen önemli gelişmeler yaşandı. İsrail’de tutuklu bir Filistinliye tecavüz ettiği ortaya çıkan askerler gözaltına alındı. Askerlerin gözaltına alınmasının ardından ülkedeki aşırı sağcılar askerlerin tutuldukları üssü basarak bu ağır suçu işleyen askerlere destek oldular.
Çin, Filistinli grupları bir araya getirdi
Filistin’de bunlar yaşanır ve soykırım suçlusu Başbakan Netanyahu ABD Kongresi’nde ağırlanırken Çin’den beklenmedik bir hamle geldi. Hamas ve El Fetih dahil Filistinli gruplar Çin’in arabuluculuğunda Pekin’de bir araya gelerek ortak bir deklarasyon imzaladı. Varılan anlaşma ulusal birliğin sağlanmasını, koşullar elverdiğinde Batı Şeria, Kudüs ve Gazze’nin birliğini teyit edecek bir ulusal uzlaşı hükümeti kurulması gibi maddeler içeriyor. Filistin örgütlerinin birliği kuşkusuz büyük önem taşıyor. Diğer yandan, Çin’in, İran-Suudi Arabistan ilişkilerinin normalleşmesi anlaşmasına arabuluculuk yapmasının ardından Filistin sorununun çözümü için Filistinli örgütler arasında birlik sağlanması adına çaba göstermesi, Çin’in Ortadoğu’da çatışmaların sönümlendiği bir ortam yaratmaya çalıştığına delalet ediyor. Fakat gazeteci Fehim Taştekin’in de belirttiği üzere, Çin bu türden uluslararası düzenlemeleri gerçekleştirecek araçlar ve kapasiteden henüz uzak görünüyor.
Türkiye, Irak Kürdistanı’da strateji değişikliğine mi gidiyor?
Kürt medyasında yer alan haberler TSK’nın Kuzey Irak’ta yeni üsler inşa ettiğini, tanklar ve ağır silahlarla 40 km. sınırdan içeriye ilerlediğini, bazı köyleri boşalttığını ve bombardımanlar yüzünden sivillerin öldüğünü belirtiyor. Irak ve Federe Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin gelişmeler karşısında sessiz kaldığı ileri sürülüyor. Kuzey ve Doğu Suriye İhlalleri Belgelendirme Merkezi ise Türkiye’nin binlerce IŞİD’liyi Suriye’den Federe Kürdistan Bölgesi’ne geçirdiğini açıkladı.
Kürdistan’daki gelişmeleri yakından izleyen gazeteciler Günay Aslan ve Halil İbrahim Baran Türkiye’nin bir süredir dönemsel operasyonlar yerine Güney Kürdistan’da kalıcı bir işgal politikası izlediğini belirtiyorlar. Amacın, İran-Kuzey Irak sınırından Kuzey Irak-Rojova sınırına kadar olan geniş bölgenin kontrolü olduğunu iddia ediliyor. Türkiye’nin bu topraklarda kalıcı bir işgal girişimine karşı İran ve ABD’nin tutumunun ne yönde gelişeceğini takip etmek gerektiği açık. Diğer yandan, mevcut rejimin Kürt sorununu, sınırların ötesindeki Kürt bölgelerini kalıcı işgal, belki de ilhak yöntemiyle “çözme” girişimi ülke içinde de önemli sonuçlar doğuracaktır. Son dönemde Kürtlerin düğünlerinin basılması, bölgedeki belediyelerin Kürtçe tabelalarının silinmesi gibi uygulamalar benimsenen bu “İttihatçı” politikayla yakından ilgili olabilir.
ABD’de Biden adaylıktan çekildi
ABD’de başkanlık seçimlerine aylar kala mevcut başkan Biden adaylıktan çekildiğini duyurdu. Biden, halen başkan yardımcısı olan Kamala Harris’in adaylığını desteklediğini açıkladı.
Bangladeş’te kamuda istihdam kotasına karşı kitlesel gösteriler
Bangladeş’te bir süredir protestocular, Bağımsızlık Savaşı’nda savaşan gazilerin akrabalarına kamu sektöründe ayrılan yüzde 30 kontenjan uygulamasına son verilmesini talep ediyor. Bu uygulamanın ayrımcılık temelli olduğunu ve Başbakan Şeyh Hasina’nın başında olduğu ve Bağımsızlık Savaşı’na öncülük eden “Awami Ligi” partisi destekçilerine avantaj sağladığını savunan protestocu öğrenciler, uygulamanın liyakate dayalı bir sistemle değiştirilmesini talep ediyor. Üniversite öğrencilerinin başını çektiği protestolarda en az 114 kişinin öldüğü, binlerce kişinin de yaralandığı belirtiliyor.
Venezüella’da seçimlerin ardından muhalif gösteriler ve darbe suçlaması
Pazar günü yapılan seçimin ardından Venezuela Ulusal Seçim Konseyi, Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun seçimi oyların yüzde 51’ini alarak kazandığını açıkladı. Muhalefet ise seçimi yüzde 73 oyla kazandığını, seçimlerde hile yapıldığını öne sürdü. Muhalefetin düzenlediği gösterilerde en az 16 kişinin öldüğü söyleniyor. Venezuela’nın da kurucu üyeleri arasında olduğu Amerika Devletleri Örgütü, Caracas yönetimini “seçim sonuçlarını tamamen çarpıtmakla” suçladı. Bu ülkeler arasında Arjantin, Şili, Kosta Rika, Peru, Panama, Dominik Cumhuriyeti ve Uruguay da bulunuyor. Devlet Başkanı Nicolas Maduro ise muhalifleri “darbe girişiminde bulunmakla” suçluyor.