Bu yazı hazırlanırken linkteki haber taramasından faydalanılmıştır.

İÇ POLİTİKA

Gerçekten bir süreç mi?

Devlet Bahçeli’nin mecliste DEM partililerin elini sıkmasıyla başlayan ve başına herhangi bir tanımlayıcı isim veya sıfat alamadan “süreç” olarak tanımlanan tartışmalar geçtiğimiz dönemin de ana gündem maddesi olmaya devam etti. Bir yandan kayyum atanan belediyeler için eylemler devam ederken diğer yandan da yeni kayyum tartışmaları gündeme geldi.

Kayyum atanan Esenyurt, Mardin, Batman ve Halfeti Belediyelerinde kayyum nöbetlerine devam edilirken, diğer bölgelerde de çeşitli protesto gösterileri ve yürüyüşleri düzenlendi. Gösterilerde yüzlerce eylemci gözaltına alınırken, onlarcası tutuklandı. Öte yandan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı sıfatıyla kayyum uygulamasına karşı çıktığı siyasi parti liderleri turunda bu dönem içinde YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan ve TİP Genel Başkanı Erkan Baş‘la görüştü. İmamoğlu ayrıca Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanlarına da destek ziyaretinde bulundu.

İktidar kanadında ise kayyum siyasetine devam edileceği anlaşılıyor. Erdoğan 10 Kasım nedeniyle 9 yıl aradan sonra ilk kez Çankaya Köşkü’nde yapılan kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamada “Seçilmiş başkanlar değil, örgütün atadığı ne idüğü belirsiz tipler tarafından yönetilen belediyelerin şehirleri yerine terör örgütüne hizmet edeceği izahtan varestedir. Terör örgütünün, belediye gücüyle haraç mekanizmaları kurmasına göz yumamayız.” diyerek kayyum atanan belediyeleri kriminalize etmeye devam etti. Aynı zamanda iktidarın İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere muhalefet belediyeleri üzerindeki baskıları da artıyor. 29 Ekim etkinlikleri kapsamında Ankara’da gerçekleştirilen Ebru Gündeş konseri için yapılan harcamalara ilişkin başlayan tartışmalar sonunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma kararı aldı. Ardından İBB’de yapılan harcamalara ilişkin benzer gerekçelerle soruşturmalar açıldı. Soruşturmalar sadece büyükşehir belediyeleriyle sınırlı kalmadı. İlçe belediyelerinde de incelemeler başlatıldı.

Ancak kayyum siyasetinin halkta pek karşılık bulmadığı anlaşılıyor. Zira yapılan anketlerde AKP seçmeni de dahil olmak üzere halkın %74’ünden fazlasının kayyum atamalarını tasvip etmediği ve yanlış bulduğu görülüyor.

Aslında geçtiğimiz dönem değerlendirmesinde de vurgulandığı gibi ortada ne iktidar tarafından sunulmuş bir demokratikleşme süreci, ne de muhalefet tarafından sunulmuş bir yol haritası var. Sadece iktidarın özellikle Bahçeli kanadından dillendirilen kabaca ‘Öcalan PKK’ye silah bırakma çağrısı yapsın’ söylemi üzerinden sanki ‘Öcalan ile gizli bir pazarlık yürütülüyor ve asgari şartlarda anlaşıldı ancak örgüt, DEM Parti ve CHP buna köstek oluyor’ algısı yaratılıyor. Nitekim Bahçeli bu dönemde yaptığı açıklamalarla bir yandan Öcalan çağrısını tekrarlarken diğer yandan da kayyumlara karşı yapılan gösterileri, CHP ve DEM Partiyi hedef aldı. Bahçeli, Kandil başta olmak üzere tüm tarafları birlikte hareket etmek ve emperyalizmin uşağı olmakla suçladı. Ayrıca “Şeyh Said ve Seyid Rıza” ifadeleri gerekçesiyle hedef gösterilen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Mardin İl Başkanı Mehmet Mihdi Tunç hakkında da soruşturma başlatıldı. Diğer yandan MHP’nin neredeyse “tokalaşma” ile eş zamanlı başlattığı “Bir ve Birlikte Hilale Doğru Türkiye” temalı, tüm illeri kapsayan toplantılarında da Bahçeli’nin çağrısının oy amaçlı olmadığı, bunun Türkiye için fedakarlık olduğu, Kürt sorunu değil PKK sorunu olduğu, kayyum atamalarının Türk milletinin birliği için gerekli olduğu vurguları yapılıyor.

Ekonomik eşitsizlik ve suç vakaları

Belirsiz “süreç”, Kürt siyasi hareketi üzerinde baskılar devam ederken Türkiye’nin içinde bulunduğu yapısal kriz, hemen her gün yeni bir suç vakasını ortaya döküyor. Üstelik bu vakaların neredeyse hiçbiri devlet kurumları tarafından adil bir sonuca kavuşturulamıyor: Narin Güran cinayetinin ne yönde gittiği bilinmiyor; Rojin Kabaiş otopsi raporundaki gecikmeler şüphe uyandırıyor; kadın cinayetlerinde katiller değil, bu cinayetleri araştıranlar cezalandırılıyor. Ekonomik şartlar giderek daha çetin hale gelirken iktidar bu soruna karşı duyarsız: İzmir’de bir ev yangınında çöp toplamaya giden anneleri tarafından evde bırakılan 5 kardeş hayatını kaybederken iktidar partisi temsilcisi bu vakayı derin yoksulluğa bağlamamakta ısrar etti. Ücretli kesimin gelirden aldığı payın sürekli azalması ve büyük servet transferine rağmen asgari ücret ve emekli maaşlarına yapılacak zamların asgari ücretin altında kalacağı anlaşılıyor.

Bu dönemde Yenidoğan çetesi davası başladı. Davaya yoğun bir ilgi vardı. Dünya sağlık tarihinin en büyük toplu davalarından biri olarak tanımlanan dava hakkında Türkiye Barolar Birliği (TBB) adına konuşan Başkan Erinç Sağkan birliğin ve baroların davaya katılma talepleri olduğunu ve süreci yakından takip edeceklerini belirtti. Konuya ilişkin 9 özel hastanenin ruhsatı iptal edilmiş olmasına rağmen çetenin liderleri olarak Dr. Fırat Sarı ve ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’in gösterilmesi, ayrıca davaya katılma talebinde bulunan barolar, siyasi partiler, kadın örgütleri ve dava dosyasında yer almayan çocuğunu kaybeden diğer mağdur ailelerin katılma taleplerinin reddedilmesi, hastane sahipleri ve Sağlık Bakanlığı sorumlularının yargılanmaması iktidarın konuyu dava dosyasıyla sınırlı tutmakta ısrarlı olduğunu gösteriyor. Davanın seyrinin takibi hem yaşanan kayıplar hem de sağlık sisteminin geldiği noktanın gözler önüne serilmesi açısından çok önemli.

Dokuzuncu yargı paketi

Kamuoyunda “9. yargı paketi” olarak bilinen “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Daha önce kadınların soyadına ilişkin ve etki ajanlığı konularındaki düzenlemelerin de yer aldığı pakete yapılan itirazlar sonucunda önce etki ajanlığı, sonra da kadınların soyadı kullanımını düzenleyen maddeler paketten çıkarıldı. Bu iki başlığın paketten çıkarılmasında kadın kurumlarının yürüttüğü itiraz hareketinin etkisi olduğu söylenebilir. İktidar temsilcileri etki ajanlığı meselesini topluma iyi anlatılmadığını bu maddenin yeniden gündeme getirileceğini dile getiriyorlar. Bu iki madde şu an paketten çıkarılsa da önümüzdeki günlerde yeniden tartışmaya açılacağı öngörülebilir.

Hak ihlalleri

MHP ve Ülkü ocakları tarafından hedef gösterildikten sonra “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan ceza hukukçusu Av. Dr. Dilek Ekmekçi el yazısıyla gönderdiği açıklamasında ‘açlık grevine’ başlayacağını duyurdu. Mektubunda, biyolojik ailesini bulmak için çıktığı yolda devletin yetiştirme yurtlarındaki fuhuş çarkını fark ettiğini anlatan Ekmekçi 2020 Eylül’ünde başlattığı mücadelesinin susturulmak amacıyla nasıl kumpas davalarına evrildiğini açıkladı. Ayrıca, biyolojik annesini kasten öldürmekten sanık biyolojik dayısı tutuksuz yargılanırken, kendisinin kumpas davalarıyla tutuklu yargılandığını ve akıl hastanesinde tutulmak istendiğini ‘vicdanlı’ insanların bilgisine sundu.

Tutuklanan ve yerine kayyım atanan CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’le ilgili soruşturma sürecine dair haberi ve sosyal medya paylaşımları sonrasında “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme”, “kamu görevlisine hakaret”, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamaları gözaltına alınan ve ifadesi alınmadan savcılık tarafından doğrudan tutuklanması talebiyle hakimliğe sevk edilen 10Haber muhabiri Furkan Karabay tutuklandı.

“Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in yerine kayyım atanmasına gösterilen gerekçelerden biri de Sanatçı Rojda Şenses’in geçtiğimiz aylarda Esenyurt’ta verdiği konser olmuştu”. Bu olayın ardından pek çok Kürtçe konser çeşitli gerekçelerle peş peşe iptal edildi.

EKONOMİ

Yoksulluk göstergeleri

İstanbul Planlama Ajansı’nın araştırmasına göre, İstanbul’da yaşamanın maliyeti geçen yılın aynı ayına göre % 60,46 arttı. İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti 73.739 lira olarak hesaplandı.

CHP’li milletvekilleri okullarda ücretsiz öğle yemeği verilmesi için teklif sundular. Yaptıkları açıklamada, Türkiye’de eğitime devam eden 19 milyon öğrencinin birçoğunun sağlıklı ve dengeli bir öğün yemeğe her gün ulaşamadığını, her 3 öğrenciden birinin ise okula gitmeden önce hiç kahvaltı yapamadığını belirttiler. Ayrıca eğitim maliyetlerinin bir önceki yıla göre ortalama % 88,8 arttığını vurguladılar.

MB yeni enflasyon hedefini açıkladı

Merkez Bankası, yıl başında % 36 olan enflasyon tahminini Mayıs’ta % 38’e, Kasım’da ise % 44’e çıkardı. MB’nin enflasyon hedeflerini bir türlü tutturamamasının nedenleri tartışılırken MB’nin yıl sonu hedefini değiştirmesi asgari ücrete yapılacak zam oranını yeniden gündeme getirdi. Bilindiği gibi iktidar, asgari ücrete yapılacak zammın hedeflenen enflasyon oranında olmasını savunuyor. MB Başkanı Karahan da geçen haftalarda Washington’da yatırımcılara yaptığı sunumda asgari ücrete % 25 zam yapılacağı mesajını vermişti. Buna karşın asgari ücrete biraz daha yüksek bir zam yapılması beklenebilir. Çok daha yüksek oranlı bir zam yapılmadığı sürece, % 25 veya 30 bandında bir zammın yoksullaşmayı daha da derinleştireceği aşikar görünüyor.

Sanayi üretiminde gerileme sürüyor

TÜİK’in açıklamasına göre, sanayi üretim endeksi eylülde bir önceki aya göre % 1,6 artış gösterirken yıllık olarak % 2,4 azaldı. Sanayi üretimi ağustos ayında yıllık % 5,3 azalarak Şubat 2023’ten bu yana en sert daralmayı yaşamıştı. Yüksek faiz politikasına devam edildiği sürece sanayi üretimindeki gerilemenin ivmelenerek artması beklenebilir.

İşçi hakları, işçi eylemleri

Aile hekimleri 30 Ekim’de bakanlığın yayımladığı yeni yönetmeliğe karşı üç gün iş bıraktılar. Yeni yönetmelik aile hekimlerinin maaşını ve teşvik ödemelerini, koşulları birbiriyle çelişen bir performans sistemine bağlıyor. Hekim Birliği Sendikası aslen hekimlik mesleğinin zedelenmesine karşı çıktıklarını ve kısa süre sonra başka bir iş bırakma eyleminin gündemde olduğunu belirtti.

Maltepe Belediyesi işçileri, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. İşçiler yaptıkları basın açıklamasında üyesi oldukları Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 2 No’lu Şube ile Sosyal Demokrat Kamu İşverenleri Sendikası (SODEMSEN) arasında 5 ayı aşkın süredir devam eden TİS görüşmelerinde işçilere 28 bin lira teklif edilmesi üzerine greve çıktıklarını açıkladılar.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin verilerine göre, ekim ayında 164, yılın ilk on ayında toplam en az bin 540 işçi hayatını kaybetti. Açıklanan raporda Türkiye’de sermaye birikiminin tıkanmadan sürebilmesi için düşük teknolojili üretim ve düşük ücretlerle işçi üretkenliğinin artırılmasının hedeflendiği belirtiliyor.

DIŞ POLİTİKA

ABD başkanlık seçimleri – olası yönelimler

ABD başkanlık seçimlerini Donald Trump kazandı. Bir önceki seçim zaferine göre, daha fazla eyalette Demokrat Parti’yi geride bırakan Cumhuriyetçiler hem Senato’da hem de Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu sağlamış oldular. Dolayısıyla yönetimin yürütme ve yasama kolları Cumhuriyetçilerin egemenliğine geçti.

Trump’ın bakanlıklara ve diğer önemli görevlere atayacağını açıkladığı kişilerin sicilleri değerlendirildiğinde, yeni yönetimin izleyeceği iç ve dış politikaya dair bazı tahminler yapılabilir.  İç politikada aşı karşıtı Robert F. Kennedy Jr.’ın sağlık bakanı, eski Güreş Federasyonu Başkanı’nın eğitim bakanı, Elon Musk’ın hükümet verimliliği bakanı yapılmasına, Dr. Öz’ün sağlık hizmetlerinin başına getirilmesine bakıldığında Trump Yönetimi’nin kamu kurumlarında hızlı bir çöküşe yol açabileceği tahmin edilebilir. Diğer yandan, yeni yönetimin kürtaj ve göçmen politikaları, pek çok başka ülkede sağ ve aşrı sağ yönetimler tarafından örnek alınabilir. Yine ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan yeniden çekilmesi gündeme gelebilir. Dış politikada ise önemli konumlarda İsrail yanlısı Evanjelistlerin ağırlıkta olduğu görülüyor. Evanjelistlerin, ABD’nin geleceğini İsrail’in korunmasına bağlı görüyorlar ve Batı Şeria’nın ilhakını (böylece 2 devletli çözümün pratikte ortadan kaldırılmasını) savunuyorlar. Gazeteci Fehim Taştekin’in yorumladığı gibi, bu kesimin dış politikada etkin olması halinde Ortadoğu’da barış uzak bir olasılık olarak görülüyor. Son olarak, Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak seçilen Waltz, Savunma Bakanlığı’na aday gösterilen Hegseth ve Dışişleri Bakanlığı’na getirilmek istenen Rubio gibi isimler Suriye’de Kürt yanlısı tutumlarıyla tanınıyorlar. Örneğin 2019’da, yani Trump’ın ilk başkanlığı döneminde Waltz ile Rubio Trump’ın Suriye’den asker çekme kararına şiddetle karşı çıkmışlardı.

Gazze ve Lübnan’da durum, Hizbullah ve İsrail arasında olası ateşkes

İsrail’in Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırıları devam ediyor. Gazze’de 7 Ekim’den bu yana yaşamını yitirenlerin sayısı 43 bin 799’a yükselirken, Lübnan’da İsrail saldırılarında ölenlerin sayısı 3 bin 445’e çıktı. İsrail ordusu, Lübnan’da Hizbullah komutanı Ali Tevfik Douek’in öldürüldüğünü ileri sürdü.

Öte yandan İsrail televizyonu, Hizbullah’ın ABD’nin ateşkes taslağına kısa sürede yanıt vereceğini öne sürdü. Olası ateşkesin şu koşulları kapsayacağı öne sürülüyor: Hizbullah güçlerini Güney Lübnan’dan, İsrail sınırına yaklaşık 30 km uzaklıkta bulunan Litani Nehri’nin kuzeyine çekecek. Buna mukabil İsrail ordusu da Güney Lübnan’dan çekilecek, bu bölge Lübnan ordusu tarafından denetlenecek. Ateşkes anlaşmasının imzalanmasından 60 gün sonra, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararına uygun olarak Hizbullah dahil ülkenin güneyindeki gruplar silahsızlandırılacak.

Olası ateşkes anlaşmasının uygulanmasının pek kolay olmayacağını, Hizbullah’ın silahsızlandırılmayı kolay kolay kabul etmeyeceğini söyleyebiliriz.

Ukrayna-Rusya cephesi: nükleer savaş tehlikesi tırmanıyor

ABD Başkanı Joe Biden, Trump yönetiminin göreve başlamasına iki ay kala, Ukrayna savaşıyla ilgili belirleyici bir adım atarak Ukrayna’nın Rusya topraklarını Washington’ın sağladığı uzun menzilli füzelerle vurmasına izin verdi. Bu kararın hemen ertesi günü Ukrayna Amerikan yapımı ATACMS füzeleriyle ilk kez Rusya topraklarını vurdu. Bir sonraki gün ise İngiliz yapımı uzun menzilli füzeleri kullanıldı.

Bu gelişmeler, Ukrayna’nın Rusya’nın Kursk bölgesini ele geçirmesiyle birlikte düşünüldüğünde Ukrayna’nın olası bir barış masasında elini güçlendirme çabası olarak yorumlanabilir. Gelgelelim Batılı ülkelerin şimdiye dek uzun menzilli füzelerin Rusya topraklarına yönelik olarak kullanılmasına sıcak bakmadığı düşünüldüğünde, nükleer savaş riskiyle ilgili olarak kritik bir eşiğin aşıldığını öne sürebiliriz. Nitekim ABD Yönetimi’nin füzelerin kullanılmasına yeşil ışık yaktığı gün Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin, Rusya’nın nükleer doktrinini değiştirerek yanıt verdi. Doktrindeki değişiklik, bir ülkenin nükleer silah sahibi başka bir ülkenin desteğiyle Rusya topraklarına balistik füzeyle saldırması halinde Rusya’nın nükleer silahlarla karşılık vermesine olanak tanıyor.

Bakü COP 29 iklim zirvesi

Bakü’de düzenlenen COP 29 İklim Zirvesi “trilyon dolarlık” zirve olarak nitelendiriliyor. Bunun nedeni, iklim krizinden en fazla etkilenen ülkelerin yanı sıra gelişmekte olan ülke gruplarının iklim planlarını uygulayabilmek için trilyonlarca dolara gereksinim duyması. Örneğin, en az kalkınmış 45 ülkeden oluşan ülkeler bloğu, söz konusu planlar için 2030’a kadar yıllık 1 trilyon dolara ihtiyaç duyduklarını belirtiyorlar. 54 Afrika ülkesini temsil eden Afrika Grubu ise, kalkınmış ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelenin finansmanı için 2030 itibarıyla 1,3 trilyon dolarlık katkı yapması gerektiğini belirtiyor. Bağımsız İklim Finansı Üst Düzey Uzman Grubu IEDD’nin bir araştırmasına göre, Çin dışındaki kalkınmakta olan ülkeler iklim değişikliğiyle ilgili yatırımlar için 2030’a kadar yıllık 2,4 trilyon dolara gereksinim duyuyor.

15 yıl önce Kopenhag’da düzenlenen COP zirvesinde, 2020’den itibaren zengin ülkelerin iklim finansı için yılda 100 milyar dolar ödemesi üzerinde uzlaşılmıştı. Söz konusu hedefe bile henüz ulaşılamadığı göz önüne alındığında, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle başa çıkabilmek için gereksindikleri tutarın kimin tarafından ve hangi zaman diliminde karşılanacağı belirsizliğini koruyor. Çin gibi bazı ülkelerin halen “gelişmekte olan ülke” kategorisinde sayılması da iklim değişikliğiyle mücadelenin finansmanı konusunda belirsizliği artırıyor.