20 Aralık tarihli Boğaziçi Üniversitesi Senato toplantısında, fakültelerin yeniden yapılandırılması ile ilgili bir gündem karara bağlandı. Bir fakültenin kapatılmasını ve bir fakültenin ikiye bölünmesini içeren bu karar, hem akademisyenler hem de öğrenciler tarafından tepki ile karşılandı, üniversite içinde demokrasi ve özyönetim tartışmalarını tekrar gündeme getirdi.

Senato Toplantısı ve Fakülte Bölünme Kararları

20 Aralık 2023 tarihinde yapılacak Boğaziçi Üniversitesi Senato toplantısı için 17 Aralık akşamında Senato üyelerine toplantı gündemleri iletildi. Bunların içinde üç fakültenin yapılandırılması ilgilendiren bir gündem de vardı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin (İİBF) kapatılmasını ve Fen-Edebiyat Fakültesinin (FEF), “Fen Fakültesi” ve “Beşeri ve Sosyal Bilimler Fakültesi” olmak üzere iki fakülteye bölünmesini içeren bu gündem, kapatılan İİBF bölümlerinin de ‘Beşeri ve Sosyal Bilimler Fakültesi’ne bağlanmasını planlıyordu. Fakülte yapılandırılması gibi üniversitenin bütün birimlerini ilgilendiren büyük bir gündemin Senato toplantısından sadece 2 gün önce ortaya çıkması tartışma yarattı.

Senato toplantısında Fen-Edebiyat Fakültesinin öngörüldüğü gibi ikiye ayrılmasına karar verildi. Fakat gündemde belirtildiği gibi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin (İİBF) kapatılmasına değil, geçen sene fakülte yapılan Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’nun kapatılarak bölümlerinin İİBF’ye bağlanmasına karar verildi.

Fakülte Bölünme Kararının Geçmişi

Bu, Fen-Edebiyat Fakültesinin bölünme gündeminin ilk ortaya çıkışı değil. Yönetim, Ağustos 2023’te Fen-Edebiyat Fakültesi bölümlerinden fakülte bölünmesine dair görüş istemiş. Fen-Edebiyat Fakültesi bölümlerinin hepsinden olumsuz dönüş alınmış. Fakülte yapılandırılması sürecinin doğru işletilmesi için, öncelikle uzmanlardan görüş alınması, yapılan çalışmalara yönelik raporların hazırlanması ve sonrasında üniversitenin birimlerinden dönüş alınması gerekiyor. Fakülte hocalarının ve Senato üyelerinin söylediklerine göre, yönetim gerekli çalışmayı ve araştırmayı yaptığını iddia etse de buna dair sunduğu detaylı araştırma gösteren bir belge yok.

Son yıllarda fakülte yapılarıyla ilgili zaman zaman gündeme gelen başka bir konu da Uygulamalı Bilimler Yüksekokulunun (Uluslararası Ticaret, Yönetim Bilişim Sistemleri ve Turizm İşletmeciliği) kapatılmasıydı. 4 Ağustos 2022 tarihinde Yönetim Bilimleri Fakültesine dönüşen yüksekokul, alınan son senato kararıyla beraber kapatıldı ve altındaki bölümler İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesine eklendi.

Senato Yapısı

YÖK’ün (Yükseköğretim Kurulu) Üniversitelerde Akademik Teşkilât Yönetmeliği’nin, 5. Maddesinin, a bendine göre “Senato rektörün başkanlığında, rektör yardımcıları, dekanlar ve her fakülteden, fakülte kurullarınca üç yıl için seçilecek birer öğretim üyesi ile rektörlüğe bağlı enstitü ve yüksekokul müdürlerinden oluşur.” Boğaziçi Üniversitesi Senatosunun 8 üyesi kayyum rektör döneminde atanmış kişiler ve 4 Senato üyesinin çift oy hakkı bulunmakta. Bu, mevcut yönetimin atadığı Senato üyelerinin, toplam 21 üyeye sahip Senato’dan istedikleri herhangi bir kararı oy çokluğuyla geçirebilecekleri anlamına geliyor. Fakültelerin yapılandırılması ile ilgili gündemin usule aykırı şekilde geçirilmesi bir yana, maalesef usule uygun alınacak herhangi bir karar meşru, demokratik bir süreç örneği oluşturmuyor.

Fakültelerin Bölünmesi Ne Demek? 

Fakültelerin yeniden yapılandırılmasının birçok amacı olabilir: Son 3 yılda Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin liyakat gözetmeden sürdürdüğü akademik ve bürokratik kadrolaşmanın bir parçası, yönetimle ters düşen fakültelerin ve kadrolarının cezalandırılması, yeni açılan fakültelere yer tahsis edebilmek için fakülte binalarının boşaltılması, fakülteleri ayırarak bütçelerinin yeniden düzenlenmesi, ya da gerçekten de yönetimin iddia ettiği gibi “çalışma konusu ve metodolojisi birbirine benzer bölümlerin aynı fakülteler altında yer alması”… Fakat okulu ilgilendiren  konularda şeffaf süreçlerin yürütülmediği, karar alıcı mevkilerin işlevsiz kılındığı, okula dair uzun erimli bir vizyonun varlığını sorgulatan tutarsız uygulamaların yaşandığı bir ortamda böyle bir kararın amacını nasıl anlayabiliriz?

Kayyum yönetimin icraatları içinde bir tutarlılık ve mantık aramak, Boğaziçi Üniversitesi’nin mevcut durumunu anlamak için yetersiz ve yanlış bir analize yol açacaktır. Akademisyenlerin, öğrencilerin ve üniversitenin diğer bileşenlerinin, akademik normlara uygun ve katılımcı demokratik süreçler talebinin ardında, bu kıstasların çok uzun zaman önce terk edildiği Boğaziçi Üniversitesi’nde, gün geçtikçe etkisini artıran baskı ortamı, akademik ve kültürel yozlaşma yatıyor. Üniversite içi demokrasiye dayanan özerk yapı kaybolduğu gibi, kayyum yönetimin bile söz hakkının olup olmadığı şüpheli.

Fakülte Kararlarına Karşı Öğrenci Eylemleri ve Yasaklar

Fakültelerin bölünmesi ihtimali okul gündemine girdikten sonra Öğrenci Temsili Kurulu (ÖTK), bütün Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini “kayyum yönetimin üniversite işleyişini ve bileşenlerini hiçe sayarak oylamaya sunacağı bu karara karşı” Güney Meydan’da nöbete ve akşamında online olarak gerçekleştirilecek foruma çağırdı. Bu eylemde, uzun bir süredir Boğaziçi Üniversitesinde gerçekleşen öğrenci eylemlerinden sayıca çok daha büyük bir kalabalık toplandı. Eylemin yapıldığı gün gerçekleşen senato toplantısında alınan Fen-Edebiyat Fakültesinin bölünme kararı, bu günden sonra yapılan eylemlerin taleplerini değiştirdi. Katılımcı sayısı ilk eylemden de fazla olan 21 Aralık eyleminde öğrenciler, “plansız ve antidemokratik senato kararlarına karşı” buluştu.

Fen ve Edebiyat Fakültesinin bulunduğu Temel Bilimler binasının önünde buluşan öğrenciler, okulun içinde yapılan yürüyüş ve meydanda yapılan basın açıklamasından sonra, başta kapatılması mevzu bahis olan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi binası önüne yürüdü. Öğrenciler binanın önüne geldiklerinde, binanın bütün kapılarının kilitli olduğunu gördüler ve balkonlardan öğrencileri kameralar ile çeken güvenlik görevlileri ile karşılaştılar. Sloganlar eşliğinde geçen 15 dakikanın sonunda kapı açıldı ve öğrenciler binaya girerek dersliklerde forumlar gerçekleştirdiler.

19 ve 21 Aralık tarihlerinde yapılan iki öğrenci eyleminden sonra ÖTK, ilki 25 Aralık tarihinde olması planlanan bir “Demokratik Üniversite Nöbeti” başlattı. Fakat 25 Aralık günü, 10 öğrenci okul kartları iptal edildiği için kampüse giremedi. Yönetim tarafından giriş yasağı resmi olarak tebliğ edilmeyen öğrencilere kampüs kapısında güvenlik görevlileri tarafından da bir bilgilendirme yapılmadı. Daha sonra bu öğrencilerin okula girişlerinin 1 günlüğüne tedbir amaçlı yasaklandığı açıklandı. İçlerinde yurdu kampüsün içinde bulunan öğrencilerin de olduğu 10 kişi, bu karara karşı suç duyurusunda bulundu. 26 Aralık tarihinde, 1 gün ile başlayan yasak 1 aylık uzaklaştırmaya dönüştürüldü ve 4 öğrencinin daha girişi yasaklandı. Verilen 1 aylık uzaklaştırmaya rağmen bu hususta herhangi bir soruşturma açılmadı. Final sınavları döneminde gelen bu yasakla beraber sınavlarına girip giremeyeceğini bilemeyen öğrencilerden, kampüs içinde bulunan yurtlarına gidemeyenler oldu.

Öğrencilerin açtığı davalar sonrası mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Bu karar doğrultusunda okul yönetimi uzaklaştırma kararını kaldırdı. Öğrencilere yapılan bilgilendirmede mahkeme kararından bahsedilmediği gibi, bu öğrencilerin gelecekte okulda yapılacak eylemlere katılması durumunda tedbir gerekçesi ile tekrar uzaklaştırma alabilecekleri belirtildi. Öğrenciler 4 gün yapılan “Demokratik Üniversite Nöbeti” sonrası en son 5 Ocak tarihinde Boğaziçi Üniversitesi Güney Meydan’da yapılan Boğaziçi direnişinin 3. yılı eyleminde buluştu.10 Ocak tarihinde, kampüse girişleri 1 aylığına yasaklanan 16 öğrenciye, “Yükseköğretim kurumlarında işgal ve benzeri fiillerle yükseköğretim kurumunun hizmetlerini engelleyici eylemlerde bulunma” iddiasıyla disiplin soruşturması açıldı.

Sonuç

İktidarın hedef tahtasına dönen Boğaziçi Üniversitesi, ‘Ankara’dan gelen’ kararlarla ve son yıllarda yeni yönetimle birlikte hareket eden Boğaziçi Üniversiteliler Derneğinin (BURA) etkisiyle yönetiliyor. Fakültelerin yeniden yapılandırılması gündemi de dikkatleri buraya çekti. Senatodan 20 Aralık günü çıkan karar 17-19 Aralık tarihlerinde konuşulan öneriyle örtüşmüyordu. Bu durum, Naci İnci ve üyelerin kararlarının böylesi kısa bir süre içindeki değişimini sorgulatmış, BURA Vakfının bu konuda aldığı pozisyon merak edilmişti. Süreci yorumlayan öğretim üyeleri Senato’nun kararındaki değişikliğin BURA’nın müdahalesiyle olabileceğini belirttiler.

Aceleyle alınan fakülte yapılandırması kararının pratik çıktılarını zaman gösterecek. Bu karar sonrası tekrar canlanan okul içi öğrenci eylemliliği, yeni yapılan ÖTK seçimi sonrasında güçlenerek devam edebilir. Akademisyenlerin de belirttiği üzere, Senato’nun mevcut üye dağılımı gözetilince, sadece fakülte yapılandırılmasının değil, Senato’dan çıkacak herhangi bir kararın meşruluğunu sorgulamak gerekiyor.