Bu yazı, 5-18 Haziran 2024 tarihli haber akışı esas alınarak hazırlanmıştır.

Görsel BBC Türkçe servisinden, https://www.bbc.com/turkce/articles/c3ggvj9rj0jo adresinden alınmıştır.

İÇ POLİTİKA

Hakkari Belediyesi’ne Kayyım Atanması

Önceki dönem değerlendirmemizde Hakkâri Belediyesi’ne atanan kayyım sonrasında oluşan tepkilerden bahsetmiş, bunun Rojava’daki seçimlere dönük Türkiye’nin bir misillemesi olarak okunabileceğini vurgulamıştık. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada “Eğer adaylarınız gayri yasal işler yapmışsa bizler de yasaları işletiriz. Hakkâri bunun ilk adımı olmuştur. Hukuk da görevini yapmıştır, bundan sonra da yapmaya devam edecektir” dedi. Erdoğan ayrıca “Yargı burada kanunu değil, hukuku konuşturmuş” ifadesini kullanarak kayyım politikalarının sürebileceğinin sinyallerini verdi. Bu arada Kürt siyasi hareketi kitlelerini hala mobilize edebileceğini de gösterdi. Kayyım atandığından beri Hakkari’de hemen her gün yoğun katılımlı eylemler yapılıyor. Esnaf sık sık kepenk kapama eylemleri yaparken, DEM Partili milletvekillerinin de aktif katılımıyla demokrasi yürüyüşü yapıldı. Ardından da “Belediyeler halkındır gaspa izin vermeyeceğiz” sloganıyla miting düzenlendi. Halkın muhtelif illerdeki sokak eylemlerine katılımının yanında sanatçılar arasından da kayyım protestolarına destek açıklamaları yapılıyor.

AKP-CHP Görüşmesi ve Bahçeli’nin Aldığı Tavır

Erdoğan ve Özel arasındaki ziyaretlerden sonra kulislerde Cumhur İttifakı’nın dağılabileceğine dair yorumlar yapılmaya başlandı. Yorumların diğer bir kaynağı da MHP’nin zayıf karnı olan Sinan Ateş cinayetine ilişkin yaşananlar oldu. Zira Erdoğan, Özel ile görüşmesinin ardından Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve çocuklarıyla görüştü. Görüşmenin hemen ardından Adalet Bakanı “Sayın Cumhurbaşkanı’mız hiçbir şeyin karanlıkta kalmayacağını belirtti” açıklamasını yaptı.

Sonrasında aşağıda sıralayacağımız karşılıklı açıklamalarla kabaran sular tekrar durulmuşa benziyor. Erdoğan’ın görüşmelerinin ardından Bahçeli “AK Parti ile CHP arasında geniş tabanlı bir ittifakın vücuda gelmesi, buna da altılı masanın diğer unsurlarının desteği Milliyetçi Hareket Partisi’nin samimi dileği ve temennisidir” dedi. Sinan Ateş davasına ilişkin olarak da “İddianamesi hazırlanan bir cinayet davası üzerinden de Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e yönelik itibar suikastının yaygınlaşması, bu suikasta refakat eden kimi isimlerin sürekli parlatılması, dahası kapı kapı gezdirilmesi, ekran ekran dolaştırılması, bir hak ve hukuk arayışından öte iç huzur ve barış ortamını zehirlemeye tam teşebbüstür” ifadelerini kullandı. Ardından Özel, “Bize kimse ittifak falan önermesin. Çünkü bugünün sorumluları, bu sorumluluğu taşıyacak. Sayın Bahçeli şöyle bir kolaycılık yapmasın; memleketi bu hale getirip suç ortağını bize doğru itmesin. Bu sorunları ya çözsünler ya da bıraksınlar biz çözeriz.” dedi.

Özel’in ‘suç ortağı’ açıklaması AKP cenahından saygısızlık olarak değerlendirildi. Erdoğan da İspanya-İtalya ziyaretleri dönüşü yaptığı açıklamada “Sayın Devlet Bey’in yapmış olduğu açıklama bir devlet adamı yaklaşımıyla, sakin, herhangi bir tartışmaya fırsat vermeden yapılmıştır. Konuyu bu şekilde kapatmış olması, bence gayet isabetlidir. Bizler Cumhur İttifakı olarak asla duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz” dedi. Tartışmalar son noktayı Devlet Bahçeli koydu. Bahçeli yaptığı açıklamada “Türk siyasetinde kavga yaratmak isteyenler her gün yalan fitne üzerinde görüş beyan ediyorlar. Türkiye Cumhuriyeti ayaktadır. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle devam etmektedir. Tüm seçimler tamamlanmıştır. 2028’e kadar olan süre içerisinde Cumhur İttifak’ının önünde 4 önemli yıl bulunmaktadır” dedi.

Ancak gerek Yargıtay seçimlerinde yaşanan süreç ve gerekse Sinan Ateş davasında yaşananlar AKP ve MHP arasında bir paylaşım sorunu olduğunu gösterse de rejim sorunu olarak bakıldığında ne AKP MHP’yi ne de MHP AKP’yi gözden çıkaramaz gibi görünüyor. Bu süreçte ‘acaba CHP ehlileştirilmeye mi çalışılıyor’ sorusu gündeme gelebilir. Burada CHP’nin alacağı tavır önemli olacaktır. Şimdilik CHP kanadından gelen açıklamalar temkinli oldukları, AKP’ye payanda olmayacakları yönünde. AKP’nin toplum tabanında oluşturduğu meşruiyet zayıfladıkça devletin de yeni bir yol arayabileceği düşünülebilir. Dünyada otoriterleşme eğiliminin, silahlanmanın ve savaş ihtimalinin güçlendiği bir ortamda Türkiye’de bir demokratikleşme beklemenin pek anlamı yok gibi görünüyor. Rejim değişmez ama ittifakların değişme ihtimali hep var. Bu da AKP’nin toplum tabanını korumasına bağlı. Bu da elbette ekonomiyi toparlayıp toparlayamaması ile doğrudan ilgili.

Özel sektör öğretmenlerinin mücadelesi

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası (Öğretmen Sendikası), taban maaş hakkı ve sınırlı sözleşmelerin kaldırılması talepleriyle muhtelif illerde sürdürdüğü eylemler devam ediyor. Eylemler ana akım medyada da yer bulmaya başladı.

Çevre talanı sürüyor

“Kaz Dağları çevresindeki madencilik faaliyetlerine karşı doğa ve yaşam savunucularının mücadelesi sürerken, bölgede siyanürlü çalışma yürüten Zenit Madencilik’in büyüme talebine onay çıktı. Şirket 259 hektarlık alanını 380 hektara, yani 535 futbol sahası büyüklüğüne çıkaracak”.

“Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Alman rüzgâr enerjisi şirketinin Muğla’nın dağlarına inşa etmek istediği dört rüzgâr enerji santralinin (RES) ikisi onaylanırken ikisi de onay aşamasına geldi. Projelerle en az 36 bin ağaç kesilecek”.

Hak İhlalleri

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) yayımladığı rapora göre vakfa; gözaltında, hapishanelerde ve açık alanda yaşanan devlet şiddetine istinaden 2023’te 781, son 10 yılda ise 7 bin 548 işkence nedenli başvuru yapıldı.

Cumartesi Anneleri, 1003’üncü haftada Galatasaray Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. Kayıp yakınları, Mardin’in Derik ilçesinde gözaltına alınarak kaybedilen Vejdin Avcıl’ın akıbeti sordu.

EKONOMİ

İktidar asgari ücrete ara zam yapmamak için diretirken, çalışanlar bir bayramı daha zorluk ve yoksulluk içinde geçirdi. DİSK’in hazırladığı açlık ve yoksulluk sınırı raporuna göre dört kişilik bir aile için açlık sınırı 18 bin 489 TL, yoksulluk sınırı ise 63 bin 955 TL olarak açıklandı.

Asgari ücrete zam yapılmayacağı, ancak emekli maaşlarına 6 aylık enflasyon farkı olan %25 zam yapılacağı konuşuluyor. Ancak asgari ücrette bir düzenleme yapılmazsa bunun toplumsal sonuçları ağır olabilir.

Bu arada MB rezervlerindeki artış da devam ediyor. Anadolu Ajansı’nın aktardığına göre Mayıs’ın son haftasında MB rezervlerinde 1 milyar 144 milyon dolar artış olmuş. Bunun sıcak para girişi olduğu tahmin ediliyor. Bu da şu an için kuru sabit tutmaya yetiyor.

Öte yandan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) buğday alım taban fiyatlarını açıkladı. Açıklanan fiyatlar üreticiler tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Bu açıkça çiftinin üretimi durdurması anlamına geliyor. Zira son 30 yılda nüfusun %50 oranında artmasına rağmen buğday ekim alanlarının %30 oranında azaldığı belirtiliyor. Türkiye’nin buğday ithalatına geçen yıl 3.5 milyar dolar ödediği, bunun da tarımı desteklemek için bütçeden ayrılan kaynaktan fazla olduğu CHP tarafından dile getirildi. Türkiye dışardan ithal ile bu sorunu halledeceğini düşünüyor olabilir. Bu ithalattan yararlanan yandaş şirketler bunu teşvik ediyor olabilir. Konuyu takip edeceğiz.

İşsizlik oranları artıyor. “Dar tanımlı işsizlik oranı” 0,1 puan azalarak %8,5 seviyesinde gerçekleşti. Gerçek işsizlik oranını gösteren zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan âtıl işgücü oranı ise 3,1 puan artarak %27,2 oldu“. Ancak bu artış şu anda durgunluk belirtisi olarak görülmüyor.

Vergilendirme politikası ise halkın üzerine doğru yönelmeye devam ediyor. Borsaya konacak vergilendirme geri çekilmişken, ÖTV’ye yeni düzenleme getirilmesi konuşuluyor. Özellikle otomotiv ve emlak alanında vergilerin artırılması gündeme gelebilir.

DIŞ POLİTİKA

Gazze’de soykırım

Önceki dönem değerlendirmelerimizde de sıkça vurguladığımız gibi, ABD ve Avrupa’nın önemli ülkelerinin desteği sürdüğü müddetçe İsrail, Gazze’de yaptığı soykırıma devam edecek. Bu destek devam ettiği sürece durması da mümkün görünmüyor. Bunun yanında İsrail, Batı’da düşen genel kamuoyu desteğini yeniden kazanmak için savaşı bölgeye yaymaya çalışıyor. Bunu daha önce İran üzerinden denemişti. Şimdi ise saldırılar Lübnan’a doğru genişleyecek gibi görünüyor. Hizbullah’ın itidalli tavrına karşın İsrail saldırılarını sürdürüyor. ‘Öte yandan ABD’nin İsrail’e, Hamas’la olası bir esir takası anlaşmasını tamamlamadan Lübnan’daki Hizbullah’la gerilimi artırmama çağrısında bulunduğu bildirildi.’

ABD’nin sunduğu Gazze’de kalıcı ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için Hamas’a çağrıda bulunan karar tasarısı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) onaylandı. Böylece savaşın ilk gününden bu yana geçen sekiz aydan sonra ilk kez BMGK’de ateşkes çağrısı yapan bir karar tasarısı kabul edilmiş oldu. Güvenlik Konseyi’nin aldığı ateşkes kararı henüz uygulanmış değil. Zira Hamas “kalıcı ateşkes, işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nden çekilmesi, yeniden inşa ve esir takasıyla” ilgili önerilere olumlu baktıklarını belirtirken, İsrail Hamas’ın cevabını red olarak kabul etmiş ve “belirlenen hedefler” gerçekleşinceye kadar savaşa devam edeceklerini duyurmuştu. Nitekim, İsrail’in Nusayrat mülteci kampına yaptığı saldırılarda yine yüzlerce insan hayatını kaybetti. Sivil araçlarla kampa giren İsrail ordusu dört İsrailliyi kurtarma operasyonu sırasında 274 Filistinliyi öldürdü. Hava saldırısında ise Nusayrat Mülteci Kampı’nda bulunan Nusayrat Belediyesi’ne ait bir bina hedef alındı ve saldırıda aralarında Nusayrat Belediye Başkanı İyad el-Meğari’nin de bulunduğu en az 5 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

İsrail Filistin’i ekonomik olarak da boğmaya çalışıyor. İsrail, Gazze’ye yönelik soykırıma başladığı 7 Ekim 2023’ten bu yana Batı Şeria’da Filistinli işçilerin çalışmak için İsrail pazarına erişimini engelliyor. 7 Ekim’den önce 170 binden fazla Filistinli İsrail’de çalışıyordu ve bu Filistin ekonomisi için önemli bir gelir kaynağı oluşturuyordu.

Öte yandan, İsrail ordusunun büyük bir katliam gerçekleştirerek Gazze Şeridi’nden 4 İsrailli esiri kurtarması, İsraillilerin Gazze Şeridi’ndeki İsrailli esirlerin geri getirilmesi, Başbakan Benyamin Netanyahu hükümetinin istifası ve erken seçimlere gidilmesi talebiyle ülke genelinde gerçekleştirdiği protestoları engellememiş görünüyor.

Bu arada Batı’da Filistin’e destek İsrail’e lanet eylemleri devam ederken Slovenya da Filistin devletini tanıyan ülkelere katıldı.

Ukrayna- Rusya Savaşı

G7’ye üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları iki günlük İtalya zirvesi sırasında Avrupa Birliği’nin dondurduğu 300 milyar dolarlık Rus varlığı teminat gösterilerek Ukrayna’ya, savaş ve yeniden inşa çabalarında kullanılmak üzere 50 milyar dolarlık kredi sağlanması üzerinde uzlaşmaya vardı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı bankalarının bloke koyduğu Rus varlıklarının kullanılarak Ukrayna’ya kredi sağlanmasına tepki gösterdi. Batılı liderlerin yaptığının “hırsızlık” olduğunu söyleyen Putin, “Cezasız kalmayacak” tehdidinde bulundu.

G7 zirvesinin hemen ardından Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’nin ‘barış planına destek toplamak’ amacıyla düzenlenen konferans, İsviçre’de yapıldı. Rusya’nın davet edilmediği Ukrayna Barış Zirvesi’ne 160’tan fazla ülke ve kuruluş çağrıldı. 93 ülkenin katılımıyla yapılan Ukrayna Barış Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde, savaşın sonlanması için Kiev’in Moskova ile diyaloğa girmesi gerektiği belirtildi. Sonuç bildirgesine, 93 katılımcı ülkenin 80’inin imza attığı bildirilirken, aralarında Hindistan, Brezilya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) de bulunduğu 13 ülke ise bildirgeye imza atmadı. Rusya’nın davet edilmemesinin tepkiyle karşılanmadığı konferansın sonuç bildirgesinde, “Barışa ulaşılmasının, tüm tarafların sürece dahil edilmesi ve taraflar arasında diyaloğun sağlanmasından geçtiğine inanmaktayız” sözlerine yer verildi. Putin de İsviçre’deki konferansa konusunda, “Rusya olmadan, bizimle açık ve sorumlu bir diyalog kurmadan, Ukrayna ve Avrupa güvenliği konusunda çözüm bulunması imkânsız” ifadelerini kullandı. Putin ayrıca, Ukrayna’nın birliklerini Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’dan çekmesi ve NATO’ya katılma isteğinden vazgeçmesi halinde müzakerelere başlayabileceklerini de söyledi.

Ukrayna’nın savaşta gerilemesi üzerine son bir ayda ABD ve AB’nin Ukrayna’ya desteği arttı. Hatta AB, Ukrayna ve Moldovya ile tam üyelik görüşmelerine 25 Haziran 2024’te resmen başlanacağını duyurdu. Her iki taraf da masaya güçlü oturmak istiyor. Görünen o ki bu hamlelerle son dönemde yaşanan Rusya kazanıyor havası dağılmaya başladı.

Rojava Seçimleri

Rojava yönetiminin 11 Haziran’da yapacağı belediye seçimlerine Türkiye büyük bir tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyu Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve milli güvenliğine tehdit olarak ele aldı. ABD de devreye girerek Rojava yönetimini seçimleri ertelemesi konusunda uyardı. Ayrıca Hakkari’de kayyım atanması da Rojava’ya ve Kürt siyasetine dönük bir uyarı olarak okundu. Hem Türkiye’nin tepkisi hem de ABD’nin uyarısı üzerine Rojava’daki seçimler Ağustos ayına ertelendi. Türkiye Rojava’daki bu seçimlere, Rojava’nın uluslararası alanda meşruiyet sağlayabileceği endişesiyle şiddetle karşı çıkıyor.

AB Parlamentosu Seçimleri

6-9 Haziran’da 27 AB üyesinde düzenlenen Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları aşırı sağ partilerin zafer denebilecek oy artışlarına sahne oldu. Almanya’da aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD), Başbakan Olaf Scholz’un iktidar ortağı Sosyal Demokrat Parti’sini (SPD) geçerek ana muhalefet Hristiyan Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) ardından ikici parti oldu. Aynı şekilde Fransa’da Marine Le Pen’in faşist partisi Ulusal Cephe %31.5 ile %15.2 oy alan Macron’un partisini ikiye katladı. Bunun üzerine Macron, Ulusal Meclis’i feshederek 30 Haziran – 7 Temmuz tarihlerinde erken seçime gidileceğini duyurdu. Özetle AP seçimleri farklı bir yöntemle yapılsa da Avrupa’da aşırı sağın ciddi bir yükselişte olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hem mülteci meselesi hem de iktidara gelen sosyal demokrat partilerin neo-liberal politikaları sürdürmesi aşırı sağa kayışı hızlandırıyor.

Dünyada Silahlanmanın Artışı

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nükleer silahlanma yarışını tetiklemiş görünüyor. Nükleer başlık sahibi 9 ülke sadece geçen yıl bu silahlara 91,4 milyar dolar harcamış. NATO da nükleer kapasitesini arttırmaya çalışıyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, The Telegraph‘a verdiği röportajda, Rusya ve Çin’e karşı caydırıcı etken olarak daha fazla nükleer savaş başlığı konuşlandırma ve bunları savaşa hazır hale getirme olasılığının tartışıldığını söyledi. Bunun yanında üye ülkelerin savunma harcamaları da artıyor. Stoltenberg, bu yıl İttifak’ın 32 üyesinden 23’ünün yüzde 2 harcama hedefini tutturacağını açıkladı. Bu, NATO’nun silahlanma bütçesinde yüzde 18’lik bir artışa yol açacak ve son yılların en büyük artışı olacak. Bu artış çok riskli bir sürece girildiğini gösteriyor.