Bu çalışma, Artizan web sitesinde derlenen şu haber ve yorum akışından yararlanarak hazırlanmıştır: http://art-izan.org/haber-akisi/30-eylul-6-ekim-haber-akisi

30 Eylül-13 Ekim arasındaki iki haftalık döneme baktığımızda ekonomi alanındaki gelişmelerin, “Cumhur İttifakı” içindeki gerilimlerin ön plana çıktığını gözlemleyebiliyoruz.

Ekonomi alanındaki gidişata dair tespitlerimizi daha önce belirtmiştik.[1] Arada geçen süreçte temel görüş ve tespitlerimizin değişmediğini belirtebiliriz. Krizin esas etkilerinin derinleşmekte olduğuna ilişkin göstergelerinin öne çıkmaya başladığını söylemek mümkün. Şirketlerin üst üste konkordato ilan ettiklerine dair haberler giderek artmaya başladı. Yörsan Gıda’nın konkordato ilan etmesiyle Ekim’in ilk 11 gününde konkordato ilan eden şirket sayısı 53’e yükseldi.[2] Son dönemde basına yansımasa da irili ufaklı birçok şirketin konkordato ilan ettiği ya da buna hazırlandığı belirtilmekte. Beraberinde işsizlik oranlarının da artmaya devam ettiği görülmekte.

Ekonomi alanındaki yeni ve şaşırtıcı bir gelişme olarak McKinsey ile yapılan anlaşmanın iptal edilmesini vurgulayabiliriz. Geçen döneme ilişkin değerlendirmemizde, Türkiye’nin McKinsey adlı bir danışmanlık şirketiyle anlaşma imzalamış olmasını, dışarıdan gelecek sermayeye güvence sunma amaçlı bir girişim olarak değerlendirmiştik. Anlaşmanın iptalini ise henüz net bulgular olmasa da, “McKinsey’in kamu harcamalarını kısıtlamaya yönelik olası talimatlarının AKP için yerel seçimler öncesi gerçekleştirilebilir olmaması” ile ilişkilendirmiştik. “Çünkü bu kısıtlama AKP’nin yardımlarla yanında tuttuğu yoksul kesimle arasını yerel seçimler öncesi açacaktı.” Geçen zaman zarfında anlaşmanın feshinin nedeni tam olarak aydınlanmasa da daha olası tahminler yapılabilir.

Öncelikle fesih nedenini anlaşmanın kendisinde aramak gerektiğini belirtelim. Bunun için biraz daha gerilere gidelim: Maliye ve Hazine Bakanlığı tarafından açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) içinde yer alan çok önemli bazı öngörü ve hedeflerin, IMF tarafından Nisan 2018’de açıklanan (18/110 sayılı) Türkiye Raporu’ndaki[3] öneri ve hedeflere yakınlığını hatırlamamız gerekiyor. 2019-2021 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program, nam-ı diğer Yeni Ekonomi Programı (YEP) temel noktalarda neredeyse “YEP bir IMF programıdır” dedirtecek kadar IMF’nin önerileriyle örtüşüyor.

Örneğin IMF,  kamu maliyesinde millî gelirin yüzde 1,7’si oranında daralma öneriyordu; YEP bu öneriyi, bire bir aynı rakamlarla, ana hedeflerden biri olarak benimsemektedir. 

IMF’nin “yapısal uyum” şiarı, YEP’te “işgücü piyasasında esnekleşme önceliği” olarak vurgulanıyor. (Yani ilk hedef emekçiler olarak ilan ediliyor). Zira bu vurgunun devamında de ortak olan önlemler sıralanıyor: Gelirlerin enflasyona karşı korunmasına son verme, sosyal güvenlik sisteminin revizyonu, kıdem tazminatı “reformu”, özel emeklilik sisteminin otomatikleşmesi ve zorunlu hale getirilmesi, geçici istihdamın artırılması… Yine örneğin, IMF’nin Kamu Özel İşbirliği projelerinin kamu maliyesine aktardığı yüklerin doğrudan merkezî bütçeye taşınması önerisi de YEP’te benimsenmekte. 

Ancak tam olarak “YEP bir IMF programıdır” diyebilmek için çok daha önemli iki koşulun sağlanması gerekiyor: Birincisi bu programın denetimi (uygulanma garantisi) nasıl sağlanacak? İkincisi ve daha önemlisi Türkiye ekonomisi için acil olarak gerekli yaklaşık 70 Milyar dolar nereden hangi koşullarla sağlanacak? Bu çerçeveden bakıldığında McKinsey ile anlaşma bu ilk koşulun (denetim) sağlanmasına dönük bir adım olarak görüldü. Ancak ikinci koşul ufukta görünmedi. Bu noktada akla ilk gelen IMF’nin bahsedilen miktarda bir toplu kredi enjekte etmesi için çok daha sert ve kesin koşullar ileri sürmüş olabileceği düşüncesi. Zira IMF, YEP’te de yer alan önerilerini Nisan ayında, Dolar yaklaşık 4 TL seviyelerindeyken, yine enflasyon da yaklaşık %15-16 seviyelerindeyken yapmıştı. Yani içinde bulunduğumuz koşullarda (kur ve enflasyonun son durumu göz önüne alındığında) IMF’nin Nisan ayındaki önerilerinin geçerliğini yitirmiş olduğunu söylemek çok yanlış olmaz. Olası bir anlaşma için IMF’nin, YEP’teki önlemlerden çok daha sertlerini talep etmiş olması kuvvetle muhtemel. Bu durumda kısa vadede ikinci koşul “henüz” ufukta olmadığına göre, fazlasıyla tepki görmüş bir McKinsey anlaşmasının feshedilmesi şaşırtıcı değil. Hatta bu fesihle zaten anlaşmaya yanaşmayan (veya ek şartlar koşan) IMF’ye “biz bize yeteriz” mesajı da verilmiş oldu. Hemen hemen aynı günlerde Amerika tarafından, IMF’ye yönelik olarak alınan “benden izinsiz Türkiye ile anlaşma yapamazsın” yönündeki karar [4] da tesadüf olmasa gerek. Bu kararın yasal bağlayıcılığı olmasa da pratikte etkili bir karar. 

Özetle Türkiye’nin krizi yönetebilmesi için elzem olan IMF anlaşması yolunda hala – her iki taraftan da kaynaklanan – sorunlar olduğunu iddia edebiliriz. “Biz bize yeteriz” gazının, Brunson’un serbest bırakılmasına karşın hiçbir işe yaramayacağı ise kesin görünüyor. İktidar bir kez daha “yerel seçimlere kadar IMF’siz idare edebilir miyiz”i deneyecek gibi görünüyor. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından 9 Ekim’de İstanbul Kongre Merkezi’nde açıklanan “Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı” bunun en somut göstergesi. Döviz kurlarındaki dalgalanmaların sona erdiğini söyleyen Albayrak, sırada fiyat dengelemelerinin olduğunu söyledi. 50 üründe %10 indirim kampanyası başlattıklarını belirten Albayrak, bu kampanyanın yılsonuna kadar devam edeceğini duyurdu. [5] TÜFE’de %25, ÜFE’de %45lere dayanan enflasyonla bu şekilde mücadele edilebileceğine gerçekten inanan var mı acaba bilinmez ama birçok mağaza “dostlar alışverişte görsün” misali bu kampanyaya destek vermiş durumda.

Ekonomideki krizin, IMF benzeri bir kurumdan yüklü bir kredi desteği almadan ve sıkı bir program uygulamadan yönetilemeyeceğini tekrar vurgulamak gerekiyor.

***

AKP ve MHP arasında belirli gerilim hatları belirginleşmeye, bu gerilim hatları kamusal alanda daha net bir şekilde görünür olmaya başlıyor.[6] Af yasası önerisi bu hatlardan biri. Asıl olarak Alaattin Çakıcı[7] üzerinden gündem olan “Af Yasası” konusunda Devlet Bahçeli “kararlı” olduklarını sıklıkla belirtiyor.[8] AKP ise yasaya mesafeli. AKP ve MHP arasında bu konuyla ilgili uzlaşmazlık görünür bir şekilde dile getirilse de, asıl çekişmenin ne olduğuna dair veriler sınırlı. Tartışma, yerel seçimler yaklaşırken her iki tarafın kendi tabanına dönük olarak yaptığı hamlelerin bir yansıması mı? Yoksa devlet içinde etkili olan kesimlerin kadroları arasındaki “rekabet”, “çekişme” ve “çatışmanın” bir sonucu mu? Yani, devlet içinde gittikçe etkinliğini artıran MHP’nin kendi kadrolarının tutukluluklarına son verme çabası ve AKP ve AKP destekçisi kesimlerin buna direnmesini yansıtan bir tartışmaya mı şahit oluyoruz? Bu iki soru birbirini tamamen dışlamamakla birlikte, ikincisinin daha olası olduğunu söylemek mümkün gibi duruyor. MHP’nin önerdiği şekliyle bir af yasası gündeme gelirse, bu yasa, kadın cinayetlerini işleyenlerden, iş cinayetlerinin sorumlularına kadar çok geniş bir “suçlu” kesimi af kapsamına sokacak.[9]

AKP ve MHP arasındaki seçim ittifakının çerçevesi de henüz tam olarak netleşmiş değil. Bahçeli 30 Eylül’de yaptığı açıklamada MHP’nin hiçbir çevreye mecbur olmadığını, İstanbul hariç her seçim bölgesinden aday çıkaracaklarını söylemişti.[10] 8 Ekim’de AKP ve MHP arasındaki görüşmeyle ilgili olarak açıklama yapan Numan Kurtulmuş “Seçim ittifakı olsun, af olsun bunları Cumhur İttifakı’yla karıştırmamak lazım, Cumhur İttifakı ana başlıktır”[11] dedi; yerel seçimlerde ittifakın somut olarak nasıl bir çerçevede olacağına dair bir veri sunmadı. MHP’nin İstanbul’da (muhtemelen sadece Büyükşehir Belediyesi’nde) AKP’yi destekleyeceğine dair haberler dolaşsa da, diğer bölgelerde nasıl bir ittifak olacağına dair bir veri bulunmuyor. Genel seçimlerde MHP oy oranını, özellikle Doğu’da belirli bölgelerde, görünür bir şekilde artırmıştı. AKP tabanının MHP’nin hem devlet kadrolarında hem de yerelde güçlenmesinden rahatsız olması ihtimal dahilinde. Yerel seçimlerde “Cumhur İttifakı” bu gerilim üzerinde hareket edecek gibi görünüyor.

İYİ Parti 24 Haziran genel seçimlerinden itibaren AKP’nin yanında iktidar ortağı olmaya aday olduğunu ortaya koymuştu. MHP ve İYİ Parti arasındaki gerilimi iktidara ortak olma konusundaki rekabetten hareketle okumak gerekiyor. Son olarak, MHP’li bir grup Meral Akşener’in Ankara’daki evinin önünde toplanıp slogan attı. Akşener olaydan şikayetçi olmayacağını, sorumlunun Bahçeli olduğunu söyledi. Bahçeli ise çok sert bir şekilde yanıt vererek “Davet varsa icabet eden çıkacaktır. Gerçekten de çıkmıştır.” dedi.[12] AKP ve MHP arasındaki çatışma noktaları arttıkça İYİ Parti’nin ittifak adaylığı muhtemelen daha güçlenecektir.

Rahip Brunson’un tutukluğu Türkiye gündemini en çok işgal eden “rehine” gündemlerinden biriydi. Rahip Brunson tahmin edildiği üzere 12 Ekim’de serbest bırakıldı.[13] Rahip Brunson vakası, sert restleşmelere sahne olan, doların neredeyse bir gecede 7 liranın üzerine çıkmasına sebep olarak gösterilen, AKP’nin “anti-emperyalizm” söylemini pompalamasına vesile olan bir vakaydı. Bununla birlikte, “rehine politikası” bağlamında, Türkiye’nin (genel olarak devletin, özel olarak yargının işleyişini apaçık gözler önüne sererek) hem ulusal hem de uluslararası alanda itibar kaybettiği vakalar arasında tarihe geçecek. ABD ile restleşmede Türkiye’nin sınırlarını hem uluslararası hem de ulusal kamuoyuna göstermesi bakımından da sembolik bir vaka oldu.[14] Brunson hakkında haber yaparak Türkiye’nin içine düştüğü durumu açık eden muhabirlerden mahkemelik olanlar da mevcut.[15]

[1] https://www.art-izan.org/guncel/17-29-eylul-2018-gundem-degerlendirmesi

[2] https://bianet.org/bianet/emek/201600-ekim-de-konkordato-ilan-eden-sirket-sayisi-53

[3] (Turkey: Article 4 Consultation- Staff Report; No. 18/110)

[4] ‘ABD, Türkiye’nin IMF ile düzenlemeye gitmesini engelleyebilir’ https://www.artigercek.com/haberler/mckinsey-neden-davet-edildi-anlasma-nasil-rafa-kalkti

[5] https://bianet.org/bianet/ekonomi/201513-berat-albayrak-tum-firmalardan-yuzde-10-indirim-istedik

[6] Konuyla ilgili olarak bkz.: https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/09/29/ittifak-gunlukleri/ ve https://www.evrensel.net/haber/362564/zafer-yoruk-mhp-esas-patronun-kim-oldugunu-hatirlatiyor

[7] Alattin Çakıcı’nın tutukluluğu ile ilgili olarak şu gelişme yaşandı: “Kırıkkale Keskin T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunduğu sırada Alaattin Çakıcı için Yüksek İhtisas Hastanesi’nde, ‘helalleşme’ iznini de içeren, süresiz sağlık kurulu raporu düzenledikleri ve suç örgütüne üye oldukları iddiasıyla tutuklanan 6 şüpheli, adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakıldı”. https://www.evrensel.net/haber/363518/alaattin-cakiciya-sahte-rapor-verdigi-iddia-edilen-doktorlar-serbest

[8] https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2018/09/30/bahceli-af-teklifinde-kararliyiz/

[9] https://www.evrensel.net/haber/362465/mhpnin-af-teklifi-kadin-ve-isci-katillerine-odul

[10] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/1098753/Bahceli_AKP_den_gelen_aciklamalara_sert_cikti__Talep_gelirse….html

[11] https://www.evrensel.net/haber/363149/akp-ile-mhpnin-ittifak-gorusmesi-cumhur-ittifaki-ana-basliktir

[12] https://bianet.org/bianet/siyaset/201429-aksener-protestoculardan-sikayetci-olmayacak ; https://www.evrensel.net/haber/363207/devlet-bahceliden-aksenere-davet-varsa-icabet-eden-cikacaktir

[13] https://www.evrensel.net/haber/363406/3-yil-hapis-cezasi-verilen-andrew-brunson-tahliye-edildi

[14] “’FETÖ’ ile ‘PKK’ adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla yargılandığı davada hakkındaki adli kontrol hükümleri kaldırılarak 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verilen ABD’li din adamı Andrew Craig Brunson Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump ile bir görüşme gerçekleştirdi. Canlı olarak yayınlanan görüşmede Trump, “Serbest kaldığınız için çok mutluyuz. Serbest bırakılmanız için asla fidye vermeyeceğimizi söyledik. Eğer bırakılmazsanız çok kötü şeyler olacağını söyledik. Buradan Recep Tayyip Erdoğan’a da teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.” https://www.evrensel.net/haber/363495/trump-brunsonla-gorustu-serbest-kalmazsa-cok-kotu-olacak-dedik

[15] “Tutukluluğu iki ülke arasında krize yol açan Rahip Brunson yurt dışı yasağı kaldırılarak serbest bırakılırken, Brunson hakkında haber yapan Cumhuriyet Gazetesi muhabirlerine dava açıldı.” https://www.evrensel.net/haber/363448/brunson-birakildi-haberini-yapan-gazetecilere-dava-acildi