Bu değerlendirme yazısı linkteki haber akışını esas alarak hazırlanmıştır.
İÇ POLİTİKA
Kanal İstanbul
Kanal İstanbul tartışması gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Kanal İstanbul projesinin hayata geçirilmesi durumunda ekosisteme geri döndürülemez bir şekilde vereceği zarara dair çeşitli kanallardan açıklamalar yapıldı.[i] İmamoğlu’nun Kanal İstanbul’un yapılmaması için her türlü hukuki mücadeleyi vereceklerini ve belediye olarak Kanal İstanbul İşbirliği Protokolü’nden çekildiklerin[ii] kamuoyu ile paylaşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan[iii] ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kalın[iv], Kanal İstanbul’un bir devlet projesi olduğunu vurgulayan konuşmalar yaptı. Ancak CHP’nin yanısıra, İYİ Parti ve Gelecek Partisi’nin[v] de projeye karşı olduklarını açıklaması, ortada gerçekten bir devlet projesi mi olduğu yoksa hükümetin kendi projesini devlet projesiymiş gibi mi gösterdiği konusunda soru işaretleri oluşturuyor.
Kanal İstanbul hakkındaki ÇED raporunun yayınlanmasının ardından[vi] 25 Aralık’ta başlayan Kanal İstanbul’la ilgili ÇED raporuna itiraz süreci başladı. On günle sınırlı olan itiraz sürecinde, basına yansıdığı kadarıyla, yüz binin üzerinde dilekçe verildi.[vii] İstanbul dışındaki şehirlerden de dilekçeler verildi.[viii] Konunun önemi ve hemen her çevreden gelen tepkiler düşünülürse bu rakamın düşük olduğu söylenebilir. Aynı dönemde Büyükçekmece’de Kaymakamlığın muhtarlara Kanal İstanbul projesi hakkında olumsuz konuşmamaları yönünde talimat verdiği haberleri basına yansıdı.[ix]
Kanal İstanbul’la ilgili olarak tartışılan bir diğer konu, kanalın yapılmasının Montrö Anlaşması’nı geçersiz kılıp kılmayacağı ile ilgiliydi. Montrö Anlaşması Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler arasında barış sürecini kalıcı kılan, kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemilerini Karadeniz’e sokmasına sınır getiren bir anlaşma. Bu anlaşmanın geçersiz kılınmasının da Kanal İstanbul’un hedeflerinden bir olduğu, Karadeniz’e savaş gemilerinin sınır olmaksızın sokulmasının hedeflendiği de gündemdeki spekülasyonlardan biri. Erdoğan tartışmanın ilk günlerinde Montrö Anlaşması’nı eleştiren ifadeler kullansa da[x] Bahçeli’nin anlaşmayı Kanal İstanbul konusunda bir anlamda kırmızı çizgi olarak ifade etmesinin[xi] ardından anlaşmaya dönük eleştirilerini tekrarlamazken, Kanal İstanbul’un Montrö Anlaşması’yla ilgisi olmadığını vurguladı.[xii]
Kanal İstanbul projesini esas itibariyle AKP’nin bildik kalkınma modelinin bir devamı olarak değerlendirmek mümkün. Kanal İstanbul’u spekülasyonların ötesinde ekolojik sisteme vereceği zarar ve şehir hakkı bağlamında tartışmak çok önemli görünüyor.
AKP’nin ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda tahayyül ettiği iktidar alanlarını kurmaktan uzaklaştıkça, çeşitli “medyatik” projelerle en azından sembolik düzeyde kendisine dayanak noktaları kurmaya çalışıyor. Yerli otomobil, yerli uçak projeleri muhtemelen bu gerekçelerle gündeme geliyor.[xiii] Ancak görünen o ki yerli burjuvaziyi bu projeleri desteklemeye ikna edemiyorlar. Basına yansıyan haberlerden İnan Kıraç’ın yerli otomobil projesinden çekildiğini öğrendik.[xiv]
Yeni Parti Oluşumları
Gelecek Partisi’nin kurulmasının ardından Babacan da kısa süre içinde partilerinin kuruluş süreçlerini tamamlayacaklarını duyurdu. Şirin Payzın’la yaptığı söyleşide partilerinin siyasi çizgisini yeniden detaylı bir şekilde anlatan Babacan[xv] uluslararası sistemle ve piyasalarla uyumlu bir çizginin sözcülüğünü yapıyor. Kürt sorunundan, cinsiyet eşitliğine kadar geniş bir yelpazede demokratik mesajlar veriyor.
AKP tabanından da oy alma potansiyeline sahip bu yeni parti oluşumlarına karşı, Mehmet Ağar’ın “Bu büyük milliyetçi muhafazakar iktidarı parçalamak için siyasi teşebbüsler var, Allah göstermesin!” “Ana gövde içinden bir takım particikler kurmak suretiyle, yüzde 0,5 oyun bile önemli olduğu bir yapıda, sadece ve sadece kişisel kavgalar veyahut da iktidar hevesi yüzünden bu büyük iktidarı parçalamanın Türkiye’ye getireceği hiçbir faydası yoktur.”[xvi] şeklindeki açıklamaları bu yeni süreci durdurmaya dönük açıklamalar. Bu tip açıklamaların Mehmet Ağar gibi bir figür tarafından yapılmasını bir tehdit olarak okumak mümkün. Ancak Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamalarla kurulan yeni partilerle ittifaka gidilebileceğini vurguladı.[xvii] Dolayısıyla yapılan tehdidin etkisini ölçmek için yeni gelişmeleri takip etmek gerekiyor.
Toplumsal Eylemler
Eylemlerde genel olarak bir artış olduğunu söylemek mümkün. Devletin sert müdahalesiyle eylemlerin yayılmasının önüne geçilmeye çalışılıyor. Ekonomik krizle birlikte artan yoksullaşma öğrenciler arasında da kendini sert bir şekilde gösteriyor. İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilere düşük ücretle verilen günlük yemeklerde düzenlemeye gidilmesi ve akşam yemeklerinin yüksek fiyatla ücretlendirilmesine karşı düzenlenen öğrenci eylemleri gündemde yoğun bir şekilde yer alıyor.[xviii] Polisin eylemlere sert bir şekilde müdahale etti.[xix] Ayrıca, Ankara Üniversitesin’de de #LasTesis eylemleri engellendi, 8 öğrenci gözaltına alındı.[xx]
Metal işçileri de çalışma koşullarının kötüleşmesine karşı eylemlerini sürdürüyorlar. DİSK/Birleşik Metal-İş üye işçiler, MESS’in 3 yıllık sözleşme, yüzde 6 zam, esnek çalışma ve güvencesizlik dayatmasına karşı MESS kapsamındaki fabrikalarda eylem yapıyorlar.[xxi] Ayrıca, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın ‘dijital takograf’ uygulamasına tepki olarak nakliyeciler eylemler düzenlediler, İstanbul, Ankara olmak diğer illerde yolları trafiğe kapattılar.[xxii]
Eğitim
Milli Eğitim Bakanlığı, ders kitapları, aday öğretmen eğitimi ve öğrenci yurtları ile ilgili geniş bir araştırma yürüttü. Araştırma sonucunda ders kitaplarının yetersiz olduğu, yurtların özellikle yangın tehlikesine karşı korunaklı olmadığı, aday öğretmenlerin eğitiminde eksiklikler olduğu açığa çıktı.[xxiii] Sakarya Üniversitesi’nden Dilek Menküç’ün Milli Eğitim Bakanlığı’nın İstanbul’da merkezi sınav ile öğrenci alan fen lisesi, sosyal bilimler lisesi ve Anadolu liselerinde yaptığı araştırma sonucunda, öğrenciler arasında deizmin yayıldığı, kadınların arasında da feminizmin yayıldığına dair veriler çıktı.[xxiv] YÖK gençlerin “ruh sağlığına” yönelik çalıştay düzenledi, çalıştayda İçişleri Bakanlığı adına konuşma yapan Kaçakçılık İstihbarat Harekât ve Bilgi Toplama Dairesi Daire Başkanı Ömer Ulu “Ateizm, deizm, Tengricilik” düşüncesinin “kötü alışkanlık” olduğunu söyledi. Bu çalışmaların kapsamı ve niteliği ayrı bir tartışma olmakla birlikte, eğitim kalitesinde düşüş yaşandığı, AKP’nin eğitim alanında ciddi bir çıkmaza girdiği, dindar nesil yetiştirme konusunda zorlandığına dair ipuçları sunuyor.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genelgesi
İçişleri Bakanlığı “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genelgesi” yayımladı.[xxv] Genelgede yer alan önlemlerin bazıları şöyle: Kolluk görevlileri 2020-2021 döneminde aile içi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda hizmet içi eğitim alacak; valilikler konuyla daha yoğun bir şekilde ilgilenecek, hizmet içi eğitimler düzenleyecek; beyan olmasa dahi şiddet olayını çağrıştıran durumlar gerekli birimlere iletilecek; Kadın Acil Destek (KADES) uygulaması hakkında il ve ilçe düzeyinde bilgilendirme yapılacak; kolluk birimlerinin kullandığı “Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddet Olayları Kayıt Formu” daha nitelikli hale getirilecek; Adalet Bakanlığının Ulusal Yargı Ağı Sistemi (UYAP) Jandarma Genel Komutanlığı Jandarma Bilgi Sistemi (JABS), Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Bilgi Sistemi (POLNET), Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Şiddet Önleme Merkezleri (ŞONİM) arasında ortak bir ağ kurulacak; şiddet failleri için “Elektronik Kelepçe” uygulaması yaygınlaşacak; şiddet mağduru ve yakınlarına dair bilgilere ulaşım sınırlandırılacak; büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000 üstü olan ilçelerde kadın konukevleri açılıp/açılmadığı konusunda denetimler yapılacak; 6284 sayılı Kanun’a referansla, şiddet mağdurunun yaşam hakkını koruyucu önlemler alınacak; şiddet mağdurlarının kolluk kuvvetleri tarafından ifadeleri alınırken eğitimli personel kullanılacak ve mağdurların kendilerini rahat ve güvende hissetmeleri sağlanacak; fiziksel şiddet barındırmasa bile kadına yönelik şiddet olayları adli olay olarak değerlendirilecek; 6284 sayılı Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 35 inci maddesinin beşinci fıkrası kapsamında önleyici tedbir kararlarının yerine getirilip getirilmediği muhakkak kolluk tarafından kontrol edilecek. Bu genelgenin göstermelik olup olmadığını, pratikte bir karşılığının olup olmayacağını izlemek gerekiyor. Feminist hukukçuların sürekli olarak vurguladığı üzere Türkiye’deki hukuki altyapı kadınlara dönük şiddetle mücadele açısından oldukça kuvvetli, sorun var olan kanunların işletilmemesinde yatıyor. İstanbul Sözleşmesi de bu hukuki yapının en önemli dayanaklarından birisi. Bu nedenle, İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmeyle birlikte düzenlenen 6284 sayılı kanun -iktidar bileşenleri de dahil olmak üzere- kadın hakları karşıtlarının son dönemde en çok hedef aldığı hukuki düzenlemelerden biri. Bu nedenle bu genelgenin yayınlanması ve içeriğinde 6284 sayılı kanuna referans verilmesi dikkat çekici. Kadınları hedef alan şiddet vakalarındaki aşırı artış artık iktidar ve devleti de önlem almaya ya da alıyormuş gibi yapmaya zorluyor.
DIŞ POLİTİKA
Libya’yla ilgili gelişmeler
Güvenlik-askeri işbirliği mutabakat muhtırası ve Libya’ya asker gönderme tezkeresi Meclis’te onaylandı. Muhalefet “hayır” oyu kullandı.
Türkiye ile Libya arasında güvenlik ve askeri işbirliği mutabakat muhtırasının onaylanmasına ilişkin kanun teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Muhtıra, Türkiye’nin Trablusgarp’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) askeri eğitim vermek, askeri alanda danışmanlık yapmak, teçhizat göndermek gibi unsurları kapsıyor. Oylamada muhalefet partileri CHP, HDP ve İYİ Parti red oyu verdiler.
Diğer yandan, 2 Ocak’ta yapılan oylamada Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarının Libya’ya gönderilmesini öngören Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Cumhur İttifakı’nın oylarıyla Meclis’te kabul edildi. Muhalefet partileri tezkereye de karşı çıktı.
HDP dışında Suriye’ye yönelik askeri operasyonlara onay veren CHP ve İYİ Parti’nin neden Libya’yla yapılan askeri işbirliği anlaşmasına ve asker gönderme tezkeresine karşı çıktığı sorgulanabilir. Birkaç faktörün etkili olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi, iktidar bloğunun Afrin ve Rojava operasyonlarından farklı olarak toplumu Libya konusunda mobilize edememiş olması. Fakat Türkiye’de muhalefet partilerinin sadece toplumun nabzına değil devlet içindeki farklı kanatlardan gelen “tavsiyelere” de duyarlı olduğu biliniyor. Bu durumda, devlet içinde NATO’ya daha yakın duran kanadın Batı’yla yeni bir karşı karşıya gelişten kaçınmak istemiş ve Libya politikasını fazla “İhvan” yanlısı olarak değerlendirmiş olması muhtemel.
Türkiye’nin Libya hamlesine dönük uluslararası tepkiler
Reuters haber ajansına konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, Ankara ve Trablus arasındaki işbirliğini “yararsız ve kışkırtıcı” olarak tanımladı. Türkiye ile Libya arasındaki anlaşmanın ABD bakış açısından bir endişe kaynağı olduğunu söyleyen yetkili “Akdeniz’de daha fazla istikrarsızlık yaratmanın zamanı değil” dedi.[xxvi]
ABD’nin duyduğu rahatsızlık, çekilmiş olduğu enerji zengini bir ülkede Rusya’nın taraflardan birini aktif olarak desteklemek üzere özel bir şirket (Wagner) eliyle 2.000 paralı savaşçı göndermesinden ve Türkiye ile Rusya arasında yeni bir işbirliği alanın doğmakta olmasından kaynaklanıyor diyebiliriz. ABD’nin geniş Ortadoğu’da kısmen veya tamamen çekildiği alanları Rusya dolduruyor. Libya’yaki gelişmelere göre ABD’nin daha aktif bir pozisyon alıp almayacağı merak konusu. Şimdilik Batı bloğu içinde en aktif ülkenin Fransa olduğu görülüyor.
Libya ve Suriye’deki durumu görüşmek üzere Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal’ın başkanlığındaki bir heyet, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov’un başkanlık ettiği Rus heyetiyle bir araya geldi. Moskova’dan yapılan açıklamada, görüşmede iki ülkenin Libya’daki krizin çözülmesi için ortak katkı sunma konusunda anlaştıkları söylendi.[xxvii] Türkiye tarafı Rusya’yı Libya’da ortak hareket etmeye ikna etmeyi amaçlıyordu. Rusya’dan ise yukarıda değindiğimiz son derece nötr açıklama geldi.
Türk heyetinin ziyaretinden kısa süre sonra Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, üçüncü ülkelerin Libya’ya dönük askeri müdahalesinin krizin çözümüne katkı sunmayacağını açıkladı. Fakat “üçüncü ülkelerin soruna doğrudan çözüm bulma ve çatışmanın taraflarına çözüm konusunda yardımcı olma girişimlerini her zaman memnuniyetle karşılayacaklarını” ifade etti.[xxviii]
Söz konusu açıklama Rusya’nın, Türkiye’nin Libya’da İslamcı güçleri de içeren bir taraf lehine askeri müdahalesine olumlu bakmadığını ortaya koydu. Bununla birlikte, Moskova’nın, Türkiye’nin UMH’ni destekleyen İslamcılar üzerindeki nüfuzundan faydalanmak istediği söylenebilir.
Libya UMH, Türkiye’den asker istedi
Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti İçişleri Bakanı Fathi Başağa, başkent Trablus’ta çatışmaların yoğunlaşması halinde Türkiye’den askeri destek isteyeceklerini söyledi. Reuters’e göre, Tunus’ta gazetecilere açıklama yapan Başağa, “Eğer çatışmalar yoğunlaşırsa, Trablus’u ve Trablus’ta yaşayanları koruma hakkımız var” dedi.
Reutere, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Türkiye’den kara, deniz ve hava güçleri için askeri destek talep ettiğini duyurdu. Ardından çıkan başka bir habere göre, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Milli Suriye Ordusu (MSO) çatısı altındaki farklı birliklere bağlı 1.600 kadar paralı askerin Libya’ya gönderilmek üzere Türkiye’ye ait eğitim kamplarında hazırlandığını iddia ediyordu.
Türkiye’nin Libya hamlesi nasıl yorumlanmalı?
Libya’da UMH’ne askeri destek kararı, Doğu Akdeniz’de İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasında 2 Ocak’ta imzalanan EastMed (Doğu Akdeniz) doğal gaz boru hattı anlaşması çerçevesinde değerlendirilmeli. Boru hattı, İsrail’den başlayacak; Kıbrıs’tan ve Girit Adası’nın hemen yanından geçerek Yunanistan üzerinden İtalya’ya ulaşacak. Türkiye, Mısır’ın da desteklediği bu projeden dışlandı ve Doğu Akdeniz’teki enerji kaynaklarından istifade etmek konusunda âdeta kendi karasularına hapsedildi. Bunun üzerine, Trablusgarp’taki UMH ile Doğu Akdeniz’de geniş bir bölgeyi kendi “yetki alanı” olarak düzenleyen bir anlaşma yaptı.
Türkiye’nin Libya’da taraflardan birini askeri olarak destekleme kararı, aslında bu deniz anlaşmasının arkasına askeri güç yerleştirmek istemesinden kaynaklanıyor. Bazı dış politika uzmanları, Türkiye’nin diplomatik yolları etkin kullanmadan “ben yaptım oldu” politikasıyla asker gönderme yolunu seçmesini eleştiriyor. Bu tartışma çerçevesinde, yeni bir dünya düzenine geçmekte olduğumuz ve dış politika araçlarının da buna uygun olarak değişmekte olduğu öne sürülebilir. Bu yeni politika, ABD’nin hegemonyasındaki gerilemenin yarattığı boşlukta filizleniyor, masada güçlü bir pozisyon edinmek için önce sahada askeri varlık göstermeyi içeriyor. Türkiye bunu Rojava’da denedi ve belirli kazanımlar elde etti. Söz konusu yeni dönem yapısal bir özellik mi arz ediyor, yoksa konjonktürel mi, ayrıca ele alınması gerekiyor.
Mısır da hareketlenebilir
Bu arada, Türkiye’nin Libya’da UMH ile anlaşması üzerine Mısır’ın da hareketlenmesi ve Hafter’e askeri destekte bulunması beklenebilir. Nitekim, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El Sisi, “Libya’ya daha önce asker göndermedikleri için pişman olduğu” minvalinde demeçler veriyor. El Ahram Gazetesi’ne verdiği demeçte, “Libya’da yabancı güçlerin alan kazanmasına izin veremeyiz, bu bizim için ulusal güvenlik sorunudur” diyor.[xxix]
Libya’da olası Türkiye-Rusya işbirliği
Rusya’nın, Türkiye’nin Libya’da birlikte hareket etme talebine vereceği yanıt ise büyük ölçüde, Türkiye’nin varlığının ve İslamcılar üzerindeki nüfuzunun Rus stratejinin önü açıp açmayacağına göre şekillenecek.[xxx] Zira Rusya Libya’daki varlığını güçlendiriyor ve Rus petrol şirketleri ülkede faaliyet gösteriyor.
ABD’in Türkiye’ye, Türk-Akımı ve Kuzey-Akım 2 doğal gaz boru hatlarına yönelik yaptırımları
ABD Kongresi’nin iki kanadından geçip Başkan Trump’ın imzasıyla yürürlüğe giren Savunma Bakanlığı bütçesi tasarısında Türkiye’ye, Türk-Akım’ı ve Kuzey-Akım 2 doğal gaz boru hatlarına dönük yaptırımlar bulunuyor.
ABD yönetiminin Türkiye politikasına itiraz eden Cumhuriyetçiler ve Demokratlar Trump’ın direnişine karşı çözümü, Türkiye’yle ilgili yaptırımları, parçalı şekilde veto edilmesi mümkün olmayan Savunma Bakanlığı bütçesinin içine koymakta buldular. Trump yönetimine savunma alanında büyük kaynaklar sağlayan bütçe tasarısı Trump tarafından onaylandı.
Yürürlüğe giren yasada, Türkiye’ye ortak üreticileri arasında yer aldığı F-35 savaş uçaklarının transferini yasaklıyor. Ayrıca Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın aldığı için Ankara’ya yaptırımlar uygulanacak. Türkiye’den gelecekte de Rusya’dan benzer silah sistemleri almayacağına dair teminat vermesi isteniyor.
Yasada aynı zamanda, Türk Akımı doğalgaz boru hattının inşasına katılan şirketlere de yaptırım uygulanması öngörülüyor. Benzer yaptırımlar, Rusya’nın Petersburg şehrinden başlayıp denizden doğrudan Almanya’ya bağlanan Kuzey-Akım 2 doğal gaz boru hattı için de öngörülüyor.
ABD yaptırımlarına karşı Almanya ve Rusya’nın tepkisi
Özellikle Almanya ile ABD arasında tartışma konusu olan Kuzey Akımı 2 doğal gaz hattına karşı ABD Temsilciler Meclisi Savunma Komisyonu tarafından alınan yaptırım kararları uygulanmaya başlandı. Bu çerçevede, Kuzey Akımı 2 projesini finanse eden şirketler ile projenin yapımını üstlenen firmalara karşı yaptırım kararları alındı.
ABD’nin yaptırım kararlarına tepki gösteren Almanya Hükümet Sözcüsü Ulrike Demmer, “Federal Hükümet, alınan yaptırım kararını reddediyor. Karar, Alman ve Avrupa firmalarını etkileyecek ve içişlerimize karışma anlamına geliyor” dedi.
Rusya tarafından yapılan açıklamada ise 10 milyar avroya mal olması planlanan doğal gaz hattının yapımına devam edileceği belirtildi.[xxxi] Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Kuzey Akım-2 projesinin “ABD’nin tüm tehditlerine rağmen gerçekleşeceğini” kaydetti.
Lavrov ayrıca Türk-Akım boru hattının 2-3 hafta içinde hizmete gireceğini söyledi.[xxxii]
Suriye/İdlip
Türkiye’nin İdlip’teki bir gözlem noktasının daha etrafı sarıldı
Suriye ordusu İdlib’in güneyindeki operasyonuna devam ederken, Türkiye’nin Surman’daki gözlem noktasının Suriye askerlerinin kontrolündeki bölgede kaldığı belirtildi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) direktörü Rami Abdülrahman “Rejim güçleri, bazı köy ve kasabaları ele geçirmelerinin ardından, Türkiye’nin Surman’daki gözlem noktasının etrafını sardı” dedi.[xxxiii]
SOHR ayrıca, kenti kontrollerinde tutan El Kaide uzantılı El Nusra (Heyet Tahrir El Şam) ve Ehrar El Şam örgütlerinin M5 olarak bilinen Suriye-Halep uluslararası yolu üzerindeki Keferbasin, Bablin, Sehyan ve Maaret Hetat bölgelerinden çekildiğini duyurdu.
Rusya: “Türkiye Soçi Mutabakatı’ndaki yükümlülüklerini yerine getirsin”
İdlip konusunda yaşanan bir başka gelişme ise Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova’nın açıklamasıydı. Zaharova, Rusya’dan Suriye rejiminin İdlip operasyonunu durdurmasını isteyen Türkiye’nin Soçi Mutabakatı’nda öngörülen yükümlülükleri yerine getirmesi gerektiğini söyledi. Yapılan açıklamada “İdlib’deki terör yuvasının sonsuza dek varlığını sürdürmesi kabul edilemez” denildi.[xxxiv]
Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar bir açıklama yaparak, etrafı sarılmakta olan İdlip’teki gözlem noktalarının boşaltılmayacağını söyledi. Akar, “Hiçbir şekilde ateşkes sağlanmasına yönelik görevlerini kahramanca yapan 12 gözlem noktasını boşaltmayacağız, buradan çıkmayacağız” dedi.[xxxv]
Mısır ve Suudi Arabistan’ın SDG’yi Suriye muhalefetine dahil etme çabası
Mısır ve Suudi Arabistan’ın Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) Suriye muhalefetine katmayı ve Türkiye’nin nüfuzunu zayıflatmayı amaçladığı iddia edildi. Bu amaçla, Suriye Demokratik Meclisi’nden bir heyetin 21 Aralık’ta Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın resmi daveti üzerine Kahire’ye gittiği öne sürüldü. Suriyeli Kürt yetkililerin, Suudi Arabistan ve Ürdün’de de gizli görüşmelerde bulunduğu iddia edildi.[xxxvi]
Bu çerçevede, Suudi Arabistan, Suriye muhalefetini temsil eden Müzakere Yüksek Komitesi’ndeki (MYK) bağımsız adayların seçilmesi için Riyad’da bir toplantı düzenledi. Fakat İstanbul’da bulunan MYK üyeleri, Riyad’ın bağımsız adaylar için kendilerine danışmadığını savunarak toplantıya tepki gösterdi. Komite üyelerinin bugüne dek dışlanan PYD veya SDG’li isimlerin komiteye seçilmesinden endişe duydukları belirtiliyor.
ABD, İranlı General Kasım Süleymani’ye suikast düzenledi
ABD’nin, Suriye’deki İran yanlısı milisleri yöneten Kudüs Gücü Komutanı general Kasım Süleymani’yi öldürmesi bir dizi olayın ardından gerçekleşti.
Önce 27 Aralık’ta Irak’ın Kerkük kentinde Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) tarafından bir Amerikan üssüne düzenlenen roketli saldırıda bir ABD’li sözleşmeli müteahhit ölürken altı ABD askeri de yaralandı.
29 Aralık’ta ABD intikam amacıyla Haşdi Şabi’nin ve Hizbullah Tugayları’nın (Kata’ib Hizbullah) Irak ve Suriye’deki silah depolarını, komuta ve kontrol merkezlerini vurdu. Pentagon’un hava saldırıları sonucu en az 25 savaşçı yaşamını yitirirken, 55’ten fazla kişi de yaralandı.
31 Aralık’ta Haşdi Şabi destekçileri Irak’ın başkenti Bağdat’ta yüksek güvenlikli Yeşil Bölgesi’ndeki ABD Büyükelçiliği’ni bastı.
1 Ocak’ta ABD Başkanı Trump, elçiliğin basılmasından İran’ı sorumlu tuttu ve Tahran ile Haşdi Şabi’yi açıkça tehdit etti. Irak Cumhurbaşkanı Behram Salih’in geri çekilin çağrısı sonrasında eylemciler ikinci gün elçiliğin etrafından geri çekildi.
3 Ocak’ta ise Kudüs Gücü komutanı General Kasım Süleymani ile Haşdi Şabi ve Irak Hizbullahı’nın liderlerinden Ebu Mehdi el-Mühendis ABD’nin füze saldırısında öldürüldü. Her iki isim de on kişilik koruma ekibiyle birlikte iki araçla Bağdat Havalimanı’ndan şehir merkezine doğru hareket halindeyken saldırıya uğradı.
İran’ın bölgede önde gelen kadrolarından Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi, muhtemelen ABD ile İran arasındaki gerginliği iyice tırmandıracak.
İran, Çin ve Rusya Hint Okyanusu’nda ortak askeri tatbikata başlıyor
İran, Çin ve Rusya, Hint Okyanusu’nun kuzeyinde 4 gün sürecek bir askeri tatbikat yapacak. Üç ülkenin donanmalarının yer alacağı tatbikat Cumartesi günü başlayacak.
EKONOMİ
Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devredilen PTT 900 milyon zarar etti
Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) iç denetim raporuna göre TVF’ye devredilmeden önce kasasında 650 milyon TL para olan PTT 900 milyon zarar etti. Toplam 1,5 milyar TL’lik kaynak buharlaşmış oldu.
Asgari ücret
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren geçerli olacak asgari ücretin brüt 2 bin 943 lira, net 2 bin 324 lira 70 kuruş olarak belirlendiğini söyledi. Bakan ayrıca “İşletmelere 75 lira asgari ücret desteği sağlayacağız” dedi.[xxxvii]
Aralık ayı verileri zayıf bir toparlanmaya işaret ediyor
Merkez Bankası (MB) Aralık ayı imalat sanayi genelinde kapasite kullanım oranı verilerini açıkladı. Buna göre Aralık ayında kapasite kullanım oranı bir önceki aya göre 0,2 puanlık düştü ve yüzde 77 oldu. Geçtiğimiz yılın aynı ayında bu oran yüzde 74,1 seviyesindeydi. Diğer yandan, Aralık ayı reel kesim güven endeksi (RKGE) bir önceki aya göre 1,6 puan artarak 103,6 seviyesinde gerçekleşti. Söz konusu veriler, ekonomide meydana geldiği öne sürülen toparlanmanın çok zayıf seyrettiğini, gerçekte krizin devam ettiği gösteriyor.
Ekonominin krizden çıkıp çıkmadığını değerlendirirken kapasite kullanım oranı, güven endeksleri, büyüme oranları gibi ana-akım göstergelerdeki gelişmeleri mutlaklaştırmaktan kaçınmak önem taşıyor. Günümüzde değerlendirmelerde temel alınması gereken en önemli göstergelerin başında giderek artan işsizlik ve özellikle genç işsizliği geliyor.
IMF: Türk bankalarının durumunu bağımsız bir kuruluş tekrar incelesin
Geçtiğimiz aylarda Türkiye’ye gelen IMF heyeti “4. madde konsültasyon çalışmaları” çerçevesinde bir rapor hazırladı. Raporda şu başlıklar özellikle dikkat çekiyor:
- 2018 yılına kadar fazla veren faiz dışı bütçe uzun süre sonra ilk kez 2018-2019 yıllarında açık verdi. Mali disiplin bozuluyor.
- Kamu bankaları aracılığıyla piyasaya döviz satarak döviz kurlarının artışını önleyen Merkez Bankası’nın (MB) rezervlerindeki azalış, Türkiye’nin dış finansman yükümlülükleri dikkate alındığında kritik düzeyde.
- TL’deki değer kaybı, yüksek finansman giderleri (faiz) ve düşük büyüme nedeniyle reel sektör şirketlerinin bilançoları bozuldu.
- Türk banlarının varlık kalitesi bağımsız kuruluşlar tarafından incelenmeli.
Burada gündelik gelişmeler arasında gözden kaçırılmaması gereken iki konunun IMF tarafından gündeme getirilmesi önemli: 2018 krizinde şirketlerin ve bankaların bilançolarında meydana gelen bozulma henüz giderilmiş değil. Bunun için bankalardaki batık kredilerin “temizlenmesi”, yani bankalara büyük bir kaynak aktarılması gerekiyor. Bankacılık sisteminin sağlığı açısından da batık durumdaki şirketlerin “yüzdürülmesine” son verilmesi gerekiyor.
IMF, Türk bankalarının durumunun resmi raporlara yansıtıldığından daha kötü olabileceğini düşünüyor. Bu nedenle bağımsız bir kuruluşun Türk bankalarını denetlemesini talep ediyor.
[i] Konuyla ilgili detaylı bir tartışma için bkz: Ali Kerem Saysel, “Neo-İttihatçı Çılgınlığın Son Perdesi: Kanal İstanbul” https://www.art-izan.org/toplum-siyaset/neo-ittihatci-cilginligin-son-perdesi-kanal-istanbul/
[ii] https://t24.com.tr/haber/imamoglu-ndan-mansur-yavas-a-destek-her-zaman-yanindayiz-iftira-ve-sorusturma-surecini-kiniyorum,853259
[iii] http://bianet.org/bianet/siyaset/217496-erdogan-kanal-istanbul-a-basliyoruz
[iv] https://t24.com.tr/haber/cumhurbaskanligi-sozcusu-kalin-idlib-deki-durum-kritik-bir-sekilde-devam-ediyor,853439
[v] https://t24.com.tr/haber/gelecek-partisi-kanal-istanbul-raporunu-acikliyor,854583
[vi] https://www.birgun.net/amp/haber/kanal-istanbul-icin-ced-raporu-aciklandi-281196?__twitter_impression=true
[vii] https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/kanal-istanbul-itirazinda-son-gun-vatandaslar-akin-akin-dilekce-icin-geldi-5544292/
[viii] https://www.independentturkish.com/node/109721/haber/kanal-istanbula-karadeniz-illerinde-de-itiraz-ba%25C5%259Flad%25C4%25B1
[ix] https://t24.com.tr/haber/muhtarlara-kanal-istanbul-talimatina-kaftancioglu-ndan-tepki-atanmislar-secilmisleri-tehdit-edemez,853940
[x] “Bir İstanbul boğazımız var. Siz Independent olayını unutuyor musunuz. Hepsinden öte Montrö anlaşması Türkiye’ye kazandırmıştır ne kaybettirmiştir. Bunu hiç düşündünüz mü?” http://www.hurriyet.com.tr/gundem/cumhurbaskani-erdogandan-onemli-aciklamalar-41404016
[xi] “Montrö Boğazlar Antlaşması delinmedikçe, söz konusu projenin idare ve idamesinde her türlü risk ve tehlike hesap edilip, bütün ayrıntılar dikkate alınıp Türkiye’nin jeostratejik gücüne güç katıldıktan sonra niye rahatsız olalım ki?” https://tr.sputniknews.com/turkiye/201912251040911968-bahceli-montro-bogazlar-antlasmasi-delinmedikce-kanal-istanbul-projesinden-niye-rahatsiz-olalim/
[xii] “Kanal İstanbul’un Montrö Sözleşmesiyle herhangi bir ilgisi de yoktur. Tamamen Türkiye’nin kendine ait bir su yolu olarak faaliyet gösterecek ve işletilecektir.” https://www.aksam.com.tr/aksam-tv/guncel/baskan-erdogan-kanal-istanbulun-montro-sozlesmesiyle-herhangi-bir-ilgisi-yoktur/50015
[xiii] http://bianet.org/bianet/yasam/217799-yerli-otomobil-tanitildi
[xiv] https://t24.com.tr/haber/inan-kirac-yerli-otomobil-projesinden-cekildigini-torene-golge-dusurmemek-icin-duyurmamis,853974
[xv]https://t24.com.tr/haber/ali-babacan-memlekete-baktikca-icim-kan-agliyor-yeni-bir-tek-adam-partisine-ihtiyac-yok,853888
[xvi] https://www.independentturkish.com/node/107301/siyaset/mehmet-a%2525c4%25259far-bu-b%2525c3%2525bcy%2525c3%2525bck-milliyet%2525c3%2525a7i-muhafazakar-iktidar%2525c4%2525b1-par%2525c3%2525a7alamak-i%2525c3%2525a7in-siyasi
[xvii] https://haber.sol.org.tr/turkiye/kilicdaroglundan-yeni-ittifak-aciklamasi-babacan-ve-davutoglu-277196
[xviii] https://t24.com.tr/video/istanbul-universitesi-nde-ogrencilerin-yemeklerine-yeni-yil-zammi-nin-ardindan-tepki-buyuyor-ogrenci-degiliz-musteriyiz,25458
[xix] https://t24.com.tr/video/istanbul-universitesi-ogrencilerinden-yemekhane-zammina-karsi-dilekcelerini-vermek-uzere-rektorluge-yuruyor,25504
[xx] https://www.evrensel.net/haber/393909/ankara-universitesinde-lastesis-engellendi-8-ogrenci-gozaltina-alindi
[xxi] https://www.evrensel.net/haber/393954/metal-iscileri-eylemlerini-surduruyor-2
[xxii] https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/kamyoncular-eylem-yapip-yollari-kapatmisti-dijital-takograf-uygulamasi-ertelendi-5546940/
[xxiii] https://t24.com.tr/haber/meb-kendine-3-ayri-raporla-zayif-karne-verdi,854560
[xxiv] https://t24.com.tr/haber/liseliler-feminist-takiliyor-ismi-konmamis-bir-deizm-yasiyorlar,854582
[xxv] https://t24.com.tr/haber/icisleri-bakanligi-kadina-yonelik-siddetle-mucadele-genelgesi-yayimlandi,854325
[xxvi] https://tr.sputniknews.com/abd/201912211040888766-turkiye-/
[xxvii] https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2019/12/24/rusyadan-suriye-ve-libya-aciklamasi-krizlerin-cozumleri-hakkinda-gorustuk/
[xxviii] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1710984/rusyadan-erdogana-asker-gonderme-tepkisi.html
[xxix] https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/12/24/suriyeden-libyaya-cihatci-siyaset/
[xxx] Bu doğrultudaki yorumlar için bkz. https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/12/27/bataklik-seferi-ve-asik-suratlar/
[xxxi] https://www.evrensel.net/haber/393677/abd-avrupa-arasinda-dogal-gaz-gerilimi
[xxxii] https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2019/12/22/lavrov-trumpin-dusunduklerini-direkt-soylemesi-hosuma-gidiyor/
[xxxiii] https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2019/12/24/suriye-insan-haklari-gozlemevi-turkiyenin-idlibdeki-bir-gozlem-noktasinin-etrafi-sarildi/
[xxxiv] https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2019/12/26/rusyadan-turkiyeye-idlib-cagrisi-mutabakati-uygulayin/
[xxxv] https://gazeteyolculuk.net/hulusi-akar-idlibteki-gozlem-noktalarini-bosaltmayacagiz
[xxxvi] https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2019/12/26/iddia-riyad-ve-kahire-turkiyeye-karsi-sdg-planini-devreye-soktu/
[xxxvii] https://www.evrensel.net/haber/394011/2020-yili-icin-belirlenen-asgari-ucret-2-bin-324-lira-70-kurus