MİTO BEKRİJO (BEKRÎ MİTO)
Sözler:
MİTO BEKRİJO
Ponoc vec je prosla
Vreme da se spije
Srce jos je budno
Davnu zelju krije
Ej, kraj pendzera stojim
Cekam da ti vrata otvorim
Zasto duso ne dodjes
Da me kuci povedes
Da ti svoje srce predam
Da ti staru majku gledam
Mito, Mito bekrijo
Sa drugari svoji
Po me’ane odis
S vino i sa pesma
Noci ti provodis
Ej, mladost pusta prodje
Mito, ti po mene ne dodje
BEKRÎ MİTO
(Türkçeye çeviren: Yusuf Emin)
Vakit gece yarısını artık geçti
Artık uyku vakti geldi
Ama kalp hâlâ uyanık
Erişilmez hislerini gizliyor
Ah, pencerenin kenarında oturuyorum
Kapıyı sana açmayı bekliyorum
Niye gelmiyorsun ey sevdiğim
Gelip beni eve götürmüyorsun
Kalbimi sana vereyim diye,
İhtiyar annene ben bakayım diye,
Mito, Bekrî Mito
Arkadaşlarınla meyhaneye gidiyorsun
Şarapla, şarkılarla gecelerini geçiriyorsun
Gençliğim ziyan oldu Mito
Beni alıp götürmeye gelmiyorsun
Niye gelmiyorsun ey sevdiğim
Gelip beni eve götürmüyorsun
Kalbimi sana vereyim diye,
İhtiyar annene ben bakayım diye,
Mito, Bekrî Mito
Dil: Boşnakça
Söz-müzik: Radoslav Graić
Radoslav Graić, 1932’de Bosna’nın Banja Luka şehrinde dünyaya gelen bir Sırp besteci ve söz yazarı. Bugün Belgrad’da yaşayan Graić’in, internette de yayınlanan pek çok söyleşisinde de dile getirdiği gibi Radoslav Graić bu şarkıyı 1960’lı yıllarda gerçekleştirilen bir güz festivali için Sırbistan’ın Vranje şehrinde bestelemiş.[1]
Graić, Boşnaklar arasında sevilen bir müzisyen ve diğer eserleri gibi Mito Bekrijo da pek çok Boşnak müzisyen tarafından icra edilmiş.
Form: Sevdalinka
Sevdalinka kelimesinin kökeni: Boşnakçadaki “sevdah” kelimesi, Türkçedeki “sevda” ile aynı anlamı taşıyor. Kökü ise Arapçadaki “sawdâh” kelimesinden geliyor -ki “siyah safra” anlamını da içeriyor. Eski Arap ve Yunan doktorlar, insan vücudunda bulunan dört temel sıvıdan biri olan siyah safranın, insanın duygusal hayatını etkilediğine ve derin bir kedere neden olduğuna inanırlarmış. Yunancadaki “melankoli” sözcüğü de aynı şekilde, “melan kholes” (siyah safra) ifadesinden geliyormuş. Bu yönüyle “sevda” sözcüğü, sevdalinka şarkılarının genel karakteristiği olan hüzün duygusunu da en iyi şekilde karşılıyor.
Yaygın olduğu bölge/bölgeler: Sevdalinka denince şüphesiz akla ilk önce bölgede önemli bir etkiye sahip olan Güney Slav kültürünün merkezlerinden Saraybosna ve Boşnak müziği gelir; çünkü mayası bu topraklardadır. Bugünkü Rusya’dan Slovakya’ya; Polonya’dan Karadağ’a kadar yayılmış olan Slav kültürünün ‘‘Güney’’ iklimi, kendini derinlemesine hissettirir bu müzikte. Ancak bu mayanın tutmasına vesile olan diğer unsurların zenginliği de göz ardı edilemez. Bugün Bosna-Hersek’te geniş bir kesim, Osmanlı 1400’lü yılların ikinci yarısında Bosna’ya geldikten sonra sevdalinkanın ortaya çıktığı düşüncesinde uzlaşıyor. Fakat Osmanlı’nın yanı sıra bu coğrafyaya gelen İspanyol/Endülüs Yahudilerinin müziği olan seferad müziklerinin de, gerek müzikal diziler gerekse sözler bağlamında, sevdalinkalar üzerinde önemli bir etkisi olmuş. Üstelik buraya uzanan tek imparatorluk Osmanlı değil. Tarihin uzun bir döneminde bu topraklar üzerinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun da belli hâkimiyeti vardı. Dolayısıyla melodiler, çokseslilik ya da enstrüman katkısı açısından Avusturya-Macar müziklerinin sevdalinkalara sızması da gayet doğal.
Kısacası sevdalinkalar için; Doğu’lu (Osmanlı etkisi), Batı’lı (Güney Slavları ve Avusturya-Macaristan etkisi) ve Sefardik (Balkanlarda yaşayan Yahudilerin etkisi) öğeler içeren, bu üç unsurdan da yoğun olarak etkilenen bir müzik türüdür, diyebiliriz. Bu kadar farklı kültürün rüzgârına karışmış bir ‘janr’ (tür) olarak sevdalinkanın sadece Bosna-Hersek coğrafyasında değil, bugün Sırbistan’da, Hırvatistan’da, Makedonya’da, Karadağ’da ve Türkiye’de de yaşatıldığını söylemek lâzım.
Tema/temalar: Dinleyenlere hem neşeyi hem de hüznü aynı anda verebilen sevdalinkalar, âşık penceresinde bekleyen bir sevdalının, beklerkenki sevincini de umudunu da, ama aynı zamanda umutsuzluğunu ve korkusunu da duyurabilir. “Sinoc Sam Ti Safo Dvoru Dolazio” (Dün Gece Saraya Gelirken Safo, Seni Gördüm) isimli sevdalinkanın hikâyesi gibi: Safo isimli genç kadına sevdalanan erkek, gece yarısı Safo’nun penceresine gül bırakır, sabah Safo bu gülleri elbisesinin göğsüne iliştirsin, diye. Fakat sabah olup Safo’yla karşılaştığında, Safo’nun göğsünde gül değil de, sümbül çiçekleri olduğunu görür. Bu sümbülleri, Safo’ya komşu oğlu Halil’in verdiğini öğrendiğindeyse kahrolur. Safo’ya seslenir: “Benim biricik Safo’m/Benim gülümün yerine göğsüne neden sümbül taktın?/Sana sümbül, gülden daha mı değerli?/Sana inci, elmastan daha mı değerli?”.
İcra üslubu: Bosna’da sevdalinkalar, ilk zamanlarda sadece çıplak sesle söylenirmiş. Sevdalinkalarda asıl ustalığın vokal icralarında gösterilmesi, ses kullanımlarındaki güçlü vibrasyon ve tek bir heceye sığdırılan zengin melodi çeşitlemeleri dikkat çekici olmuş hep. Ritmik yapıdan uzak, serbest biçimde okunan sevdalinkalara sonraki yıllarda “saz” denen ve şekli itibariyle Anadolu coğrafyasında kullanılan “bağlama”ya çok benzeyen telli bir çalgı da eşlik etmeye başlamış. Fakat sevdalinkalardaki “saz”ın genel icra tavrı “bağlama”dan gayet farklı. Saz, solisti ve şarkı sözlerini bastırmayacak kadar narin bir edayla, oldukça geriden icra ediliyor ve böylelikle vokaldeki tüm nağmeler eksiksiz duyurulmaya çalışılıyor. Daha sonraki yıllarda sevdalinkalara gitar ve akordeon da eşlik etmeye başlamış, fakat bu eşlikler de tıpkı ilk zamanlardaki gibi vokal icrayı ezmeyecek kadar incelikli.
Neden “Mito Bekrijo”?
Mito Bekrijo’nun formu olan sevdalinka, Balkanlarda köklü bir müzikal form. Formun en göze çarpan özelliği de pek çok kültür için bir buluşma noktası olması, ortak bir form olması. Sevdalinka müziğinin bu yönü, kültürel geçişkenlikleri ve ortaklıkları öne çıkaran Kardeş Türküler projesi için heyecan verici, motive edici oldu.
Bosna doğumlu bir Sırp olan ve Bosna’nın en önemli şairlerinden biri kabul edilen Aleksa Šantić’in Boşnakça kaleme aldığı Emina isimli şiiri, Bosna edebiyatının en güzel örneklerinden biri. Boşnak kızı Emina’ya duyulan imkânsız aşkın anlatıldığı şiir, Bosna’ya özgü geleneksel bir sevdalinka melodisiyle buluşturulmuş. Uzun yıllar eski Yugoslavya Kültür Bakanlığında da görev yapmış olan Üsküp’lü yazar İlhami Emin Bey’le yaptığımız bir sohbette, Emina isimli bu sevdalinkanın Bosna’nın en güzel sevdalinkası olarak kabul edildiğini öğrendiğimizde hem şaşırmış hem de umutlanmıştık. Çünkü ’90’larda Saraybosna Sırp milisler tarafından kuşatma altındayken Müslüman Boşnaklar, tesellisi mümkün olmayan çok büyük yaralar aldı. Sırplar ve Boşnaklar arasında büyük acılar yaşandı. Bugün, 1900’lerin başında yaşamış bir Sırp şairin şiirinin bestelenip Bosna’nın en güzel sevdalinkası olarak kabul edildiğini duymak, halkların yaşanan acılardan kaynaklı önyargılardan uzak olduklarına ve gelecekte bir arada yaşama dair umutları diri tutan bir haberdi.
Dinleyenlere hem neşeyi hem de hüznü aynı anda verebilen sevdalinkalar, âşık penceresinde bekleyen bir sevdalının sevincini de, umudunu da ama bir yandan umutsuzluğunu ve korkusunu da aynı anda duyurabilir.
Sevdalinkalarda, başlangıçta solistler genellikle erkek, şarkılar da genellikle erkek ağzı. Yani bir erkeğin ağzından bir kadına söylenen ve çoğunlukla da imkânsız bir aşkı hikâye eden şarkılar… Genellikle erkeklerin ağzından yazılan sevdalinkaların Mito Bekrijo’da bir kadının ağzından yazıldığını gördük. Bu kez aşkı talep eden bir kadındı ve bu yönü, şarkıyı tercih sebeplerimizden biriydi. Tıpkı erkekler gibi, kadınlar da aşklarını, arzularını şarkılarda, türkülerde açık açık ifade ederler. Fakat bu şarkılar ya gün yüzüne çıkarılmaz ve ‘bir kadının böyle şeyler söylemesi tasvip edilemeyeceği için’ fazlasıyla üstü kapalı söylenir, ya da erkekler tarafından söylene söylene erkek ağzına dönüşür. Kardeş Türküler geleneğinde, kadınların müziğini, sözünü öne çıkarma, kadınların dünyasını şarkıların diliyle anlatma derdi her zaman vardır. Kadınların, duygu ve düşüncelerini özgürce dile getirdikleri “kadın ortamlarında” lâfı dolandırmadan söyledikleri / yaktıkları bu türküler -ki biz onlara kısaca “kadın ağzı türküler” diyoruz- kadınların dünyasını, yaşadıkları sorunları, isyanları tüm samimiyetiyle ortaya koyar.
Düzenlemeye dair notlar…
Sevdalinkalarda sıklıkla karşımıza çıkan “avlu, ibrik, çardak, bahçe, âşık, pencere, cumbalı konak, sokak” gibi “buralı” kelimeler, sevdalinkanın altyapısını oluşturan çok kültürlü bir kentli yaşamını hikâye ediyor. Mito Bekrijo’da da bu kelimelerden bazıları mevcut: ‘pendzera’ (pencere), ‘bekrijo’ (bekrî), ‘me’ane’ (meyhane) gibi…
Şarkıda; vakit geceyarısını çoktan geçmişken cumbalı bir konakta, pencerenin kıyısına oturmuş bekleyen genç bir kadını hayal ettik. Arkadaş çevresinde lâfı sözü dinlenen, eğlenceyi ve muhabbeti seven Mito, kendisini bekleyen âşığına çok az vakit ayırmaktadır. Kadın buna da razıdır; yeter ki Mito kendisini gelin etsin, bu evden alıp annesiyle yaşadığı eve götürsün… Mito’yla birlikte olduktan sonra onun yaşlı anasına bakmak bile kendisine zor gelmeyecektir.
Gözüne uyku girmeyen kadın bekler… Fakat bu bekleyiş, umutlu bir bekleyiş değildir. Umudun tükendiği, yerini derin bir kederin, isyanın aldığı bir bekleyiştir.
Şarkıda asıl hikâyenin anlatıldığı A bölümünü, dramatik bir solist yorumu ve onu destekleyen çoksesli vokal yapıları üzerinden kurduk. Bu bölümdeki vokal kullanımında ve vokal armonilerinde Orta Avrupa müzikal geleneklerine göndermeler yapan koral etkiler üzerinden ilerlemeye çalıştık. Bu yapıyı, özellikle bu coğrafyadaki film müziklerinde atmosferik kullanımıyla dikkatimizi çeken bir enstrüman olan santurla -ve ikinci kıtadaki tamburayla- sade bir şekilde desteklemek istedik.
Dizi olarak altta bir hicaz dörtlü, üstteyse bir buselik beşliden oluşan hicaz ailesi dizisi içinde değerlendirilebilecek olan şarkının kulaklarımıza çok uzak gelmemesi bu anlamda bir tesadüf değil. Form olarak vokalin ön planda tutulduğu, daha minör ve hüzünlü bir havanın hâkim olduğu, serbest bir üslupta icra edilen A bölümü, üstteki buselik beşli etrafında dolaşan melodik bir seyir üzerinden ilerliyor. Ritmik B bölümü ve ara ezgiden oluşan C bölümünde ise alttaki hicaz dörtlüsü üzerinden karara gidiliyor.
Şarkı formuna yaklaşan ritmik B bölümünde, sade bir perküsyon kullanımına melodilerde akordeon ve kaval, armonilerde ise gitar, keman, suzafon ve tambura eşlik etti. Başlangıçta, gecenin sessizliğinde, evdekiler de duymasın diye neredeyse fısıldayarak içini döken, aşkını ilan eden bir kadını hayal ederek kurduğumuz “kederli bekleyiş” halini, finale doğru, içine düşülen bu depresif ruh halini reddeden bir isyana ve meydan okumaya dönüştürdük.
Ara ezgide, şarkıdaki efkârı ve genel melankolik havayı az da olsa dağıtabilecek ve dinleyicileri dansa, ‘‘horo’’ya çağıran, ritmik ve dışa dönük bir tasarımı tercih ettik. Sevdalinkalardaki Sefardik etkileriyse finaldeki Balkan kavalı üslûbu içinden icra ettiğimiz, kürdi dizisindeki, Endülüs havası taşıyan bir melodiyle vermeyi hedefledik.
Düzenlemede sevdalinkalarda yaygın olarak kullanılan akordeon, gitar ve kemanı biz de kullandık. Makedon tamburasının (‘Makedonska tambura’) kullanımı çok sık rastlanan bir durum değil. Ancak bugün Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya, Karadağ gibi tambura/tamburitza’yı yaygın kullanan Balkan ülkelerinde, sevdalinkaların zaman zaman bu enstrüman eşliğinde de icra edilmesi ve bu formun kültürleri buluşturan ortak bir form olması hasebiyle, enstrümantal icraya Makedon tamburası da ekledik.
Bu şarkıyı düzenlerken, Endülüs’ten Orta Avrupa’ya; Orta Avrupa’dan Osmanlı’ya uzanan; Hristiyanlıktan Museviliğe; Musevilikten Müslümanlığa farklı inançların etkilerini de barındıran böylesi zengin bir formda, bütün bu farklı etkileri ön plana çıkartmaya çalışarak, sevdalinkaların merkezi sayılabilecek çokkültürlü-çokkimlikli şehir olan Saraybosna’ya da bir selam göndermek istedik.
…
YENİ ALBÜM HAKKINDAKİ DİĞER YAZILAR:
– KAYSERİ ĞOĞUM (KAYSERİ YOLUNDA)
[1] http://www.rts.rs/page/stories/sr/story/16/kultura/2116047/autorsko-vece-posveceno-radoslavu-graicu.html