DIŞ POLİTİKA

Geçtiğimiz iki hafta içinde Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge” kurulması konusu dış politikaya damga vurdu. S-400 ve İdlib konuları da gündem olmayı sürdürdü. Olayların gelişimi konunun, ABD ve Türkiye arasında bir açıklama savaşına dönüşmeye başladığı izlenimi verdi.

22 Temmuz’da ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, güvenli bölge konusunu Türkiye heyetiyle görüşmek üzere Ankara’ya gelirken, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Orgeneral Kenneth McKinsey, ABD Büyükelçisi William Robak ve Savunma Bakanlığı yetkilileri de Haseke’de Demokratik Suriye Güçleri (QSD) komutanı Mazlum Kobani ile görüştü. Bu görüşmede, güvenli bölgenin yanı sıra bölgedeki cihatçıların ve ailelerinin durumu hakkında da konuşulduğu belirtildi.[i] Ankara’daki görüşmelerde ise uzlaşma sağlanamadığı görüldü. Yine de “müşterek çalışmalara devam” açıklaması yapıldı. Türkiye tarafı uzlaşma sağlanamaması üzerine, baskıyı arttıran adımlar atmaya başladı. Bu adımlardan  en önemlisi sınır bölgesine yapılmakta olan askeri yığınağın artırılması oldu. TSK günler öncesinden başladığı Kobani, Tel Ebyad (Grê Spî) ve Ras el Ayn (Serê Kaniyê) hatlarına tank sevkiyatını daha da artırdı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Şu anda İncirlik olsun, Kürecik olsun, diğer konularda olsun biz süreci işletiyoruz. Bize yönelik Amerika’nın çok olumsuz adımları olursa, eğer yaptırım veya daha ileri adımlar olursa bizim de Amerika’ya vereceğimiz cevaplar var, olacaktır” şeklinde ifadelerde bulundu.[ii] Yine aynı gün Çavuşoğlu, AB ile olan “geri kabul” anlaşmasının askıya alındığını söyledi.[iii] Tam da bu sırada İnterpol PYD eski lideri Salih Müslim hakkında çıkarılan kırmızı bülteni iptal etti.[iv]

23 Temmuz’da, Suriye sınırından Ceylanpınar’a atılan bir roket sonucu üç kişi yaralandı. Roketi atan kişi Rojava güvenlik güçlerince yakalandı. Saldırının ABD ve koalisyon yetkililerinin Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Ebdi ile görüştükleri günün akşamında gerçekleşmesi dikkat çekti. Olay QSD tarafından provokasyon olarak değerlendirildi.[v]

24Temmuz’da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Suriye’de güvenli bölge oluşturulması konusunda ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in ziyaretinde gündeme getirdiği önerileri yetersiz bulduklarını açıkladı. Çavuşoğlu, “Bir an önce (ABD ile) güvenli bölgeyle ilgili mutabakata varmamız lazım. Bizim artık sabrımız kalmadı” dedi.[vi] Aynı gün ABD Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, tarafların Münbiç yol Haritası konusunda hızlı ve somut ilerleme sağlamayı taahhüt ettiği, Türkiye’nin Suriye sınırında güvenliğin artırılmasına yönelik tekliflerinin ele alındığı belirtildi.[vii]

25 Temmuz’da Türkiye önceki günkü teklifine dair ABD’den beklediği yanıtı çok sert bir üslupla talep etti: Milli Savunma Bakanı Akar ABD heyeti ile yapılan görüşmelere ilişkin yaptığı açıklamada “Bütün görüşlerimizi, tekliflerimizi gelen heyete ilettik. Bunları inceleyip cevaplarını derhal vermelerini bekliyoruz” dedi.[viii]

26 Temmuz’da ABD heyetinin, Suriye’de oluşturulacak ‘güvenli bölge’ için sunduğu planın detaylarına dair haberler yayımlanmaya başladı.[ix] ABD’nin sunduğu iddia edilen plana göre; sınır hattının 450 km’lik bölümünde derinliği 5 km olarak belirlenen ‘güvenli bölge’den QSD/YPG çıkarılacak. Bölgede TSK ile uluslararası koalisyon güçleri, gözlem noktaları kurup devriye görevi yapacak. Plana göre, güvenli bölge, kent merkezlerini (Ayn el Arap, Telabyad, Resulayn ve Kamışlı) kapsamayacak. ABD’nin planına Türkiye’nin cevabı epey sert oldu: Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD Savunma Bakanı Mark Esper ile telefonda görüştü. MSB’den görüşmeye ilişkin yapılan açıklamada, “Görüşmede, ABD ile ortak bir noktada buluşamazsak ‘Güvenli Bölge’yi tek başımıza oluşturmak zorunda kalacağımız ifade edilmiştir.” denildi.[x]

30 Temmuz 2019 Salı günü Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında altı saat süren Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamada, “Suriye sınırımız boyunca oluşan otorite boşluğunun ülkemize yönelik tehditleri artırması sebebiyle, sınır güvenliğimiz çerçevesinde bölgenin tüm terör unsurlarından temizleneceği ve bütün gücümüzle bir ‘barış koridoru’nun inşası için gayret sarf edileceği hususundaki kararlılığımız teyit edilmiştir” denildi. MGK açıklamasında ABD ile ‘güvenli bölge’ oluşturulmasına ilişkin görüşmelere atıfta bulunulmaması dikkat çekiciydi.

1 Ağustos’ta yapılan iki açıklama durumun geldiği noktadaki gerilimi de yansıtır nitelikteydi: ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey, son durumu “Türkiye ile güvenli bölge konusunda henüz bir anlaşma sağlanamadı.” açıklamasıyla duyurdu. Ertesi gün Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy “ABD ile ortak bir noktada buluşulamaması halinde güvenli bölgeyi tek başımıza oluşturmak zorunda kalacağız.” dedi. Aksoy, “3 Ağustos haftası ülkemize gelecek olan ABD askeri heyetiyle görüşmeler devam edecek” diye eklemede bulundu ve gözler önümüzdeki haftaya çevrilmiş oldu.

‘Güvenli bölge’ müzakerelerinde henüz bir sonuca varılamadığı görülmekte. ABD ve Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD), Türkiye tarafından öne sürülen teklifi kabul etmediği ortaya çıktı. Yorumlara göre Türkiye 32 kilometrelik bir alanın kendi kontrolünde olmasını ve QSD’nin de bu alandan çıkarılmasını istiyor. QSD ise ‘güvenli bölgenin’ 5 kilometrelik bir alanda Koalisyon Güçleri kontrolünde kurulabileceğini belirtiyor. Geçen hafta Ankara’ya gelen ABD’li heyetin de QSD’nin önerisine benzer bir teklifi sunduğu fakat Ankara’nın da bunu kabul etmediği ortaya çıktı. Türkiye sınıra askeri sevkiyat yaparak, Washington yönetimine baskıyı sürdürürken ABD de sınırdaki devriye faaliyetlerini arttırdı. Bu sırada BM tarafından yapılan bir açıklama dikkat çekti: 1 Ağustos’ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Türkiye ve ABD arasındaki görüşmelere ilişkin, ”Ortaya çıkabilecek yeni çatışmaların önlenmesi için tüm tarafları bu konuda anlaşmaya teşvik ediyoruz.” dedi.[xi] Açıklamadaki ‘tüm taraflar’ vurgusu dikkat çekiciydi.

Trump’ın “Binlerce IŞİD’liyi Avrupa’nın üzerine salarız” mesajı Batılı koalisyon güçlerine bir uyarı ve “Gelin güvenli bölgeye girin” çağrısı olarak da yorumlanabilir. BM tarafından yapılan çağrıyla birlikte değerlendirildiğinde, bu mesajın Türkiye’ye “Aramızda çözelim yoksa konu uluslararası boyuta taşınır” anlamına gelen bir gözdağı  olduğunu da söyleyebiliriz.[xii]

Türkiye tarafından yapılan son açıklamaların ardından, “Kürtleri korumayı gözeten bir politikaya sahip ABD’ye rağmen Türkiye tek taraflı bir hamle geliştirilebilir mi?” sorusunun ciddiyet kazandığını söyleyebiliriz. Rasyonel yaklaşım bunun mümkün olmadığını, tarafların bir anlaşmaya varacağını öngörüyor. Ancak malum ‘İttihatçı çılgınlık’ döneminde yapılabilecekler konusunda öngörüde bulunmak zor. İçinde bulunduğumuz şartlarda olası bir operasyon, Cumhur İttifakı’na yeniden sarılan iktidarın gerek ekonomik kriz gerekse kıpırdanmakta olan toplumsal muhalefeti yönetme / bastırma, gerekse yüksek siyaset muhalefetini manipüle etme / içerme açısından yeni kolaylıklar sağlayacaktır. Bu durumu gözeten bazı yorumlar Türkiye’nin bölgeye girme ihtimalini güçlü bir olasılık olarak görüyor. Başka bir yaklaşıma göre ise kısa vadede ABD’nin Kürtleri koruma politikasının sona erdiğini düşünmek için neden görünmüyor. Türkiye bölgeye girerse ABD’ye rağmen girmiş olacak, ki bu yaklaşıma göre böylesi bir adım, şu an için pek olası görünmüyor.

Önümüzdeki hafta ABD – Türkiye arasındaki görüşmelerin devam etmesi yönünde ortak karar alınması uzlaşı ihtimalini gündemde tutuyor.

Diğer dış politika gelişmeleri

Türkiye’yi ilgilendiren diğer önemli gelişmeleri aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

Türkiye’nin Federe Kürdistan bölgesinde başlattığı Pençe harekâtına KDP ve YNK ile birlikte İran’ın da dahil olduğu öne sürüldü. Türkiye’nin öncülüğünü yaptığı harekâtın amaçlarıyla ilgili yeni iddialar da ortaya atıldı. Bölgeden alınan bilgilere göre, Türkiye ve İran, öncelikle PKK’nin denetiminde olan stratejik geçiş hatlarını tutacak. Planın başarıya ulaşması halinde ise İran, PJAK’a karşı kapsamlı bir operasyon başlatacak.[xiii] Pençe harekâtıyla Türkiye PKK ile savaşı derinleştirirken Amerika’nın bu konuda sessiz kalması dikkat çekti. Bu durum bazı kesimler tarafından ABD’nin tutarlı bir Kürt politikası olmadığına örnek olarak gösterildi. Ancak bu sessizliği, ABD’nin asıl dikkate aldığı coğrafyanın kısa vade için Kuzey Suriye olduğu ve Kuzey Irak’taki Türkiye saldırılarına daha önce Afrin’dekine benzer tutumla yaklaştığı şeklinde yorumlamak da mümkün.

1 Ağustos’ta Rusya savaş uçakları İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde bir pazar yerine saldırı düzenledi. Saldırıda ilk belirlemelere göre 18 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı. Aynı gün BM Genel Sekreteri Antonio Guterres İdlib’de Suriye ile Rusya’nın saldırılarına ilişkin soruşturma başlatılacağı açıklamasını yaptı.[xiv]

22 Temmuz’da Amerika Birleşik Devletleri’nde senatörler, S-400 alımı nedeniyle Türkiye’ye yaptırım uygulanması konusunda Başkan Donald Trump’a yönelik baskılarını artırırken Wall Street Journal, Trump’ın bundan kaçındığını ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bu konuda güvence verdiğini iddia etti.[xv]

26 Temmuz’da ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almasına ilişkin, “Daha fazla yaptırım gelebilir. Açıkçası S-400’lerin operasyonel hale getirilmemesini istiyoruz, amacımız bu.” dedi.[xvi]

24 Temmuz’da ABD yönetiminin Ankara’nın Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alması üzerine Türkiye’yi F-35 savaş uçağı programından çıkarmasından sonra, üretici firma Lockheed Martin de Türkiye’nin parça üretiminden çıkarıldığını açıkladı. Türkiye’nin üretimden çıkarılma süreci Mart 2020’ye kadar tamamlanmış olacak.[xvii] ABD’de eğitimde olan Türkiyeli pilotlar ve askeri personel 1 Ağustos itibarıyla Türkiye’ye dönmeye başladı.[xviii]

Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarına karşı AB’den Türkiye’ye karşı yaptırımlar uygulanmaya başladı. 24 Temmuz’da, tek başına Türkiye’ye en çok kredi veren yabancı kurum olan Avrupa Yatırım Bankası Türkiye’ye yeni kredi vermeyi yıl sonuna kadar durdurdu.[xix]

EKONOMİ GÜNDEMİ

Merkez Bankası politika faizini 4,25 puan düşürdü

Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) politika faizini agresif bir adımla 425 baz puan düşürerek yüzde 24’ten yüzde 19,75’e indirdi. Eski MB Başkanı Murat Çetinkaya faiz indirimlerinde fazla ihtiyatlı davrandığı için görevden alınmıştı. Murat Çetinkaya görevde kalsaydı indirimin 2,0 puanla sınırlı kalacağı öngörülüyordu.

MB’nın yüksek düzeydeki faiz indirimin ardından kamu bankaları da konut ve tüketici kredi faizlerini düşürdüler. Vakıfbank ve Ziraat Bankası 500 bin TL’ye kadar olan 180 ay vadeli konut kredisi faizini aylık 0,99’a çekti.

MB’nın ekonominin taşıdığı onca riske rağmen agresif bir faiz indirimine gitmesi, ardından kamu bankalarının bireysel kredi faizlerini indirmesi kuşkusuz daralmaya devam eden ekonomik faaliyetleri canlandırma amacı taşıyor. Bununla birlikte tek başına MB’nın faiz indiriminin hedeflenen canlanmaya hizmet edeceğini söylemek zor. Bunun nedenlerinden biri, özel bankaların MB faiz indirimini kurumsal kredi faizlerine yansıtmakta isteksiz davranacak olması. Özel bankalar daralan bir ekonomide fazlasıyla risk taşıyan şirketlere kredi vermekte isteksizler. Dolayısıyla reel ekonomideki riskler, sadece bankaların fon bulma maliyetini düşürerek piyasanın canlandırılması hedefini zora sokuyor. İkinci önemli neden ise hanehalklarının gerçek gelirlerinin düşmesi ve halihazırda zaten borçlu olmaları. Önümüzdeki dönemde konut satışlarındaki gelişmeler bu yolla ekonomiyi canlandırma çabasının başarısı hakkında sağlam bir fikir verecektir.

Döviz kurları neden yükselmedi?

MB’nın politika faizini agresif şekilde düşürmesine karşın döviz kurlarında beklenen yükseliş yaşanmadı. Piyasa uzmanları bu gelişmeyi şu aşamada fazladan bir döviz talebinin olmamasına bağlıyor. Yurttaşlar mevduatlarının yarısından fazlası zaten döviz olarak tutuyor. İkincisi, Londra’daki swap piyasasına ekonomi yönetiminin müdahalesinden sonra yabancı yatırımcılar Türkiye’de varlık satın almak için TL borçlandıkları bu piyasadan uzak duruyorlar. Bir diğer neden, gelişmiş ülkelerde merkez bankalarının faizleri düşürmesine karşın Türkiye’ye yabancı portföy yatırımcılarının hâlâ gelmiyor oluşu. Sonuç olarak TL cinsinden varlıkların satılıp döviz alınmasıyla ortaya çıkabilecek döviz talebi oluşmuyor. Buna karşın uzmanlar faiz indirimlerinin devam etmesi halinde döviz kurlarında yükselme yaşanacağı görüşündeler.

Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesiyle yandaş müteahhitlere ödeme yapılıyor

Basında çıkan haberler MB ihtiyaç akçesinin Hazine’ye aktarılan ilk diliminin müteahhit alacaklarının ödenmesinde kullanıldığını ortaya koydu. Haberlere göre Hazine’ye aktarılan ihtiyat akçesinin 2,5 milyar TL’lik bölümü müteahhitlere olan borçları ödemek üzere Karayolları Genel Müdürlüğü’ne aktarıldı. Diğer yandan, zam yapmalarına ekonomi yönetimince izin verilmeyen, maliyetleri ile satış fiyatları arasındaki makasın açılması nedeniyle güçlük yaşayan devlete ait bazı enerji şirketlerine de Hazine’den kaynak aktarımı yapıldı.  Anlaşıldığı kadarıyla iktidar MB’den Hazine’ye devredilen ihtiyat akçesinin bir bölümüyle alacakları ödenmediği için darboğazdaki yandaş müteahhitleri kurtarırken bir bölümüyle de gelir-gider dengesi iyice bozulan kamu enerji şirketlerini “rahatlatmış” bulunuyor. MB ihtiyat akçesinin bu amaçlarla kullanılması bir yandan yaşanan ekonomik sıkışmışlığını gözler önüne sererken diğer yandan ekonomi yönetiminin çok kısa vadeden ötesine dair bir hazırlığı olmadığını gösteriyor.

 

[i] https://www.artigercek.com/haberler/abd-merkez-kuvvetler-komutani-kobani-de

[ii] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1499353/Cavusoglu_ndan_incirlik_cikisi.html

[iii] https://www.evrensel.net/haber/383451/disisleri-bakani-cavusoglu-ab-ile-geri-kabul-anlasmasini-askiya-aldik

[iv] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1499958/interpol_Salih_Muslim_hakkinda_cikarilan_kirmizi_bulteni_iptal_etti.html

[v] https://www.artigercek.com/haberler/ceylanpinar-da-patlama-1-i-agir-3-yarali

[vi] https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2019/07/24/cavusolgu-abdnin-suriye-onerisi-bizi-tatmin-etmedi/

[vii] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1503359/ABD_den_kritik_Turkiye_aciklamasi.html

[viii] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1505057/Turkiye_den_ABD_ye_ultimatom__Derhal_cevap_vermelerini_bekliyoruz.html

[ix] https://www.artigercek.com/haberler/hukumet-guvenli-bolge-icin-denetimde-israrli

[x] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1510722/Bakan_Akar__ABD_li_mevkidasi_Esper_ile_gorustu.html

[xi] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1515738/Guterres_ten__guvenli_bolge__konusunda_ABD_ve_Turkiye_ye_uzlasi_cagrisi.html

[xii] . https://t24.com.tr/haber/trump-tehdit-etti-binlerce-deas-liyi-avrupa-ya-salariz,833302

[xiii] https://www.yeniyasamgazetesi.info/penceye-ortaklar-bulundu-iddiasi/

[xiv] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1515316/BM_idlib_deki_saldirilar_ile_ilgili_sorusturma_baslatacak.html

[xv] https://tr.sputniknews.com/abd/201907221039729282-senatorler-yaptirim-icin-bastiriyor-ama-Wsjye-gore-trump-erdogana-bu-konuda-guvence-verdi/

[xvi] https://www.evrensel.net/haber/383692/abd-disisleri-bakani-pompeodan-s-400-aciklamasi-daha-fazla-yaptirim-gelebilir

[xvii] https://www.evrensel.net/haber/383597/turkiye-f-35in-parca-uretiminden-de-cikarildi

[xviii] http://bianet.org/bianet/militarizm/211139-abd-de-f-35-egitimi-alan-pilotlar-donuyor

[xix] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1503109/AB_den_Turkiye_ye_karsi_ilk_hamle__Krediler_durduruldu.html