Seçimlerin Ardından Toplumsal Gündem Notları
(26 Haziran-7 Temmuz)
Seçim sonrası siyasi baskılar aynı şekilde devam ediyor:
Seçimin hemen ardından iktidar odağının izlediği politikalara baktığımızda, seçim öncesindeki siyasi baskı ortamının, muhtemelen daha da artırılarak, devam ettirileceği mesajının verildiği söylenebilir:
-
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Pervin Buldan’ı telefonda tehdit etti, Ağrı’da yaşanan cinayetten kendilerini sorumlu tuttuğunu söyleyerek, “Size artık yaşama hakkı yok” dedi.[ii] Hemen ardından CHP’lilere şehit cenazelerine katılmayı yasakladı.
-
Yeni dönemde aday gösterilmeyen CHP Milletvekili Eren Erdem, 17-25 Aralık döneminde yaptığı haberler gerekçe gösterilerek tutuklandı ve adeta tecrite alındı.
-
FETÖ tutuklamaları adıyla keyfi ve güvenilirliğini kaybetmiş tutuklamalar sürüyor. [iii]Ayrıca Cumhurbaşkanı’na hakaret gerekçesiyle diğer tutuklamalar devam ediyor.[iv] ODTÜ’de mezuniyet sırasında taşıdıkları pankart nedeniyle 3 öğrenci tutuklandı.[v] Berna Laçin örneğinde olduğu gibi sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek seküler kesim üzerinde baskı kurulmaya devam ediliyor.[vi]
-
HDP’den milletvekili seçilen Leyla Güven ve CHP’den yeniden milletvekili seçilen Enis Berberoğlu keyfi bir şekilde tahliye edilmiyor.
-
Seçim akşamı İstanbul Sultangazi’de havaya ateş ederek kutlama yapanlardan tespit edilip gözaltına alınan üç kişi serbest bırakıldı.
-
8 Temmuz’da yayımlanan 701 numaralı KHK ile 18 bin 632 personel kamudan ihraç edildi.[vii]
Bu manzara karşısında, seçim sonrasında devlet politikalarında bir yumuşama olabileceği yönündeki yorumlar geçerliliğini yitirmiş görünüyor. Rejimin demokratik bir restorasyon sürecine gireceği yönündeki görüşleri desteleyecek gelişmeler yaşanmıyor, aksine toplumu hareketsiz hale getirecek bir sürece girilmiş olduğu görünüyor. İktidar açısından seçimler muhtemelen bir ayrıntı, atlatılması gereken bir aşamaydı denebilir. Önümüzdeki dönemde toplumun genelinin, özellikle de muhalif, seküler kesimlerin baskı altına alınmaya devam edileceği söylenebilir. Bu noktada asıl kritik sorun, Türkiye’nin demokratikleşmesi için gerekli toplumsal dinamiklerin, toplumsal hareketlerin yokluğu. Türkiye’de yeni kurulan rejimin geleceği, toplumsal hareketlerin oluşup oluşmamasına, Batı’nın yeni rejime vereceği desteğe ve Kürt hareketinin izleyeceği politikalara bağlı olarak şekillenecek.
Şu anda iktidar odağında AKP ve 1990’ların ABD yanlısı devlet kadroları yer alıyor. Seçim sürecine dair değerlendirmelerimizde ABD’nin (dolayısıyla genel olarak Batı’nın) AKP’ye destek verdiği, Mınbiç operasyonunun bunun bir göstergesi olduğu tespitini yapmıştık.[viii] Basına bakıldığında bu desteğin en azından şimdilik devam ettiğini söyleyebiliriz. Batı şu aşamada muhtemelen hükümetin icraatlarını bekliyor. AB’den seçim sonrasında gelen eleştirel tepkileri[ix] ise halihazırda Avrasya bloğundan uzaklaşmışken Türkiye’yi demokratikleşmeye zorluyor şeklinde yorumlayabiliriz.
Seçimin sonrasında muhalefet partileri:
Seçim sürecinin bitmesiyle birlikte Millet İttifakı dağıldı; ittifak bileşenleri tek başlarına yollarına devam edeceklerini beyan ettiler.[x] İttifak partilerinin iktidar politikalarına ne kadar uyum sağlayacağını, özellikle merkez-sağ parti olma iddiasındaki İYİ Parti’nin MHP’nin yerine geçecek şekilde iktidara eklenip eklenmeyeceğini zaman içinde göreceğiz.
Seçimin kaybedilme nedenlerinden biri seçim sürecinin meşruiyetinin tartışmaya açılmaması ve var olan eşitsiz koşullar göz ardı edilip “Hodri meydan!” denerek seçim ilanının kabullenilmesiydi. En önemlisi de seçimin sonucuna odaklanarak sürecin göz ardı edilmesi demokratik halk muhalefeti ve sınıfsal bileşenlerin örgütlenmesi yönünde halkla birlikte çalışmalar yapılmamasıydı. Oyların sayımlarındaki şaibe de haliyle varlığını koruyor. Adil Seçim Sistemi’nin işlevsizliği, seçim gecesinde CHP’li Bülent Tezcan’ın birbiriyle tutarsız açıklamaları, Kılıçdaroğlu’nun, ve İnce’nin gece boyunca sessizliklerini korumaları, Türkiye siyaset tarihine CHP adına fiyasko olarak yazıldı. Halen bu konularda seçmen tabanına tatminkâr bir yanıt verilebilmiş değil. Aksine hızlı bir şekilde parti içinde iktidar çekişmeleri başlamış durumda. CHP’de delege yapısı ve taban birbirinden farklı, Muharrem İnce tabanda güçlü olmakla birlikte delege yapısı içinde güçlü değil. Parti içindeki sol kanattan vekil adayları zaten seçimlerden önce tasfiye edilmişti. Muharrem İnce ve Kılıçdaroğlu arasındaki iktidar yarışıyla ilgili AKP’den de yorumlar geldi; birbirinden farklı olan bu yorumlardan yola çıkarak AKP’nin hangi adayı desteklediğini tespit etmek pek mümkün değil. Ancak, CHP’nin devletin partisi olduğu, devlet kadrolarının “devlet bekası” adına izlemekte oldukları Türk-İslamcı politikayı desteklemek durumunda olduğu, bu çerçevede seküler kesimleri manipüle etmek ve rejim değişikliğine razı etmek gibi bir misyonu olduğu yorumuyla birlikte CHP politikalarını ve parti içi iktidar çekişmelerini değerlendirmek gerekiyor. Buradan hareketle devletin, parti iktidarına kimin yerleşeceği konusunda ciddi düzeyde belirleyici olacağını söyleyebiliriz, CHP’nin demokrat-seküler kesimlerin İslamcı, faşizan politikalar karşısında örgütleneceği bir siyasi parti kimliği edinmesine izin verilmesi mümkün değil. Muhtemelen şu anda iktidar çekişmesi olarak gördüğümüz süreç, CHP’nin Türkiye’deki yeni rejim çerçevesine uyumlu bir şekilde yeniden dizayn edildiği bir sürece denk düşüyor.
Yeni dönemde CHP merkeze çekilecek bir biçimde dizayn edilirken, demokrat-seküler kesimlere de sol muhalefetin adresi olarak HDP gösteriliyor gibi görünüyor. Devlet, Kürt siyasi hareketini gözden çıkarmış durumda. HDP kadrolarına karşı çok ciddi bir düzeyde tasfiye süreci yürütüldü ve bu süreç hâlâ devam ediyor. Saha çalışması yapacak, halkla ilişki kuracak kadrolarının birçoğu tutuklandı. Bu tasfiye süreci yüksek siyaset alanını da son derece olumsuz bir şekilde etkiliyor. HDP şu anda sadece taban örgütlenmesinde değil, yüksek siyaset alanında da son derece zayıf bir görüntü çiziyor. HDP’nin 1990’lardakine benzer bir modelle halka güçlü ilişkiler kurarak kendisini bölgede yeniden inşa etmesi gerekiyor. Bu noktada koşulların 1990’lardan farklı olduğunun altını çizmek gerekir. 90’larda bölgede Kürt siyasi hareketi halk tabanına hitap eden tek siyasi aktördü. Devlet, Kürt kimliğini hiçbir düzeyde tanımıyordu ve savaş koşulları devlet ve bölgedeki Kürtler arasındaki ilişki biçimini belirliyordu. Bugün ise Kürt siyasi hareketi bölge halkına “hitap eden” tek siyasi çizgi değil. 90’ların Kürt kimliğini tamamen reddeden devlet politikası, yerini “makbul Kürt” ve “makbul olmayan Kürt” ayrımı üzerinden “makbul Kürtleri” sisteme eklemlemeyi hedefleyen bir politikaya geçmiş durumda. Devlet, özellikle İslami tarikatlar aracılığıyla yoksul Kürtleri yanına çekmeye çalışıyor. Dolayısıyla bugün artık HDP bölgedeki yoksul Kürtler için tek alternatif değil. Gelinen noktada HDP bölgenin CHP’sine, orta sınıf ve üst orta sınıf Kürtlerin partisine dönüşme riskiyle karşı karşıya. Buna rağmen, seçim sonuçlarına bakıldığında, Kürt nüfusunun ana gövdesinin HDP’ye destek verdiği görülüyor. Önümüzdeki yerel seçimler HDP açısından çok kritik. Adayların tepeden değil, tabandan belirlendiği, saha çalışmasına ağırlık verilen bir seçim çalışması yapılması gerektiği aşikar.
[i]https://bianet.org/bianet/siyaset/198597-hedef-aldigi-kisilerin-isimlerini-yayinladi
[ii] https://bianet.org/bianet/siyaset/198663-buldan-soylu-telefonda-bana-size-artik-yasama-hakki-yok-dedi
[iii] Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının ‘FETÖ’ soruşturmasında Hava Kuvvetlerinden biri eski tuğgeneral, 30’u eski pilot 99 kişi için gözaltı kararı verildi. Balıkesir merkezli 13 ilde ‘FETÖ’ soruşturması kapsamında, Sahil Güvenlik, Deniz Kuvvetleri ve Kara Kuvvetleri komutanlıklarında görevli biri açıkta 22 rütbeli askerin yakalanması için operasyon başlatıldı. Kocaeli merkezli 16 ilde ise 43’ü muvazzaf 71 askeri personelin yakalanması için operasyon başlatıldı. Tokat’ta, ‘FETÖ’yle ilişkili olduğu iddiasıyla “hakim ve savcı çalışma evleri”ne yönelik soruşturma kapsamında 9 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Kilis’te 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında Vali Yardımcısı Muhammet Kaya gözaltına alındı. Muş’ta ise Hasköy ilçesi Kaymakamı Ahmet Özkan, ‘FETÖ’ soruşturması kapsamında gözaltına alındı. https://www.evrensel.net/haber/355725/yurt-genelinde-feto-operasyonlari-asker-ve-burokratlara-gozalti
[iv] Seçim günü ve öncesi yaşananlara ilişkin muhalefete dönük gözaltı ve tutuklama operasyonları sürüyor. İzmir’de, CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’nin mitingi sırasında, “cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla gözaltına alınanlardan 5 kişi daha tutuklandı, böylece tutuklu sayısı 12’ye yükseldi. Antalya’da ise seçim gecesi ilçe seçim kurulu önünde yaşanan gerginlik sırasında “cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla 5 CHP’li gözaltına alındı. Bir operasyon da Ağrı’da yaşandı. Ağrı’da ilçe seçim kurulu önünde yaşanan gerginlik nedeniyle de 14 HDP’li gözaltına alındı. https://www.evrensel.net/haber/355831/3-ilde-secim-operasyonu-19-gozalti-6-tutuklama
[v] Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamaya göre, ODTÜ’de dün yapılan diploma töreni sırasında pankartı taşıyan kişiler hakkında “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında bugün üç kişi gözaltına alındı. Öğrencilerin gözaltına alınmasına neden olan pankartta, 2004’te Penguen Dergisi’nde yayınlanmış bir karikatür bulunuyordu. Derginin “Tayyipler Alemi” kapağıyla dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, fil, zürafa, maymun, deve, kurbağa, yılan, inek ve ördek şeklinde resmedilmişti. Erdoğan Penguen’e 40 bin YTL’lik manevi tazminat davası açtı ancak Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesince dava, ifade özgürlüğü gerekçesiyle reddedildi. https://bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/198952-odtu-deki-mezuniyet-pankartina-uc-gozalti
[vi] https://bianet.org/bianet/insan-haklari/198851-berna-lacin-bu-saldiri-idama-karsi-oldugum-icin-yapiliyor
[vii] https://bianet.org/bianet/hukuk/198962-701-sayili-khk-ile-18-bin-632-kisi-ihrac-edildi
[viii] https://www.art-izan.org/guncel/24-haziran-secimleri-hakkinda-bir-on-degerlendirme
[ix] AB’nin Türkiye ile ilgili sonuç bildirgesinde bu koşullar altında Türkiye ile yeni fasıl açılmasının gündemde olmadığı kaydedildi. Dışişleri Bakanlığı AB’nin tutumu için “iki yüzlülük ve tutarsızlık” dedi. https://bianet.org/bianet/siyaset/198660-ab-yeni-fasil-acilmayacak-ankara-iki-yuzluluk
[x] https://www.evrensel.net/haber/356236/iyi-parti-ve-saadet-partisi-millet-ittifakinin-sona-erdigini-duyurdu