Geçtiğimiz günlerde tiyatrocu Jülide Kural, Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde yazdığı öykülerden oluşan Devran adlı ikinci kitabından seçtiği dört öyküyü okuma tiyatrosu formunda sahneye taşıdı. 11 Ocak Cumartesi günü Kenter Tiyatrosu’nda düzenlenen etkinliğe sanat ve siyaset çevrelerinden isimler davetliydi. Tek gösterimlik bu okuma tiyatrosunun davetli listesinin büyük bölümü Selahattin Demirtaş ve Başak Demirtaş tarafından hazırlanmıştı. Dilek İmamoğlu, Selvi Kılıçdaroğlu, Canan Kaftancıoğlu’nun bu davete icabet etmeleri ve birlikte fotoğraf vermelerinin ardından okuma tiyatrosuna dair medyada ve yüksek siyaset alanında ataerkil tonu yüksek yoğun bir karalama ve dezenformasyon kampanyası başlatıldı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kastamonu’da bir kayak merkezinin açılışında yaptığı konuşmada Kobane-PKK-Demirtaş vurgusunu yapıp Devran oyununu alkışlayanları ve isim vererek Kadir İnanır’ı ülkeyi bölmekle suçladı.[1] MHP grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli “Terörist Demirtaş’ın Devran isimli sözde kitabından tiyatro oyunu çıkarıp buna övgü düzenleri” hedef aldı. CHP’ye seslenerek “Çadır tiyatronuzu ya gidin Kandil’de kurun ya da Pensilvanya’ya açın. Emin olun gişe oynatır, hasılat rekorları kırarsınız.” dedi.[2] Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Genel Başkanı olarak konuştuğu partisinin grup toplantısında Devran oyunundaki CHPliler ve HDPliler buluşmasını hedef aldı.[3] Cumhurbaşkanı olarak katıldığı Beştepe Devlet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 2019 Değerlendirme Toplantısı’nda da “bir teröristin yazmış olduğu kitabın sahnelendiği” tiyatroya gidenler yuhlandı.[4] 2019 yerel seçimlerinde beka söylemi etrafında kenetlenen Cumhur İttifakı’ndan gelen bu tepkiler HDP’yi terörle ilişkilendirme, CHP-HDP yakınlaşmasını kriminalize ederek Millet İttifakı’nı dağıtma hamlelerinden biri olarak değerlendirilebilir.

Devran’a verilen tepkiler Cumhur İttifakı’yla sınırlı kalmadı. Devran oyunu, kısa bir süre önce Ahmet Davutoğlu’nun AKP’den ayrılarak kurduğu Gelecek Partisi’nin de hedefindeydi. Gelecek Partisi Sözcüsü Selim Temurci, Demirtaş’ı terörle ilişkilendirerek tiyatroya katılanları Demirtaş’tan barış güvercini çıkartmaya çalışmakla eleştirdi.[5] Böylece Gelecek Partisi muhalefet sınırını şimdiden çizmiş terör retoriği içinde kalacağını belirtmiş oldu. Millet İttifakı’nın resmi bileşeni İYİ Parti’nin genel başkanı Meral Akşener verilen fotoğrafın CHP’nin resmi politikası yani kurumsal karşılığı olmadığını sürece kadınların izlediği bir tiyatro oyunu hakkında konuşmayı kendine yakıştırmadığını söyledi.[6] Bunun öncesinde İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu’nun “Terörle arasına mesafe koymadan siyaset yapanları şirinlendirmeye matuf her adım teröre müsamahadır. Bu tiyatronun milletimize de kardeşliğimize de hiç bir hayrı yoktur.” sözlerini de hatırlayalım. Böylece İYİ Parti terör retoriği içinde kaldığını, partiler düzeyinde resmi bir yakınlaşma olmadıkça uyarısıyla Millet İttifakı içinde olduğunu beyan etti. Cumhur İttifakı’nın “Bak ortağın teröristlerle işbirliği yapıyor.” hamlesi şimdilik başarısız oldu.

Bir okuma tiyatrosu etrafında kopan bu fırtınada, yazarın, sahneye koyanın, seyircilerin terörle ilişkilendirilmesi her şeyden önce bir ifade özgürlüğü ihlalidir. Bu eylem, özgürlükleri korumakla sorumlu yetkililer tarafından gerçekleştirilmektedir. İfade özgürlüğü ihlalinin yüksek siyasetle sınırlı kalmadığını da eklemek gerekir. Devran’a gelen tepkilerin ardından PTT, Demirtaş’ın kitaplarının satışını alışveriş sitesinden kaldırdı. Demirtaş’ın Dipnot Yayınları’ndan çıkacak olan romanı Leylan’a yönelik de sosyal medya üzerinden bir engelleme girişimi başlatıldı. Bu girişimler karşısında pek çok yayınevinin Selahattin Demirtaş’ın ifade özgürlüğüne sahip çıkmasıyla değerli bir yayıncı dayanışması gerçekleşti.[7] Kültür Bakanlığı’nın bandrolünü taşıyan bir kitabın okuma tiyatrosuna gidenlerden iktidarın rahatsız olup onları terörle ilişkilendirmesi, bu tepkilerden sonra Demirtaş’ın kitaplarının PTT sitesinden satışına son verilmesi ifadeyi engelleme girişimlerinin utanç verici örnekleri arasındaki yerini aldı.

CHP ve Ekrem İmamoğlu’nu terör işbirlikçiliği ile suçlayan tepkileri İmamoğlu ve CHP’yi bitirme hamlesi olarak yorumlayanlar oldu. Kemal Kılıçdaroğlu partisinin resmi politikası olmamasının rahatlığıyla Devran fotoğrafını kadınların birliğini ve gücünü gösteren çok güzel bir fotoğraf olarak yorumladı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise “Kadınların bir kitap üzerinden bir oyunu izlemesi, sürece katkı sunmasını çok olgun bir tavır olarak görüyorum. Destekliyorum da. Eşimin de başta olmak üzere, bana soracak halleri yok. Keşke bu kadınların yaptığına 10-15 kadın daha eklense. Belki bu ülkede kadın eliyle farklı bir atmosfer doğabilir. Belki bu ülkede, barış ve huzur ortamı oluşabilir. Keşke bunu yapabilsek. Bu konuda biraz erkek çeneleri az konuşsa.”[8] sözleriyle yanıt verdi.

İmamoğlu’na yöneltilen diğer bir soru da Sakine Cansız’ın hayatını anlatan Hep Kavgaydı Yaşamım kitabının İBB sitesine bağlı İstanbul Kitapçısı’nda satılmasıydı. Bu kitap hikayesi biraz muamma. 2016 yılında aralarında bu kitabın da bulunduğu Aram Yayınları’ndan çıkan 53 kitapla ilgili Kırşehir Sulh Ceza Hâkimliği’nin başlattığı soruşturma Diyarbakır Sulh Ceza Hâkimliği’ne devredilmişti; buradan da kitapları toplatma kararı çıkmıştı.[9] 2018 yılında ise Anayasa Mahkemesi Hep Kavgaydı Yaşamım kitabının Adana F Tipi Cezaevi Eğitim Kurulu tarafından tutuklulara verilmemesini “ifade özgürlüğünün ihlali” olarak kabul etmişti.[10] Şimdi bu kitap yasak mı değil mi konusunda hukuki bir karmaşa söz konusu. İBB bu konuyu araştırmadan kitabın satışına son verdi. Gerçeği ortaya çıkarma kaygısı yerine AKP medyasının “İBB’de bir skandal daha: Teröristin kitabı…” başlıklı haberlere konu olmama kaygısı baskın geldi. İyi Kürt- kötü Kürt ikiliği de bir kez daha kurulmuş oldu.

 

Yüksek Siyasetin Barış Gündemi mi Var?

Evet yüksek siyaset Devran’ı ya terörle ilişkilendirdi ya da ‘sürece katkı sunma işini’ kadınlara havale etti. Mesele barış olduğunda kurucu bir sorumluluk alınmayacağı da söylenmiş oldu. Yüksek siyaset düzeyinde Kürt meselesi, ittifakların oylarını artırmak ya da konsolide etmek için kullanılan bir araca dönmüş durumda. Cumhur İttifakı’nın Kürtlerin oylarını almak ya da bölmek için Abdullah Öcalan ve Osman Öcalan’ı 31 Mart seçimleri öncesinde devreye soktuğunu biliyoruz. Son yerel seçimler Kürtlerin, HDP tabanının oyları olmadan Millet İttifakı’nın pek çok yerde özellikle Ankara ve İstanbul’da belediyeleri kazanamayacağını gösterdi. Seçim sürecinde CHP, HDP ile resmi ittifak kurmadı; kamuoyu önünde yan yana gelmekten imtina etti.  HDP de, CHP adaylarını dolaylı olarak desteklerken Kürtlerin talepleri üzerinden kamuya açık bir deklarasyonla ortaya çıkmadı. Seçimlerden birkaç ay sonra CHP içi yana yana Barış Pınarı Harekatı’yla, Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bölgelere askeri operasyon düzenlenmesine izin verdi. Yerel seçimlerde tutmayan beka söylemi sınır ötesi operasyonda HDP dışındaki muhalefeti Cumhur İttifakı’nın yanında topladı. Bağrına taş basıp oy veren Kürtler arasında tezkereye “evet” diyen CHP’ye “bir daha oy vermek mi!” söylemleri yükselmeye başladı. Hâl böyle olunca Devran oyununa CHP’nin verdiği dolaylı desteği Kürtlerin oylarını kendinde tutma hamlesi olarak yorumlamak mümkün.

Görünen o ki CHP ve HDP öngörülen bir baskın seçim ihtimaline karşı ittifak arayışındalar –ki bu da yüksek siyaset dengeleri açısından gayet normal. Asıl mesele bu ittifakın yapılma biçiminde. CHP, milliyetçi kesimlerden gelecek oyları riske atmamak için resmi olarak HDP ile yan yana görünmeden Kürt oylarına talip oluyor; HDP de bu durumu sineye çekebiliyor. Oy potansiyalini CHP’nin yedeğinde tutup AKP’ye bir nevi rest çekiyor. Yüksek siyasette hesaplar bitmez. Millet İttifakı’na dair yeni oluşumlar da kulislerde konuşuluyor. Yeni kurulacak partilerle birlikte Saadet Partisi ve İYİ Parti merkez sağı kurabilir mi; CHP ve HDP ayrı ayrı partiler olarak burayla ilişkilenebilir mi sorularına yanıtlar oluşturulmaya çalışılıyor.

Peki tüm bu Cumhur İttifakı’nı geriletme hesapları içinde barış meselesi nerede duruyor? HDPli binlerce siyasetçi cezaevinde, HDP’nin yerel seçimlerde kazandığı belediyelere her gün yeni bir kayyum atanıyor. İktidarın her alanda kurduğu baskıyla barışı toplumsal alanda da konuşmak zorlaşıyor. Toplumda da yüksek siyaseti barışa zorlayacak bir irade gelişemiyor. İktidarın yarattığı siyasi ve ahlaki çürüme her alanı ele geçiriyor. HDP, barış meselesinin daha rahat konuşulur olduğu dönemde bile bu konuda irade gösteremedi. 2015 sonrası savaş konseptine dönüldüğünde Sur ve Cizre’de olan bitenin kendi payına düşen hesabını kamuoyu önünde vermedi –ki bu konunun Kürt halkının HDP’ye karşı güven kırıklığında hayati bir yerde durduğu biliniyor. HDP’nin Kürt halkıyla güven üzerinden ilişkilerini yeniden kurmak, siyasette her alana yayılan ilkesel ve ahlaki çürümeye karşı çıkmak yerine seçim hesaplarında CHP’nin yedeğine düştüğü söylenebilir.

Devran’a dönecek olursak… Jülide Kural’ı takip edenler kendisinin Kürt meselesinin barışçı yollarla çözümüne pek çok dönemde katkı sunmaya çalıştığını bilirler. 2000’li yılların başında barış meselesini gündeme alan feminist oluşumlarda yer almış, çeşitli dönemlerde gündeme gelen barış girişimlerine emek vermiştir. Savaşın kadınlar üzerindeki yıkıcı etkisini anlatmak için TBMM’ye de gitmiş; kapatılan Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak amacıyla bir günlük nöbetçi genel yayın yönetmenliği yaptığı için hâkim karşısına da çıkmıştır. Barış ve demokrasi diyenlerin terörist olarak damgalandığı bu siyasi iklimde Jülide Kural, “Kavga etmek, hiç durmaksızın birbirimizi suçlamak yerine birbirimizi anlayarak bir demokrasi cephesi oluşturmaya ihtiyacımız var.” diyerek Devran kitabını sahneye taşıyor.[11] Demokrasiyi temellendirmeyi küçük bir yerden tetiklemeye çalışıyor. CHP’nin HDP ile yan yana gelmekten imtina ettiği bir siyasi ortamda kadınların gelecek tepkileri öngörerek bu oyunu izlemeye gitmelerini kutlamak gerekir. Diğer yandan mesele bir kadın popülizmine de dönüştürülmemeli.

Barış demokrasinin önkoşulu, belirleyicisi iken demokrasiden dem vuran siyasi partiler, HDP dahil, “Önce barış!” diyemiyor; barış meselesinde herhangi bir irade beyanında bulunmuyor. Burada barış meselesinin, kadın hakları meselesinin ve sanatın siyasi partilerin oy çıkarlarına alet edilmesine izin vermemek önemli bir yerde duruyor.

 

[1]  https://t24.com.tr/video/suleyman-soylu-dan-demirtas-in-devran-ina-gidenlere-tepki-gittikleri-tiyatro-bizim-bir-yerlere-ulasmamizi-istemeyenler-tarafindan-olusturulan-bir-tiyatro,25718

[2] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/mhp-lideri-bahceli-partisinin-grup-toplantisinda-konustu-41419244

[3] https://www.takvim.com.tr/video/haber-videolari/son-dakika-baskan-erdogandan-chp-hdp-ittifakinin-tiyatro-bulusmasina-tepki

[4]  http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-haberleri-cok-konusulan-fotograflar-ilgili-cumhurbaskani-erdogandan-cok-sert-yorum-41421090

[5] https://www.haberler.com/davutoglu-nun-partisinden-selahattin-demirtas-a-12820163-haberi/

[6] https://www.independentturkish.com/node/121551/siyaset/ak%C5%9Fener%E2%80%99den-devran-g%C3%B6sterisi-hakk%C4%B1nda-a%C3%A7%C4%B1klama-bir-kurumsal-yap%C4%B1y%C4%B1-temsil

[7] https://tr.sputniknews.com/turkiye/202001151041011356-demirtasin-leylan-kitabina-yayinevlerinden-destek/

[8] https://www.evrensel.net/haber/395347/imamoglundan-soyluya-demirtas-yaniti-bu-konuda-erkek-ceneleri-biraz-az-konussa

[9] https://odatv.com/53-kitap-hakkinda-toplatma-karari-2806161200.html

[10] https://www.artigercek.com/haberler/aym-ocalan-ve-cansiz-in-kitaplarina-el-konulmasini-ihlal-kabul-etti

[11] https://t24.com.tr/haber/selahattin-demirtas-in-kitabini-sahneye-tasiyan-julide-kural-konusmaya-tartismaya-anlamaya-ihtiyacimiz-var,857162