Bu değerlendirme yazısı 16-31 Mart 2022 tarihli haber akışı dikkate alınarak hazırlanmıştır.

 

İÇ POLİTİKA

Newroz Kutlamaları 

Newroz kutlamaları pek çok ilde yoğun katılımla ve coşkuyla kutlandı. Yüksek katılımlı bu coşkulu kutlamalar baskı ortamının ağırlığına, seçim “pazarlıklarına” indirgenmiş ve siyasi alternatifsizlik havasının ağır bastığı yüksek siyaset alanına Kürt halkının bir tepkisi olarak da görülebilir. Kutlamalarda savaş karşıtı söylemler ağırlıktaydı ve seçimlere dönük mesajlar verildi. Diyarbakır’daki kutlamada kürsüden konuşan Pervin Buldan 2013 Dolmabahçe Mutabakatı’nın arkasında olduklarını söyleyerek barış talebini yineledi. Kutlamalar sırasında oldukça fazla sayıda gözaltı da oldu. Diyarbakır’da aralarında 73 çocuğun da bulunduğu 333 kişi gözaltına alındı. Hatta Bismil’de 5 yaşındaki iki çocuğun kıyafetlerinin renkleri nedeniyle gözaltına alındığı haberi de basına yansıdı. Ayrıca, Diyarbakır’daki kutlamalarda LGBTİ bireyler hem alana girişte kolluk kuvvetlerinin kötü muamelesine maruz kaldılar hem de alanda şiddete uğradılar. Diyarbakır Barosu’nun açıklaması dışında Newroz alanındaki bu homofobik ve transfobik şiddete tepkinin son derece cılız kaldı.

Seçim Kanunu ve Yüksek Siyaset

Seçim kanunu teklifi TBMM Anayasa Komisyonu’nda kabul edildi. Seçim kanunun içeriğine daha önceki gündem değerlendirme yazılarında değinmiştik. Bundan sonraki dönemde, yeni seçim kanununun Millet İttifakı içindeki dengeleri nasıl etkileyeceğini, ittifakın ne tür stratejilerle varlığını koruyacağını takip etmek gerekiyor. Millet İttifakı partileri ilk aşamada, bu değişikliğin iktidarın korku ve tedirginliğinin bir yansıması olduğunu belirten açıklamalar yaptı. Babacan da Özel de, yaptıkları açıklamalarda seçim kanununda yapılan değişikliklerin Millet İttifakı’nın aleyhine olduğunu iddia etti. Özel, yapılan değişikler içinden sadece seçim kurulları ile ilgili değişikliği Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaklarını, bu değişikliğin anayasaya aykırı olduğunu söyledi. Demokrasi İttifakı da antidemokratik seçim sistemine karşı mücadele edeceklerini açıkladı. Yeni seçim kanununun Millet İttifakı içindeki dengeleri nasıl etkileyeceğini, ne tür stratejilerle ittifakın işlevinin korunacağını takip etmek gerekiyor. Ayrıca, MHP’li Feti Yıldız’ın yapılan değişiklikleri savunurken seçim barajının düşürülmesine işaret etmesi ve bu konudaki AİHM görüşüne referans vermesi dikkat çekiciydi.

Diyanet Akademisi

Bu dönemin en önemli gelişmelerinden biri Diyanet Akademisi’nin kurulması teklifinin TBMM’de kabul edilmesiydi. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulacak ve doğrudan başkana bağlı olacak olan Diyanet Akademisi’nde dini yüksek ihtisas, dini ihtisas ve eğitim merkezleri yer alacak. Akademi temel olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nda ‘din hizmetleri sınıfı’ndaki pozisyonlara atanacak adayların eğitim verecek, hizmet içi eğitim faaliyetleri düzenleyecek ve yurt dışından gelen din görevlilerine eğitimler verecek. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, üniversiteler, müftülükler ve diğer birçok kuruluşla işbirliği içinde çalışacak. Akademi, çok büyük bir bütçeye ve binlerce öğretim elemanına sahip olacak ve çalışanlar ciddi ayrıcalıklara da sahip olacak. Örneğin akademide görev yapan ya da eğitim alan erkekler askerlikten muaf olacak; bu ayrıcalığın sadece kolluk kuvvetlerine tanındığını akılda tutmakta fayda var.

Zülfikar Doğan’ın dikkat çektiği üzere, akademinin bir diğer işlevi de muhtemelen burada istihdam edilen personelin bir süre sonra diğer devlet kurumlarına transfer edilecek olması. Örneğin, akademiye sözleşmeli girenler, üç yıl ardından diğer devlet kurumlarına memur olarak atanabilecek. Laiklik ilkesi, akademi ile birlikte bir darbe daha almış oldu. Üstelik bu gelişme muhalefetin de desteğiyle gerçekleşti. Akademinin kurulma kararının oylandığı TBMM Genel Kurulu’nda CHP’den 22, İyi Parti’den 23 milletvekili evet oyu verdi. HDP’den 10 milletvekili ise çekimser oy kullandı. CHP’den 114, İYİ Parti’den 23, TİP’ten 4, Memleket Partisi’nden 2, HDP’den 46, SP’den 1 milletvekili genel kuruldaki oylamaya katılmadı.

Kadınlara ve Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddetle İlgili Kanun Teklifi

Kadınlara ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti ‘katalog suçlar’ kapsamına alan yasa tasarısı AKP tarafından TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Teklif şiddet vakalarında cezaların artırılmasını ve iyi hal indiriminin kaldırılmasını içeriyor. Ayrıca, “ısrarlı takip” ilk kez Türk Ceza Kanunu kapsamında başlı başına suç olarak tanımlanıyor ve 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası getiriyor. Israrlı takip suçu, çocuğa, ayrılmak isteyen ya da boşanılmış eşe karşı işlenirse ya da mağdurun okulunu, işini, evini değiştirmesine, terk etmesine neden olursa 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası öneriliyor. Kadınlar talep ettiklerinde, baro ücretsiz avukat görevlendirebilecek. Ancak avukatlar, ısrarlı takibin uzun süreye yayıldığını, bu nedenle önerilen cezaların caydırılıcıktan uzak olduğunu vurguluyor.

Sağlık çalışanları içinse yasada iki önemli konu bulunuyor: İlki, malpraktis davalarına karşı hekimleri yasal güvence altına almayı ve hekimlerin destek sağlanmasını içeriyor. İkincisi ise, sağlık çalışanlarına dönük şiddet eylemlerini katalog suçlara dahil ediyor. TTB teklifin yetersiz olduğunu söyleyen bir açıklama yaptı. TTB açıklamasında teklifin bütünlüklü bakış açısından yoksun olduğunu, bozulan sağlık sistemi ve ağırlaşan çalışma koşullarının düzeltilmesi gerektiği, aksi takdirde yapılan düzenlemelerin göstermelik kalacağını vurguladı.

 

DIŞ POLİTİKA 

 

Ukrayna-Rusya Savaşı / Yeni Jeopolitik ve Türkiye’nin Pozisyonu

Geçtiğimiz dönemin dış politika gündemleri ağırlıklı olarak Rusya’nın Ukrayna’yı işgali çevresinde gelişti. Karşılıklı olarak atılan adımlar, kimi zaman gerilimi tırmandıran restleşmeler kimi zaman da barışa dair umutları arttıracak şekilde gerçekleşti. İşgalin başladığı dönemlerde yapılan öngörülerde kutuplaşmanın artıp soğuk savaş benzeri bir düzenin kalıcı olacağı ağırlık kazanıyordu. Avrupa Konseyi’nin, temsil hakkı Ukrayna işgali sonrasında askıya alınan Rusya’yı üyelikten çıkarması kutuplaşmaya yönelik atılmış bir adım olarak yorumlanabilir. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’nin önce ABD Senatosu’nda, sonraki günlerde NATO Liderler Zirvesi’nde video konferans yöntemiyle yaptığı konuşmalardaki talepler de farklı yorumlara açıktı. Zelenskiy ABD Kongresi’ne seslenirken, hava sahaları ile limanların kapatılmasını ve S-300 sistemi benzeri hava savunma sistemlerine ihtiyaç duyulduğunu vurgularken “Ukrayna’yı düşündüğünüzde 11 Eylül’ü ve Pearl Harbour’u hatırlayın” dedi. NATO üyelerine yapılan konuşmada Ukrayna’ya askeri destek çağrısında bulunan Zelenskiy, “20 binden fazla tankınız var ve bundan yüzde birini vermenizi, satmanızı istedik ama net cevap alamadık. Savaşta yapılan yardım çağrılarına cevap alamamak korkunç bir şey. Biz sadece yaşamak istiyoruz” dedi.

NATO toplantısının ardından yayınlanan ortak bildiride, “Çin de dahil olmak üzere tüm devletleri, BM Şartı’nda yer alan egemenlik ve toprak bütünlüğü ilkeleri de dahil olmak üzere uluslararası düzeni korumaya, Rusya’nın savaş çabalarını desteklemekten kaçınmaya ve Rusya’nın yaptırımları delmesine yardımcı olacak herhangi bir eylemden kaçınmaya çağırıyoruz. Çinli yetkililerinin son zamanlarda yaptığı açıklamalardan endişe duyuyoruz ve Çin’i, Kremlin’in özellikle savaş ve NATO hakkındaki yanlış söylemlerini büyütmeye son vermeye, çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmaya davet ediyoruz” denildi. NATO Zirvesi sonuç bildirisinde Rusya ile birlikte başta Çin olmak üzere diğer destekçi ülkeleri hedef alması tepkileri de beraberinde getirdi. Zirve sonrasında Rusya adına açıklama Dışişleri Bakanı Lavrov’dan geldi. Avrupa’daki siyasetçilerin, “Hitler Almanyası’nda” kullanılan “topyekün savaş” terimini Rusya’ya karşı kullandıklarını savunan Lavrov, “(Batılılar) Rusya’ya karşı topyekün, hibrit bir savaş ilan etti. Hedefleri gizli değil, Rus ekonomisini ve bir bütün olarak Rusya’yı yok etmek ve boğmak istediklerini alenen ilan ettiler” diye konuştu. Çin Dışişleri Bakanlığı’dan yapılan açıklamada ise NATO’nun dünya barışına katkı sunmadığı vurgulandı. “Savaşı başlatanın kim olduğunu herkes biliyor. NATO’nun tek varlık nedeni savaştır” dendi. Çin Komünist Partisi’nin yayını Global Times’ta yayınlanan baş yazıda ise, “ABD’nin Ukrayna krizinin müsebbibi olmasına rağmen krizin sonuçlarını tüm dünya ülkelerine yıkmaya çalıştığı”, dünyayı Rusya’ya karşı taraf olmaya zorladığı, ancak geniş bir yaptırım ağı oluşturamadığı yönünde analize yer verildi. Sonraki günlerde Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da Rusya ile Çin’in aralarındaki işbirliğini arttırmaya kararlı oldukları belirtildi.

Öte yandan, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar enerji piyasasında da önemli değişikliklere yol açacağa benziyor. İşgal başladığından beri gerek ülke parlamentolarına gerek uluslararası organizasyonlara video konferans yöntemiyle katılarak destek isteyen Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, küresel enerji krizi temasıyla yapılan Doha Forum 2022 konferansında Katar gibi doğalgaz ve petrol ihraç eden ülkelerin üretimlerini arttırarak gerekli talebi karşılamalarını ve Rusya’ya enerjiyi bir silah olarak kullanamayacağını göstermelerini istedi. Batı’nın enerji alanında Rusya’dan nasıl bağımsız hale geleceği konusu NATO Zirvesiyle aynı günlerde yapılan G7 zirvesinde de ele alındı. Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığı, ABD, Kanada ve Katar sağlayacağı sıvılaştırılmış doğalgaz ve petrol ile giderilmeye çalışılıyor. Özellikle ABD imzaladığı anlaşmalarla Avrupa pazarına hakim olmaya çalışıyor. Almanya cephesinde Rusya’dan alınan enerjinin miktarının aşamalı olarak azaltılması hedeflenirken, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle (BAE) yapılan görüşmelerde iki ülkenin vereceği sıvılaştırılmış doğal gazın ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğu tespit edildi. Böylece, Almanya’nın Kuzey Akım 2 projesini engelleyen ABD, Avrupa’yı maliyeti yüksek kaya gazına mahkum etmiş görünüyor. Ancak kısa vadede Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatında bir değişiklik olmamış görünüyor. Zira “Rusya-Ukrayna savaşının başladığı 24 Şubat’tan itibaren Avrupa’ya gaz akışında artış yaşandığı görülüyor. Gazprom, Ukrayna üzerinden Avrupa’ya 23 Şubat’ta 62 milyon metreküp doğal gaz gönderirken, bu rakam 25 Şubat’ta 110 milyon metreküp, 26 Şubat’ta ise 109 milyon metreküp olarak kayıtlara geçti”.

AKP’nin bu süreçte oynamaya çalıştığı role de dikkat etmek gerekiyor. Geçen dönem değerlendirmemizde bahsettiğimiz çabalar ev sahipliğinden, kolaylaştırıcılığa ve arabuluculuğa doğru evrilme çabasında. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, NATO Zirvesi’nde verdiği mesajlar bu yönde değerlendirilebilir. Mesajlar, İstanbul’da yapılacak zirvenin habercisiydi. Bu hava ikili görüşmelere de yansıdı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüşmesi sonrasında her iki liderin yaptığı açıklamalar, Ukrayna krizi üzerinden Türkiye ve Fransa arasındaki ilişkilerin normalleşmeye doğru gittiği izlenimi yarattı. Türkiye ve Fransa 24 Şubat’tan beri Rusya ile Ukrayna arasında süregiden savaşta arabuluculuk rolü üstlenmeye çalışıyorlar. Nitekim, Erdoğan’ın NATO Zirvesi’nde ima ettiği heyetler arası zirve İstanbul’da gerçekleşti. Zirvenin açılışını Erdoğan yaptı. Zirve sonrasında Ukrayna heyetinin açıklamaları dikkat çekiciydi. Ukrayna’nın, içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu 8 ülkenin garantörlüğünde güvenlik garantisi istediği, garantörlük altında “Ukrayna’nın nötr statüyü kabul edebileceği” belirtildi. Aslında “Zelenskiy küçültülmüş bir NATO formülü istiyor. Ukrayna tarafı garantörlerin silah ve asker vermesinden söz ediyor. Yani burada garantör risk almaya davet ediliyor, garantör olmak peşinen çatışmaya ortak olmak demek“. Diğer yandan “ABD, Doğu Avrupa’ya asker ve savaş uçağı sevk ediyor. ABD 400 asker, 10 tane F/A-18 tipi savaş uçağı ve birkaç C-130 askeri kargo uçağının, Doğu Avrupa ülkelerine gönderileceğini duyurdu“. ABD’nin rızası olmadan barış ihtimali oldukça zayıf görünüyor. Önümüzdeki süreçte ABD’nin tavrı, Türkiye’nin üstlenmeye çalıştığı role gelen destekler ve bunların iç politikaya, Çin-Rusya ilişkilerine etkisi takip edilmeli.

Irak Seçimleri           

10 Ekim 2021’de yapılan seçimlerden bu yana cumhurbaşkanı seçemeyen Irak’ta birinci parti konumundaki Şii Sadr Grubu, KDP ve Sünnilerin Meclis Grubu olan Egemenlik Koalisyonu ile Vatanı Kurtarma İttifakı’ında birleştiklerini duyurdu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde önemli bir adım olan ittifakın açıklanmasından bir süre sonra KDP üyesi olduğu iddia edilen “Nayif Kurdistani” isimli kişinin, sosyal medyada Şii dini mercileri eleştiren paylaşım yapması üzerine çıkan olaylarda KDP’nin, Bağdat’daki de dahil olmak üzere, binaları ateşe verildi. Bahsi geçen kişinin paylaşımları silip özür dilemesine, KDP Genel Başkanı Barzani’nin konunun kişisel görüş paylaşımı olduğunu ve KDP’yi bağlamadığını belirtip özür dilemesine rağmen olaylar yatışmadı.

Diğer yandan, Türkiye’nin KDP ile birlikte bahar aylarında Irak Kürt Bölgesi’ne saldırı düzenleneceği iddiaları konuşuluyor. ABD’nin PKK’siz çözüm konusunda Türkiye ve KDP ile aynı görüşte olduğuna dair yorumlar var. Dolayısıyla ABD bu operasyonlara sessiz kalabilir.

Oscar Ödülleri ve Şiddet

Tüm dünyada sinema severlerin büyük heyecanla beklediği Oscar töreni büyük bir skandala sahne oldu. “Dünyaca ünlü oyuncu Will Smith, Oscar ödül töreninde eşiyle ilgili şaka yaptığı gerekçesiyle komedyen Chris Rock’a tokat attı.” Siyah bir erkeğin en iyi erkek oyuncu ödülü aldığı, Cannes, Venedik ve Berlin film festivallerinden sonra Oscar’da da En İyi Yönetmen ödülünü bir kadının aldığı gece, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü de alan “Will Smith’in ne ironiktir ki kadınları korumak bahanesiyle sergilediği şiddetle gölgelendi.”